Esas No: 2019/1744
Karar No: 2019/2559
Karar Tarihi: 28.05.2019
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi-Tazminat-Müspet Zarar-Gecikme Tazminatı - Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2019/1744 Esas 2019/2559 Karar Sayılı İlamı
Mahkemesi: Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davalı-k.davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş
olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Asıl ve birleşen dava arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanmış olup, yüklenici tarafından açılan asıl dava sözleşme uyarınca kendisine verilmesi gerektiği halde verilmeyen ve 3. kişilere satılan A Blok 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerle ilgili maddi tazminat, müspet zarar ve manevi tazminat, arsa sahibi tarafından açılıp birleştirilen dava ise gecikme tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davaların birleştirilerek yapılan yargılaması sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı, davalı-birleşen dosya davacısı arsa sahibi vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, davalı-birleşen dosya davacısı arsa sahibi vekilince temyiz edilmiştir.
1-Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi'nin miktar veya değeri kırkbin Türk lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararları, verildiği anda kesin olup temyiz edilemez (HMK 362/1-a). Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, bu kırkbin Türk liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırkbin Türk lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir (HMK 362/2). Yukarıdaki 40.000,00 TL’lik parasal sınır 25.000,00 TL iken 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 42. maddesiyle yapılan değişiklikle 40.000,00 TL olmuştur. Aynı Kanun'la HMK’ya eklenen ek 1. madde gereğince bu miktarlar 2017 ve sonrası yıllarda her yıl yeniden değerlendirme oranında artırılacak ve artırım sırasında 10,00 TL kesirleri dikkate alınmayacaktır. Bu hükümlere göre hesaplama yapıldığında Bölge Adliye Mahkemesi kararları yönünden 01.01.2018 yılı için temyiz kesinlik sınırı 47.530,00 TL’dir. Yukarıda sözü edilen kurallar ve yapılan açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda, birleşen davada 3.000,00 TL’nin tahsili talep edilmiş, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, reddedilen 3.000,00 TL yönünden davacı istinaf başvurusunda bulunmuş, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve bu hükme karşı davalı-birleşen dosya davacısı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Bu durumda temyiz başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile esastan reddine karar verilen 3.000,00 TL için yapılmış olduğundan Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihine göre temyiz eden yönünden kesinlik sınırı altında kalmaktadır. Temyiz dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi temyiz dilekçesinin reddine karar verir ve 344'üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder (HMK 346/1 ve 366). Temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise 01.06.1990 tarih 1989/3 Esas, 1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından da temyiz talebinin reddine karar verilebilir. Bu İçtihadı Birleştirme Kararı HUMK hükümleri nedeniyle verilmiş olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de aynı yorum ve sonucu doğurduğu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanması gerektiğinden temyiz isteminin reddi gerekmiştir. Davalı-birleşen dosya davacısının birleşen davaya yönelik isteminin Bölge Adliye Mahkemesi'nin birleşen davadaki kararının kesin olması nedeniyle reddi gerekmiştir.Asıl davada kurulan hükme yönelik davalısı arsa sahibinin temyiz itirazlarına gelince; asıl davada, yüklenici tarafından kendisine verilmesi gerekirken arsa sahibince A Blok 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerin dava dışı 3. kişilere satılması sebebiyle müspet zarar karşılığı bu bağımsız bölümlerin bedeli olarak 1.000,00 TL maddi tazminat ile 1.000,00 TL menfi zarar ve 100.000,00 TL manevi tazminat talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince asıl davada arsa sahibinin müspet zarar kapsamında satılan dairelerin rayiç bedeli 110.000,00 TL olup arsa sahibi bundan sorumlu olmakla birlikte talepte bağlı kalınarak 1.000,00 TL müspet zarar ve 577,70 TL arsa sahibi adına yüklenici tarafından belediyeye ödenen bedelin davalısı arsa sahibinden tahsiline karar verilmiş, arsa sahibinin asıl davada kurulan hükme yönelik istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir. Aslı davada hükmedilen miktar Bölge Adliye Mahkemesi kararının verildiği 19.04.2018 tarihi itibariyle Bölge Adliye Mahkemesi'nden verilen kararların temyiz sınırı altında kalmakta ise de, 1.000,00 TL müspet zarara taleple bağlı kalınarak hükmedilmiş olup, zararın 110.000,00 olduğu ilk derece mahkemesi kararı gerekçesinde belirtildiğinden kesin olmadığı kabul edilmiş ve asıl dava yönünden temyiz incelemesi yapılmıştır.
2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve 6100 sayılı HMK 355. maddedeki, kamu düzenine aykırılık halleri re'sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve özellikle davalı-birleşen dava davacısı ... yargılama sırasında vesayet altına alınmış ve dava vasi Suavi Akbulut tarafından takip edilmiş olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesi'nin karar başlığında vasi ve vekilinin isimlerinin yazılmamış olması maddi hataya dayalı olup mahallinde her zaman düzeltilmesinin mümkün bulunmamasına göre asıl dava davalısı arsa sahibinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
3-Eser sözleşmeleri ve arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde sözleşmede bedelin ödeneceği tarihin kararlaştırılmaması halinde, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 364/I. maddesine göre işin parası teslim zamanında ödenecek, dava tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 479/I. maddesi gereğince de iş sahibinin bedel ödeme borcu eserin teslimi anında muaccel olacaktır. Taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin kendisine devri ile ilgili bir taahhüt bulunmamaktadır. Aşamalı tapu devrine ilişkin bir düzenleme yoktur. Sözleşmede aksine bir düzenleme bulunmadığından 818 sayılı BK'nın 364/I ve 6098 sayılı TBK'nın 479/I. maddesi hükümleri gereğince arsa sahibinin tapu devri borcu eserin teslimi ile muaccel olacağından, asıl davada davacı yüklenicinin sözleşmede kararlaştırılan bağımsız bölümler ya da tapu payına veya satılmış olması halinde bedeline hak kazanabilmesi için sözleşme ve eklerine tasdikli projesi, yapı ruhsatı ile imar mevzuatına uygun olarak inşaatı tamamlayıp arsa sahibine ait bağımsız bölümleri teslim etmiş olması gerekir.
Bu durumda mahkemece asıl dava yönünden sözleşme konusu taşınmazla ilgili belediyeden imar işlem dosyası, yapı ruhsatı, projesi getirtildikten sonra gerekirse mahallinde uzman teknik bilirkişi marifetiyle keşif de yapılarak yüklenicinin sözleşme ve ekleri, tasdikli projesi ve ruhsatı ile imar mevzuatı hükümlerine göre inşaatı tamamlayıp arsa sahibine teslim ederek sözleşmede kararlaştırılan bağımsız bölümler, tapu payı ve arsa sahibince satılmış olması nedeniyle bedeline hak kazanıp kazanmadığı konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp asıl davadaki arsa sahibince satılan bağımsız bölümlerle ilgili sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinden durulmadan asıl davada müspet zarar konusunda yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ:
Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı-birleşen dosya davacısı arsa sahibinin birleşen davada verilen hükme yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle kesin olması sebebiyle reddine, 2. bent uyarınca asıl davada, davalısı arsa sahibinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 3. bende göre kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak asıl davada kurulan ilk derece mahkemesi hükmünün davalı arsa sahibi yararına BOZULMASINA, 5766 sayılı Kanun'un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 176,60 TL Yargıtay başvurma harcının temyiz eden davalı-k.davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-k.davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 28.05.2019 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.