Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/4267 Esas 2020/7984 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/4267
Karar No: 2020/7984
Karar Tarihi: 08.12.2020

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/4267 Esas 2020/7984 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2020/4267 E.  ,  2020/7984 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı Hazine vekili, davalı ... vekili, bir kısım davalılar ... vs. vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR
    Davacı ... vekili, vekil edeninin ortağı ve sorumlu müdürü olduğu ...Sanayi ve Tic. Ltd. Şti’nin, davalıların müşterek malik oldukları 919 ada 64 parsel sayılı taşınmazı, bir kısım paydaşlarından (davalılar ..., .... ve ...) kiraladığını, vekil edeninin kiraladığı yer üzerine bina inşaa ettiğini ve mesleği gereği çeşitli cins ve türde bitki ektiğini, dava konusu taşınmazın 19.09.2013 tarihinde kamulaştırılmasına karar verildiğini, kamulaştırma işlemi sırasında taşınmaz üzerinde bulunan çeşitli cins ve yaşlarda bulunan bitki ve ağaçlar ile binaların da tespitinin yapıldığını belirterek, vekil edenine ait dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan 559 adet çeşitli cins ve türde ağaç ve bitki ile binanın mülkiyetinin vekil edenine aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... vekili, vekil edeninin dava konusu taşınmaz üzerindeki yapı ve ağaçlarda herhangi bir talebinin olmadığını, zarar ve ziyandan sorumlu olan kişilerin kiraya verenler olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., vekil edeninin dava konusu taşınmaz üzerindeki yapı ve ağaçlarda herhangi bir talebinin olmadığını, dava açılmasına sebebiyet verilmediğinden yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiğini beyan etmiştir.
    Davalı ..., davanın ...San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından açılması gerektiğini, davacı ile aralarında herhangi bir kira sözleşmesi bulunmadığından davacının bu kullanımının haksız olduğunu, 26.06.2015 tarihli dilekçesinde ise, dava konusu bitki ve müştemilat üzerinde herhangi bir mülkiyet iddiası olmadığından davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
    Davalı ... ve ....vekili, davayı kabul ettiklerini beyan etmiştir.
    Davalı Hazine vekili, davanın idari yargı yoluyla çözülmesi gerektiğinden görev yönünden reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
    Davalı ... vekili, muhdesat üzerinde herhangi bir talepleri olmadığını beyan etmiştir.
    Bir kısım davalılar, davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile; 919 ada 64 parseldeki bilirkişiler ....."ın 09.12.2015 tarihli raporunda belirtmiş oldukları 599 adet bitki ve ağaçların, fen bilirkişisi ..."ün 16.11.2015 tarihli krokili raporunda belirtmiş olduğu krokide A harfi ile gösterilen 62,41 m2 prefabrik yapı, krokide B harfi ile gösterilen 35,58 m2 seramik döşeli saha, 27,00 m2 duvarın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili, davalı ... vekili, davalılar ..., ... ve ... vekili, davalı ... ..vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
    Dava; muhdesatın tespiti istemine ilişkindir.
    1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, hükmü ayrı ayrı temyiz eden davalılar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2. Davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesinde,
    22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi eşya hukukunda muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir.
    Duraksamadan belirtmek gerekir ki; mevcut bir muhdesata sonradan yapılan iyileştirici imalatlar yeni bir muhdesat meydana getirme sayılamayacağı gibi, bu amaçla yapılan giderler de mevcut muhdesata değer kazandıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir. Aynı şekilde bütünleyici parça niteliğinde olmayıp her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşyalar da teferruat niteliğindedir. Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden payına düşenden fazlası yapılmış ise fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanunu hükümlerine göre sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur.
    Somut olayda; davacı, dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın aidiyetinin tespitini talep etmiş, Mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmaz üzerinde iki oda, mutfakçık, banyodan oluşan büro olarak kullanılan tek katlı panel yapı olduğu tespit edilmiştir. Az yukarıda da, açıklandığı üzere, bilirkişi tarafından tespiti yapılan binanın her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşya niteliğinde olduğuna kuşku yoktur. Yine, bilirkişi, dava konusu binanın etrafında 35,58 m2"lik seramik alan ile binanın güney ve doğu tarafında bulunan briket ve kısmen sıvasız bahçe duvarı bulunduğu tespit edilmiştir. Aidiyetinin tespiti istenen ve Mahkemece kabulüne karar verilen, seramik alan ile duvar taşınmazın bütünleyici parçası, dolayısıyla muhdesat niteliğinde değildir. O halde, Mahkemece, prefabrik niteliğindeki yapı, seramik alan ve duvar hakkında açılan dava yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı, ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanunu"nun 61 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile talep edilebileceğinin mümkün olduğu, eda davası açma hakkının bulunduğu hallerde de bu davaya öncü olacak bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gözönünde bulundurularak, tespiti istenen bu kalemler yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
    Yine, bilindiği üzere, muhdesatın tespiti davalarında, davanın konusu (müddeabih) muhdesat iddiasını kabul etmeyen davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup, buna göre, yargılama sonucunda hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK"nin 326/2. madddesi uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinden davalıların tapudaki hisseleri gözönünde bulundurulmak suretiyle sorumlu tutulmaları gerekir. Somut olayda, Mahkemece, az yukarıda bahsedilen ilkeler göz ardı edilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
    3. Davalılar ..., ... ve ... vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre; muhdesat tespiti davalarında, muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin ya da mirasçılarının davada taraf olmaları gerekmektedir.
    Somut olayda, davalılar ..., ... ve ...’in dava açıldığı sırada, dava konusu taşınmazda malik olmadıkları, dosya içerisindeki tapu kaydından anlaşılmakta olup, Mahkemece bahsi geçen davalılar yönünden, pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu davalılar hakkında da davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    4. Davalılar ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
    Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK"nin 326/1. maddesi uyarınca Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Kanunda yazılı hallerden birisi hiç şüphesiz HMK"nin 312/2. maddesidir. Bu madde hükmüne göre davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderinden sorumlu değildir. Hemen belirtmek gerekir ki; anılan maddenin uygulanabilirliği, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.
    Somut olaya gelince; bahsi geçen davalılar ... ile ...’ün cevap dilekçesinde davayı kabul ettiklerinin anlaşılmasına ve kamulaştırma hukuki sebebine dayalı olarak açılan eldeki davada, davalıların dava açılmasına sebebiyet verdiklerinden söz edilemeyeceğine göre, bu iki davalı bakımından HMK"nin 312/2. maddesinin uygulanacağı kuşkusuzdur. O halde, Mahkemece, davalılar Derya ve Erhan yönünden yargılama gideri, harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
    Mahkemece, bahsi geçen hususlar göz önüne alınmadan, eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi yanlış olup, hükmün yukarıda açıklanan tüm bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Davalı Hazine vekili, davalı ... vekili, davalılar ..., ..., ... vekili ve davalı ... Kiriş vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan kararın (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenle 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harçların istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 08.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara