Esas No: 2020/642
Karar No: 2020/5755
Karar Tarihi: 09.12.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/642 Esas 2020/5755 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 22.10.2019 tarih ve 2019/273-2019/518 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davada davacı-karşı davada davalı vekili, asıl davada müvekkilinin davalı ile alabalık üretimi yapmak için 1997 yılında adi ortaklık kurduğunu, buna göre tüm tesisin masraflarının davalı ile birlikte eşit olarak karşılandığını, ancak daha sonra davalının yaptığı masrafları yüksek göstermesi nedeniyle aralarında sorun çıktığını ve müvekkilinin tesisten uzaklaşmak zorunda kaldığını, bu nedenle adi ortaklığın devamının imkansız olduğunu ileri sürerek, adi ortaklığın feshini ve tasfiyesini talep ve dava etmiş, birleşen davada ise davalının Haziran 1999 tarihinden beri tesisi işlettiğini, müvekkilinin tesisten uzaklaştırılarak gelirlerinden mahrum kılındığını, tesisin bütün halinde kiralanması durumunda aylık gelirinin 5.000,00 TL"den az olmayacağını, davalının hisselerine isabet eden paya haksız olarak el atıldığını ileri sürerek, 01.06.1999 tarihi ile dava tarihi arasındaki döneme ilişkin olarak 50.000,00 TL ecrimisil bedelinin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında adi ortaklığın mevcut olmadığını, tarafların 3 ortaklı limitet şirket kurduklarını, bu nedenle asıl davanın reddini, karşı dava olarak da, davacının limited şirketin feshini istemiş olması nedeniyle şirketin devamı açısından davacının şirketten ihracını talep etmiştir.
Mahkemece bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davada bilirkişi raporuna göre taksim mümkün olmadığından Yargıtayın istikrar kazanmış kararlarına göre adi şirketin feshine karar verilmesi gerektiği, limited şirket ortaklarının birbirleri arasında ya da şirkete karşı bir şekilde ecrimisil ya da benzeri bir ortaklık giderinin istenmesinin mümkün olamayacağı, ancak tasfiye sonunda her bir ortağın payına düşen payını isteyebileceği, bu nedenle ecrimisil talebinin yerinde olmadığı gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, taraflar arasında kurulan Termal ilçesi, Şelalealtı mevkiinde bulunan Gökkuşağı Alabalık Üretim ve Pazarlama Tesislerinin konusu olduğu adi şirketin feshine, atanan tasfiye memuru tarafından mal varlığının satılması suretiyle elde edilen gelirden öncelikle tasfiye giderlerinin ve tasfiye memuru ücretini karşılamak ve artan kısmın ortaklar arasında eşit olarak paylaştırılmak suretiyle tasfiyesine, asıl davadaki davacının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin davanın reddine, tasfiye memuru olarak SMM ..."ın atanmasına, tasfiye memuruna tüm tasfiye işlemleri için toplam 1.000,00 TL takdirine, ücretin tasfiyedeki satıştan sonra ilk olarak ödenmesine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı - karşı davalı vekilinin ve asıl ve birleşen davada davalı - karşı davacı vekilinin birleşen ve karşı davaya yönelik tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince, dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre dahili davalı vekilinin tüm, asıl ve birleşen davada davalı - karşı davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3- Asıl dava, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçeyle, asıl davanın kabulüne, adi şirketin feshine, atanan tasfiye memuru tarafından mal varlığının satılması suretiyle elde edilen gelirden öncelikle tasfiye giderlerinin ve tasfiye memuru ücretini karşılamak ve artan kısmın ortaklar arasında eşit olarak paylaştırılmak suretiyle tasfiyesine karar verilmiş ise de bu haliyle adi ortaklığın usulüne uygun tasfiye edildiğinden söz etmek mümkün değildir. Zira adi ortaklığın tasfiyesinin mahkemece bizzat yapılması gerekmektedir.
Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nın 639. (eBK m. 538) maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK"nın 644. (eBK m.540) maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
Aynı Yasa’nın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. (eBK m. 539) maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK"nın 642. md. eBK m. 538)
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini sağlanması, ancak bu konuda anlaşılamaması halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak re"sen atanması gerekmektedir.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK"nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
O halde, mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında, yukarıda açıklanan maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yukarıda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş asıl davada verilen hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı - karşı davalı vekilinin ve asıl ve birleşen davada davalı - karşı davacı vekilinin birleşen ve karşı davaya yönelik bütün temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik asıl ve birleşen davada davalı - karşı davacı vekilinin sair, dahili davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı - karşı davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazının kabulüyle asıl davada verilen hükmün asıl ve birleşen davada davalı - karşı davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden birleşen davaya yönelik - birleşen davada davacı ile birleşen davada davalıdan ve dahili davalıdan ayrı ayrı alınmasına, 09.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.