Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6641 Esas 2022/7773 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/6641
Karar No: 2022/7773
Karar Tarihi: 15.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6641 Esas 2022/7773 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/6641 E.  ,  2022/7773 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 9. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 2. İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 08.11.2018 tarihli ve 2017/1011Esas, 2018/1022 Karar sayılı kararı ile davanın husumetten reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 25.05.2019 tarihli ve 2019/857 Esas, 2019/1310 Karar sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve eksikliğin giderilerek sonucuna göre yeniden karar verilmesi için dosyanın Mahkemesine iadesine karar vermiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince 20.02.2020 tarihli ve 2019/511 Esas, 2020/63 Karar sayılı karar ile davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 21.10.2020 tarihli ve 2020/2318 Esas, 2020/1295 Karar sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve eksikliğin giderilerek sonucuna göre yeniden karar verilmesi için dosyanın Mahkemesine iadesine karar vermiştir

    Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.


    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

    Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiinin davalı Kurum işçisi olarak Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürlüğünde filitrasyon C Binasında operatör işçisi olarak çalışmakta iken 14.02.2011 tarihinde emekli olduğunu, Kurumdan emekli olduktan sonra aynı işyerinde filitrasyon işini alan alt işverende işçi olarak 03.11.2011 tarihinde çalışmaya başladığını, aylık net 1.540,00 TL ücretle çalıştığını, müvekkili ile aynı işi yapmakta olan davalı Kurum işçilerinin yeraltı işçisi olarak değerlendirildiğini, ancak aynı işi yapmakta olan müvekkilinin yeraltı işçilerine tanınan haklardan yararlandırılmadığını ve Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin yer üstünde çalışan işçiler gibi ödendiğini, işverenler arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmadığından 4857 sayılı iş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi hükmü gereğince müvekkilinin baştan beri davalı Kurumun işçisi sayılması gerektiğini ileri sürerek muvazaanın tespiti ile ilave tediye, akdi ikramiye ve ücret farkı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Kurum işçisi olmadığını, müvekkili Kurum ile davacının çalıştığı şirket ya da şirketler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi olmadığını, işin bütün olarak şirkete devredildiğini, muvazaa iddiasının yerinde olmadığını, muvazaaya dayalı alacak taleplerinin yerinde olmadığını ve Kurumun alacaklardan sorumlu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının davalı ... Müdürlüğünden ihale ile sözleşmeye konu işleri alan şirketlerde işyeri devri esaslarına göre ve son olarak dava dışı ... Mühendislik İnşaat Şirketi işçisi olarak çalışmaya devam ettiği, sözleşmeye konu işin tüvenan kömürlerinin yıkattırılması ve çıkan katı atıkların nakli, yayılmasına ilişkin olduğu, sözleşme ve teknik şartname incelendiğinde sözleşmeye konu yapılacak olan işin tanımının Sözleşme'nin 5 inci ve Teknik Şartname'nin 1 ve 2 nci maddelerinde yapıldığı, buna göre yapılacak işin mevcut tüvenan kömür siloları çıkışından itibaren tüvenan kömürlerin nakledilmesi, iri ve ince taneli tüvenan kömürlerin zenginleştirilmesi, filtrasyon tesisinin elverdiği ölçüde şlam kömürlerin satılabilir ürün olarak değerlendirilmesi, termik santral kömürü üretilmesi için mikst ve gerektiğinde ince taneli şistlerle homojen bir şekilde karıştırılması ve elde edilen filtrasyon ürünün 19 C bandı döküş noktasına, metalurjik kömür için demiryolu vagon yükleme bantlarına, parça kömür için 16 C bandı döküş noktasına veya idare bandındaki karakol vasıtasıyla yükleme araçlarına nakledilmesi işlemleri olduğu, saha içi düzenleme işi ve stok sahasının sorumluluğunun davalı Kuruma ait olduğu, davalı ile davacının çalıştığı ... Mühendislik Şirketi arasında imzalanan Hizmet İşleri Genel Şartnamesi'nin 11 inci maddesine göre Kurum tarafından oluşturulan idare ve kontrol teşkilatının taşeron işçilerden çalışmaları uygun görülmeyen her kademe ve nitelikteki personelin işyerinden uzaklaştırılmasını Şirketten talep edebileceği gibi doğrudan uzaklaştırma yetkisine de sahip olduğu, emsal dosya üzerinden alınan bilirkişi heyet raporunda, davalı Kurum ile davalı şirket arasındaki sözleşme hükümleri değerlendirilerek sözleşme kapsamında verilen işlerin madenciliğin hazırlık aşamasını oluşturduğu (kömürlerin yıkanması ve katı atıkların yayılması / madencilik kömür hazırlama ve zenginleştirme faaliyeti) ve asıl işin bir parçası olduğu sonucuna varıldığı, aynı raporda sözleşme kapsamında verilen işlerin "işletmenin ve işin gereği ile uzmanlık gerektiren iş" kapsamında olmadığının açıklandığı, davalı Kuruma ait olan filtrasyon tesisindeki ve Z bandındaki makina ve ekipmanları davalı şirketin kullandığının da vurgulandığı, bu nedenle davalının asıl işinin bölünerek 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesine aykırı olarak alt işverene devredildiği, davacının çalıştığı şirketler ile davalı Kurum arasındaki sözleşmelerin muvazaalı olduğunun kabul edildiği, davacının baştan itibaren Kurum işçisi olarak kabul edilmesi gerektiğinden 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun uyarınca ilave tediye alacağı hak ettiği, ancak sendika üyeliğinin olmaması ve dayanışma aidatı ödememesi nedeniyle toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanamayacağı, davacıya emsal olarak bildirilen işçilerle ilgili olarak Kurum tarafından gönderilen müzekkere cevaplarına göre, davacı ile aynı işyerinde ve aynı işlerde çalışan Kurum işçisinin olmadığı, adı geçen Ayhan Başoğlu ve... isimli işçilerin Kurumda pano ayak üretim (yeraltı maden ocağında) işçisi olarak çalıştıkları, ücretlerinin yeraltı maden işçisine göre ödendiği, davacının ise yer üstünde lavvar işçisi olarak çalıştığı, yeraltı maden ocağındaki çalışma koşulları, alınan risk ve iş güçlüğü gibi hususlar dikkate alındığında iddia edilen işçilerin davacıya emsal olarak kabul edilmesinin hakkaniyetli olmayacağı, buna karşılık Kurum adına Kamu İşletmeleri İşveren Sendikası ile Genel Maden İş Sendikası arasında davalı işyeri için akdedilen toplu iş sözleşmelerine göre ve sendika ücret skalasına göre ücret tespitinin yapılması gerektiği gerekçesiyle hesap raporundaki miktarlar dikkate alınarak ilave tediye ve fark ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.


    B. İstinaf Sebepleri
    1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece davalı Kurum ile alt işveren arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna yönelik yapılan tespitin yerinde olduğunu, ilave tediye alacağı ve fark ücret alacağı hesaplamasının hatalı ve eksik yapıldığını, kararın bu yönüyle usul ve kanuna aykırı olduğunu,...... ve... isimli işçilerin davalı Kurum tarafından aynı mahiyetteki müvekkili ile aynı yerde çalışan aynı şirket işçisinin ikame etmiş olduğu ... 2. İş Mahkemesinin 2020/254 Esas sayılı dosyasına, fiilen davalı Şirket işçileri ile aynı işi yapan emsal Kurum işçisi olarak bildirildiğini ve benzer dosyanın bu işçi ücretleri emsal alınarak karara çıktığını, burada irdelenmesi gereken hususun emsal işçilerin Kurum kayıtlarında çalıştıkları gözüken birimin değil fiilen çalıştıkları yerin ve yaptıkları işin tespiti olduğunu, davalı Kurumun usul ve kanuna uygun zamanaşımı definde bulunmadığını, sigorta kayıtlarından anlaşıldığı üzere müvekkilinin şu anda aynı tesiste çalışmadığını, davalı Kurum tarafından emsal işçilerin emsal dosyalara bizzat bildirildiğini, emsal Kurum işçisi olarak sunulan bu işçilerin sonradan emsal işçi olmadığı iddiasının ve bu işçilerin emsal olarak kabul edilmemesinin müvekkili lehine oluşan kazanılmış hak ilkesine aykırı olduğunu, Kurumun bu beyanları ile bağlı olduğunu, harcı yatırılan fark ücret ve ilave tediye alacaklarının kabulü ile bilirkişi raporunda emsal işçi Ayhan Başoğlu'nun çıplak ücretine (sendikal haklar giydirilmeden) göre yapılan hesaplama seçeneğine göre hesaplanan alacakların tanık anlatımları ve emsal dosyalarla ispatlanan emsal işçi ücretine göre bakiye kısmı için tespit hükmü verilmesi gerektiğini, ayrıca davalı Kurumun usul ve kanuna aykırı istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

    2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacı işçinin dava dışı ... Mühendislik Şirketinin işçisi olarak 2011-2017 yılları arasında çalıştığını, davacının iş sözleşmesinin ilgili Şirket tarafından feshedildiğini, davacı işçinin Kurumlarında kaydı bulunmadığını, ... Mühendislik Şirketi ile Kurumları arasında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu (4734 sayılı Kanun) uyarınca yapılan yapım işi ihalesinin sonucu sözleşme imzalandığını, yapım işi ihale sözleşmelerinin 4734 sayılı Kanun ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na göre yapıldığını ve sözleşme konusu işin bütün hâlinde devredildiğini, müvekkili Kurum ile dava dışı Şirket arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi olmadığını, iş ve işyerinin anahtar teslim sayılacak nitelikte diğer davalı Şirkete teslim edildiğini, davacı vekilinin muvazaa iddiasını da kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının çalıştığı ... Mühendislik İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti.'nin TTK Genel Müdürlüğünden almış olduğu ihale sonrasında kendi ekipmanlarını kurarak ve kendi işçileri ile davalı sahasında faaliyet gösterdiği, davacının çalıştığı ... Mühendislik İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti.'nin söz konusu alanda uzman olup yeterli teknolojiye sahip olduğu, alınan ihale kapsamında çalışan ... işçisi bulunmadığı, ihale süresinin sona ermesi ile tüm ekipmanlarının sökülerek götürüldüğü, 6727 sayılı Maden Kanunu’nun ek 1 inci maddesi ile Türkiye Taşkömürü Kurumu Ana Statüsü'nün 4 üncü maddesi gereğince işletme veya işlettirme yetkisinin davalı ... Müdürlüğünde olduğu, davalı ... tarafından kanunun vermiş olduğu yetki gereği ihale yapıldığı, işçi teminin söz konusu olmadığı, davacının çalıştığı ... Mühendislik İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti.'nin kendine ait bir organizasyon yapısının bulunduğu, bu nedenle davalı ile arasında muvazaa bulunmadığı, davalı ile davacının çalıştığı ... Mühendislik İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti.'nin arasındaki ilişkinin asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece emsal istinaf mahkemesi kararları doğrultusunda benzer dosyada yerinde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporunun dosya arasına alınmasına ve raporda müvekkili ile aynı işyerinde çalışan işçi açısından ihale dilen işin mahiyeti gereğince davalılar arasındaki ilişki muvazaalı olduğundan işçilerin asıl işveren ... işçisi sayılması gerektiğinin belirtilmesine rağmen rapora itibar edilmeksizin mahkemenin uzmanlık alanı dışında kalan bir konuda hatalı değerlendirme yapıldığını, raporda davalı Şirkete ihale edilen işin açık ve net bir şekilde davalı Kurumun asıl işi olduğu ve asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu hususunun uzman bilirkişilerce tespit edildiğini, Mahkemece hatalı bir şekilde ihale edilen işin yardımcı iş olarak kabulü ile davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olmadığına dair kanaatinin usul ve kanuna, dosya kapsamına, ... Ana Statüsü'ne aykırı olduğunu, raporun "Konunun değerlendirmesi" başlıklı bölümünün (3.1.) bendinde davalı Kurumun Amasra ve Armutçuk İşletme Müdürlüklerinde üretilen kömürün yıkanması işinin (lavvarlama) TTK Genel Müdürlüğüne ait tesislerde ve TTK işçileri tarafından gerçekleştirilmekte olduğunun belirtildiğini, Kurumun kendi üretim işçileri ile işletmecilik faaliyetini beş adet müessese müdürlüğündeki işletme müdürlükleri vasıtasıyla devam ettirmekte olduğunu, üretilen tüvenan kömürün lavvarlanmasının 2010 yılına kadar tüm işletme müdürlüklerinde davalı Kurum tarafından kendi işçileri ile Kuruma ait tesislerde yerine getirdiğini, 2010 tarihinden sonra işin bu kısmının Karadon- Kozlu ve Üzülmez İşletme Müdürlüklerinde ihale edildiğini, Armutçuk ve Amasra İşletme Müdürlüklerinde Kurumun lavvarlama işini hâlen kendi işçileri ile kendi tesislerinde devam ettirdiğini, raporda uzman bilirkişilerce bu işin anahtar teslimi şeklinde ihale edilmesinin mümkün olmadığının, eser sözleşmesi niteliğinde değerlendirme yapılamayacağının, asıl işveren- alt işveren ilişkisi bulunduğunun ve asıl işin bir bölümünü oluşturan işin muvazaalı olarak ihale edilmiş olduğunun kabul edildiğini, TTK Genel Müdürlüğünün sözleşme konusu olan Karadon Taşkömürü İşletme Müessesi tüvenan taşkömürlerinin yıkattırılması, katı atıkları yayılması işinin alt işverene ihale edildiğini, bu sebeple ihale makamı olarak asıl işveren olduğunu, ihale edilen işin TTK Genel Müdürlüğünün tabi olduğu ana statüsünde belirtilen asıl işlerinden biri olduğunu, ihale konusu işin davalı Kurumun Karadon İşletme Müdürlüğü imtiyaz sahasında olduğunu ve tüm tesisin davalı İdareye ait olduğunu, alt işveren şirketin ihale konusu işle ilgili hiç bir tecrübe ve bilgisinin bulunmadığını, sektörde hiç bir deneyimi bulunmadığını, sözleşmenin "Kontrol teşkilatı, görev ve yetkileri" başlıklı 18 inci maddesinde yer alan " İşin sözleşme ve eklerinde tespit edilen standartlara (kalite ve özelliklere) uygun yürütülüp yürütülmediği İdare tarafından görevlendirilen Kontrol Teşkilatı aracılığıyla denetlenir." hükmü gereğince Kurumun işin yapımına ilişkin kontrol ve denetleme yetkisinin bulunduğunu, sözleşmenin 19 uncu maddesinde "Lavvarda kullanılacak işletme raporu ve elde edilecek ürünlere ait analiz raporu örnekleri idare tarafından hazırlanıp yükleniciye verilecektir.", 28 inci maddesinde "Yüklenici idareden devir aldığı tesislerin yedeklerine ihtiyaç duyması halinde ihyiyaç duyulan yedek parça idarenin elinde mevcut olması ve idarece uygun bulunması durumunda Kurum malzeme satış Yönergesine göre idareden ücreti mukabilinden satın alınabilir." şeklindeki düzenlemeler karşısında alt işverenin asıl işverenden bağımsız olmadığının ve asıl işin teknolojik sebeplerle devredilmemiş olduğunun görüldüğünü, TTK Genel Müdürlüğünün Karadon Müessese Müdürlüğünde yıllarca ... tarafından kendi kadrolu işçileri ile yapılan asıl işlerinden olan tüvanen kömürün yıkanması işinin daha sonra 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesine aykırı olacak şekilde ayrı bir uzmanlık ve teknoloji gerektirmemesine rağmen alt işverene ihale edildiğini, müvekkilinin ihale edilen işin filtrasyon bölümünde işletme ve bakım işçisi olarak çalıştığını, davalı Kurum tarafından alt işverenlere verilen ve müvekkilinin fiilen çalıştırıldığı işin Kurumun asıl işi olduğunu, yardımcı iş olmadığını, alt işveren tarafından yeni lavvar kurulmadığını, Kuruma ait lavvarda işe devam edildiğini, yeni lavvar yapımının da ayrı farklı bir teknoloji gerektirmediği gibi Kurumun bu konuda da yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olduğunu, Mahkemece Kurumun asıl işinin hatalı olarak sadece yeraltında bulunan taşkömürünün çıkarılması işi olduğunun kabul edildiğini, TTK Genel Müdürlüğünün kurulmasındaki amacın genel sanayi ve enerji politikasına uygun olarak taşkömürü ile taşkömürü havzasındaki diğer maden rezervlerini en iyi şekilde değerlenmek olduğunu, sadece üretmek işletmek değil, en iyi şekilde değerlendirmek olduğunu, bilirkişi raporunun 8 inci sayfasının (3.1) numaralı bendinde belirtildiği üzere sözleşme konusu işlerin yıkama işi ile kömür madenciliğinin kömür hazırlama ve zenginleştirme aşamasını oluşturduğunu, asıl işin bir parçası olduğunu, Ana Statü hükümlerine göre faaliyetini sürdürmekte olduğunu, TTK Genel Müdürlüğünün Ana Statüsü'nün 4 üncü maddesinde yer alan düzenleme gereğince 4 üncü maddede sayılan bu amacın ve faaliyetlerinin tümünü 4 üncü maddenin son bendinde "TTK bu amaç ve faaliyetlerini doğrudan doğruya ve müessese, bağlı ortaklık ve diğer birimleri eli ile yerine getirir." şeklinde yer alan düzenleme gereğince teşkilatlandığını, üretim için işletme müdürlükleri olmayıp taşkömürlerinin satışa hazır hâle getirilmesi ve üretim ve stok durumuna göre satışı için Kuruma ait lavvar müdürlüğü ve kömür satış müdürlükleri kurulmuş olduğunu, bu faaliyetlerin bu müdürlükler tarafından yürütüldüğünü, Kurumun yıllardır bu işi teşkilat yapısı içinde yer alan birimlere bağlı kendi tesislerinde kendi kadrolu işçileri ile yapmakta iken emeklilik sebebiyle işten ayrılan işçilerin yerine yeni işçi alımı olmaması sebebiyle oluşan işçi açığını kapatmak amacıyla bu işleri Kurumun kendi tesislerinde yapılmak üzere ihale suretiyle alt işverenlere ihale ettiğini, asıl işin Kuruma ait tesiste ayrı bir teknoloji gerektirmemesine rağmen hiç bir tecrübesi ve bilgisi olmayan şirketlere verilmiş olmasının tamamen işçi temini amacıyla olduğunu ve kurulan ilişki 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesine aykırı olduğundan geçersiz ve muvazaalı olduğunu, Kurumun asıl işleri arasında yer alan işini alt işverenlere ihale suretiyle verdiğini, Kuruma ait tesislerde alt işveren işçileri çalıştırılmak suretiyle işçi temini sağlandığını, alt işverene verilen işlerin ilk ihale tarihinden itibaren davalı Kurum işçileri ile birlikte alt işveren işçilerinin birlikte çalışması suretiyle yapılıyor olmasını, emir ve talimatların Kurum çalışanları tarafından veriliyor olmasının, ihale edilen iş ile ... tarafından kadrolu işçilerle üretimi yapılan kömürün yer üstüne çıkarılması için yapılan nakliye işinin, devam eden bölümü olmasının ve birbiri ile bağlantılı olmasının, alt işverene ihale edilen işin yapılmaması hâlinde yeraltından kömürün yer üstüne çıkışı işlemlerinin durması veya aksaması söz konusu olacağını, kamu iktisadi teşekkülü olan Kurumun sadece üretim değil üretilen kömürün satışı ile ülke ekonomisine katılmasını sağlamak amacıyla kurulmuş olması sebebiyle asıl işin 4857 sayılı Kanun'un 2 inci maddesine aykırı olarak devredilmiş olması sebebiyle asıl işveren - alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi gereğince baştan itibaren davalı Kurum işçisi sayılan müvekkilinin asıl işveren ... işçisi sayılması ve muvazaaya dayalı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Taraflar arasında, davalı Kurum ile dava dışı şirketler arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı ve bu bağlamda davacının dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.


    2. İlgili Hukuk
    1.4857 sayılı İş Kanunu’nun "Tanımlar" kenar başlıklı 2 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
    "...
    Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
    Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.
    ..."

    2. Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin "İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş" kenar başlıklı 11 inci maddesinde de asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi" şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.


    3. Değerlendirme
    1.Alt işveren; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.

    2 .Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesi zorunludur. 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılara, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunması şarttır. Kanun’un 2 nci maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 11 inci maddesinde de yukarıdaki anlatımlara paralel biçimde, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.

    3. Alt işveren, üstlendiği iş için görevlendirdiği işçilerini sadece o işyerinde aldığı işte çalıştırmalıdır. İşçiler sadece asıl işverene ait işyerinde değil de farklı işverenlere ait çeşitli işyerlerinde çalışıyorlarsa asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilemez. Alt işverene verilen iş, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin bir iş olmalı, asıl işe bağımlı ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden bir iş olmalıdır.

    4 .İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.

    5. Davalı ... Müdürlüğünün 11.12.1984 tarihli ve 18602 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ana Statüsü’nün “TTK’nın amaç ve faaliyet konuları” başlıklı üncü. maddesinde, “Taşkömürü üretiminin gerçekleştirilmesi için gerekli her türlü yeraltı ve yerüstü sosyal ve sınai tesislerini kurmak, işletmek veya işlettirmek,” hükümlerine yer verilmiş, 05.03.2020 tarihli ve 31059 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan en son yenilenen Türkiye Taşkömürü Kurumu Ana Statüsü'nde de Kurumun faaliyet alanı ve görevleri aynı şekilde düzenlenmiştir.

    6. Yukarıda yapılan açıklamalar, dosya kapsamındaki deliller ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, asıl işverenin aynı işlerde personel çalıştırmadığı, kontrol ve denetim görevi dışında çalışan işçisi bulunmadığı, dava dışı şirket işçilerinin işi öğrenmeleri ve tecrübe kazanmaları amacıyla kısa bir süre davalı Kurum işçileri ile birlikte çalıştığı ve sonraki dönemde işin tamamen dava dışı şirket işçileri tarafından yapıldığı, emir ve talimatın şirket yetkilileri tarafından verildiğinin açık olduğu, dava dışı şirketin asıl işverenden ayrı oluşturduğu iş organizasyonu kapsamında işi yürüttüğü, asıl işverenin denetim dışında söz konusu işe müdahalesinin bulunmadığı, buna göre davalı Kurum ile dava dışı şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olmadığı ve kanunen geçerli asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

    7. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile kararın gerekçesinin usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmış; temyiz dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.


    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    15.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




    HARÇ - Davacı
    80,70 TL O.H.
    80,70 TL P.H.
    00,00 TL

    T.H.


    Hemen Ara