Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7357 Esas 2022/8220 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/7357
Karar No: 2022/8220
Karar Tarihi: 23.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7357 Esas 2022/8220 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/7357 E.  ,  2022/8220 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 5. Hukuk Dairesi

    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ...İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 10.12.2018 tarihinde davalıya ait işyerinde üç yıl süreli olarak genel müdür sıfatı ile çalışmaya başladığını, aylık ücretinin sözleşmeye göre brüt 15.221,40 TL olduğunu, 25.06.2019 tarihinde iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiğini, müvekkiline davalı işverenin Yönetim Kurulu Başkanının talimatı ile avans olarak ödenen paranın müvekkili tarafından gizlice alınmış gibi işlem yapıldığını, sözleşmenin 27. maddesine göre müvekkilinin sözleşme sonu olan 10.12.2021 tarihine kadar bakiye ücret alacağına hak kazandığını ayrıca 2019 yılı Mayıs ve Haziran ücretlerinin de ödenmediğini ileri sürek, 2019 yılı Mayıs ayı dahil ücretlerinin 10.12.2021 tarihine kadar hesaplanarak oluşacak toplamdan daha önce almış olduğu 60.000 TL avansın mahsubu ile bakiye ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin ...Belediye Başkanlığının iştiraki olduğunu, davacı ile 2019 yerel seçimlerinden çok kısa bir süre önce belirsiz süreli iş sözleşmesi akdedildiğini ve davacı tarafın müvekkili Şirkete genel müdür olarak tayin edildiğini, açılan davanın esas olarak cezai şart temeline dayandığını ve taraflar arasında akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesi gereği cezai şart bedeli de belirlenebilir nitelikte olduğundan cezai şart talepli kısmi dava açılamayacağını, davacının 12.12.2018 tarihinden iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar uhdesinde tuttuğu paraya ilişkin olarak herhangi bir geri ödeme gerçekleştirmediğini, bu durumun Şirketin yeni yönetimi tarafından göreve gelindiği 2019 Nisan ayı başlarında fark edildiğini ve bedelin iadesi talep edilmiş ise de davacının ısrarla iade etmediğini, bu sebeple iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, müvekkili Şirketin ...Cumhuriyet Başsavcılığına 2019/4203 Soruşturma sayılı şikayette bulunduğunu ve soruşturmanın devam ettiğini, davacı hakkında müvekkili Şirket tarafından 2019 yılı Mayıs ve Haziran ayı ücretlerinin mahsubu ile 38.698,17 TL üzerinden bakiye alacağın tahsili konusunda ...İcra Müdürlüğünün 2019/7536 Esas sayılı dosyası ile ilâmsız icra takibinin başlatıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki sözleşmenin asgari süreli belirsiz iş sözleşmesi olduğu, belirsiz süreli bir iş sözleşmesinin asgari müddetten önce feshedilmesinin hukuki yaptırımı olarak tarafların bir cezai şart kararlaştırmalarının söz konusu olduğu, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından verilen farklı kararlarda bu tip sözleşmelerde asgari süreye uyulmamasına bağlanan yaptırımın açıkça cezai şart olarak nitelendirildiği ve bahsi geçen Yargıtay içtihatları doğrultusunda iş sözleşmesinin 27. maddesindeki düzenlemenin cezai şart kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacı vekili her ne kadar netice-i talep kısmında bakiye süre ücreti olarak belirtmişse de vakıayı getirme görevinin taraflara, davanın hukuki nitelendirmesinin ise Mahkemeye ait olduğu, tarafların iradesi özel biçimde cezai şart düzenlemesi yönünde ortaya çıktığından cezai şart hükümlerine göre çözüme gidilmesi gerektiği belirtilerek "...İşveren tarafından feshe konu oluşturan avans ödemesinin banka dekontuna göre 12.12.2018 tarihinde davacının hesabına gönderildiği anlaşılmaktadır. İş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini savunan davalı yan yapılan avans ödemesine ilişkin kurul kararını, avansın davacı tarafından hangi tarihlerde ve ne suretle ödeneceğini belirten ödeme tablosunu dosyaya sunmadığı, dosya kapsamı itibariyle davacının hangi tarihte temerrüde düştüğü, temerrüde düşmesi ile avans olarak ödenen paranın ödeme yükümlülüğünün doğduğu davalı yan tarafından usulünce ispatlanamadığı, bu haliyle davacının iş akdine gerekçe oluşturan nedenin tanık anlatımlarında belirtildiği üzere herkesçe bilinen 31.03.2019 seçimlerinden sonra yönetimin değişmesi ile davacının iş akdinin sona erdirilmesine dayanak oluşturulmaya çalışıldığı, davacının sözleşmede belirtilen maaş tutarı dikkate alındığında nasıl ki 2019 yılı mayıs ve haziran ayı maaşından yapılan ödeme mahsup edildiyse, bakiye kalan tutarın maaşından kesinti yapmak suretiyle yapılması işverenin haklı fesih nedenlerinin sınırını oluşturan ölçülük ve orantılılık ilkesine uygun düşeceği, işverenin bu ilkeye aykırı davrandığı anlaşılmış belirtilen gerekçelerle işveren tarafından feshin haksız olarak yapıldığı kanaatine varılmıştır.Ayrıca belirtmek gerekir ki taraflar arasındaki sözleşmenin 27. Maddesinde " bu tarihten önce iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle işveren tarafından sona erdirilmesi" ibaresi kullanılmış, işveren cezai şarta yönelik ödeme yükümlülüğünü genişletmiştir. İş sözleşmelerinde işçi lehine yorum ilkesi gözetildiğinde davacının kalan ücrete hak kazabilmesi için salt iş sözleşmesinin feshi dahi yeterli olarak kabul edilmiştir. Her ne kadar işçi aleyhine tek taraflı olarak ağır şartlar düzenlenemeyecekse de, “İşçi Yararına Yorum İlkesi”nin bir sonucu olarak sadece işçi aleyhine yükümlülük hükümlerinin geçersiz olduğu, sözleşmedeki hüküm işveren aleyhine konulduğu bu haliyle geçerli olduğunun kabulü gerekmiştir. " gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. İstinaf Sebepleri
    1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; iş sözleşmesinin haklı neden olmadan feshedildiğini, iş sözleşmesinin üç yıldan önce feshedilmesi durumunda 10.12.2021 tarihine kadar işleyecek ücret toplamının cezai şart olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu doğrultuda hesaplana tutara uygulanan %40 hakkaniyet indiriminin fazla olduğunu ve istinaf dilekçesinde belirttiği diğer hususları ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.


    2-Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davalı Şirketin, iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini, davalı Şirket hesabından davacıya ait hesaba 12.12.2018 tarihinde 60.000 TL ödeme gerçekleştirildiğini, davacının yedinde tuttuğu paraya ilişkin olarak herhangi bir geri ödeme gerçekleştirmediğini, davacının aylık brüt maaşı dikkate alındığında ödenen bedelin avans olduğu kabul edilecek olsa dahi davalı şirketin ...Belediye Başkanlığının kamu iştiraki olduğu dikkate alınacak olur ise davacının hiç bir ödeme yapmamasının ve bu kadar uzun bir süre davalı şirkete ait bedeli ısrarla yedinde tutmasının ahlak ve iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, davalı şirket hesaplarından davacı tarafa aktarılan 60.000 TL bedelin hangi amaçla aktarıldığının davacı tarafından izah edilemediğini, davacının isticvabı sırasında "İhtiyacım sebebi ile..." demekle yetindiğini, bu tür bir avans işleminde geri ödemenin nasıl ve ne şekilde yapılacağının "Ön Ödeme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik" ile belirlendiğini, ilgili yönetmeliğin 11. maddesinde "... ön ödemelerden harcadığı tutara ilişkin kanıtlayıcı belgeleri, ilgili kanunlarında ayrıca belirtilmemiş olması halinde avanslarda bir ay, kredilerde ise üç ay içinde muhasebe yetkilisine vermek ve artan tutarı iade ederek hesabını kapatmakla yükümlüdür." düzenlemesine yer verildiğini, Mahkemece bu düzenlemenin dikkate alınmadığını, davacı hakkında başlatılan ...İcra Müdürlüğünün 2019/7536 Esas sayılı icra takip dosyasının ve konuya ilişkin olarak ...Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/4203 Soruşturma sayılı dosyasının halen derdest olduğunu, ...Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/4203 Soruşturma sayılı dosyasının sonucu beklenmeksizin karar verilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasındaki iş sözleşmesi belirsiz süreli olduğundan cezai şart niteliğindeki hükmün geçersiz olduğunu ve cezai şartın karşılıklı olmadığını, hakkaniyet indiriminin düşük bir oranda uygulandığını ve istinaf dilekçesinde belirttiği diğer hususları ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.


    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında akdedilen başlangıç tarihi 10.12.2018 tarihli iş sözleşmenin 27. Maddesinde, davacının 10.12.2018 tarihli genel kurul kararıyla, 3 yıllık bir süre için şirket genel müdürü olarak atanmış olması nedeniyle, bu tarihten önce iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle işveren tarafından sona erdirilmesi veya işçinin genel müdürlük görevi hariç başka bir yerde görevlendirilmek istenmesi halinde, işçi 3 yıllık genel müdürlük sürecinden kalan ücretin tamamını isteme hakkına hak kazanacağını belirtilmiştir. Mahkemece sözleşmedeki bu hükmün cezai şart olarak nitelendirilmesi, cezai şartın "sözleşmenin herhangi bir nedenle işveren tarafından sona erdirilmesi" koşuluna bağlandığından ve feshin niteliğinin önem taşımadığı anlaşıldığından ceza soruşturmasının sonucu beklenmeksizin cezai şartın koşullarının oluştuğunun kabulü ve cezai şarta ilişkin sözleşme hükmü, fesih, bakiye kalan süre ile tarafların durumları hep birlikte gözetilerek uygulanan hakkaniyet indirimi oranı yerindedir. Ayrıca hüküm altına alınan alacak hesaplanırken davacının uhdesinde bulunan 60.000,00 TL mahsup edilmiştir. Tarafların bunlara yönelik istinafları yerinde görülmemiştir." gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, cezai şart talebinin şartlarının oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir.

    2. İlgili Hukuk
    1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 179 ila 182 nci maddeleri ile 420 nci maddesi.

    2.Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 08.03.2019 tarihli ve 2017/10 Esas 2019/1 Karar sayılı kararı

    3. Değerlendirme
    1.Cezai şartın en yaygın kullanıldığı alanlardan biri iş hukukudur. 4857 sayılı İş Kanunu’nda (4857 sayılı Kanun) cezai şarta ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Bununla birlikte 6098 sayılı Kanun genel kanun niteliğinde olduğu ve 4857 sayılı Kanun'da hüküm bulunmayan hâllerde niteliğine uygun düştüğü ölçüde bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmelidir. 6098 sayılı Kanun’un açıklanan düzenlemeleri kural olarak iş hukukunda da geçerlidir.

    2-Yargıtay tarafından yerleşik içtihatlar ile bazı yönlerden iş hukukuna özgü çözümler üretilmiştir. İş hukukunda İşçi Yararına Yorum İlkesinin bir sonucu olarak sadece işçi aleyhine yükümlülük öngören cezai şart hükümleri geçersiz sayılmış ve bu yönde yerleşmiş içtihatlar öğretide de benimsenmiştir. İş sözleşmeleri açısından cezai şartla ilgili olarak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda açık bir hüküm bulunmazken, 6098 sayılı Kanun’un 420’nci maddesinde iş sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan cezai şartların geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edileceği öngörülmüştür.

    3.Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla, işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve hâlleri aşamaz. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve hâlleri aşamaz.

    4.Gerek belirli gerekse belirsiz iş sözleşmelerinde cezai şart içeren hükümler, karşılıklılık prensibinin bulunması hâlinde kural olarak geçerlidir. Diğer taraftan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 08.03.2019 tarihli ve 2017/10 esas 2019/1 karar sayılı kararı ile belirli süreli olarak yapılmış ancak objektif şartları taşımadığı için belirsiz süreli kabul edilen iş sözleşmesinde kararlaştırılan "süreden önce haksız feshe bağlı cezai şart hükmünün geçerli olduğuna" karar verildiğinden artık sözleşmenin belirli süreli ve belirsiz süreli olmasının cezai şartın geçerliliğine etkisi bulunmamaktadır. Asgari süreli iş sözleşmelerine de aynı şekilde hükümler konulması mümkündür.

    5. Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında akdedilen 10.12.2018 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin 27. maddesinde;
    " a-) İşçi ...'ın, işverenin 10.12.2018 tarihli genel kurul kararıyla, 3 yıllık bir süre için şirket genel müdürü olarak atanmış olması nedeniyle, bu tarihten önce iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle işveren tarafından sona erdirilmesi veya işçinin genel müdürlük görevi hariç başka bir yerde görevlendirilmek istenmesi halinde, işçi 3 yıllık genel müdürlük sürecinden kalan ücretin tamamını isteme hakkını kazanır.
    Yani, iş sözleşmesinin işveren tarafından herhangi bir nedenle sona erdirilmesi veya işçinin genel müdürlükten başka bir göreve atanması halinde, işçinin 10.12.2018 tarihinde genel müdür olarak atandığı 3 yıllık sürenin sonu olan 10.12.2021 tarihine kadar işleyecek maaşları toplamı en son SGK'ya bildirilen net maaş üzerinden hesaplanmak suretiyle işçiye cezai şart olarak ödenir. Bu halde şirket, herhangi bir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın söz konusu tarihe kadar olan ücreti işçiye cezai şart olarak ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder.
    b-) Sözleşme, tarafların anlaşması halinde bitiş tarihinden önce fesh edilebilir.
    c-) İşçinin sabıka kaydını işbu sözleşmenin akdinden sonra işverene ibraz etmesi halinde; söz konusu sabıka kaydından, işçinin daha önceden "çalışmasına engel oluşturacak veya işverence kabul edilmeyecek" bir suçtan ceza aldığı anlaşıldığı takdirde, işverenin sözleşmeyi herhangi bir tazminat ödemeden tek taraflı olarak haklı nedenle feshetme hakkı doğar.
    d-) Sözleşmenin bitiş tarihinde, önceden herhangi bir bildirime gerek kalmaksızın sözleşme kendiliğinden sona erer. Sözleşme süresinin bitiminde tarafların anlaşması halinde sözleşme aynı şartlarda uzar." hükmü bulunmaktadır.

    6. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki sözleşmenin asgari süreli belirsiz iş sözleşmesi olduğu, iş sözleşmesinin 27. maddesindeki düzenlemenin cezai şart kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve işveren tarafından yapılan feshin haksız olduğu, kaldı ki taraflar arasındaki sözleşmenin 27. maddesinde " bu tarihten önce iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle işveren tarafından sona erdirilmesi" ibaresi kullanıldığından işverenin cezai şarta yönelik ödeme yükümlülüğünün genişletildiği gerekçesiyle ve cezai şart miktarından % 40 indirim yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında da diğer hususlarla birlikte cezai şartın "sözleşmenin herhangi bir nedenle işveren tarafından sona erdirilmesi" koşuluna bağlandığı ve feshin niteliğinin önem taşımadığı vurgulanmak suretiyle sonuca gidilmiştir.

    7.Dosyanın bir bütün olarak değerlendirilmesinde; işveren tarafından feshe konu oluşturan 60.000 TL avans ödemesinin davacının ihtiyacı sebebiyle talebi üzerine 12.12.2018 tarihinde banka hesabına ödendiği ve işçinin iş sözleşmesinin fesih tarihine kadar avansı iade etlmediği anlaşılmaktadır. Davacının iş sözleşmesinin feshine kadar geçen süreç içerisinde söz konusu avans miktarını iade etmemesi ya da bu amaca yönelik olarak iradi davranışta bulunmaması doğruluk ve bağlılığa uymayan davranış niteliğinde olup iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince ahlak ve iyiniyete uymayan hâller sebebiyle işveren tarafından haklı sebeple feshedildiği sonucuna varılmalıdır.

    8.Diğer taraftan sözleşmenin 27 nci maddesinde yer alan "...bu tarihten önce iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle işveren tarafından sona erdirilmesi.." şeklindeki ibarenin işverence haklı sebebe dayanmayan fesih hâllerine ilişkin olduğu kabul edilmelidir (Fevzi Şahlanan, "Bireysel İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı", Yargıtay'ın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 2003, ... 2005, s.87-123.; İrem Yayvak Namlı, İş Hukukunda Cezai Şart, ..., 2019, s. 299). Aksi düşünüldüğünde işverenin fesih hakkının bu şekilde sınırlandırılarak hakkın özüne dokunulması Anayasa’da güvence altına alınmış olan sözleşme özgürlüğüne aykırılık teşkil etmektedir. Bu itibarla Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde olmamıştır.

    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle,
    1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

    2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

    Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

    Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    23.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.








    Hemen Ara