Esas No: 2022/10615
Karar No: 2022/10571
Karar Tarihi: 27.09.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/10615 Esas 2022/10571 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/10615 E. , 2022/10571 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :... Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, süresi içinde duruşmalı olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438 inci maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti
Davacı vekili; davacının davalı Şirkette 27.07.2011 tarihinde çalışmaya başladığını, insan kaynakları ve idari işler müdürü olarak çalıştığını, ... sözleşmesinin 07.04.2014 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, davacının en son ücretinin brüt 6.781,79 TL olduğunu, bununla beraber asgari geçim indirimi, 250,00 TL yol ve yemek yardımı ile diğer mali ve sosyal hakların verildiğini, fazla çalışma ücretleri, hafta tatili ücretleri ve diğer hak edişlerinin ödenmediğini, davalı işyerinde normal günlük çalışmanın 08.00-18.00 saatleri arasında olduğunu, davacının altı gün 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştırıldığını, u ancak haftanın 3-4 günü çıkış saatinin ... durumuna göre 22.00, 23.00, 24.00, 01.00’e kadar uzadığını, fazla çalışmalar için hiçbir ödeme yapılmadığını, davacının ayda en az 2-3 hafta tatilinde işyerine gelerek çalıştığını, buna rağmen davacının hafta tatili çalışma ücretlerinin de ödenmediğini, davacının son ücretinin yol ücreti dışında Sosyal Güvenlik Kurumuna doğru bildirilmiş olduğunu, önceki dönem ücretlerinin ise sigorta bildirimlerinin eksik olduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkını saklı tutarak ve belirsiz alacak davası olarak açtığı somut davada 1.000,00 TL fazla çalışma ücreti ile 500,00 TL hafta tatil çalışması ücreti alacağının faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti
Davalı vekili; davacının davalı işyerinde 01.10.2011 tarihinde personel uzmanı olarak işe başladığını, haklı sebeplere istinaden 08.04.2014 tarihinde de insan kaynakları müdürü olarak sözleşmesinin feshedilerek işten çıkartıldığını, davacının işe başlama tarihi olarak belirttiği 27.07.2011 tarihinin gerçeği yansıtmadığını, çalışanların ücretlerinin banka hesaplarına yattığını, yatırılan tutarın içinde ücret, asgari geçim indirimi gibi diğer sosyal hakların dâhil olduğunu, davacının 2012-2013 yıllarındaki aylarda ücretindeki farklılıkların davacının ücretinden kullandığı avanslardan kaynaklandığını, davalı işyerinde hiçbir çalışanın fazla çalışma yapmadığını, mesai bitiminde servisine binerek işyerinden normal mesai bitiminde ayrıldığını, davalı işyerinde haftanın beş günü saat 08.00-18.00 saatleri arasında çalışıldığını, her gün 1 saat öğle arası tatili bulunduğunu, aynı şeklide davalı işyerinde hafta tatilinde çalışma olmadığı gibi davacının işyerinde yaptığı hafta sonu çalışması bulunmadığını, davacının 17.03.2014 - 07.04.2014 tarihleri arasında yıllık izinlerini kullanmış olduğunu ve izin süresi bitiminde 08.04.2014 tarihinde işbaşı yapmak için işyerine geldiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir
Mahkeme Kararının Özeti
Mahkemece, toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci
Kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 30.....2020 tarihli ve 2016/21136 Esas, 2020/6763 Karar sayılı ilâmı ile fazla çalışma alacağı yönünden hesaplamaya esas alınan giriş-çıkış kayıtlarının dosyaya celbi sağlandıktan ve kayıtlara göre hesaplanan alacakla ilgili gerekli denetim yapıldıktan sonra indirime gidilmeksizin karar verilmesi, kayıtların sunulmadığı dönem için ise tanık beyanları doğrultusunda hesaplanan alacakla ilgili indirim hususu da düşünülerek olumlu ya da olumsuz karar verilmesi ve ayrıca hafta tatili ücreti talebi bakımından reddedilen kısım yönünden kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Hukuki dinlenilme hakkı" başlıklı 27 nci maddesinde, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları ifade edilmiştir. Bu hak, ilk olarak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir. Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) ve bu Kanun'un uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile 7201 sayılı Kanun'da esaslı değişiklikler yapılmıştır.
7201 sayılı Kanun'un 7/a maddesine göre tüm özel hukuk tüzel kişilerine elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu olup anılan hükme rağmen elektronik yolla tebligat yapılamaması hâlinde Kanun'da belirtilen diğer usulleriyle tebligat yapılacağı düzenlenmiştir. 7201 sayılı Kanun’un “Hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebligat” kenar başlıklı 12 nci maddesine göre “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.”
7201 sayılı Kanun’un “Hükmi şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat” kenar başlıklı 13 üncü maddesine göre de “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat ... saatlerinde ... yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.”
Açıklanan bu yasal düzenlemelere göre tüzel kişiye tebligatın tebligata elverişli bir elektronik adresi varsa bu yolla, aksi takdirde yetkili Ticaret Sicil Memurluğunda kayıtlı adrese, 7201 sayılı Kanun'un 12 nci ve 13 üncü maddelerinde belirlenen esaslara uygun olarak yapılması gereklidir.
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asıl duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asıla yapılması yasal zorunluluktur.
7201 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında "vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, vekilin birden çok olması durumunda bunlardan birine tebligat yapılmasının yeterli olduğu, tebligatın birden fazla vekile yapılması durumunda, bunlardan ilkine yapılan tebliğin asıl tebliğ tarihi sayıldığı" öngörülmüştür.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 56 ncı maddesinin beşinci fıkrasında da "Avukatlar veya avukatlık ortaklığının başkasını tevkil etme yetkisini haiz oldukları bütün vekaletnamelerini kapsayacak şeklinde bir başka avukata veya avukatlık ortaklığına vekaletname yerine geçen yetki belgesi verebilecekleri, bu yetki belgesinin vekaletname hükmünde olduğu ... " düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının dava dilekçesinde davalı adresi olarak ... Organize Sanayi Bölgesi, Belediye Asfalt Sanayi Yolu Sokak, Numara:20, Pelitli, .../... adresini gösterdiği, bu adresin aynı zamanda davalı Şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi de olduğu, davalının vekil aracılığı ile kendisini temsil ettirdiği ve cevap dilekçesi ile vekâletnamede ... Ticaret Merkezi, .../... adresinin davalı Şirket adresi olarak gösterildiği, vekâletnamede dört adet avukatın vekil olarak yer aldığı, 15.09.2014 tarihli ticaret sicil kaydına göre davalı Şirketin unvanının .... Kablo Elek. Ayd. İnş. ve San. Tic. A.Ş. olarak değiştiği ancak Şirket adresinin değişmediği, davalı tarafça adres değişikliğine ilişkin yargılama esnasında herhangi bir bildirim yapılmadığı anlaşılmaktadır. Dava dosyası temyiz incelemesi için Yargıtay aşamasında iken 18.01.2018 tarihinde Avukat Yalım Canveren’in vekillikten çekilme dilekçesi sunduğu ve bu dilekçesinin vekâletnamede yer alan davalı Şirket adresine tebliğ edilmesini istediği, davalı Şirkete ise vekillikten çekilme dilekçesinin tebliğ edilmediği, bozma sonrasında Mahkemece bozma ilâmının önce dava dilekçesinde yer alan adrese tebliğe çıkarıldığı, ancak adresten taşınıldığı açıklaması ile tebligatın iade geldiği, bunun üzerine Mahkemece ara kararla davalı Şirkete en son tebligat yapılan adrese 7201 sayılı Kanun'un 35 inci maddesine göre bozma ilâmının tebliğ edilmesinin istendiği, ara karar gereği 7201 sayılı Kanun'un 35 inci maddesine göre davalı Şirket adına tebligatın vekillikten çekilen avukatın kendi ofis adresine yapıldığı görülmektedir. Bozma sonrası aldırılan bilirkişi raporun da yine bu adrese 7201 sayılı Kanun'un 35 inci maddesine göre tebliğ edilmiştir. Gerekçeli kararın ise cevap dilekçesinde davalı adresi olarak gösterilen ... Ticaret Merkezi, A Blok, .../... adresine tebliğ edilmesi üzerine vekil ...’in süresinde sunduğu temyiz dilekçesi ile yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, savunma haklarının kısıtlandığını belirterek hükmü temyiz ettiği anlaşılmıştır.
Vekillikten çekilme dilekçesi sunan Avukat ...dışında vekâletnamede ... ve iki farklı avukat daha vekil olarak yer almaktadır. Dosya ile UYAP kayıtlarında bu vekillerin vekillikten çekildiğine veya azledildiğine dair herhangi bir dilekçe veya belge bulunmamaktadır. Buna rağmen bozma sonrasında Mahkemece bozma ilâmı ve bilirkişi raporunun vekil yerine davalı Şirkete yazılı şekilde tebliğinin yapılarak hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olmuştur. Mahkemece bozma sonrasında davalı Şirkete yapılan tebligatların 7201 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olduğu açık olmakla birlikte burada önemle üzerinde durulması gereken husus vekili varken davalı Şirkete tebligat yapılmış olmasıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Mahkemece yapılacak ... vekillikten çekilen Avukat ... dışında vekâletnamede ismi geçen diğer vekillere usulüne uygun olarak bozma ilâmı ve bilirkişi raporu tebliğ edilerek davalının bozmaya ve bilirkişi raporuna karşı beyanları alındıktan sonra ve varsa davalının itirazları da değerlendirilmek sureti ile karar vermektir. Yazılı şekilde davalının savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesi hatalı olup salt bu nedenle bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 27.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.