Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/3526 Esas 2021/5217 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/3526
Karar No: 2021/5217

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/3526 Esas 2021/5217 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2020/3526 E.  ,  2021/5217 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacıların istinaf başvurusunun, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, ... parsel sayılı taşınmazın tapuda ... ve ..."ten olma 01/07/1916 doğumlu 20/11/1997 tarihinde ölen mirasbırakan babası ..."e ait olduğunu, ... sayılı taşınmazın ise tapuda ... ve ..."dan olma 01/01/1938 doğumlu, 13/07/1991 tarihinde ölen dava dışı ... adına kayıtlı olduğunu, dava dışı ...’in adına kayıtlı ... parsel sayılı taşınmazını davalı ...’a sattığını, ancak tapuda yapılan hatalı işlem sonucu murisi ... adına kayıtlı olan ... parsel sayılı taşınmazın satışının yapıldığını ileri sürerek, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris ... adına, olmadığı takdirde veraset ilamındaki payları oranında mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada diğer mirasçıların olurları alınarak davaya devam edilmiştir.
    Davalı duruşmada, kendisinin ... oğlu ..."ten evi ve arsayı 1981 yılında 50.000 TL karşılığında satın aldığını, tapusunun da elinde olduğunu, aradan 36 yıl geçtikten sonra bu davanın açıldığını, kendisine arsayı ve evi satan kişinin 1991-1992 yıllarında vefat ettiğini, satışta herhangi bir hata ve yanlışlık olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama aşamasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiş, dahili davalılardan ... sunduğu 04.03.2019 tarihli dilekçesinde davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
    Mahkemece, iptali istenen sözleşmede davacıların murisinin taraf olmadığı, davalı ..."ın beyanları dikkate alındığında davacıların sözleşmenin iptalini isteyemeyecekleri gerekçesiyle davanın aktif husumetten reddine karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacılar ..., ... ve ...’nın istinaf başvuruları esastan reddedilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden , 1916 doğumlu mirasbırakan ... ve ... oğlu ...’in 20.11.1997 tarihinde öldüğü, geriye davacı çocukları ...,...,... ve ...’in kaldıkları, dava konusu ... parsel sayılı, 3375 m2 alanlı, ev ve arsa vasıflı taşınmazın kadastro tutanağında ... oğlu 1332 doğumlu (1916’ya denk gelmektedir) ... adına tespit ve tescil edildiği, ancak yine aynı yerde bulunan dava dışı ... parsel sayılı taşınmazın maliki olan ... ve ... oğlu (1938 doğumlu olup 13.07.1991 tarihinde ölmüştür ) ... tarafından 28.05.1981 tarihinde satış yolu ile davalı ...’e devredildiği, davalının yargılama aşamasında 11.03.2018 tarihinde öldüğü, mirasçılarının davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden eldeki temyize konu davada hata hukuksal nedenine değil, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayanıldığı sabittir.
    Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda ... ve ..., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
    Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Somut olaya gelince; tüm dosya içeriği itibariyle dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında ... oğlu 1332 doğumlu ( miladi 1916) ... adına tespit ve tescil edildiği, ... ve ... oğlu ...’in maliki olduğu taşınmazın, aynı yerde bulunan ... parsel sayılı taşınmaz olduğu, dava konusu ... parselin ... ve ... oğlu 1938 doğumlu (... parselin maliki olan) ... tarafından 28.05.1981 tarihinde davalıya satıldığı, satış işleminden sonra ve halen taşınmazın davacılar tarafından kullanıldığı anlaşıldığına göre, davalı adına oluşan tescilin dayanağı olan satış işleminin gerçek malik tarafından yapılmaması nedeniyle yolsuz tescil niteliğinde olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
    Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davacıların yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK"nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara