Esas No: 1968/9
Karar No: 1968/67
Karar Tarihi: 26/12/1968
AYM 1968/9 Esas 1968/67 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı
Esas No:1968/9
Karar No:1968/67
Karar tarihi:26/12/1968
Resmi Gazete tarih/sayı:10.7.1969/13245
İstemde bulunan Mahkeme : İstanbul Asliye Altıncı Hukuk Hâkimliği.
İstemin konusu : 4947 sayılı Türkiye Emlâk Kredi Bankası Kanununun Bankaca bu kanun hükümlerine göre yapılacak kovuşturma işlemlerine karşı borçlu veya üçüncü kişilerce ileri sürülecek itiraz ve açılacak dâvaların bu işlemleri durduramayacağına ilişkin bulunan 21. maddesindeki hüküm Anayasa"nın 31. 12. ve 132. maddelerine aykırı bulunduğu yolundaki iddianın ciddî olduğu kanısına varıldığından sözü edilen maddenin iptaline karar verilmesidir.
OLAY:
Davacı, üçüncü kişinin borcu için kendisine ait taşınmaz malın dâvâlı Vakıflar Bankasına rehnedilmiş olduğunu, dâvâlı Bankanın bu taşınmaz malın paraya çevrilmesi için kovuşturmaya geçtiğini ve taşınmaz malın satışını istediğini, kovuşturmaya temel olan borç, ipotekli başka malların satışı sonunda ödenmiş olduğu için son yapılan kovuşturmanın haksız olduğunu ve ipotek kaydının hukukî dayanağının kalmadığını ileri sürerek ipotek kaydının silinmesine, satış günü çok yakın olduğundan icra kovuşturmasının tedbir yolu ile durdurulmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece verilen ihtiyatî tedbir kararı ile kovuşturma durdurulmuş, buna karşı dâvâlı Banka kovuşturmanın 4947 sayılı Kanuna göre yapılmakta olduğunu, bu kanunun 21. maddesi hükmünce bu türlü kovuşturmalarda ileri sürülecek itirazlarla açılacak dâvaların bu işlemleri durduramayacağını ortaya atarak tedbirin kaldırılmasını istemiştir. Bu savunma karşısında davacı vekili, 4947 sayılı Kanunun dâvâlı için bir ayrıcalık meydana getiren 21. maddesinin, yasa önündeki eşitlik ilkesine aykırı bulunduğundan Anayasa"nın 12. maddesine; borçlu durumunda olanların hak arama özgürlüğünü sınırlandırdığından Anayasa"nın 132. maddesine ve mahkemelerin yargı yetkisini daralttığından Anayasa"nın 132. maddesine aykırılığını ileri sürmüştür.
Mahkeme, şu gerekçelerle iddiayı ciddî görmüştür:
4947 sayılı Kanunun 21. maddesi, bu kanun hükümlerince yapılacak kovuşturmalara karşı dâva açıldığında tedbir kararı verilmesini yasak etmektedir. Bundan başka icra ve İflâs Kanununun 33. 71. 72. maddeleri gereğince borçluya tanınan haklar, sözü edilen 21. madde uyarınca dâvâlı Bankaya borçlu olanlara tanınmış değildir. Buna göre davacı bir takım haklarından yoksun bırakılmakta, onun hukukî durumunda ayırım gözetilmektedir.
İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 26/3/1968 gününde yapılan ve Başkan İbrahim Senil Başkan Vekili Lûtfi Ömerbaş, üye İhsan Kececioğlu, Salim Başol, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Halit Zarbun, Ziya Önel ve Muhittin Gürün"ün katıldıkları ilk inceleme toplantısında:
1- Mahkememizce daha önce verilen karar gereği bu kez dâva dilekçesinin gönderilmesi ile yerine getirilmiş olmakla işin esasının İncelenmesine Üyelerden İhsan Keçecioğlu, Salim Başol, Celâlettin Kuralmen, Avni Givda ve İhsan Ecemiş"in Asliye Mahkemesince 6219 sayılı Kanununun 4947 sayılı Kanunun 21. maddesine gönderme yapan 11. maddesinin iptalinin istenmemesi ve işbu 11. madde ele alınmadıkça 21. madde üzerinde bir inceleme yapılmasının mümkün olmaması bakımından itirazın reddi gerektiği yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile,
2- İtirazın 6219 sayılı Kanunun 11. maddesinin 4947 sayılı Kanunun 21. maddesine gönderme yapan hükmü ile, gönderme yapılan 21. maddeyi dahi kapsadığına 1 sayılı bentte adları yazılı üyelerin karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Yukarıda (olay) bölümünde açıklandığı üzere, Asliye Mahkemesindeki dâvada dâvâlı olan Banka, Emlâk Kredi Bankası olmayıp Türkiye Vakıflar Bankasıdır. 4947 sayılı Emlâk ve Kredi Bankası Kanununun 21. maddesinin Vakıflar Bankasının dâvâlı olduğu bu dâvada uygulama yeri bulması, ancak 6219 sayılı Vakıflar Bankası Kanununun "4947 sayılı Kanunun 15-26. maddelerindeki hükümler, bu banka muamelâtında da aynen tatbik olunur" hükmünü kapsayan 11. maddesi dolayısıyladır. Her ne kadar mahkeme, Anayasa Mahkemesine gönderme kararında sözü edilen 11. maddeyi anmamış ise de kendisinin 4947 sayılı kanunu uygulayabilmesi ancak sözü geçen 11. maddedeki gönderme gereğince olabileceğinden, mahkeme kararının yazılışındaki bu eksiklik kararın anlamını değiştirecek nitelikte görülmemiş, Asliye Mahkemesinin hem 6219 sayılı Kanunun gönderme yapan 11. maddesinin, hem de gönderme yapılan 4947 sayılı Kanunun 21. maddesinin Anayasa"ya aykırı oldukları yönünün incelenmesi için işi Mahkememize gönderdiği sonucuna varılmıştır.
KONU İLE İLGİLİ HÜKÜMLER :
A) İptali istenen kanun hükümleri :
a) 4947 sayılı Kanunun 21. maddesi Bu Kanunun 15. ve 16. maddeleri hükümleri saklı olmak üzere, Bankaca bu kanun hükümlerine göre yapılacak kovuşturma işlemlerinin herhangi birine karşı olursa olsun, borçlu veya üçüncü kişiler tarafından yapılacak itirazlar ve açılacak dâvalar, bu işlemleri durdurmaz.
Borçlunun medenî durumunda hasıl olacak değişiklikler, iflâsı ve ölümü halleri, bankanın bu kanunda yazılı kovuşturma haklarına halel getirmez.
b) 6219 sayılı Kanunun 11. maddesi 4947 sayılı Kanunun 15.-26. maddelerindeki hükümler, bu banka muamelâtında da aynen tatbik olunur.
B) 4947 sayılı Kanunun 21. maddesinde saklı tutulan hükümler:
a) 4947 sayılı Kanunun 15. maddesi Bankanın ipotekle temin edilmiş olan alacaklarından ödenmesi lâzım gelen paralar vaktinde ödenmezse, borcun ödenmesi banka tarafından borçluya yazı ile tebliğ edilir. Bu yazının İcra ve İflâs Kanununun 146. maddesi hükümlerine göre yazılması lâzımdır.
İpotekli mal başka birinin ise veya mülkiyeti başka birine geçmiş ise bunlara ve gayrimenkul kirada ise kiracılara da takipten haber verilir.
Ödeme tebliğinde tebliğ tarihinden başlayarak on gün içinde icra merciine yapılacak itiraz, icra yargıçlığınca, bankadan dosyası getirtilerek yirmi gün içinde karara bağlanır ve taraflara tebliğ olunur.
b) 4947 sayılı Kanunun 16. maddesi ödeme tebliğine süresi içinde itiraz olunmadığı veya itiraz olunup da itiraz icra yargıçlığınca reddedildiği ve borç da süresi içinde ödenmediği takdirde bankanın isteği üzerine icra yargıçlığı seçeceği üç kişilik bilirkişi kuruluna gayrimenkulun kıymetini biçtirerek bankaya ve borçluya ve takipten haber verilenlere bildirir. Bu işlemlerin bankanın başvurmasından başlayarak onbeş gün içinde bitirilmesi gerektir.
C) Dayanılan Anayasa maddeleri:
"Madde 12.- Herkes, dil, ırk, cinsiyet siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
"Madde 31.- Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya dâvâlı olarak, iddia ve savunma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki dâvaya bakmaktan kaçınamaz."
"Madde 132.- Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa"ya kanuna, hukuka ve vicdanî kanaatlarına göre hüküm verirler.
Hiç bir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dâva hakkında yasama meclislerinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunamaz."
ESASIN İNCELENMESİ :
Dâvanın esasına ilişkin rapor, Anayasa"ya aykırılığı ileri sürülen hükümlerle konuya ilişkin Anayasa hükümleri, bunların gerekçeleri ile bunlara ilgili yasama görüşme tutanakları incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A) İcra ve İflâs Kanunu hükümleriyle bu dâvaya konu olan hükümlerin dayandığı ilkeler arasındaki ilişki :
Yukarıda yazılı özel hükümlerin dayandığı ilkelerle İcra ve İflâs Kanununda rehnin paraya çevrilmesi konusunda benimsenen ilkeler karşılaştırılınca genel hükümlere göre icra Memurluğunca yapılacak bir takım işlemlerin burada bankaya bırakılmış olduğu ve Yargıtay"a başvurma yetkisinin ancak ihalenin yapılmasından sonra kullanılması ilkesinin benimsendiği, taşınmaz malın ihalesi işlemine karşı icra hâkimine itiraz yolunun açık bulunduğu ve böylelikle borçlunun ve ipotekli taşınmaz mal sahibinin hukuki durumunun korunmasında hemen hemen aynı ilkelerin benimsendiği görülür.
Üyelerden İhsan Ecemiş ve Recai Seçkin durumun iyiye belirmesi için 4947 sayılı Kanundaki rehnin paraya çevrilmesine ilişkin özel hükümlerle benimsenmiş olan ilkelerin bu bendin başına yazılması gerektiğini ileri sürmüşlerse de çoğunluk, kararın yeterince açık olması için bunu gerekli görmemiştir; gerçekten özel hükümlerin incelenmesiyle bu ilkeler kolayca saptanabilecektir.
Bu nedenle İhsan Ecemiş ve Recai Seçkin kararın yazılışı bakımından çoğunluğun görüşüne katılmamışlardır.
B- 4947 sayılı Kanunun 21. maddesi hükmünün dâva konusu açısından Anayasa hükümleriyle karşılaştırılması :
Anayasa"ya aykırılığı söz konusu edilen 4947 sayılı Kanunun 21. maddesi ise, yazılışından da anlaşılacağı üzere, itiraz ileri sürülmesi ve dâva açılması bakımından herhangi bir sınırlandırmayı öngörmekte, ancak ve ancak ileri sürülecek İtirazlarla açılacak dâvaların icra kovuşturmasını durdurma sonucunu doğurmayacağını hükme bağlamakta, başka deyimle mahkemelerin bu işler için tedbir yolu ile icra kovuşturması işlemlerini ertelemelerini yasak etmektedir.
A) Anayasa"nın 12. maddesinde benimsenen yasa önünde eşitlik ilkesinin çiğnenmiş sayılması için, eşitliği bozar gibi görünen hükmün, herhangi bir kamu yararına veya haklı nedene dayanması gerekmektedir. Olayda gerek 21. maddenin, gerekse daha önceki maddelerin kabulü sırasında bildirilen gerekçelere göre, taşınmaz mal üzerine kredi vererek yurttaşların konut ihtiyaçlarını karşılayacak olan Emlâk Kredi Bankasının ipoteğe bağlı alacaklarını gecikmeden alması yolu ile elde edeceği parayı başka yurttaşlara vererek onların da konut sahibi olmalarını sağlaması ve böylece yurttaşların olabildiğince çoğunun bir an önce konut sahibi kılınması ve bu alandaki sermaye darlığından doğacak sakıncaların etkisinin olabildiğince daraltılması amacı güdülmüştür. Bu hükümlerin Vakıflar Bankası için uygulanmasının gerekçesi ise, vakıf paraların aksaklığa uğramadan işletilmesi ve özellikle ipotek karşılığı verilen paraların bir an önce geri alınarak ihtiyaç sahibi başka yurttaşların ihtiyaçlarının giderilmesi düşüncesidir; bunda ise gerek, yurt ekonomisinde az olan sermayeden olabildiğince çok sayıda yurttaşın yararlanmasının sağlanması, gerekse (6219 sayılı Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun 6. maddesi hükümlerinden anlaşıldığı üzere) sermayenin % 75"i mazbut ve mülhak vakıfların paralarından oluşan Bankanın, bu paraların daha çok el değiştirmesi sonucunda ortaya çıkacak kazanç paylarının artması dolayısıyle bu vakıfların amacı olan iyilik işlerinin daha güzel görülmesi olanağının elde edilmesi biçiminde önemli bir kamu yararı bulunduğu görülmektedir.
Hukukî durumu başka türlü açıklamak gerekirse denilebilir ki taşınmaz mal rehini karşılığınca ödünç para veren Vakıflar Bankasının hukukî durumu ve bunlardan başka taşınmaz mal rehni almış olan öbür alacaklıların hukukî durumları karşılaştırılınca bu durumlar arasında eşitlik bulunmadığı ve bu bakımdan başka alacaklılar yararına uygulanan hükümlerle bunlar yararına uygulanan hükümlerin yerinde olarak değerlendirilen kamu yararına dayanılarak başka başka olabileceği ve bu başkalığın zorunlu olarak borçluların hukukî durumlarını etkileyeceği ve ancak her yönden eşit sayılabilecek kişiler arasında söz konusu edilebilecek olan ve Anayasa"nın 12. maddesinde öngörülmüş bulunan yasa önünde eşitlik ilkesinin böyle durumlarda uygulama yeri olmayacağı anlaşılmaktadır.
b) İtiraz konusu 21. madde hükmü, yazılışı bakımından genel hükümlere göre açılabilecek olan dâvalara engel olmadığı gibi özellikle İcra ve İflâs Kanununun değişik 72. maddesi gereğince açılacak geri alma dâvasına dahi engel değildir; çünkü, anılan geri alma dâvası, icra kovuşturmasının bitmesinden sonra açılabilecek bir dâva olması dolayısiyle itiraz konusu 21. maddenin kapsamı dışında katmaktadır ve anılan 21. madde ancak icra kovuşturması süresince uygulama yeri olan bir maddedir. Buna göre iptal konusu hükmün dâvaları engelleyen bir niteliği bulunmadığı için Anayasa"nın 31. maddesindeki hak arama özgürlüğüne aykırı bir yönü de yoktur.
İtiraz konusu 21. maddede mahkemelerin ihtiyatî tedbir yolu ile kovuşturmaları durdurması yasak edilmiş ise de bu yasağın da Anayasa"nın 31. maddesine aykırı bir yanı yoktu; çünkü ihtiyati tedbir kararı hukukî nitelikçe bir yargı kararı olmakla birlikte yasa koyucu kamu yararının bulunduğu ayrık durumlarda mahkemelerden tedbir kararı istenmesini veya mahkemelerin tedbir kararı vermesini yasaklayabilir. Burada 21. madde hükmünün yerinde takdir edilmiş olan bir kamu yararı düşüncesine dayandığı az önceki a bendinde açıklanmış bulunmaktadır. Bundan başka Anayasa"nın 31. maddesinde tanınmış hak arama özgürlüğü "meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle" diye sınırlandırılmıştır. Demek ki hukuk düzenin yasak etmediği bütün vasıta ve yollarla hak arama söz konusu olabilir; başka deyimle hukuk düzeni kamu yararına dayanarak belli durumlarda bir takım vasıta ve yolları hukuka aykırı sayabilir ve böyle durumlarda artık hak arama özgürlüğü söz konusu edilemez. Az önce belirtildiği gibi burada da kamu yararı düşüncesi ile tedbir kararı İstenmesi ve verilmesi yasak edilmiştir. Bundan dolayı hükümde Anayasa"ya aykırı bir yön yoktur; nitekim Mahkememizin esas 963/144 Karar 67/6 sayılı ve 14/12/1967 günlü kararının gerekçesinin 4. sayılı bendinde açıklandığı üzere belli durumlarda ihtiyatî tedbir kararı verilmesinin yasaklanması Anayasa"nın 31. maddesine aykırı görülmemiştir. "27/6/1967 günlü, 12632 sayılı Resmî Gazete; Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi Sayı 5 sayfa 47. 48" Mahkememizin esas 64/15, karar 64/45 sayılı ve 5/6/1964 günlü kararında dahi aynı ilke benimsenmiştir. "... 24/10/1964 günlü, 11841 sayılı Resmî Gazete; Anayasa Mahkemesi Dergisi Sayı 2 Sayfa 134-144."
c) Yukarıki (a), (b) bentlerinde açıklandığı üzere iptal konusu 21. madde hükmü ila açılacak dâvaların görülmesini engelleme bakımından herhangi bir sınırlandırma öngörülmüş değildir. Buna göre mahkemelerin uyuşmazlıkları çözmekten ibaret olan temel yetkilerine herhangi bir dokunma söz konusu olamaz. Kaldı ki Anayasa"nın 132. maddesinin birinci fıkrası gereğince mahkemeler Anayasa"ya kanuna, hukuka göre hüküm vereceklerinden yasalardaki Anayasa"ya uygun sınırlandırmalarla ilgililere bir takım hakların tanınmamış olmasından ve bunun sonucu olarak yargı yetkisinin bir türlü tanınmayan haklar bakımından sınırlandırılmasında Anayasa"nın 132. maddesine aykırı bir yön düşünülemez. Demek ki Anayasa"nın 132. maddesine itiraz nedeni dahi yersizdir.
ç) Emlâk ve Kredi Bankası yararına uygulanan hükmün, Vakıflar Bankası yararına uygulanmasını sağlayan 11. maddenin Anayasa"ya aykırılığı sorunu yukarıki B bölümünde açıklandığı üzere 21. madde hükmünün Vakıflar Bankası bakımından Anayasa"ya aykırı bulunmaması karşısında sözü edilen 21. maddeye gönderme yapan 6219 sayılı Yasanın 11. maddesindeki gönderme hükmünde dahi, Anayasa"ya herhangi bir aykırılık söz konusu edilemez.
d) Yukarıda açıklanan gerçeklerle Anayasa"ya aykırılık itirazı yerinde değildir. Ve reddedilmelidir.
SONUÇ:
4947 sayılı Kanunun 21. maddesinin ve 6219 sayılı Kanunun bu hükme göndermede bulunan 11. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine 26/12/1968 gününde esasta oybirliği ile gerekçenin yazılısında İhsan Ecemiş ve Recai Seçkinin karşı oylarıyle karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili Lütfi Ömerbaş |
Üye İhsan Keçecioğlu |
Üye Feyzullah Uslu |
Üye A. Şeref Hocaoğlu |
|
|
|
|
Üye Fazlı Öztan |
Üye Celalettin Kuralmen |
Üye Hakkı Ketenoğlu |
Üye Sait Koçak |
|
|
|
|
Üye Avni Givda |
Üye Muhittin Taylan |
Üye İhsan Ecemiş |
Üye Recai Seçkin |
|
|
|
Üye Ahmet Akar |
Üye Halit Zarbun |
Üye Muhittin Gürün |
KARŞI OY YAZISI
Kararın (Esasın incelenmesi) bölümünün A bendindeki gerekçenin yeterince açık olabilmesi için 4947 sayılı Yasadaki özel hükümlere ilişkin aşağıdaki açıklamaların dahi gerekçeye eklenmesini zorunlu görmekteyiz ve bu nedenle gerekçeye katılmıyoruz :
4947 sayılı Yasaya göre kovuşturma, bankaca İcra İflâs Kanununun 146. maddesi hükümlerince yazılmış bulunan bir ödeme bildiriminin borçluya ve ipotekli mal borçlunun değilse ayrıca, ipotekli malın malikine tebliğ İle başlar.
Borçlu tebliği gününden başlıyarak 10 gün içinde icra hâkimliğine itirazda bulunursa hâkim bankadan dosyasını getirterek bu itirazı çözümler. ödeme emrine itiraz olunmaz veya itiraz icra hâkimliğince reddolunursa Bankanın isteği üzerine icra hâkimi kuracağı üç kişilik bilirkişi kuruluna taşınmaz malın değerini biçtirir ve bu değer Bankaya, borçluya ve öbür ilgililere bildirilir. Bundan sonra taşınmaz mal başka bir işleme tâbi olmaksızın yirmi gün süre ile ve malın bulunduğu yeri geleneklerine göre en elverişli biçimde saptanacak artırma koşullarına göre ve açık artırma ile Bankaca satışa çıkarılır. Satışa çıkarılan malın yasadaki belli koşullar içinde üçüncü kişiye satılması veya malı bankanın kendi üzerine alması ya da malın bankanın isteği ile icra hâkimliğince el konularak idare edilmek özere bankaya teslim edilmesi yoluna gidilir.
Artırma sonunda Bankaca taşınmaz malın isteklisine verilmesi veya o malı bankanın kendi üzerine alması yolunda verilecek karardan sonra satış dosyası İcra Hâkimliğine gönderilir ve ihale bankaca borçluya ve öbür ilgililere tebliğ olunur. Bu tebliğ işleminden başlıyarak on gün içinde borçlu ve öbür ilgililer satış işlemlerine karşı itiraz ederlerse bu itirazlar icra hâkimince incelenip karara bağlanır. Bankaca yapılan kovuşturma ve satış işlemleri üzerinde ve İcra Hâkimince verilen kararlara karşı icra İflâs Kanununun 363. maddesinde yazılı olan ve temyiz yolu açık bulunan konulardan dolayı Yargıtaya başvurulabilir.
İhalenin kesinleşmesi sonunda, üzerine ihale edilen kişi veya Banka adına tescilin yapılması için tapuya tezkere yazılır ve taşımaz mal yeni maliki adına tapuya tescil olunur.
Satışa ilişkin Bankaca yapılacak kovuşturma ve her türlü işlem ve tebliğler icra ve İflâs Kanunu çerçevesinde yapılır.
|
|
Üye İhsan Ecemiş |
Üye Recai Seçkin |
KARŞI OY YAZISI
Mahkemenin, davacının Anayasa"ya aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına vararak iptalini istediği hüküm 4947 sayılı Türkiye Emlâk Kredi Bankası Kanununun 21. maddesidir. Bakmakta olduğu dâva ise Türkiye Emlâk Kredi Bankasına değil, Türkiye Vakıflar Bankasına ilişkindir. 4947 sayılı Yasanın 21. maddesinin Türkiye Vakıflar Bankasına ilişkin bir işte uygulanabilmesine ancak 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun "4947 sayılı Yasanın 15-26. maddelerindeki hükümlerin bu banka işlemlerinde de aynen uygulanacağı" hükmünü koyan 11. maddesi imkân vermektedir. 4947 sayılı Yasanın 21. maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğu sonucuna varılırsa Türkiye Emlâk Kredi Bankası bakımından yürürlükte kalması zorunlu olan bu hükmün değil, Türkiye Vakıflar Bankasının o hükmünden yararlanmasını sağlayan bağlantı hükmünün yani 6219 sayılı Yasa"nın 11. maddesinin iptali gerekir. Oysa mahkeme 6219 sayılı Yasanın 11. maddesinin iptalini istemiş değildir.
22/4/1962 günlü ve 44 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 28. maddesinin birinci fıkrasına göre Anayasa Mahkemesi Anayasa"ya aykırılık iddiasiyle gelen işlerde istemle bağlıdır. İstemi genişletemez ve değiştiremez. 6219 sayılı Yasa"nın 11. maddesinin de itirazın kapsamı içine alınması, itiraz yoluna başvuran mahkemenin isteminin genişletilmesi demektir ve yasaya aykırıdır. Böylece esasa geçilmeden reddi gereken itirazın incelenmesine ve esas yönünden karara bağlanmasına yol açılmıştır.
1968/9 esas sayılı işte ilk inceleme sonunda verilen 26/3/1968 günlü karara bu nedenlerle karsıyım.
|
|
|
|
Üye Avni Givda
|