Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6059 Esas 2022/8377 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/6059
Karar No: 2022/8377
Karar Tarihi: 28.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6059 Esas 2022/8377 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/6059 E.  ,  2022/8377 K.

    "İçtihat Metni"



    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 6. Hukuk Dairesi

    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 21. İş Mahkemesi

    Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.



    Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.06.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

    Duruşma günü davalı vekili Avukat ... Mübarek ile davacı vekili Avukat ... geldiler.

    Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

    Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; ... işyerinde çalışan müvekkillerinin Avro para birimi üzerinden ücretlendirildiklerini, davalı yanın tek taraflı kararı ile davacıların yazılı ve sözlü itirazına rağmen ücretlerin 2014 yılı Kasım ayında Türk Lirasına dönüştürülerek ödenmeye başlandığını, Türk lirasında gerçekleşen değer kayıplarının alım gücünün azalmasına yol açtığını, bu suretle Avro cinsinden daha az ücret ödenmek suretiyle ücretinin düşürüldüğünü ve eksik ödendiğini, haksızlığın giderilmesi amacıyla işçilerin Tez-Koop İş Sendikasına üye olduklarını ve Sendika ile işveren arasında 24.07.2018 tarihinde toplu iş sözleşmesi imzalandığını, işverenin toplu iş sözleşmesi hükümlerini uygulamadığını, toplu iş sözleşmesinde düzenlenen ücret zamlarını yapmadığını, davalı yanın arabuluculuk görüşmelerine katılmadığını, aleyhine dava yoluna gidileceğini anlayan işverenin 2019 yılı Nisan ayı itibariyle ücretleri tekrar Avro cinsinden ödemeye başladığını, ücretler Avroya çevrilirken mevcut Türk lirası cinsindeki ücretler esas alındığından Avro olarak 2014 yılı Kasım ayından ve hatta sözleşmelerde yazan miktardan bile düşük bir miktar ödenmeye başlandığını, bu durumun işverence gerçekleştirilen uygulama sonucunda işçi ücretlerinde çok büyük miktarda düşüş yaratıldığını gözler önüne serdiğini, işçilerin 2014 yılı Ekim ayında aldıkları Avro biriminden ücretleri ile 2019 yılı Nisan ayında aldıkları Avro biriminden ücretleri arasında büyük fark olduğunu ve 2019 yılı Nisan ayı ücretlerinin daha düşük olduğunu, diplomatik bir kuruluş olmasına rağmen Türkiye’de Türk vatandaşı işçi istihdam eden davalı ... Delegasyonunun 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) ve Türk mahkemelerinin yargı yetkisine tabi olduğunu, bu konuda Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bulunduğunu, 4857 sayılı Kanun'un 62 nci maddesi uyarınca işçi ücretlerinde indirime gidilmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle de ücretlerin Avro para biriminden Türk lirasına çevrilmesinin yarattığı ücret düşüşünün hukuka aykırı olduğunu, iş sözleşmesinde yer alan ücretin yerel para birimi cinsinden belirlenebileceğine ilişkin hükmün 4857 sayılı Kanun'un 22 ve 62 nci maddeleri karşısında geçersiz olduğunu, enflasyonist bir ülkede döviz üzerinden belirlenen ücretin yerel para birimine dönüştürülmesinin çalışma koşullarında esaslı tarzda değişiklik yaratacağını, iş sözleşmesiyle işverene işletme riskini işçiye yükleyecek şekilde değişiklik yapma hakkının tanınamayacağını, iş sözleşmelerinin tamamının aynı hükümleri içerdiğini, işçilerle ayrı ayrı müzakere edilmediğini, bu nedenle tip sözleşme niteliğinde bulunduğunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 24 ve 25 inci maddeleri karşısında ücrette değişikliğe olanak tanıyan sözleşme hükmünün herhangi bir geçerliliğinin olamayacağını, iş sözleşmesinin temelini oluşturan ücreti değiştirme hakkını saklı tutma kayıtlarının iş hukukunun genel karakteri itibariyle de geçersiz olduğunu, işverence yapılan değişikliklere rıza gösterilmediğini, aksine uygulamaya sözlü ve yazılı şekilde itiraz edildiğini, gerçekleştirilen değişikliğin hem bu nedenle hem de iyiniyet ve dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması sebebiyle geçersiz olduğunu, işverenin işyerindeki bazı çalışanlar bakımından Avro para biriminden Türk lirasına geçerken, diğer bazı çalışanlara Avro para birimi cinsinden ödeme yapmaya devam ettiğini, bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ve ayrımcılık yarattığını belirterek Avro cinsinden eksik ödenen ücret alacağının toplu iş sözleşmesi hükümleriyle kararlaştırılan ücret artışları da dikkate alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürerek fark ücret alacağının tahsilini talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı işverenin Avrupa Birliği'nin Türkiye’deki Temsilciliği olarak 4 Şubat 1984 günü Brüksel’de imzalanan ve 4 Haziran 1987 tarih ve 19477 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren Avrupa Toplulukları Komisyonunun Türkiye Delegasyonunun Kurulması ve Onun Dokunulmazlıkları ve İmtiyazları Hakkında Anlaşma uyarınca kurulduğunu, bu nedenle de Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi ve Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi uyarınca tanınan tüm bağışıklık, dokunulmazlık ve ayrıcalıklardan yararlanmakta olduğunu, Viyana Sözleşmesi uyarınca Delegasyonun diplomatik statüsü gereği Türk mahkemelerinin yargı yetkisinden ve her türlü cebri icradan bağışıklığı bulunduğunu, davaya konu iddiaların Avrupa Birliği’nin iç işleyişine müdahale anlamı taşıdığını ve davanın yargı muafiyeti kapsamında kaldığını, davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun)114 üncü maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, aynı bağışıklık gereği davalının toplu iş sözleşmesi hükümlerini uygulama zorunluluğunun da bulunmadığını, davaya konu iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve haksız olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2020 tarihli ve 2020/37 Esas, 2020/393 Karar sayılı kararıyla dava konusu fark ücret alacağının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. Gerekçe ve Sonuç
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 09.02.2021 tarihli ve 2021/55 Esas, 2021/304 Karar sayılı kararı ile davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    2. Dairemizin 29.06.2021 tarihli ve 2021/6282 Esas 2021/11038 Karar sayılı ilâmı ile davacının reddilen ve temyize konu edilen toplam alacak miktarı Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL kapsamında kaldığından davacının temyiz isteminin reddine, davalının temyiz isteminin ise kabulü ile dava konusu alacağa brüt yerine net olarak hükmedilmesinin hatalı olduğu, davacının 12.10.2020 tarihli ıslah dilekçesinde ikrar ettiği ikramiye ödemelerinin mahsubunun gerektiği, davalı tarafından ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının değerlendirilmemesinin de hatalı olduğu gerekçeleriyle karar bozularak dosya kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiştir.

