Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/9150 Esas 2022/11235 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/9150
Karar No: 2022/11235
Karar Tarihi: 05.10.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/9150 Esas 2022/11235 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/9150 E.  ,  2022/11235 K.

    "İçtihat Metni"

    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 22. İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi olan müteveffa...’un 17.02.2011-21.11.2019 tarihleri arasında davalı Şirketin faaliyetlerini yürüttüğü petrol ve jeotermal sahalarında haftada 7 gün, 24 saat suretiyle son olarak sondör-1 unvanı ile net 3.658,00 TL aylık ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin müvekkillerinin murisi tarafından haklı nedenle feshedildiğini, murisin davalı Şirketin asıl işinde çalışmasına rağmen taşeronlar üzerinden sigortalı gösterilerek davalı Şirketin kadrolu personeline sağladığı imkânlardan mahrum bırakıldığını, davalı ile müteveffayı sigortalı gösteren taşeron Şirketler arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığının, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 04.10.2016 tarihli ve 2016/18145 Esas, 2016/22484 Karar sayılı onama ilâmıyla kesinleşen ... 2. İş Mahkemesinin 24.02.2016 tarihli ve 2014/820 Esas, 2016/78 Karar sayılı kararıyla tespit edildiğini, kesinleşen muvazaa kararı gereğince murisin başlangıçtan itibaren davalı Şirketin işçisi sayılması ve bu nedenle mahrum bırakıldığı hakların ödenmesi gerektiğini, müteveffaya çalıştığı süre içerisinde yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, ayrıca yine müteveffaya çalıştığı süre içerisinde davalı Şirketin yürürlükte bulunan 15.08.2017 tarihli Personel Usul ve Esasları Yönetmeliği'nin 28 inci maddesinde düzenlenen kıdem teşvik ikramiyesinin ödenmesi gerekirken ödenmediğini, 3 öğün yemek, barınma ve servis giderlerinin de işverence sağlandığını, petrol ve jeotermal sahalarında çalışan işçiler işçin 20 gün sahada çalışma karşılığı 10 gün izin verildiğini, davalı işyerinde çalışmanın kesintisiz sürdüğü ve gece/gündüz vardiyası olarak 08.00 - 20.00 ve 20.00 - 08.00 saatleri arasında çalışıldığını, sahada çalışılan sürenin yarısının gece, diğer yarısının ise gündüz vardiyasında geçtiğini, ayrıca sahada kalınan sürenin hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil günlerine denk gelmesi durumunda çalışmaların kesintisiz devam ettiğini, müvekkillerinin murisinin taşeron firmalar aracılığıyla çalıştığı 31.12.2015 tarihine kadar gerçek ücreti, asgari ücret + harcırah/saha tazminatından oluşmakta iken bordrolarda ve şirket kayıtlarında ücretinin sadece asgari ücret olarak gösterildiğini ve fazla çalışma, hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil günlerindeki ücretin, çalışmalar karşılığı ücretlerin gerçek ücret yerine asgari ücret esas alınarak hesaplanması nedeniyle müvekkilinin fark alacaklarının bulunduğunu, davalı işverenin 01.01.2016 tarihinde sonra ise asgari ücret + harcırah/saha primi uygulamasından vazgeçtiğini, bu tarihinden sonra ise işçilere haftalık 45 saati aşan çalışmaların karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmediği gibi gece çalışmasının 7,5 saati aşan kısmı için de fazla çalışma ücretinin ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile kıdeme teşvik ikramiyesi, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, murisin müvekkili Şirkette 01.12.2016 tarihinde derikmen unvanıyla işe başladığını, çalışma koşullarını gerekçe göstererek istifa etmek suretiyle iş sözleşmesini haksız yere feshettiğinden kıdem tazminatına hak kazanmadığını, çalıştığı döneme ilişkin tüm işçilik alacaklarının zamanında ve tam olarak ödendiğini, belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi fazla çalışma, hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil alacaklarının bulunmadığını, murisin müvekkili Şirket bünyesinde 5 yıl çalışmaması nedeniyle kıdem teşvik ikramiyesi almaya hak kazanmadığını, yıllık izin kullanmadığı yönündeki beyanlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, murisin müvekkili Şirket nezdinde yıllık izin alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Şirket ile ihbar olunan Şirketler arasındaki hizmet alımına dair sözleşmenin muvazaalı olduğunun kesinleşmiş kararlarla sabit olduğu, davacılar murisinin ödenmeyen işçilik alacakları nedeniyle fesihte haklı olduğu, yıllık izinlerin kullandırıldığının veya ücretinin ödendiğinin ispat edilemediği 20 gün çalışma 10 gün dinlenme esasına göre 08.00-20.00, 20.00-08.00 vardiyalarında çalışıldığının davacı tarafından ispat edildiği ve çalışma süresine göre kıdem teşvik pirimine hak kazandığı gerekçesiyle bilirkişi raporu ve resen yapılan hesaplama doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    B. İstinaf Sebepleri
    Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili Şirketin ihale makamı olduğunu, bu nedenle müvekkili Şirket yönünden davanın reddedilmesi gerektiğini, hesaplamalara esas alınan ücrete ilişkin tespit ve değerlendirmelerin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yine yemek, yol ve barınma giderinin giydirilmiş ücret hesabına dâhil edilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca kabul edilen miktarın fahiş olduğunu, işçinin fiilen çalışmadığı ve istirahatte olduğu günler için fazla çalışma ile ulusal ... ve genel tatil alacaklarına hak kazandığı düşünülerek hesaplama yapılamayacağını, murisin 20 gün çalışıp 10 gün çalışmadığını ancak bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın 30 gün çalışma esasına dayandığını, bu nedenle bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, ayrıca bordroların aksinin yazılı delille kanıtlamadığını ve bordrolara göre işçiye fazla çalışma ile ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarının ödendiğinin açık olduğunu, bilirkişi tarafından yine bu ödemelerin dahi dışlanmadığını, işçinin fazla çalışma, hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil alacaklarının bulunmadığını, ayrıca davacı tanıklarının hepsinin müvekkili Şirket ile devam eden davaları bulunmaları nedeniyle davacı tanık beyanlarına itibar edilmesinin hatalı olduğunu, 8 yıl çalıştığı iddia edilen işçinin hiç izin kullanmadan aralıksız çalıştığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ayrıca gerekçeli kararda işçinin yıllık izin günü 110 gün olarak kabul edilmesine rağmen 191 gün üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının da doğru olmadığını ve işçinin kıdeme teşvik ikramiyesi almaya hak kazanmadığını savunarak İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekili müvekkili Şirketin ihale makamı olduğundan bahisle sorumluğunun bulunmadığını savunmakta ise de davacılar murisi 01.12.2016 tarihinden itibaren bizzat davalı Şirketin sigortalı işçisi olup davalı Şirketin önceki çalışma döneminden ise hem asıl işveren hem de devralan işveren sıfatlarıyla sorumlu olduğu, hesaplamaya esas ücretin davalının ibraz ettiği ücret bordroları esas alınarak tespit edildiği, tüm taraf tanıklarınca doğrulanan yemek ve barınma giderinin giydirilmiş ücret hesabına dâhil edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davacı tanık beyanlarının kesinleşmiş yargı kararları ve davalı tanık beyanı tarafından desteklenmesi nedeniyle fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal ... ve genel tatil alacaklarının salt husumetli tanık beyanıyla ispat edildiğinden söz edilemeyeceğinden hükme esas raporda yapılan tespit ve hesaplamaların dosya kapsamına uygun olduğu, yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene ait olup işverenin yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamayamadığı somut uyuşmazlıkta, davacıların murisinin izin kullanıp kullanmadığı konusunda isticvap edilmesi olanağı bulunmadığı gibi davacıların murisinin kıdemine göre hak kazandığı yıllık izin süresi 191 gün olmasına rağmen gerekçede 110 gün izin hakkının bulunduğu ifade edilerek gerekçe-hüküm çelişkisi yaratılması doğru değil ise de, anılan hatanın sonuca bir etkisi bulunmadığı, davalı Şirketin Personel Usul ve Esasları Yönetmeliği'nin 28 inci maddesinde, işyerinde 5 yıllık hizmeti olanlara 30 günlük, 10 yıllık hizmeti olanlara 40 günlük ücreti tutarında kıdeme teşvik ikramiyesi ödeneceği düzenlenmiş olup davacıların murisinin davalı işyerindeki kıdemine göre anılan ikramiyeyi almaya hak kazandığı, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hâkiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    B. Temyiz Sebepleri
    Davalı vekilince, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, dava konusu alacaklardan davalının sorumlu olup olmadığı, davacının hizmet süresi, giydirilmiş ücretin tespiti, feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığı, talep edilen alacaklara hak kazanılıp kazanılmadığı ve alacakların hesabı hususlarındadır.
    2. İlgili Hukuk
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu'nun ilgili hükümleri.
    3. Değerlendirme
    1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
    VI. KARAR
    Açıklanan sebeple;
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
    Aşağıda yazılan temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
    Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
    05.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara