Esas No: 2021/1376
Karar No: 2022/3331
Karar Tarihi: 14.06.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/1376 Esas 2022/3331 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/1376 E. , 2022/3331 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hüküm davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat .....'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, davalı kurumla müvekkili arasında akdedilen 04.04.2005 tarihli Endeksörle Endeks Okuma Hizmet Alımı Tip Sözleşmenin 5. maddesi ile sözleşmenin eki olan teknik şartnamenin 2. maddesine göre müvekkilinin üstlendiği elektrik tüketim bedelinin belirlenmesine yönelik yaptığı işlemlerin hak edişi, tahakkuk şartına bağlanmadığı halde davalının "Oku gel", "Daire boş", "Bina yıkık", "Tüketimi olmayan" vb. işlemlere ilişkin hak ediş düzenlenmediğini ileri sürerek ödenmeyen işlerin ve iş bedellerinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2016/2198 E., 2018/5593 K. sayılı ilamıyla davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği oku-gel, daire boş, bina yıkık, tahliye-davalı takip ve sayaç yok ihbarlarının tahakkuka/tutanağa bağlanması gerekmediği, idarenin yükümlülüğünde olan durum kodlarını tutanağa bağlaması işini yerine getirmemesinin davacı alacak hakkını ortadan kaldırmadığı, yükümlülüklerini yerine getiren davacının emeği gözardı edilmek sureti ile fatura düzenlenmediği için kendisine ödeme yapılmamasının, teknik şartnamenin 2. ve 3. maddelerinin yanılgılı yorumlanmasına bağlı olduğu, kabul mahiyetinde bir takım beyanları içeren dilekçeler üzerinde durulmadığı, gerekirse konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınıp tüm deliller değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacının 384.976,36 TL’ye hak kazandığı, davalının ihtirazi kayıt konulmadığı savunmasına bozma ilamı uyarınca yargılama yapıldığından bu konuda müktesep hak oluştuğu için itibar edilmediği, dava belirsiz alacak davası olduğundan zamanaşımının dava tarihi itibariyle kesildiği, kısmi dava olduğu değerlendirilse dahi cevap dilekçesi sunmayan davalının ıslah yoluyla zamanaşımı definde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemeden istenen hukukî korunmaya (himayeye) göre davaların sınıflandırılması (çeşitlere ayrılması), bütün davaları kapsadığı ve dava çeşitleri arasındaki farkları ve ilişkileri en iyi şekilde düzenlediği için bugün en çok kullanılan ölçüttür ( Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt II, s.1405).
Mahkemeden istenen hukukî korunmanın çeşidine göre davalar; eda davaları, tespit davaları ve inşaî davalar olmak üzere üçe ayrılabilir. Buna göre;
Alacağın tümünün dava edilmesi halinde açılan davaya “tam dava” denir. Tam dava kısmî davanın karşıtı olup, bu davada davacı bir hukuki ilişkiden doğan alacağının tamamını dava yolu ile mahkeme önüne getirmekte olup, dava edilmeyen bir alacak kesimi bulunmamaktadır.
Davacının bir hukukî ilişkiden doğan ve aynı kişiden olan alacağının veya hakkının şimdilik belli bir kesimi (bölümü) hakkında hüküm verilmesi talebi ile açtığı davaya kısmî dava denir (Arslan, R./Yılmaz, E./Taşpınar Ayvaz, S./Hanağası, E.: Medenî Usul Hukuku, Ankara 2018, 4. Baskı, s.295).
Başka bir deyişle, bir davanın kısmî dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik bir bölümünün dava konusu edilmesi gerekir. Bu durumda daha fazla bir miktar üzerinden tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde "fazlaya ilişkin haklarımın saklı tutulması” ya da “alacağımın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterlidir.
6100 sayılı HMK'nın 109'uncu maddesinde kısmî dava, 107 maddesinde belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 20.000,00 TL’nin” tahsilini istemiş olup açıkca “belirsiz alacak davası” açtığı ibaresine de yer vermemiştir. Davacı talebi sözleşme uyarınca yerine getirdiği edim bedeli olup, dava tarihi itibariyle alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olduğundan HMK'nın 107. maddesine göre belirsiz alacak davası açılamayacağı, ancak belli bir miktar gösterilerek talepte bulunulduğundan davacının davasının HMK 109. maddesinde ifade edilen kısmi dava niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Davacı bozma ilamından sonra ıslah yoluyla alacak miktarını arttırmış, ancak ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliğine ilişkin bilgi ve belgeye dosyada rastlanmamıştır. Kısmi davada, dava edilen kısım yönünden zamanaşımı süresi kesilmesine karşın dava edilmeyen kısım yönünden zamanaşımı süresi işlemeye devam edeceğinden ıslahla artırılan kısım yönünden zamanaşımı itirazında bulunulabilir, ancak bu itirazın ıslah delikçesinin tebliği üzerine yasal süre içerisinde yapılması gerekir. Bu durumda mahkemece davalı tarafın süresinde ıslah yoluyla arttırılan miktara karşı zamanaşımı iddiasının değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçeye dayalı olarak yanılgılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekil ile temsil olunan davalı yararına takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 14.06.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi