Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7808 Esas 2022/8489 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/7808
Karar No: 2022/8489
Karar Tarihi: 29.06.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/7808 Esas 2022/8489 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/7808 E.  ,  2022/8489 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK


    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti
    Davacı vekili; müvekkilinin davalıya ait işyerinde birinci tip sözleşmeye istinaden çalıştığını, ikale ile iş sözleşmesinin sona erdiğini, davacının çalıştığı dönemde toplu iş sözleşmesi gereği ücretine yapılması gereken zamların yapılmadığını ileri sürerek 2007-2011 yılları arası dönemde eksik ödenen ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

    Davalı Cevabının Özeti
    Davalı vekili, davacının taleplerinde haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

    Mahkeme Kararının Özeti
    Mahkemece, toplanan delillere ve aldırılan bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci
    Kararın davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 19.10.2015 tarihli ve 2014/15481 Esas, 2015/28965 Karar sayılı ilâmı ile somut olayda davacının 22.04.2013 tarihli ıslah dilekçesinin davalıya 07.05.2013 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 16.05.2013 tarihi itibariyle süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğunun anlaşılmasına göre Mahkemece ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'i değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.


    Mahkemece, bozma ilâmına karşı direnme kararı verilmiş olup direnme kararının davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

    Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2021 tarihli ve 2016/2681 Esas, 2021/469 Karar ilamı ile Mahkemece önceki kararın gerekçesi ile bozma kararına yer verildikten sonra, “... Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına direnilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” yazılmak suretiyle direnme kararı verildiği, bu hâli ile Anayasa'nın ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan sadece "direnildiği" belirtilerek verilen direnme kararının Özel Daire bozma kararının hangi neden ya da nedenlerle yerinde olmadığına ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği, hâl böyle olunca anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulmasına ve bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.

    Mahkemece, daha önce direnilmesine karar verilen Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2014/15481 Esas ve 2015/28965 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmek suretiyle yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    Temyiz
    Karar kanuni süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    Gerekçe
    Mahkemece verilen kısmen kabul kararı Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2014/15481 Esas ve 2015/28965 Karar sayılı ilâmı ile bozulmuş, Mahkemece bu bozmaya karşı direnilmiştir. Mahkemece verilen direnme kararı Yargıtay Hukuku Genel Kurulunca, direnmenin gerekçesinin gösterilmemesi nedeniyle usulden bozulmuş ve bozma üzerine Mahkemece bu kez Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2014/15481 Esas ve 2015/28965 Karar sayılı bozma ilâmına uyulmasına karar verilmiştir.

    Öncelikle belirtilmelidir ki yerel mahkemelerin direnme kararları bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararın direnme doğrultusunda yazılmasından ibarettir. Bu bakımdan direnme kararından dönme (rücu) mümkün değildir. Esasen ilâmın tefhim edilen karara uygun yazılması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardandır.

    Nitekim bu kurala kanun koyucu 6100 sayılı Kanun’un 294 ve 297 nci maddeleriyle hayatiyet kazandırmıştır.

    Gerçekten de, 6100 sayılı Kanun’un 294 ve 297 nci maddeleri emredici hükümlerden olup kamu düzeni amacı ile getirilmişlerdir. Bu maddeler hükmünce kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni bir hüküm kurulamaz. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı için hiçbir suretle üstün görülemez.

    Bilindiği üzere, 6100 sayılı Kanun’da usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibarıyla bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

    Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa'nın 2 nci maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.

    Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına karşı direnme kararı vermesi ile direnme kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/12 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı).

    Burada hemen belirtmek gerekir ki usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.

    Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut uyuşmazlıkta; Mahkemece direnme kararı verilmekle davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğmuştur. Her ne kadar direnme kararı Hukuk Genel Kurulunca bozulsa da esasa yönelik bozma olmayıp usuli nedenle bozma söz konusudur. Bu hâlde Mahkemece bozmaya konu usuli eksiklik giderildikten sonra direnmeye uygun karar verilmesi gerekir. Mahkeme, direnme kararından dönerek Özel Dairenin bozma kararı doğrultusunda yeni bir karar veremez (Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, C.V, 2001 s. 4681).

    Yukarıda açıklandığı üzere, direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının esastan incelenmediği gözetilerek direnmeye uygun karar verilmesi gerekirken direnmeden dönülerek bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulması usuli kazanılmış hak ihlaline yol açmakla bozmayı gerektirmiştir.

    Sonuç
    Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 29.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara