Esas No: 2022/1452
Karar No: 2022/7683
Karar Tarihi: 04.10.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/1452 Esas 2022/7683 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2022/1452 E. , 2022/7683 K.Özet:
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi tarafından verilen bir kararda, bir boşanma davası ile ilgili olarak tarafların kusur belirlemesi, kişisel ilişkinin süresi, aleyhine hükmedilen manevi tazminat ve vekalet ücreti yönünden temyiz edildiği belirtilmiştir. Kararın incelenmesi sonucunda, davalı-karşı davacı erkeğin katılma yolu ile temyiz dilekçesinin reddedilmesi gerektiği, ancak davacı-karşı davalı kadının temyiz itirazlarının kısmen kabul edildiği ve bozma kararı verildiği belirtilmiştir. Kararda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 366, 343-349, 352, 348, 364 ve 365. maddelerine değinilmiştir. 366. maddeye göre, istinaf yolu ile ilgili hükümler temyiz yolunda da uygulanacaktır. 348. maddeye göre, katılma yolu ile temyiz başvurusu asıl temyiz dilekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde yapılmalıdır. Temyiz dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkemece temyiz dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı - karşı davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, kişisel ilişkinin süresi, aleyhine hükmedilen manevi tazminat ve vekalet ücreti yönünden; davalı - karşı davacı erkek tarafından ise katılma yolu ile kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi ve manevi tazminatın miktarı yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 04.10.2022 günü duruşmalı temyiz eden davacı-karşı davalı ... ve karşı taraf temyiz eden davalı-karşı davacı ... vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 366. maddesine göre Kanunun istinaf yolu ile ilgili 343 ilâ 349 ve 352. maddesi hükümleri temyiz yolunda da uygulanacaktır. Kanunun 348. maddesine göre, katılma yolu ile temyiz başvurusu asıl temyiz dilekçesinin tebliğinden itibaren temyize cevap verme süresi olan 2 hafta içinde yapılmalıdır. Temyiz dilekçesinin verilme usulü aynı Kanunun 364 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 364. maddesine göre temyiz dilekçe ile yapılır ve 365. maddesine göre temyiz dilekçesi kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya Yargıtay’ın bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilir. Temyiz dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkemece temyiz dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün, 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Somut olayda, davacı karşı davalı kadının temyiz dilekçesi, davalı karşı davacı erkeğe 25.01.2022 tarihinde usulüne uygun bir biçimde tebliğ edilmiş olup, temyize başvuru dilekçesinin iki haftalık yasal süre geçtikten sonra, 10.02.2022 tarihinde verildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle, davalı-karşı davacı erkeğin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davacı-karşı davalı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b-Derece mahkemelerince, davacı-karşı davalı kadının, eşinin ve eşinin ailesinin müşterek çocuğu sevmesine izin vermediği, tarafların müşterek konutundan eşini ve ailesini kovduğu, eşi hasta olduğu zamanlarda eşi ile ilgilenmediği, ameliyattan çıktığında bile yanında olmadığı aksine eşine beddua ettiği, eşinin ailesi ziyarete geldiğinde eşinin kendisini ve çocuğunu odaya kilitleyerek eşinin ailesinin torunlarını sevmesine izin vermediği, kardeşi ... ... ...’nin davalı-karşı davacı erkeği arayarak, muhatabın kendisinin olduğunu 100.000 TL talep ettiği, buna karşın, davalı-karşı davacı erkeğin, müşterek konutun ihtiyaçları ile ilgilenmediği, eş olarak vazifelerini yerine getirmediği kabul edilerek, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olduğu hüküm altına alınmış ise de;
Davacı-karşı davalı kadına yüklenen eşinin ameliyatı ile ilgilenmeme ve sonrasında beddua etme kusuruna esas olayın 2015 yılında meydana geldiği ve bundan sonra evlilik birliğinin ... bir süre devam ettiği, bu nedenle bu hususun davacı-karşı davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, bunun yanında davacı-karşı davalı kadının kardeşinin, davalı karşı davacı erkeği araması olayının da, davacı-karşı davalı kadının yönlendirmesi ile yapıldığı yahut bilgisi dahilinde meydana geldiğinin dosya kapsamı ile sabit olmaması nedeni ile bu hususun da davacı-karşı davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, davalı karşı davacı erkeğin derece mahkemelerince kabul edilen ve temyiz edilmeden kesinleşen kusurlarının yanında ayrıca eşine karşı “sen giyinmesini ne bilirsin, sen ne anlarsın” demek sureti ile eşini aşağıladığı sabittir. Gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurludur. Delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
c-Yukarıda 2-b bendinde açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olup Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları oluşmamıştır. Bu durumda davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-karşı davacı erkeğin manevi (TMK m 174/2) tazminat isteğinin kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Davalı-karşı davacı erkeğin katılma yolu ile temyiz dilekçesinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, yukarıda 2-b ve 2-c bentlerinde gösterilen sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının ise yukarıda 2-a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 04.10.2022 (Salı)