Esas No: 2022/11551
Karar No: 2022/11961
Karar Tarihi: 12.10.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/11551 Esas 2022/11961 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/11551 E. , 2022/11961 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 3. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve eksikliğin giderilerek sonucuna göre yeniden karar verilmesi için dosyanın Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ... Genel Müdürlüğüne bağlı linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren ... Teknik A.Ş.'nin çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması gerektiğini, müvekkilinin işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu ileri sürerek ilave tediye ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir kısım alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin işi anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını ve Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını ve Kurumda aldatma kastının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. İhbar olunan Şirket vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının sendika ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yaralandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının ihbar olunan Şirkette çalıştığı ve Maden- İş Sendikasına üye olduğu, davalı Kurum ile ihbar olunan arasında muvazaa ilişkisinin sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan müzekkere cevabında davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediği, Maden–İş Sendikasına yazılan müzekkere cevabında ise Sendikanın, işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün uygulanmadığı hususlarının belirtildiği; bu sebeple davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediği anlaşıldığından davacının toplu iş sözleşmesinden doğan alacak taleplerinin reddine; ancak davacı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye alacağına hak kazandığından dava konusu ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 39 uncu maddesine göre toplu iş sözleşmesinden yararlanması adına sendika üyeliklerinin bildirilmesi gerektiğinden bahsedilen işçilerin, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinden sonra sendikaya üye olan işçiler olduğunu, davacının sendika üyelik tarihi, konu toplu iş sözleşmelerinin imza tarihinden önce olduğu için davacının sendika üyeliğinin işverene bildirimi şartı (davacının toplu iş sözleşmelerinden yararlandırılması için) olmadığını, müvekkilinin sendika üyeliğinin davalı işverene bildirilip bildirilmediğini araştırmanın gereksiz olduğunu, davalı işverenin müvekkilinin sendika üyeliğini bildiğini, bilmesinin yanı sıra bilen ve bilmesi gereken konumunda olduğunu, 6772 sayılı Kanun'dan kaynaklanan ilave tediye alacakları için hesaplanan tutarların da düşük olduğunu, yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden de karara itiraz ettiklerini, karşı taraf lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde;Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 12.01.2021 tarihli ve 2020/3837 Esas, 2021/279 Karar sayılı ilâmı incelendiğinde, kararda “... Maden ocağı işyerlerinde asıl işin bir bölümünün alt işverene bırakıldığı tespit edildiğinde, asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren iş kriteri her bir somut olay bakımından ayrı ayrı incelenmelidir. Özellikle galeri açma gibi kendine özgü teknik özellikleri ve bazı riskleri barındıran işlerde asıl işverenin bizatihi bu alanda uzmanlaşmış bir şirketten galeri açma hizmeti alması mümkün görülmelidir. Bu halde asıl işverenin kendisinin de galeri açabilecek teknik imkanlara sahip olması, aynı işin alt işverene verilmesini engellemez. Aynı şekilde işin yürütümünde, alt işverenin sahip olduğu teknoloji ile asıl işverenin sahip olduğu teknolojinin kıyaslanması da doğru bir yaklaşım değildir. İşin alt işverene verilebilmesi için alt işverenin asıl işverene göre gerek kullanılan teknoloji gerekse araç ve gereçler bakımından daha üstün olması gerektiği de söylenemez. ...” denildiğini, muvazaa olgusunu ve ilave tediye alacağı talebini kabul etmediklerini, faize, faiz başlangıcına ve yargılama giderlerine itiraz ettiklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile emsal dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarına göre davalı Kurumun hizmetin yürürtülmesine ilişkin teknolojik imkânları, araç, gereç ve ekipmanları itibarıyla ihbar olunan Şirketten daha üstün durumda olduğu, asıl işin alt işverene verilebilmesinin en önemli şartının verilen işin, işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olması şeklinde belirlenebileceği, ancak davalı ve ihbar olunan Şirket arasında kanuna uygun bir asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmadığından davacının başlangıçtan itibaren ... Genel Müdürlüğü işçisi olarak kabulünün doğru olduğu, buna göre İlk Derece Mahkemesinin ilave tediye alacağının kabulüne dair kararının isabetli bulunduğu, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasına yönelik talebi yönünden ise Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 23.06.2021 tarihli ve 2021/6396 Esas, 2021/10706 Karar sayılı ilâmının da Dairenin kararını teyit edecek nitelikte olduğu, dosya kapsamına göre davacının sendika üyeliğinin Kuruma bildirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun ilgili hükümleri uyarınca işçilik alacaklarının brüt olarak hüküm altına alınmasında hatalı bir durum olmadığı, davanın açıldığı tarihteki içtihatlar uyarınca davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan ek raporun denetime elverişli olduğu, raporun işyeri ve Kurum kayıtları ile sunulan ücret bordrolarına ve 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun'da yeraltı maden işçileri için öngörülen ücret düzenlemelerine uygun olarak düzenlendiği ve herhangi bir hesap hatası içermediği; ayrıca hükmedilen alacaklarda faizin niteliği ve faiz başlangıç tarihlerinde ve hükmün fer'î sonuçlarına ilişkin harç, yargılama gideri, vekâlet ücreti düzenlemelerinde ve brüt olarak karar verilmesinde hatalı bir uygulamaya rastlanmadığı gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı ile diğer şirketler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, muvazaalı olduğu durumda sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmemesi hâlinde asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanılıp yararlanılamayacağı ve bu bağlamda davacının ücretinin tespiti ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklara hak kazanıp kazanmadığı hususlarındadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu, 6356 sayılı Kanun hükümleri.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.09.2021 tarihli ve 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı; 23.02.2022 tarihli ve 2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmları.
3. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar sayılı ilâmı..
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihâi kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davalı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.