    B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilâmına uyularak bozma ilâmı doğrultusunda davanın kısmen kabulüne hükmedilmiş, bozma konusu olmayan diğer hususlarda ise bozma öncesinde olduğu gibi hüküm kurulmuştur


    VI. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesince reddedilen miktar üzerinden davalı yararına avukatlık ücreti ve yargılama giderine hükmedildiğini, arabuluculuk görüşmelerine katılmayan davalı yararına avukatlık ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi hatalı olduğu gibi, tüm arabuluculuk masraflarının da davalı üzerinde bırakılması gerektiğini, davacı yararına vekâlet ücretine takdir edilirken dosyaların seri nitelikte olduğu düşünülerek %40 oranında indirim yapılmak suretiyle avukatlık ücreti belirlenmesinin hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacıya 2019 yılı Nisan ayına ilişkin 10.553,00 Avro ödendiğine yönelik kabulün isabetli olmadığını ileri sürerek hükmün düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

    2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; bozmaya uyulduğu halde dava konusu alacağın net olarak hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının hukuka uygun olan kısımlarının kaldırılması ve esasa etkili haklı savunmanın hatalı gerekçe ve hükümle göz ardı edilmesi sonucunda müvekkilinin adil yargılanma ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilenin aksine aleyhe değişiklik söz konusu olmadığını, davacının iş sözleşmesinin 4 üncü maddesi uyarınca çerçeve kurallar ve özel istihdam koşullarına tabi olduğunu, ücretin yerel para biriminde belirlenip ödenmesinin genel kural olduğunun açıkça belirtildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararında bu hükümlerin göz ardı edildiğini, ücret borcunun para biriminin yürürlükteki ücret çizelgesinin para birimi olduğunu, ücret borcunun Avro olarak kararlaştırıldığı iddiasının hukuka aykırı olduğunu, ücret çizelgesinin Türk lirası cinsinden belirlendiğini, ücret borcunun da Türk lirası olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince 6098 sayılı Kanun'un 99 uncu maddesi hükmünün uygulamasının hukuka uygun olmadığını, koruma değişkeni ödenmesi yoluyla ücret seviyesinin korunduğunu ve ücrette düşüş yaşanmadığını, bu nedenle zaten iş sözleşmesinde mevcut olan bir hükmün ücreti koruyacak şekilde uygulanması durumunda işçinin rızasının alınmasına gerek olmadığını, müvekkilinin uygulamalarının hukuka tamamen uygun olması bir yana, ilgili dönemde davacılar tarafından hiçbir şekilde itiraza konu edilmediğini, davacının önceden belirlenen ve objektif olarak hayata geçirilen sözleşmesel hükümlerden faydalandığını ve bu kurallara göre korunan ücretini, kademe ilerlemesini ve terfilerden kaynaklı haklarını aldığını, Yüksek Hakem Kurulu kararıyla bağıtlandığı öne sürülen toplu iş sözleşmesi hükümlerinin müvekkilinin diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklarını ihlal ettiğinden kabul edilemez nitelikte olduğunu, ancak Yüksek Hakem Kurulu kararı ile bağıtlanan toplu iş sözleşmesinin 17 ve 18 inci maddeleri ile mevcut uygulama olan Türk lirası ödemenin devam edeceğinin kararlaştırıldığını, bu nedenle davacıların hem toplu iş sözleşmesinin uygulanmasını talep edip hem de toplu iş sözleşmesi hükümleri yokmuş gibi davranamayacağını, Bölge Adliye Mahkemesince müvekkilinin yargı bağışıklığı ve cebri icra bağışıklığından feragat etmediği açıkça belirtilmesine rağmen bu itirazların dikkate alınmadığını, davacının müvekkilinden hiçbir alacağı bulunmadığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz başvurusunda bulunmuştur.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, hüküm altına alınan alacağın net olup olmadığı, davalının zamanaşımı savunmasının değerlendirilip değerlendirilmediği ile davacının 12.10.2020 tarihli ıslah dilekçesinde ikrar ettiği ikramiye ödemelerinin mahsubuna ilişkindir.

    2. İlgili Hukuk
    1. 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası.

    2. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (6325 sayılı Kanun) 18/A maddesinin onbirinci fıkrası şöyledir;
    “ Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.”

    3.Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararına göre mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir.

    4.Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1959/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı kararına göre ise hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup korumaktır.

    3. Değerlendirme
    1. Uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş Bölge Adliye Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm davalı vekilinin aşağıdaki (4) numaralı bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    2.6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesinin 11 inci fıkrası hükmü uyarınca geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemez. Duruşmalı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen duruşma vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir ise de mazeretsiz olarak arabuluculuk sürecine katılmayan davalı lehine duruşma vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.

    3. Bölge Adliye Mahkemesince davalı tarafın arabuluculuk sürecine katılmadığı gözetilmeksizin davalı lehine yargılama gideri ve arabulucuk ücretine hükmedilmesi isabetli değil ise de bu hususun uyulmasına karar verilen bozma ilâmı kapsamı dışında kaldığı değerlendirilmiş olup davalı taraf yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    4. Somut olayda, davacı tarafından dava dilekçesinde net ya da brüt olduğunu belirtmeksizin eksik ödenen ücret alacağının tahsilini talep edilmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda talep edilen ücret alacağının brüt olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Davacının da bilirkişi raporundaki miktarlara göre davayı brüt olarak ıslah ettiği anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince uyulmasına karar verilen bozma ilâmında dava konusu alacağın brüt olarak hüküm altına alınması gerektiği belirtildiği hâlde Mahkemece hükmedilen alacağın brüt yerine net olarak kabulü hatalı olup bozmayı gerektirir.

    Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

    VII. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    Davalı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “Net” ibaresinin çıkartılarak yerine “Brüt” ibaresinin yazılması suretiyle hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

    Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

    28.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.












    Hemen Ara