Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6387 Esas 2022/8362 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/6387
Karar No: 2022/8362
Karar Tarihi: 28.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6387 Esas 2022/8362 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/6387 E.  ,  2022/8362 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 8. Hukuk Dairesi

    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 39. İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;


    Miktar veya değeri temyiz kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362/1-(a) maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Dosya içeriğine göre davalı aleyhine kabul edilen ve temyize konu toplam miktar 40.440,05 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığından davalının temyiz isteminin, 6100 sayılı Kanun'un 362/1-(a), 366 ncı ve 352 nci maddeleri uyarınca REDDİNE karar vermek gerekmiştir.

    Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.06.2022 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

    Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... gelmişlerdir.

    Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

    Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


    I. DAVA
    1. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin 2009 yılı Ocak ayından itibaren davalının ... bürosunda muhabir olarak çalıştığını, müvekkilinin gazetecilik yaptığını, haber ürettiğini, müvekkilinin zorlu çalışma şartlarına rağmen özveriyle çalışmasını sürdürdüğünü, yasa gereği alması gereken emeğinin karşılığını alamadığını, bu durumun süreklilik kazanması karşısında iş sözleşmesini 12.02.2016 tarihinde haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı, fazla çalışma, fazla çalışma ücretinin %5 fazlası, ücret, ücret alacağının %5 fazlası, ulusal bayram ve genel tatil, ulusal bayram ve genel tatil alacağının %5 fazlası, yıllık ücretli izin alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

    2. Davacı vekili 18.01.2018 tarihli ek dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesinde talep ettiği miktarlara ek olarak 500,00 TL fazla çalışma, 5.000,00 TL fazla çalışma ücreti alacağının %5 fazlası, 500,00 TL ulusal bayram ve genel tatil, 5.000,00 TL ulusal bayram ve genel tatil alacağının %5 fazlası, 100,00 TL ücret farkı, 1.500,00 TL ücret farkı alacağının %5 fazlası alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

    II. CEVAP
    1. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının haklı fesihte bulunması için gereken yasal dayanağı olmadığından fesih iradesinin istifa olarak değerlendirilerek kıdem tazminatı talebinin reddinin gerektiğini, davacının imzaladığı iş sözleşmelerinde fazla çalışmanın ücrete dahil olduğunda dair kayıt ile fazla çalışma tahakkuku bulunan imzalı ücret bordrolarına göre davacının fazla çalışma ve fazla çalışma ücreti alacağının %5 fazlası alacağının reddi gerektiğini, davacının tüm ulusal bayram ve genel tatili alacakları ile yıllık ücretli izin alacaklarının ödendiğinin bordrolarda sabit olduğunu, davacının ücretinin ve terfi zammının ödendiğini, talep edilen faiz türleri ile faiz başlangıç tarihlerinin hatalı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

    2. Davalı vekili ek davaya cevap dilekçesinde; asıl davaya cevap dilekçesinde yapmış olduğu savunmaları tekrarla ek dava ile talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını beyanla davanın reddini istemiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Davacının davalı işyerinde çalıştığı, davacının davalı işyerindeki hizmet süresinin 04/02/2009-12/02/2016 tarihleri arasında 8 yıl 7 ay olduğu, doğum izni süresi düşüldüğünde davacının kıdem süresinin 6 yıl 6 ay 8 gün olduğu, dosya kapsamına göre davacının son brüt ücretinin 3.496,94-TL net ücretinin 2.500-TL olduğu,
    İş akdinin kıdem tazminatı ödenmeksizin sona erdiğini ispat yükünün davalıya ait olduğu, davalının bunu ispatlayamadığı, davacının iş akdini ücret ve ücret niteliğindeki alacaklarının ödenmemesi nedeniyle haklı nedenle fesh ettiği, dolayısıyla davacının kıdem tazminatına hak kazandığı,

    Davacının ücretlerinin ödendiğini, yıllık izinlerini kullandığını yada yıllık izin ücretlerinin ödendiğini yıllık izin defteri yada eşdeğer belge ile ispat yükünün davalıya ait olduğu, davalının bunu ispatlayamadığı, davacının ücret alacağı ile yıllık izin ücreti alacağına hak kazandığı,
    Davacının fazla mesai yaptığını, ulusal bayram genel tatil günlerinde çalıştığını ispatladığı, bu çalışma ücretlerinin ödendiğini ispat yükünün davalıya ait olduğu, davalının bunu ispatlayamadığı, davacının fazla mesai ücreti alacağı ile ulusal bayram genel tatil ücreti alacağına hak kazandığı,
    Mahkememizce görevlendirilen bilirkişinin raporuna göre davacının talep edebileceği kıdem tazminatı alacağının brüt 22.806,76-TL, ücret alacağının net 321,00-TL, ücret alacağının %5 fazlasının net 17.522,83-TL, ulusal bayram genel tatil ücreti alacağının net 990,21-TL, ulusal bayram genel tatil ücreti alacağının %5 fazlasının net 46.854,12-TL, fazla mesai ücreti alacağının net 26.563,00-TL, fazla mesai ücreti alacağının %5 fazlasının net 1.079.670,73-TL, yıllık izin ücreti alacağının net 8.502,13-TL olduğu, bilirkişi raporunun dosya kapsamına ve delillere uygun olduğu,
    ...dava tarihi itibariyle Anayasa Mahkemesinin iptal kararının olmadığı yine Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 153. Maddesinde belirtildiği şekilde de iptal kararının resmi gazetede yayınlandığı tarihte kanunun yürürlükten kalkacağı ve iptal kararının geriye yürümeyeceği, davacı yönünden de kazanılmış hakkın doğduğu dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının iş bu davada uygulanamayacağı..." gerekçesiyle davacının kıdem tazminatı alacağı, yıllık izin ücreti alacağı, ücret farkı alacağı, ücret farkı alacağının %5 fazlası alacağı, fazla çalışma ücreti alacağı, fazla çalışma ücreti alacağının %5 fazlası alacağı, ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı, ulusal bayram genel tatil ücreti alacağının %5 fazlası alacağı taleplerinin kabulüne verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. İstinaf Sebepleri
    1. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; fazla çalışma alacağının eksik hesaplandığını, bordro hilesinin dosyada ispatlandığını, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun'a (5953 sayılı Kanun) göre basın çalışanlarının günlük çalışma süresinin 8 saat iken hesaplamada 7,5 saatin dikkate alındığını, ulusal bayram ve genel tatil alacağının gerekenden az hesaplandığını, 2014 Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Kasım, ayı ücretlerinin eksik ödendiğini, bu aylar ve diğer eksik ödeme dönemlerinin hesaplamada dikkate alınmadığını, Anayasa Mahkemesinin tespit kararında 13.11.2018 tarihine kadar fazla çalışma ücret alacaklarına uygulanacak %5 fazlalığının Anayasaya uygun olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin iş sözleşmesinin devam ettiği dönemde ve davanın açıldığı tarihte fazla çalışmaya %5 fazla ücreti düzenleyen madde hükmünün yürürlükte olduğunu, her iki dava yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

    2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Asıl dava ve birleşen dava için ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği, davacı tarafından iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanmadığını, davacının düşük ücretlerle uzun süre zam yapılmadan çalıştırıldığı iddiasının doğru olmadığını, ilk sözleşmeden sonra 2 kez iş sözleşmesinin yenilendiğini, ilk yenilemede %15 ikincisinde ise %24 zam aldığını, dolayısıyla haklı fesih gerekçesinin yerinde olmadığını, tanıkların davacı tarafından doldurulan fazla çalışma formlarını doğrulamadığını, ... kırıcı muamelelere maruz kaldığı iddiasının ispatlanmadığını, yıllık ücretli izin alacağının 5953 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesi gereğince 2 katı olarak hesaplanmasının yanlış olduğunu, kullanılan izin günleri hesabınında yanlış yapıldığını, yıllık izin formlarına göre davacının 169 gün izin kullandığını, bilirkişi raporunda 110 gün olarak hesaplandığını, bilirkişi tarafından 5953 sayılı Kanun'a göre değil 4857 sayılı İş Kanunu'na ( 4857 sayılı Kanun) göre hesaplama yapılması sebebiyle hata olduğunu, 5953 sayılı Kanun'da yıllık ücretli iznin hesabında iş günü değil takvim haftası üzerinden yapılması gerekiğini, bilirkişi tarafından hafta tatili olan 1 günün hesaplamadan düşüldüğünü, çıkış bordrosunda ödenen yıllık izin ücretinin mahsup edilmediğini, Mahkemece bordro hilesi yapıldığı kabul edilerek bu doğrultuda hesaplanan alacağın hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu, ayrıca bordro hilesinin neden kabul edildiğinin açıklanmadığını, Anayasa Mahkemesince %5 alacakların iptaline karar verildiğini, ayrıca asıl alacaklarda %5 fazlası alacaklarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, ücret alacağının neden kaynaklandığının anlaşılamadığını, terfi zammından kaynaklanan bir alacak söz konusu olduğu taktirde talep sonucunda bunun bildirilmesi ve harcının yatırılması gerektiğini, böyle bir talebin bulunmadığını, terfi zammı alacağına %5 uygulanmayacağına dair Yargıtay kararları bulunmasına rağmen %5 alacak hesabı yapılmasının hatalı olduğunu, zamanaşımı hesabında hata yapıldığını, öncelikle hakkaniyet indirimli tutarlarının belirlenmesi gerektiğini, bundan sonra geriye doğru zamanaşımı hesabı yapılması gerektiğini, alacaklara mevduat faizinin uygulanmasının doğru olmadığını yasal faizin uygulanması gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Davacının davalı işyerinde muhabir olarak çalıştığı, iş akdinin davacı tarafından geniş anlamda ücret olarak nitelendirilen alacaklarının ödenmemesi nedeniyle feshedildiği, feshin haklı nedene dayandığı, kıdem tazminatına hak kazandığı, birleştirilen davanın konusu asıl davada düzenlenen bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda alacak talebi olup her iki dosyadaki taleplerin birlikte hüküm altına alınmasında bir hatanın bulunmadığı, davacının davasını 30/09/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda bordrodaki ücrete göre yapılan hesaplama doğrultusunda ıslah ettiği, tanık beyanlarına göre haftanın 3 günü günlük 8 saat çalışma süresini aşan 3 saat fazla çalışma nedeniyle haftalık 9 saat fazla mesai tespiti ile ubgt tespitinin dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, bilirkişi raporunda yıllık izin ücreti Basın İş Kanunu 21. Maddeye göre belirlenerek 29. Madde gereğince 2 katı olarak hesaplanmış ise de davacı tarafından ıslah dilekçesinde talep edilen miktar Basın İş Kanunu 21. Maddeye göre hesaplanan miktar olup davalı tarafın itirazının yerinde olmadığı anlaşılmakla davacı ve davalının bu hususlara ilişkin ileri sürdükleri istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
    Ancak; Anayasa Mahkemesi'nin 19/09/2019 tarih ve 2019/48 E 2019/74 K sayılı ilamı ile " …13.06.1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 4/1/1961 tarihli ve 212 sayılı Kanun’un 1. Maddesiyle değiştirilen ek 1 maddesinin 8. Fıkrasının 2. cümlesinin ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞUNA VE İPTALİNE…”karar verilmiştir.
    Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi'nin 25/12/2019 tarih ve 2019/108 E.2019/101 K sayılı ilamı ile “…13.06.1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 4/1/1961 tarihli ve 212 sayılı Kanun’un 1. Maddesiyle değiştirilen 14. maddesinin ikinci fıkrasının ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞUNA VE İPTALİNE…” karar verilmiştir.

    Yargıtayın emsal kararlarında; sözkonusu Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının yargılaması devam eden ve kesinleşmeyen dosyalarda uygulanacağına karar verildiğinden %5 fazla olarak hüküm altına alınan alacakların reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalıdır. Bu alacakların reddine karar verilirken emsal Yargıtay kararları gereği davalı taraf yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmeyecektir.
    Diğer yandan Basın İş Kanunu'nda faiz türü öngörülmemesine rağmen yasal faiz yerine en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi de hatalıdır..." gerekçesi ile davacı tarafın istinaf talebinin esastan reddine, davalı tarafın istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın asıl ve ek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.


    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebeplerini tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

    2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebeplerini tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

    C. Gerekçe:
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı uyarınca dava konusu %5 fazlası alacaklarının reddine hükmedilmesinin yerinde olup olmadığı, ulusal bayram ve genel tatil alacağı, ücret, yıllık ücretli izin ve fazla çalışma alacaklarının doğru hesaplanıp hesaplanmadığına ilişkindir.


    2. İlgili Hukuk
    5953 sayılı Kanun'un 14, 19, 21, 29 uncu maddeleri ile ek 1 inci maddesi

    3. Değerlendirme
    1. T.C. Anayasası’nın “Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” Aynı maddenin beşinci fıkrasına göre ise “İptal kararları geriye yürümez.”

    2. Türk Anayasal sisteminde, "Devlete güven" ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. (Anayasa Mahkemesi, 12.12.1989 tarihli ve 1989/11 Esas, 1989/48 Karar sayılı kararı)

    3. Anayasadaki bu düzenlemeden güdülen amaç, iptal edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin geçerliliklerini koruyacağıdır. Ancak iptal kararının geriye yürümeyeceğini mutlak olarak anlamak ya da kabul etmek mümkün değildir. Bir kere iptal kararları geriye yürümeyecekse, dava mahkemelerinin davaları durdurarak sorunu Anayasa Mahkemesine havale etmesinin bir anlamı olmayacaktır (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, ..., 2003, s.214).

    4. Nitekim bu mülâhazalarla somut norm denetimi sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal kararı verilmesi durumunda, bu kararın geriye yürümesi gerektiği kabul edilmiştir. T.C. Anayasası’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.”

    5. Anayasa’da yer alan açık hüküm gereğince, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesince iptal kararı verilmesi durumunda, iptal kararı, itiraz yoluna başvuran mahkeme bakımından bağlayıcıdır ve geriye yürür. Bununla birlikte, bu kararın henüz kesinleşmemiş ve görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davalara etkisi ayrıca değerlendirmeye muhtaçtır.

    6. İptal kararının görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davaları etkilemeyeceği kabul edilirse, iptal edilen kanuni düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu sabit duruma geldiğinden, T.C. Anayasası’nın 152 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince benzer nitelikteki davalara bakmakta olan bütün mahkemelerce Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılır ki, bu ihtimalde de görülmekte olan diğer davalar bakımından nihai olarak iptal kararının geriye yürümesi neticesi ortaya çıkacaktır.

    7. Belirtmek gerekir ki, T.C. Anayasası’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11 inci maddesine göre “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” 138 inci maddeye göre de hâkimler öncelikle Anayasa’ya uygun olarak hüküm verirler.

    8. Bütün bu açıklamalar ışığında, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesince verilecek iptal kararının, kesin hüküm halini almış yargı kararları saklı kalmak şartıyla, geriye yürüdüğünü kabul etmek zorunludur.

    9. Yukarıda yapılan açıklamalar ile dosya kapsamındaki deliller bütün olarak değerlendirildiğinde; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ve kararın gerekçesinin dosya kapsamına uygun olduğu görülmüştür.

    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    A. Davalı Temyizi Yönünden
    Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL kapsamında kaldığından 6100 sayılı Kanun'un 362/1-(a), 366 ncı ve 352 nci maddeleri uyarınca REDDİNE,

    Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,

    B. Davacı Temyizi Yönünden
    Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

    Davalı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,

    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    28.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.














    E.D

    Hemen Ara