Esas No: 2022/7563
Karar No: 2022/8395
Karar Tarihi: 28.06.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7563 Esas 2022/8395 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/7563 E. , 2022/8395 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, iş sözleşmesinin haklı nedene dayanılmaksızın davalı işveren tarafından feshedildiği 19.05.2014 tarihine kadar davalıya ait işyerinde şoför olarak çalıştığını, alacaklarının ödenmediğini, yıllık izinlerinin de kullandırılmadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin ücreti ile ikramiye, aile, çocuk, yakacak ve giyim yardımı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti
Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin ödeme gücünün bulunmadığını, davacının mağdur edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti
Mahkemece, davacının toplu iş sözleşmesi imzalanmadan önce sendikaya üye olması nedeniyle bilirkişi tarafından toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre yapılan hesaplamaların yerinde olduğu, iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanmayacak şekilde feshedildiğinin davalı tarafından ispatlanamadığı, davacının yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu, ikramiye ve ilave tediye alacaklarına hak kazandığı, tanık beyanlarına göre belirlenen fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının taleple bağlı kalınarak kabul edildiği, aile, çocuk, yakacak ve giyim yardımı alacakları ise davalı işverence karşılandığından bu taleplerin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci
Kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli ve 2016/ 30564 Esas, 2019/14166 Karar sayılı kararı ile;
“…
1-Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.
…
Somut olayda, dava dilekçesinde açıkça, davanın belirsiz alacak davası türünde açıldığı belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak,dava konusu alacakların belirsiz alacak olup olmadığının ayrı ayrı değerlendirilmesi gereklidir.
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları bakımından davacı, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumdadır. Bu halde, dava konusu kıdem tazminatı,ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.
Uyuşmazlık konusu ikramiye, ilave tediye, aile yardımı, çocuk yardımı, yakacak ve giyim yardımı alacaklarını, davacı; sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yaralanabileceği tarihi, çalışma süresini, en son ödenen ücreti, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, yan alacaklarını işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumdadır. Bu halde talep edilen bu alacak kalemleri de belirsiz alacak değildir. Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir alacak olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usülden reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-Dava tüm alacaklar bakımından belirsiz alacak davası türünde açılmış olduğu sabittir. Davacı vekili, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dışında kalan alacak taleplerini artırdığı görülmüş ise de, davanın türü belirsiz alacak davası olarak kalmaya devam etmektedir. Yapılan bu arttırım zamanaşımına tabi değildir. Çünkü, belirsiz alacak davasında, kısmi alacak davasından farklı olarak, dava sırasında belirli hale gelen alacağın davaya dahil edilmesine imkan verildiğinden, geçici talep sonucu ile açılan belirsiz alacak davasında, ileride belirli hale gelecek olan alacağın tamamı için zamanaşımı kesilmektedir. Mahkemece, bu yönün nazara alınmayarak, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından, miktar artırımına karşı davalı tarafın ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının kabul edilmesi hatalı olmuştur.
Diğer taraftan, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından, taleplerin belirsiz alacak davası olması sebebiyle, hüküm altına alınan miktarlarda faiz başlangıç tarihlerinin belirlenmesinde, dava tarihi ve miktar artırım tarihi şeklinde ayrım yapılmamalı, anılan alacaklarda hüküm altına alınacak tüm miktara dava tarihinden itibaren faiz işletilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Fazla çalışma yönünden Mahkemenin kabulü yerinde ise de, toplu iş sözleşmesinin 21.08.2013 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girdiği anlaşılmakla, fazla çalışma hesabının 21.08.2013 tarihinden itibaren %60 zamlı ücret üzerinden hesaplanması gerekirken bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, "bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine'' dair ara karar kurulduktan sonra, “Her ne kadar Yargıtay bozma ilamından sonra 12/02/2020 tarihli celsede o dönemdeki mahkeme müstemir yetkili hakimi tarafından bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine karar verilmiş ise de verilen bu ara kararda bozma ilamının hangi kısmına uyulduğu hangi kısmına direnildiğine dair her hangi bir açıklama yer almadığından bozma ilamındaki bozma gerekçelerine göre yargılamaya devam edilerek eksiklikler giderilmiş, bozma gerekçeleri doğrultusunda bozma ilamı öncesi rapor alınan bilirkişiden ek rapor alınmıştır. ” şeklindeki açıklamadan sonra kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti, ikramiye, ilave tediye, aile, çocuk, yakacak ve giyim yardımı alacaklarının hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, fazla çalışma ücreti alacağının alınan ek rapor doğrultusunda ve davacının talebini arttırdığı miktar üzerinden kabulüne, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının da kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 03.03.2021 tarihli ve 2020/8540 Esas, 2021/5474 Karar sayılı kararı ile;
“…
Dosya içeriğine göre, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli bozma ilamı üzerine yeniden yapılan yargılama sırasında 12.02.2020 tarihli celsede bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine karar verilerek aynı celsede bozma ilamı ile dosya içerisinde yer alan diğer bilgi ve belgeler doğrultusunda fazla çalışma yönünden bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiği görülmektedir. Bu hali ile fazla çalışma alacağı dışındaki diğer alacaklar yönünden önceki kararda direnildiği anlaşılmakta ise de, Mahkemece gerekçeli karar ile, 12.02.2020 tarihli celsede o dönemdeki mahkeme müstemir yetkili hakimi tarafından bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine karar verildiği ancak verilen bu ara kararda bozma ilamının hangi kısmına uyulduğu hangi kısmına direnildiğine dair her hangi bir açıklama yer almadığı gerekçesiyle bozma ilamında belirtilen eksik hususlar giderilerek bozma ilamı doğrultusunda karar verilmiştir. Her ne kadar bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine karar verilmesi mümkün ise de, Mahkemece bu karar gereğinin yerine getirilmeyerek tamamen bozma ilamı doğrultusunda karar verilmesi hatalı olmuştur. Şöyle ki, Yerel mahkemelerce verilen direnme kararları davayı sona erdiren kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Davaya sonradan bakan hakim direnme kararını uygun bulmasa dahi artık direnme kararından dönülerek uyma kararı verilmesi mümkün değildir. Direnmeye ilişkin karar ile karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşur. Hal böyle olunca Mahkemece, bozma ilamına kısmen direnme kararından tamamen dönme sonucunu doğuracak şekilde bozma ilamı doğrultusunda karar verilmesi, kısmen direnme kararı ile kazanılmış bulunan usuli hakları zedeleyici nitelikte bulunduğundan, önceki bozma ilamına kısmen uyulup kısmen direnilmesine dair karar doğrultusunda hüküm tesis edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra, ilk bozma kararından sonra Mahkemece verilen kısmen direnme kararı gereğince fazla çalışma ücreti dışındaki alacak kalemleri ile ilgili olarak önceki karardaki hükmün aynen korunduğu, fazla çalışma ücreti ile ilgili olarak alınan bilirkişi ek raporu doğrultusunda hüküm kurulduğu belirtilerek belirsiz alacak davası yönünden yapılan bozmaya direnilmiştir.
Direnme kararının taraf vekillerince temyizi üzerine, Da,iremizce bozma kararının yerinde olduğu belirtilerek dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun 10.03.2022 tarihli ve 2021/743 Esas, 2022/291 Karar sayılı kararı ile Mahkemenin direnme kararı yerinde görülmüş, ancak Dairemizce bozma nedenine göre davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Temyiz
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe
1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı işçinin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aile, çocuk, yakacak, giyim ve yemek yardımı alacaklarının ödenip ödenmediği noktasındadır.
Dava dilekçesinde, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aile, çocuk, yakacak, giyim ve yemek yardımı alacakları talep edilmiş olup Mahkemece, tanık beyanlarından davacıya aile, çocuk, yemek, yakacak ve giyim yardımı yapıldığı anlaşıldığı gerekçesiyle bu taleplerin reddine karar verilmiştir. Ancak söz konusu taleplerin ödendiğinin ispat yükü işverende olmakla birlikte, tanık beyanlarına göre ödeme yapıldığının ispatı mümkün değildir. Bu itibarla Mahkemece öncelikle davacı asıl çağrılarak hangi aydan ne miktarda alacağı bulunduğu sorulmalı, açık ve hesaplamaya elverişli olacak şeklinde beyanı alındıktan sonra dosyada yer alan tüm deliller yeniden değerlendirilerek sonucuna göre adı geçen talepler hesaplanmalı ve hesaplama yapılırken toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihi dikkate alınmalıdır. Mahkemece bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3.Taraflar arasındaki diğer bir uyuşmazlık konusu ise toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ikramiye alacağının hesabı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda davacı, davalı işverenin yılda 4 kez ikramiye vermesi gerekirken ikramiye ödemelerini yapmadığını iddia etmiştir. Davalı işyerinde 21.08.2013 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren ve 15.04.2013 – 14.04.2016 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin 39 uncu maddesi; “ İşverence sendika üyesi işçilere 6772 sayılı Kanun uyarınca ilave tediye verilir. Ayrıca Mayıs ve Kasım aylarında 2 x 5 = 10 günlük yevmiye tutarında ikramiye verilir." düzenlemesini içermektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda hangi döneme ait hesaplama yapıldığı belirtilmeden ve toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihini de aşacak şekilde toplu iş sözleşmesi hükmü gereği mayıs ve kasım ayları için 5’ er yevmiye tutarında, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği de yılda 52 yevmiye tutarı üzerinden hesaplama yapıldığı belirtilmiştir. Davacı ise 20.03.2015 tarihli ıslah dilekçesinde 6772 sayılı Kanun'a göre yılda 30’ar günden iki defa ikramiye ödemesi yapılması gerektiğini, toplu iş sözleşmesinin 39 uncu maddesine göre de mayıs ve kasım aylarında toplam 10 günlük yevmiye tutarında ikramiye ödemesi düzenlemesi bulunduğundan toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihi olan 15.04.2013 tarihinden iş sözleşmesinin feshedildiği tarih olan 19.05.2014 tarihine kadar toplam hak etmiş olduğu ikramiye tutarının 85 günlük yevmiyesi kadar olduğunu belirterek ikramiye talebini arttırmıştır. Mahkemece davacının talebi ile bağlı kalınarak ikramiye alacağının hüküm altına alındığı belirtilmiş ise de varılan sonuç isabetli olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş; toplu iş sözleşmesinin yürürlük süresine göre davacının 15.04.2013-19.05.2014 tarihleri arasında ikramiyeye hak kazandığı kabul edilerek, toplu iş sözleşmesinin 39 uncu maddesi hükmü de dikkate alınmak suretiyle 6772 sayılı Kanun'a göre yılda 52 yevmiye tutarında ve mayıs ve kasım ayları için de 5’er yevmiye tutarında ikramiye hesabı yapmak ve belirtilen tarih aralığına ilişkin olmak üzere kıstelyevm esasına göre tespit yaparak hüküm kurmak olmalıdır.
Belirtilen yönler düşünülmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgililere iadesine, 28.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.