Esas No: 2021/2421
Karar No: 2022/3438
Karar Tarihi: 20.06.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/2421 Esas 2022/3438 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/2421 E. , 2022/3438 K.Özet:
Davalıların kooperatife iddia edilen zararlarının tazmini istemiyle açılan dava, müteselsil sorumluluk ve ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle birden fazla davalının sorumluluğunda olduğu belirtilerek reddedilmiştir. Ancak, davalıların sorumluluklarına ilişkin olarak yapılan inceleme yetersiz ve hatalı olduğu için karar bozulmuştur. Mahkemece, davalıların görevleri ve çalıştıkları süreler doğru bir şekilde tespit edilerek, zararları teker teker tespit edilip, sorumlulukları belirlenmelidir. Bu nedenlerle, Mahkemenin kararı bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
- Borçlar Kanunu madde 145/l
- Borçlar Kanunu madde 146/1
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın temyiz dilekçesinin reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde 24.11.2020 tarihli ek karar ile gerekçeli kararı davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalıların müvekkili kooperatifte 1997-2003 yılları arasında yöneticilik görevi yaptıklarını, görevde oldukları süre içerisinde genel kurul kararı olmadan 15 adet daireyi şartlı üye adı altında sattıklarını, satış bedellerinin bir kısmının kayıtlarda görülmediğini, satışını yaptıkları 2 adet dairenin fiyatının belli olmadığını, senetde düzenleyerek müvekkili kooperatifi borçlandırdıklarını, borç senetlerinin kayıtlara intikal ettirilmediğini, bu suretle müvekkili kooperatifin 62.476,40 TL zarara uğratıldığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL'nin işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar ... ve ..., davanın reddini istemişlerdir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin ceza dosyasında beraat ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalılar ... ve ... bakımından davanın kabulüne, diğer davalıların kooperatifin zarara uğramasına sebebiyet vermedikleri gerekçesiyle onlar hakkındaki davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili ile davalılar ... ve ...'in temyizi üzerine, Kapatılan Yüksek 23. Hukuk Dairesinin 19.10.2015 tarih, 6744-6657 E.-K. sayılı ilamıyla, kamu davasında davalılardan ... ile ... için zimmet suçunun kanuni unsuru oluşmadığı ancak görevi ihmal suçunun oluştuğu bildirilmesi karşısında, bu husus incelenerek davalıların sorumluluğu üzerinde durulup oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davalılar ... ve ... bakımından davanın kabulüne, diğer davalıların görev süreleri dikkate alınarak kusurları tespit edilemediği gerekçesiyle onlar hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı ...'nin temyiz etmesi üzerine yerel mahkemece, 24.11.2020 tarihli ek karar ile hakkındaki hüküm bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiğinden temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Ek kararı, davalı ... temyiz etmiştir.
1-Davalının ek karara ilişkin temyiz itirazları bakımından:
Dava, davacı kooperatifin yönetiminde görev alan davalıların kooperatife verdikleri iddia olunan zararların tazmini istemine ilişkindir.
Davalıların sorumluluğu yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebet de ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK.m.145/l) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir(BK.m.146/1). Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır.
Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyen iki davalı hakkındaki ret kararının kesinleştiği düşünülebilir ise de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında davalıların hükmü temyizde hukuki yararları bulunduğu aşikârdır. Nitekim Yargıtay HGK'nın 04.11.2009 tarih, 428-483 sayılı kararı da benzer niteliktedir.
Sorumluluk davasındaki bilirkişi raporları, kesin delil ve sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de, rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının, rücu davası yönünden, sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlular aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır.
Açıklanan nedenlerle; 24.11.2020 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilerek, 23.06.2020 tarihli karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
2-Mahkemenin, hükmün aleyhlerine temyiz edildiği davalılar yönünden verdiği ret kararının tek gerekçesi, davalıların görev sürelerinin kısalığı olmakla birlikte dosyanın yapılan incelemesinde, gerekçede yer verilen görev sürelerinin hatalı olduğu tespit edilmiştir. Tanzim edilen bilirkişi raporunda mevcut tespitler dikkate alındığında; davalı ...'in 25.06.2000- 23.06.2002 döneminde, ...'ün ise 23.06.2002-08.06.2003 döneminde davacı kooperatif yönetim kurulunda görev yaptıkları anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece; davalıların meydana gelen zarardan sorumlu tutulabilmeleri için, öncelikle kooperatifteki görevleri ve görevde kaldıkları tarihler tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde tespit edilerek, zararla doğrudan illiyet bağlarının belirlenmesi ve bu aşamadan sonra davalıların görevleri ve çalıştıkları süreler nazara alınarak zararlandırıcı eylem ve işlemlerin teker teker tespiti ile bu zararlardan davalıların sorumluluklarının ortaya çıkarılması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 no'lu bentte açıklanan nedenlerle, Ankara Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2019/426 Esas sayılı ve 24.11.2020 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA, 2 no'lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ...'nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.