Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/258 Esas 2016/298 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2016/258
Karar No: 2016/298

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/258 Esas 2016/298 Karar Sayılı İlamı

                            T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 258

            KARAR NO : 2016 / 298

            KARAR TR   : 09.05.2016

 

ÖZET: 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : M.D.

Vekili              :R.S.K.

Davalı             : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. E.E.                   (Adli Yargıda)

 

            O  L  A  Y      : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının 24.01.2012 tarihinde yolcu olarak içerisinde bulunduğu 35 ZRC 22 plakalı hususi otomobil ile Yeniceköy Rahmanlar mevkiinde bulunan köprüden geçerken köprünün diğer ucunun yıkık olması sebebiyle köprüden aşağıya düştüğünü, davacının bu kaza nedeniyle yaralandığını, davalının hiçbir uyarı işareti koymadığından ve gerekli tedbirleri almadığından kazanın meydana gelmesinde ağır kusurlu olduğunu, köprünün iki tarafından çekilen fotoğraflarda köprünün bir tarafının kullanıma açık yol olarak görüldüğünü, diğer tarafının ise yolun devamı ile bağlantısının bulunmadığını, davacının kaza sonucu belinden aşağısının felç olduğunu, davacının özrünün ağır ve sürekli olduğunu, hiçbir işte çalışamayacağını, bakımının dahi Ödemiş Kaymakamlığı tarafından üstlenildiğini, bakıcı maaşını devletin ödediğini, davacının kaza tarihine kadar erkek kuaförü dükkanı çalıştırdığını, çok iyi gelirinin olduğunu, kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını çok iyi karşılarken kaza sonrasında üçüncü kişilerin bakımına muhtaç kaldığını, altına bez bağlandığını, kaza tarihinde 34 yaşında olduğunu, bu şekilde ömür boyu yaşamak zorunda olduğunu, ihtiyaçlarını kendisinin görememesinin davacıyı yaşayan bir ölüye çevirdiğini, mevcut tıbbi olanaklar halinde eski haline dönmesinin, iyileşmesinin mümkün olmadığını belirterek; davacının çektiği acıların karşılığının bir nebze de olsa hafiflemesi için 100.000,00 TL manevi tazminat ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle İzmir Valiliği İl Özel İdaresi aleyhine adli yargıda dava açmıştır.

            İzmir İl Özel İdaresi vekili 15.04.2014 tarihli dilekçesi ile İl Özel İdaresi aleyhine açılan davalarda 6360 sayılı Kanun uyarınca davalının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı olarak değiştirilmesini talep etmiş; dava İzmir Büyükşehir Belediyesine yöneltilmiştir.

            Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi:26.06.2015 gün ve E:2014/21 K:2015/568 sayı ile; “(…) bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre yapılan bir faaliyet sonucu uğranılan zararlar idari kararın ve eylemin sonucundan meydana gelen zararlardır. Bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp o palan ve projeler gereğince işi görmesi de idari kararın sonucu olan birer idari eylemdir. O halde bu eylemlerden doğan zararların ödettirilmesi istekleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı yeri görevlidir. (…)” şeklindeki gerekçe ile görevsizlik kararı vermiş; karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

            Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 03.12.2015 gün ve E:2015/13933 K:2015/14103 sayı ile, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar vermiş; karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı somut olay nedeniyle 10.000,00 TL maddi, 250.000,00 TL manevi tazminat istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 1. İdare Mahkemesi: 17.02.2016 gün ve E:2016/193 sayı ile; “(…) 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, karayollarının yapım, bakım ve işaretlenmesi ile trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.(…)” şeklindeki gerekçe ile, 2247 sayılı Kanun"un 19. maddesi uyarınca dava dosyasının adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilene kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 09.05.2016 günlü toplantısında:

İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmış tazminat davasına ilişkindir

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; 24.01.2012 tarihinde H. K.’ın sevk ve idaresindeki 35 ZRC 22 plaka sayılı aracın Ödemiş Yeniceköy Rahmanlar mevkiinde Rahmanlar Çayı üzerinde bulunan köprüdeki çukur nedeniyle dereye düşmesi sonucu araç içerisinde bulunan davacının belden aşağısının felç olduğu; kazanın oluşumunda, davalı idarenin alması gereken önlemleri almadığı ileri sürülerek meydana gelen maddi ve manevi zararlarının tazminine karar verilmesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

 

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.06.2015 gün ve E:2014/21 K:2015/568 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

                                                

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.06.2015 gün ve E:2014/21 K:2015/568 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 09.05.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.09.05.2016

 

                                                                    

                                             ÜYE

Süleyman Hilmi AYDIN

 

 

 

 

Hemen Ara