Esas No: 2022/8803
Karar No: 2022/11101
Karar Tarihi: 04.10.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/8803 Esas 2022/11101 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/8803 E. , 2022/11101 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 25. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 23. ... Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi.
Davacı ve davalı vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.10.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 12.09.2005 tarihinde davalı Banka hukuk müşavirliğinde müşavir avukat görev seviyesinde işe başladığını ve terfi ederek 1. Müşavir Avukat olduğunu, ... sözleşmesini mülga 1475 sayılı ... Kanunu'nun kıdem tazminatı ile ilgili 14 üncü maddesine dayanarak haklı nedenle feshettiğini, görev yaptığı süre içinde 3 ayda bir dağıtılmak üzere vekâlet ücreti ... olacağının belirtildiğini, davalı Banka nezdinde alınmış olan vekâlet ücretlerinin havuz hesabında toplandığını, havuz hesabında toplanan tutarlarda Banka tarafından yapılan %30'luk kesinti nedeniyle dava açıldığını, ancak dava açıldıktan sonra davalı Bankanın havuz hesaplara aktarılması gereken vekâlet ücretlerinin tamamını havuz hesabına aktarmadığını, %30'luk kesintiden ayrı olarak bir kesinti daha yaptığının öğrenildiğini, Bankanın iç mevzuatına aykırı olarak kesinti yaptığını ve söz konusu tutarları kendisine hukuka aykırı olarak gelir kayıt ettiğinin ortaya çıktığını, davalı Bankanın taraf olduğu dava, takip ve hukuki ihtilafların takibi ile görevli sözleşmeli avukatlar ile Banka arasında imzalanmış olan sözleşmede borçlu veya karşı taraftan tahsil edilecek karşı taraf vekâlet ücretinin yarısının sözleşmeli avukatın kendisine, diğer yarısının ise Bankanın kadrolu avukatlarına dağıtılmak üzere Hukuk Müşavirliği vekâlet ücret hesabına ödeneceğinin hükme bağlandığını, aynı esasın davalı Bankanın iç mevzuatında yer aldığını, davalı Bankanın %50 vekâlet ücretinin %25'inin vekâlet ücreti hesabına aktardığının anlaşıldığını, vekâlet ücretlerine ilişkin 2008-2015 dönemlerine ilişkin kayıtların ve hesapların dosyaya istenmesi, davalı Bankaya gelir kaydedilmesi nedeniyle %30 oranında eksik ödenen ücrete dair açılmış olan davadaki taleplere ek olarak %30 oranındaki kesintiden evvel yapılmış olan kesintilerin tespiti ile vekâlet ücretlerinden tarafına isabet eden tutarların her birinin ödenmesi gereken tarihlerden başlamak suretiyle mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; huzurda görülmekte olan dava ile davacı tarafından daha önce ikame edilmiş olan dava dosyası arasında bağlantı bulunması nedeniyle birleştirilmesini talep ettiklerini, ... sözleşmesi ile çalışan avukatın vekâlet sözleşmesiyle çalışan avukat gibi vekâlet ücreti talep edemeyeceğini, davacının 24.11.2006 tarihli kredi ve takip uygulama esaslarını içeren iç yönergeden bazı sayfaları delil olarak göstermişse de 30.10.2009 tarihinde söz konusu iç yönergenin revize edildiğini, davacı taleplerinin hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Davacı vekili tarafından havuza yatırılan tutarların %25'i oranındaki kısmının kesinti yapılarak davalı bankaya gelir olarak kaydedildiği iddia edilmektedir. Tüm dosya kapsamına göre; vekalet ücretlerinde gerçekleştirilen %25 oranındaki kesintinin davacının işe başlamasından önce gerçekleştirilmeye başlanan bir kesinti olduğu, davacının işe girdiği tarihte mevcut kesintinin bir ... yeri uygulaması haline geldiği, davacının işe girdiği sırada mevcut kesintiyi kabul ederek ve bilerek işe girdiği, davacının işe girmesinin ardından bu hususta davacının çalışma koşullarında bir değişikliğe veya tenkisata gitme durumunun söz konusu olmadığı, kendisinin işe girdiği esnada var olan kesinti uygulamasının usulüne uygun olmadığı gerekçesi ile talepte bulunamayacağı anlaşıldığından davacının bu yöndeki talepleri ile davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu yapılan kesintilerin, müvekkili davacının kesintileri öğrenmesinin ertesi gününde talep edildiğini, kararın dayanaksız, eksik ve deliller incelenmeden verildiğini, ek raporu veren bilirkişilerin başka mahkemelerde farklı görüşler bildirdiklerini, kararda iç mevzuat ve ... sözleşmesi hükmünün dikkate alınmadığını, ahde vefa ilkesi gereği iç yönetmeliklere uygun hareket edilmesi gerektiğini, tek taraflı olarak yükümlülükleri hafifletme olanağı tanınmasının içerik güvenliğinin ihlali olduğunu, davalının cevap dilekçesi özetinde, kararda ve bilirkişi raporunda belirtilenin aksine kesintilerin istihdamdan önce başladığı yönünde bir açıklama bulunmadığını, davalının müvekkili işten ayrıldıktan sonra yönetmeliği değiştirdiğini, işe girdiği tarihte ve öncesinde bu kesintilerin var olduğunu gösterir bir belge olmadığını, bu sebeplerle kesintinin ne zaman başladığının ve ne kadar sürdüğünün davacı açısından bir önemi olmadığını; kararda belirtilen, davacının işe girdiği tarihte kesintileri bildiği varsayımını doğrular nitelikte belge ve beyan bulunmadığını, davalının dava tarihinden yaklaşık 3 yıl sonra emsal sunduğunu, kesintilerin tutarına ücret bordrolarında yer verilmediğini, dürüst davranma zorunluluğu nedeniyle kesintilerin bildirilmesi gerektiğini ancak bu hususun ihlal edildiğini, davalı lehine verilen tüm kararlarda bu kesintilerin hukuka aykırı olduğuna hükmedildiğini, vekâlet ücretlerinin tahsilata bağlı olarak artış göstereceğinin Banka tarafından öngörülebilir olduğunu, dava belirsiz alacak davası olarak açılabileceğinden faizin başlangıç tarihinin alacağın tamamı için davanın açılış tarihinden itibaren başlaması gerektiğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... davacı avukat ile davalı banka arasında, işçi - işveren ilişkisi, yani, ... Kanunu madde 8/1 kapsamında, "bağımlı bir ilişki" bulunduğu hususunda bir tartışma bulunmadığı, bu nitelikteki bir ... ilişkisinde, Avukatlık Kanunu'nun, genel olarak, yapılmasına engel olmadığı bir hukuki düzenlemenin geçerliliği konusunda da, ... Kanunu'nun işçi lehine olan düzenlemelerine öncelik tanınmasının, ... Hukukunun genel ilkesi olduğu, özü itibarı ile davacı açısından, mevcut "bağımlı ilişki" kapsamında, hukuken öncelenmesi gereken sıfatın "avukat" değil, "işçi" sıfatı olduğu, bu tespitlere göre de, avukat olarak çalışan davacı işçi açısından, Avukatlık Kanunu kapsamında, ... koşulu haline gelmiş ücret eki niteliğindeki vekalet ücreti ödemelerinin, ilk işe giriş anında, ... Hukukunun genel hükümlerine aykırı olacak şekilde, kesintiye tabii tutulması şartını içerir ... sözleşmesi ve / veya uygulama yapılmasının, genel olarak, Avukatlık Kanunu'nun, avukatlık ücretinin avukata ait olacağı hükmünün özüne aykırı olduğu gibi, ... akdinin devamı süresince, kesinti uygulamasına geçilmesi ve / veya yıllar itibarı ile kesinti oranlarının arttırılması yönündeki uygulamaların da, ayrıca, "çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik" olması sebebiyle, ... Kanunu'nun 22. maddesi gereğince, sadece, davacı işçinin yazılı onayı ile mümkün olabileceği (bildirim yapılmasının, tek başına yeterli olamayacağı) ve mevcut dosyada da, bu şekilde yazılı bir onayın da bulunmadığı, bu hali ile davacının iddialarının, hukuken ... olduğu ve mevcut alacak davasının kabulünün gerektiği, bu anlamda, ilk derece mahkemesinin, davanın reddine yönelik kararının (bu alacak davası açısından, emsal içtihatlar olan, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin, 22/09/2020 tarih ve 2019/4379 Esas - 2020/8764 Karar; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin, 25/05/2021 tarih ve 2021/3325 Esas - 2021/9507 Karar; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin, 15/.../2021 tarih ve 2021/4460 Esas - 2021/10273 Karar; sayılı ilamları da göz önüne alınarak) hatalı hukuki değerlendirmelere dayalı olarak verilmesi sebebiyle, davacı tarafın, 23.07.2018 tarihli istinaf dilekçesindeki, tüm istinaf itirazlarının yerinde olduğu ve istinaf başvurularının, esastan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasının gerektiği; dosya, H.M.K.'nın 353/1-b-2. maddesi kapsamında irdelendiğinde ise, yargılamada eksiklik bulunmadığı gibi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da olmadığı, görülmekle; hesap bilirkişilerinin, tarafların iddialarını karşılayacak şekilde, objektif kriterlere göre düzenlenen rapor ve ek raporlarındaki tespitleri ve hesaplamalarından, hukuken, dosya kapsamına daha uygun olması sebebiyle, itibar edilen, 12.01.2018 tarihli ek rapor içeriği ve davacı vekilinin, ....02.2018 tarihinde harçlandırılan talep arttırım dilekçesi kapsamı gereğince, davanın, H.M.K.'nın 107/1. maddesi kapsamında, belirsiz alacak davası olarak açılması sebebiyle, alacağın tamamına, dava tarihinden itibaren, mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanmak sureti ile yeniden hüküm kurulmasının gerektiği, ..." gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesi kararında net alacak tutarı belirtilmesi gerekirken brüt tutar belirtildiğini, hükmedilen brüt tutarın da hatalı olduğunu, dosyada sadece 1 tane ek rapor olduğunu ve söz konusu ek raporun tarihinin Bölge Adliye Mahkemesi kararında hatalı olarak 12.01.2015 olarak gösterildiğini, harç tutarının da maddi hatalı belirtildiğini beyanla Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasını istemiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacı işçinin ... sözleşmesinin müvekkili Şirket tarafından feshedilmiş gibi değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, davacının işe giriş tarihinden önce müvekkili işverenin %25 kesintileri yapmaya başladığını, ... sözleşmesi ile çalışan davacının vekâlet sözleşmesiyle çalışan avukat gibi vekâlet ücreti alamayacağını, 4857 sayılı ... Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin dava konusu olaya uygulanamayacağını, davacının aradan belli bir zaman geçtikten sonra geriye dönük ücret talebinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, dosyada mübrez hukuki mütalanın dikkate alınmadığını, %25 tutarındaki kesintinin müvekkili Banka nezdindeki ücret skalasında meydana gelen bozukluk ve adaletsiz ücret dağılımını gidermek için yapılan haklı ve iyi niyetli bir işlem olduğunu, dava konusu ek ödeme olduğu için ücret olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını ve dava konusu alacağa mevduat faizi değil yasal faize hükmedilmesi gerektiğini beyanla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı ... Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 359 uncu maddesinde bir bölge adliye mahkemesi kararının hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (e) alt bendine göre karar; taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışmasını, ret ve üstün tutma sebeplerini, ... görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.
3.6100 sayılı Kanun'un "Uygulanacak diğer hükümler" kenar başlıklı 360 ıncı maddesinde şöyledir:
"(1)Bu Bölümde aksine hüküm bulunmayan hâllerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanır.
"2. Değerlendirme
1.Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, ... görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
2. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
3. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
4. Gerekçe hüküm çelişkisi, 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı'na aykırı olup salt bu aykırılık bozma sebebidir.
5. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde, 12.01.2018 tarihli ek rapor içeriği ve davacı vekilinin ....02.2018 tarihinde harçlandırılan talep artırım dilekçesi kapsamına göre karar verildiği açıklandığı hâlde, hüküm fıkrasında alacağın kök rapora göre ve davacının talep artırım dilekçesinde dava konusu alacağı net olarak talep ettiği dikkate alınmaksızın brüt olarak hüküm altına alınarak gerekçe ve hüküm arasında çelişki yaratılmıştır.
6. Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan kanun hükümlerine aykırı şekilde gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulması bozma sebebi olup çelişkinin giderilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
7. Kabule göre de ... sözleşmesinin davacı tarafından feshedildiği hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık olmadığı gözetilmeksizin Bölge Adliye Mahkemesince ... sözleşmesinin davalı işverence taraflar arasında çıkar çatışması yaşanması ihtimaline binaen geçerli nedenle feshedildiğinin gerekçe gösterilmesi de isabetli olmamıştır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,
Davacı yararına takdir edilen 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Davalı yararına takdir edilen 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Bozma sebebine göre taraflar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
04.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.