Esas No: 2015/30429
Karar No: 2019/12380
Karar Tarihi: 11.12.2019
Azil - Maddi ve Manevi Tazminat - Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/30429 Esas 2019/12380 Karar Sayılı İlamı
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın husumet yönünden reddine, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı-bir.dos.davalıları avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıların murislerine vekaleten ... 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 1995/894 esas sayılı dosyasında, Goldyear hisse senetleri yönünden dava dışı Pamukbank'a karşı dava açtığını, yargılama sırasında murisin vefatı üzerine davalılara vekaleten davaya devam ettiğini, ancak 30.7.2001 tarihinde davalılar tarafından haksız olarak azledildiğini, vekalet ücretinin de ödenmediğini ileri sürerek, hisse senetlerinin borsa değerinin %10’u olan 22.090,00 TL vekalet ücreti alacağı ile 1.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Birleşen davaya karşı verdiği cevap dilekçesi ile karşı dava açarak, birleşen davadaki isnatlar nedeniyle 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalılardan... asıl ve karşı davanın reddi ile birlikte asıl davaya karşı dava açarak, avukatın vekalet görevi murisine karşı da özenli yürütmediğini iddia ederek, murisinin ödediği ücretlerin kendi hissesine tekabül eden oranda tazminine karar verilmesini istemiş, davalılardan ... karşı davanın davanın reddini dilemiş, diğer davalı ... ise usulüne uygun tebliğe rağmen süresi içerisinde davaya cevap vermemiş; ... ve ... tarafından açılan birleşen davada ise davacılar, davalı (asıl davanın davacısı) ...'ın, vekalet görevini özenle yerine getirmemesi nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek, 60.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın ve 600,00 TL mahkeme masrafının tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada asıl dava yönünden; davalılardan ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ... hakkında açılan manevi tazminat davasının atiye bırakılmış olması nedeniyle bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına, vekalet ücretine ilişkin davanın kısmen kabulüne, 22.090,09 TL alacağın 21.2.2002 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, mirasçı ... hakkında dava açılmadığından, adı geçen mirasçı yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı-karşı davacı ... tarafından açılan karşı davanın feragat nedeniyle reddine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar (birleşen davanın davacıları) tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde; Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanun’nun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 30.07.2001 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının görevini özenle yerine getirmediğini, takip ettiği davaların gereksiz uzamasına neden olduğunu ve kendisini zarara uğrattığını ileri sürerek azlin haklı olduğunu savunmuştur. Buna göre taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Mahkemece, azlin haksızlığına gerekçe olarak Dairemizce incelemesi yapılan ve karar düzeltme istemi red edilerek kesinleşen ... 10. Asiye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/221 Esas ve 2011/436 Karar sayılı ilamı kabul edilmişse de, ilgili dosyada kesinleşme öncesinde yapılan Dairemiz'in 2007/11482 esas ve 2007/14572 karar sayılı bozmasında davacı avukatın, davalı yararına yürüttüğü İş Bankası B ve C hisse senetleri ile ilgili davada kararı temyiz etmeyerek özen görevini yerine getirmediği belirtilmiştir. Az yukarda zikredilen ilkeler ışığında özen yükümlülüğünün ihlali halinde azlin haksız olduğundan söz edilemez ve azlin haklı olması durumu taraflar arasındaki tüm dosyalara sirayet eder. Bu durumda, ancak avukat kesinleşen işlerden ücrete hak kazanır. Somut olayda, vekalet ücretine konu ... 9. Asliye Ticaret 1995/894 esas sayılı (yeni esas 1999/644) dosyası azil tarihinde derdest olup, yargılaması azil tarihinde devam etmektedir. Bu husus mahkemenin ve tarafların da kabulünde olup ihtilafsızdır. Bu durumda mahkemece, azlin haklı olduğu ve bu haklılığın taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceği göz önüne alınıp, azil tarihi itibariyle kesinleşen iş bulunmaması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Birleşen dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde; dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre birleşen dava davacılarının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Birleşen davada davacılar, davalı avukatın yaptığı hileli ve muvazalı işlemlerle özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını ve lehlerine yürüttüğü dosyayı temyiz etmeyerek kendilerini zarara uğrattığı iddiası ile maddi ve manevi zararlarının tahsilini istemişlerdir. Mahkemece, davacı avukatın İş Bankası B ve C senetlerine ilişkin red kararını temyiz etmeyerek özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı, ancak bu aykırılığın bir zarara sebebiyet vermediği, diğer iddiaların ise ceza soruşturmasına konu olduğu ve soruşturmalardan bir sonuç çıkmadığı gerekçesi ile maddi tazminat isteminin reddine karar vermiştir. Ne var ki, mahkeme gerekçesinde İş Bankası B ve C hisse senetlerine yönelik verilen red kararını avukatın temyiz etmemesinin neden zarara sebebiyet vermediğinin somut gerekçelerini kararında açıklamamıştır.
Avukatın hak ve ödevlerini düzenleyen Avukatlık Kanunu'nun 34. maddsinde avukatın görevinin gereklerine yakışır şekilde yerine getirmesi gerektiği, 40.maddesinde ise avukata karşı ileri sürülen tazminat isteklerinin bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren 5 yıl geçmekle düşeceği düzenlenmiştir.
O halde mahkemece, davacıların maddi tazminat isteklerinin yerinde olup olmadığı Avukatlık Kanunu'nun 34. ve 40. maddeleri tartışılıp somut gerekçeleri belirtilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ve eksik inceleme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı ... lehine BOZULMASINA, 2.bent gereğince birleşen dava davacılarının sair temyiz itirazlarının reddine, 3. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün birleşen dava davacıları lehine BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.