Esas No: 2022/6628
Karar No: 2022/8345
Karar Tarihi: 27.06.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6628 Esas 2022/8345 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/6628 E. , 2022/8345 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 7. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı asıl tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı asıl tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde; davalı işyerinde 29.11.2008 tarihinde dokuma tezgahı operatörü olarak işe başladığını, işyerindeki başta iş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren aksaklıklar olmak üzere bir takım hukuka aykırılıkların ve piyasaya göre düşük ücret uygulamasının kaldırılması hususlarını dile getirdikleri için aynı işyerindeki altı işçiyle birlikte ayrımcılığa ve farklı muameleye tabi tutulduklarını, aynı işi yapan, hatta işe yeni alınan diğer işçilere 2.150,00 TL ücret ödenirken 01.01.2018 tarihinden itibaren ücretlerine eksik zam yapılarak her ay için net 100,00 TL eksik ödeme yapılmaya başlandığını, dokuma mesleğinde ...'daki piyasada ise aylık ortalama ücretin, asgari geçim indirimi hariç net 2.500,00 TL olduğunu, bu konuyu defalarca işverene söylemesine rağmen durum değişmeyince Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikasına (BATİS) üye olduğunu ve sendikadan destek aldığını, ayrımcılık ve farklı muamelenin kaldırılması için işverene gerek kendisi gerekse de üyesi olduğu sendika tarafından gönderilen ihtarlardan olumlu sonuç alamadığını, 29.03.2018 tarihinde teklif edilen takım sözleşmesinin davalı tarafça kabul edilmediğini ileri sürerek öncelikle eşitsizlik, ayrımcılık ve farklı muamelenin ortadan kaldırılmasına, emsal işçilerle arasındaki ücret farkının kaldırılmasına, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 2018 yılı Ocak ayından 2018 yılı Temmuz ayının sonuna kadar eksik ödenen ücretleri ile sendika üyesi olmasından dolayı devam eden eşitsizlik, ayrımcılık ve farklı muamele nedeniyle en az bir yıllık brüt ücreti tutarında sendikal tazminat veya kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 03.11.2008 tarihinde müvekkili Şirkete ait işyerinde dokuma tezgahı operatörü olarak işe başladığını, 30.06.2016 tarihinde emeklilik nedeniyle istifa etmesi üzerine kendisine kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, davacının ibraname de imzaladığını, emeklilik sonrası iş sözleşmesi yenilenerek davacının işyerinde çalışmasına devam ettiğini, davacıya sendika üyesi olması sebebiyle herhangi bir baskı veya farklı muamele yapılmasının söz konusu olmadığını, öyle olsa davacının emeklilik sonrası işyerinde çalışmaya devam etmeyeceğini, işyerindeki çalışma koşullarının da hukuka uygun olduğunu, emeklilik sonrası tarafların yeni ücret üzerinde anlaşarak iş sözleşmesi imzaladıklarını, davacının düşük ücret ödendiği iddiasının sendika üyeliğiyle ilgili de olmadığını, davacının emekli olarak çalışmasından dolayı ücretinde her iki tarafın anlaşmasıyla bir düşüş olduğunu, müvekkiline ait işyerinde ücretlere yapılan zamlar ile kademelerinin 2018 yılı Mart ayı başında açıklandığını, davacının yapılan ücret zamlarını beğenmemesi üzerine sendikaya üye olduğunu, davacının sendika üyesi olduğunun 16.03.2018 tarihli ihtarname ile öğrenildiğini, davacının dışında sekiz kişinin de ücretinin aynı olduğunu ve bu işçilerin saat ücretlerinin davacı ile aynı olduğunu, bu sekiz işçinin hiçbirisinin sendika üyesi olmadığını, işyerinde sendika üyesi ile sendika üyesi olmayan arasında saat ücretleri arasında fark bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“… emsal çalışan olarak bildirilen çalışanların mesleki ve işyeri kıdemi ile emeklilik koşulu yönünden değerlendirme ile davacıya emsal mahiyette olduğunun davacı tarafça ortaya konulmadığı, davacının yaş dışında emeklilik koşullarının yerine geldiği gerekçesiyle istifa dilekçesi vererek tazminatı alması akabinde tekrar çalışılmaya başlanması ile önceki dönemin tasfiye edildiği yeni döneme ilişkin daha düşükte olsa tarafların serbest iradeleri ile ücretin önceki döneme oranla daha düşük olması hususunda anlaşma yapmalarının mümkün olduğu, tazminat almak suretiyle tasfiye gerçekleşmemiş ve karşılıklı anlaşma ile yeni bir sözleşme imzalanmamış gibi 2008 yılında başlangıç esaslı kıdem hususu dikkate alınarak ücret değerlendirmesi yapılmasının uygulamaya uygun düşmeyeceği, zira davacı tanığı ..., davacının kıdem tazminatı alması sebebiyle ücretinin düşük olduğunu, davalı tanığı ..., kendisinin de emekli olup tazminatını aldığını, giriş çıkış yapıldığını, görüşmelerinde ücretinde %2-3 oranında düşüş olduğunu, bu şekilde anlaştıklarını, emekli olmasına rağmen tekrar çalışmaya devam eden herkese uygulanan işyeri prosedürü olduğu yönündeki beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacının emeklilik sonrası tekrar sözleşme imzalayarak çalışmaya başladığı, sonraki dönem ücretlerinin değerlendirilmesinde davacı işçinin temel ücretinde eksilme olmadığı, benzer nitelikteki işçiler arasında ücret farkı yaratıldığı ispatlanamadığından ücret farkı talebinin reddi gerektiği …
... davacının sendika üyesi olduğu ve/veya bundan sebep ayrımcılık yapıldığını ispata yarar delil ve tanık beyanı bulunmadığı, davacının sendika üyeliğinin bulunması nedeniyle ücret zam oranının düşük tutulmak suretiyle ayrımcılık yapıldığı iddiasının kronolojik sıralama ile yerinde olmadığı, aktif sendikal faaliyetini davacının ispatlayamadığı, sendikalı olsun olmasın hafta tatilinde mesai yatırılabildiği, molalardan geç gelindiğinde savunma istendiği yönündeki davacı tanık beyanları, işveren ve yetkililerinin sendika konusunda olumlu veya olumsuz söylemlerine şahit olmadıkları yönündeki davalı tanıklarının beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde sendikal faaliyet nedeniyle veya başka bir sebeple ayrımcılık yapıldığı iddiası, benzer nitelikteki işçiler arasında ücret farkı yaratıldığı ispatlanamadığı gibi benzer nitelikteki işçiler arasında bu şekilde bir ücret farkı yaratıldığı kabul edilse dahi tek başına ücrette yaratılan farklılığın ayrımcılık tazminatına hükmedilmesini gerektirmeyeceği, ayrımcılık tazminatına hükmedilmesini gerektirecek şekilde cinsiyet, dil, ırk, sosyal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplerden kaynaklı ayrımcılık yapıldığı iddia ve ispat edilemediğinden, eşit işlem ilkesine aykırılık iddiası ile talep olunan, şartları bulunmayan ayrımcılık tazminatı talebinin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
...” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı asıl istinaf dilekçesinde; davalı işyerinde 2018 yılı Ocak ayı zamlarının iyi olması için 2017 yılı sonuna doğru başlatılan sendikal faaliyetlerin davalı işverence öğrenilmesi üzerine sendikal faaliyetin öncülüğünü yapan başta kendisi olmak üzere, İ.B, ve L.F. isimli işçilerin 2018 yılı Ocak ayı zamlarının düşük tutulduğunu, zamların düşük olması sebebiyle değil, daha iyi şartlarda çalışmak ve emeğinin hakkını almak için sendikaya üye olduğunu, davalının kendisi ile birlikte ismi belirtilen iki işçinin de ücretini işi bırakıp gitmeleri için düşük tuttuğunu, davalı işverenden aynı işi yapan aynı konumdaki işçilerin ücret bordrolarının ısrarla talep edilmesine rağmen talep edilen emsal işçiler yerine, işi bilmeyen, meslek sahibi olmayan, kendilerinin eğittiği düşük ücretli işçilerin bordrolarının Mahkemeye sunulduğunu, kendisinin emekli olmadığını, 3600 gün prim şartı tamamlandıktan sonra girdi çıktı yapılıp avans olarak 4 eşit taksitte kıdem tazminatı ödendiğini, hiç aralık olmaksızın aynı işyerinde çalışmaya devam ettiğini, buna rağmen emekli olup yeniden işe girmiş gibi gösterilerek Mahkemenin yanıltıldığını, kendisi gibi 3600 prim gününü doldurduktan sonra girdi-çıktı yapılarak işe devam eden G. D., F. K., F. K. Y., S. Ş., hatta gerçekten emekli olup destek primi ödeyerek işe başlayan D. D., başka işyerinden emekli olan ve 3 ay önce işe başlayan Ü. Ş.’nin kendisinden daha yüksek ücret aldıklarını, onların ücretlerinin düşürülmediğini, İ. B., ve L. F.’nin ... 5. İş Mahkemesinde açmış oldukları davalarda alınan bilirkişi raporlarında ücret ve diğer alacakların varlığının tespit edildiğini, İ. B.’nin açmış olduğu dosyada ayrımcılık yapıldığına dahi karar verildiğini, davalı tanıklarının davalıyı temsile yetkili kişiler olması sebebiyle ifadelerinin şaibeli olduğunu, davalı taraf için vekâlet ücreti uygulamasının haksız kazanç olduğunu, ayrıca davalı tarafça dava kesinleşmeden icra takibi yapılarak psikolojik taciz uygulandığını, talep edilen ücret farkının her ay verilen ücret ve ikramiye farkı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı asıl temyiz dilekçesinde; davalı tarafça kötüniyetli olarak kendisiyle kıdemi aynı olmayan, ayırt edici niteliği olmayan personelin bordrolarının Mahkemeye sunulduğunu, kendisinin işyerinde dokuma operatörü olduğu hususunun göz ardı edildiğini, bilirkişi raporuna itiraz kısmında da belirtilen isimli çalışanların bordroları temin edilmeden gerçeğin ortaya çıkmasının mümkün olmadığını, tanık beyanlarının dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, emekli olduğu kabulünün de hatalı olduğunu, 3600 gün prim şartı tamamlandıktan sonra girdi çıktı yapılıp avans olarak 4 eşit taksitte kıdem tazminatı ödendiğini, hiç aralık olmaksızın aynı işyerinde çalışmaya devam ettiğini, kendisi gibi 3600 prim gününü doldurduktan sonra girdi-çıktı yapılarak işe devam eden G. D., F. K. Y., S. Ş. ve Ü. Ş.’nin aylık ücretinin kendisinden daha yüksek olduğunu, 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin son fıkrası gereği eşit davranma borcunun ihlalini güçlü bir biçimde gösteren bir delil sunulması hâlinde aksinin işverence ispatlanması gerektiğini, isim isim belirttiği kişiler ve dinlettiği tanıklar ile işverenin eşit davranma ilkesini ihlal ettiğini ispat ettiğini, aynı işyerinde çalışan ve aynı sorunları yaşayan İ. B.’nin ücret eşitsizliği yaşadığını ... 5. İş Mahkemesinin 2018/650 Esas ve 2019/857 Karar sayılı ilâmı ile tescillendiğini, bu durumun mahkemeden mahkemeye farklılık arz etmesinin hukuki gerçekle bağdaşmadığını, davalının sendikal faaliyet başlatması sebebiyle kasti olarak ücretlerini düşük tuttuğunu, ismi belirtilen kişilerin bordrosu temin edilmeden karar tesisinin hatalı olduğunu, ayrıca tanık beyanlarına göre işyerinde baskı ve psikolojik taciz olduğunun sabit olduğunu, ayrımcılık tazminatının da kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının emsal işçilere nazaran daha düşük ücret alıp almadığı ve buna bağlı olarak davacının fark ücret alacağına, sendikal tazminat veya kötüniyet tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.4857 sayılı Kanun'un "Eşit davranma ilkesi" kenar başlıklı 5 inci maddesi, "Süreli fesih" kenar başlıklı 17 nci maddesinin altıncı fıkrası hükümleri.
2. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) "Sendika özgürlüğünün güvencesi" kenar başlıklı 25 inci maddesi hükümleri.
3. Değerlendirme
1. Davacının sendika üyesi olduktan sonra davalı işverenlikçe farklı muamele yapıldığı gibi bir iddiasının bulunmadığı, aksine tarafına yapılan farklı muamele sebebiyle sendikaya üye olduğu yönündeki ikrarı ile tanık beyanları dâhil tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğind;, davalıya ait işyerinde davacıya sendikal ayrımcılık yapıldığına ilişkin somut delil bulunmadığı anlaşılmakla sendikal tazminat talebinin reddine karar verilmiş olması isabetlidir.
2. İş ilişkisi devam ederken davalı tarafından diğer işçiler ile davacı arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapıldığı yani eşit davranma borcuna aykırı davranıldığının ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır. Davacının ücretinin emsallerine göre daha düşük belirlendiğinin kabul edilmesi hâlinde dahi bu durum tek başına ayrımcılık tazminatını gerektirmeyecektir. Öte yandan, her ne kadar davacı dava dilekçesinde kötüniyet tazminatından da söz etmiş ise de kötüniyet tazminatı, 4857 sayılı Kanun'un 18, 19, 20 ve 21 inci maddelerinin uygulanma alanı dışında kalan işçilerin iş sözleşmesinin, fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işçiye bildirim süresinin üç katı tutarında ödenen tazminat olup davacının dava tarihi itibarıyla davalı işyeri çalışanı olduğu anlaşılmakla söz konusu tazminata hak kazanması da mümkün değildir.
3. Davacının 03.11.2008-30.06.2016 tarihlerinde davalıya ait işyerinde çalıştıktan sonra, 3600 prim gün sayısı ve 15 yıl hizmet süresini tamamladığı gerekçesiyle kendi isteği ile işten ayrıldığı, davacıya kıdem tazminatı adı altında 22.090,41 TL ödemenin taksitler hâlinde yapıldığı, taraflar arasında 01.07.2016 tarihli imzalanan yeni sözleşmede saatlik ücretin 6,17 TL olarak kararlaştırıldığı hususları dosya kapsamı ile sabittir. Her ne kadar davacı işyerinde girdi-çıktı yaptırılmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettiğini iddia etmiş ise de ilk dönem çalışma bakımından kıdem tazminatı ödemesi yapılmış olup taraflar arasında yeni dönem çalışma için ücret serbestçe kararlaştırılmıştır. Ayrıca İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacı tarafça emsal olarak bildirilen çalışanların mesleki ve işyeri kıdemi ile özellikle emeklilik koşulu yönünden davacı ile emsal olmadıkları görülmektedir. Bu sebeple davacının fark ücret alacağı talebinin reddine karar verilmesinde de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı asılın yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.