Esas No: 2021/3054
Karar No: 2022/3604
Karar Tarihi: 27.06.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/3054 Esas 2022/3604 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/3054 E. , 2022/3604 K.Özet:
Davacı banka, davalı şirket tarafından yapılan taşınmazın değerleme işleminin hatalı olduğunu öne sürerek tazminat davası açmıştır. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, bilirkişi heyeti raporu doğrultusunda davacının gerçek zararı belirlenmiş ancak kredi tebliğ mektubunda belirlenen risk oranlarının üzerinde kredi kullandırıldığı için hesaplama yanlış yapılmıştır. Mahkemece bankacılık teamülleri, BDDK uygulamaları, Basel Sermaye Uzlaşısı, SPK’nın Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği’nin 19. maddesi gereğince bilirkişi heyeti raporlarında gösterilen diğer hesaplama yöntemi olan teminat değerinin %50’si oranında ticari kredi kullandırılması gerektiği doğru kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiği belirtilmiştir. Sonuç olarak davalının 30.000,00 TL üzerinden sorumlu tutulması, diğer temyiz itirazlarının da reddine karar verilmiştir.
Kanun Maddeleri: Bankacılık teamülleri, BDDK uygulamaları, Basel Sermaye Uzlaşısı, SPK’nın Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği’nin 19. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde taraflar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında dava dışı ... Tic. Ltd. Şti.’nin ticari kredi talebine teminat olarak gösterdiği taşınmazın değerleme işleminin davalı şirket tarafından yapılarak 110.000,00 TL olarak belirlendiğini ve taşınmaz üzerine ipotek tesis edilerek kredi kullandırıldığını, kredi ödemelerinde sorun olması nedeniyle başlatılan takipte taşınmazın kıymet taktirinin 30.000,00 TL olarak belirlendiğini ve 17.000,00 TL bedelle satın alındığını, davalının hatalı değer tespiti sonucu müvekkili bankanın zarara uğradığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL'nin kredinin kat edildiği 05.01.2011 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 68.581,16 TL olarak arttırmıştır.
Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından belirlenen değerinin doğru olduğunu, davacı bankanın kredi kullandırırken gerekli özeni göstermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin (Kapatılan 23. Hukuk Dairesinin) 28/11/2017 tarihli, 2015/8232 E. ve 2017/3485 K. sayılı ilamıyla, bilirkişi heyeti oluşturularak taşınmaz değer tespiti yanında kredi kullandıran bankanın bankacılık uygulamaları açısından yeterli teminata bağlanmadan aşkın olarak kredi kullandırıp kullandırmadığı, bu konu açısından müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı, ekspertiz inceleme tarihi itibariyle taşınmaz değer tespitinin uygun olup olmadığı, ihale prosedürü içinde satışın gerçekleşmesinde davalıya kusur verilip verilmeyeceği, oluşan zararla uygun illiyet bağı bulunup bulunmadığı konularının tartışılarak davacı bankanın gerçek zararına ilişkin oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, alınan bilirkişi kök rapor ve ek raporunda iki farklı hesaplamanın yapıldığı, söz konusu hesaplamalardan davacı bankanın dosyaya sunmuş olduğu kredi tebliğ mektubundaki oranların dikkate alınmasının gerektiği, davacı banka tarafından kendi vermiş olduğu kredi tebliğ mektubundaki oranlara uyulmadığından davacının bu hususta kusurlu olduğu, söz konusu oranlara uyulsa idi davacının kullandıracağı kredi tutarının maksimum 73.333,33 TL olarak belirlendiği, bu oran üzerinden taşınmazın değerleme tarihindeki gerçek bedeli olan 25.000,00 TL düşüldüğünde davacının zararının 48.333,33 TL olduğu gerekçesiyle, davanın bu bedel yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararının dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi uyarınca davalı tarafça yapılan gayrimenkul değerlemesi sebebiyle davacı bankanın uğradığı zararın tazmini istemine ilişkin olup, dosya kapsamından davaya konu taşınmazın değeri davalı şirketin 13/11/2007 tarihli ekspertiz raporunda 110.000,00 TL olarak belirlendiği, ancak o tarih itibarıyla gerçek değerinin 25.000,00 TL olduğu, taşınmazın 19/07/2011 tarihinde icra yoluyla satışı ile 17.000 TL bedelle ihale edildiği, davacı banka tarafından da aşkın kredi kullandırıldığı sabittir.
Somut olayda, bozma ilamı gereğince oluşturulan bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda davacı bankanın zararına ilişkin iki farklı oran üzerinden hesaplama yapılmış ve kredi tebliğ mektubunda belirlenen oranlar üzerinden yapılan hesaplama hükme esas alınmış ise de, kredi sözleşmesinin taraflarınca tebliğ mektubunda belirlenen oranlar üzerinden mutabakata varılmadığı gibi davacı banka tarafından teklifte yer alan risk oranlarının da üzerinde kredi kullandırıldığına göre, mahkemece bu tebliğ mektubuna itibar ederek yapılan hesaplama üzerinden karar verilmesi doğru olmamıştır. Buna göre, bankacılık teamülleri, BDDK uygulamaları, Basel Sermaye Uzlaşısı, SPK’nın Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği’nin 19. maddesi gereğince bilirkişi heyeti raporlarında gösterilen diğer hesaplama yöntemi olan teminat değerinin %50’si oranında ticari kredi kullandırılması gerektiğinin kabulü ile hesaplama yapılması gerekir.
O halde, yukarıdaki açıklamalara göre; değerleme tarihi itibarıyla kullandırılabilecek kredinin üst limiti bu oran üzerinden 110.000,00 TL X %50 = 55.000,00 TL olarak belirlenip, bu bedelden taşınmazın değerleme tarihindeki gerçek değeri olan 25.000,00 TL’nin mahsubu ile davacının gerçek zararı ( 55.000,00 TL - 25.000,00 TL= ) 30.000,00 TL hesap edilerek mahkemece davalının bu bedel üzerinden sorumlu tutulması gerekirken, bankanın kendi kredi tebliğ mektubundaki orana itibar ederek yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, fazla yatırılan harcın talep halinde davacıya iadesine, davalıdan alınan peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.