Esas No: 2018/451
Karar No: 2018/580
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/451 Esas 2018/580 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018 / 451 KARAR NO : 2018 / 580 KARAR TR : 22.10.2018 |
ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : E. S. A.Ş.
Vekilleri : Av.D.B.& Av.Ö.Y.B.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. M. A.
O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından sigortalı 35 … 9228 plakalı aracın 03.04.2012 tarihinde sürücüsünün sevk ve idaresinde, Batman istikametinden Siirt istikametine doğru seyir halindeyken Volkswagen servisi önüne geldiği sırada yolun sol şeridindeki refüj taşlarına aracın ön kısımlarının çarpması sonucu hasarlandığını, hasar tazminatı olan 2.964,00TL.nin 18.04.2012 tarihinde ilgilisine ödendiğini, kazanın ve hasarın meydana gelmesinde davalı idarenin kusurlu olduğunu; Türk Ticaret Kanununun 1472.maddesine göre, sigortacının sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettirenin kimsenin yerine geçtiğini, sigorta ettiren kimsenin vâki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dâva hakkı varsa bu hakın, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal ettiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.964,00 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle 8.2.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 15.10.2014 gün ve E:2013/75, K: 2014/473 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 15.1.2015 gün ve E:2014/23801, K:2015/338 sayı ile, mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması sebebiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
BATMAN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 27.1.2016 gün ve E:2015/216, K:2016/45 sayı ile, “(…) Dava, davacıya kasko sigortalı aracın trafik kazası sonucu hasarlanması dolayısıyla hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin halefiyet kuralı gereğince davalıdan istemiş olduğu rücuen tazminat talebinden ibarettir.
35 … 9228 plakalı aracın 27.02.2012-15.08.2012 tarihinde davalı sigorta şirketine kasko sigortalı olduğu, kaza tespit tutanağın incelenmesinde, 03.04.2012 tarihinde Batman istikametinden Siirt istikametine doğru seyir ederken yolun sol şeridinde çok sayıda orta refüj bordör taşlarının olmasından dolayı yoğun şekildeki toz bulutunun etkisiyle maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, kazanın 700m gerisinde bulunan Aydınkonak kavşağından kaza yerine kadar herhangi bir işaretin olmadığı, tamamen trafiğe açık olduğunun kaza tespit tutanağında belirtildiği, ekspertiz incelemesinin yapıldığı, sürücünün kusursuz olduğundan bahisle toplam zararın 3.099,28TL olarak kabul edilerek 18.04.2012 tarihinde 2.964,TL"nin sigortalıya ödendiği yaptırılan incelemesin anlaşılmıştır.
Mahkememizce 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinin 1.fıkrasının Anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmuş olup, Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarih 2013/68-165 sayılı kararı ile söz konusu kanun hükmünün Anayasaya aykırı olmadığından bahisle itirazın reddine karar verildiği anlaşılmakla, mahkememizin davaya bakmaya görevli olduğu anlaşılmıştır.
Dosya hasar ve kusur yönünden bilirkişiye gönderilmiş olup, kusur yönünden bilirkişice yapılan incelemede, kaza tespit tutanağına göre Karayolları Trafik Kanununun 1., 7., 13.maddeleri birlikte değerlendirildiğinde davalı kurumun yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenlemeler ve işaretlemeleri yaparak tedbirleri almak ve aldırmak şeklinde görevinin bulunduğu, davalının dava konusu trafik kazasının meydana geldiği yolda gerekli ve yeterli uyarı levhalarının uygun yerlerde bulundurmaması trafik güvenliğini sağlayacak tedbirleri almaması dolayısıyla tamamen kusurlu olduğu, kazanın orta refüj bordür taşlarının yolun içerisinde olması, yoğun bir şekilde toz bulutu dolayısıyla trafik levhasının da önceden olmamasından dolayı açık olmaması gereken yolda meydana geldiği, bu sebeple sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, hasar yönünden yapılan incelemede, kazaya karışan aracın değişimi gerekli parçalar, bedeller, işçilik toplamının KDV dahili olarak 2.853,57TL olduğu belirtilmiştir.
Husumet açısından inceleme yapılacak olursa, davalı kurumun eser sözleşmesi ile yapımını devretse bile yolu trafiğe açmak, yol işaretlerini ve uyarıcı levhaları koymayarak trafiğin akmasını sağladığı anlaşılmakla husumet ehliyetinin bulunduğu, kazanın tek taraflı olarak meydana gelip yol içerisinde bulunan taşlar, yoldaki toz bulutu, önceden levhaların olmaması dolayısıyla kazanın meydana gelmesinde "tamamen kusurlu olduğunun mahkemece de kabul edildiği, bu sebeple sigortalı araçta bilirkişice belirtilen 2.853,57TL hasar bedelinin TTKnun 1301.maddesi (yeni 1472.md) gereğince sigorta şirketinin bedeli ödendikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçerek halefiyet kuralları gereğince isteyebileceği anlaşılmakla, 2.853,57TL tazminatın ödeme tarihi olan 18.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya yönelik talebinin reddine dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 17.HD"nin 15.01.2015 tarih ve 2015/338 sayılı kararı ile "yol çalışmaları sırasında yolun sol şeridi üzerine bırakılan bordür taşları nedenle gerekli işaretlemeleri yapmayan ve önlem almayan davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhinde hizmet kusuruna dayanılarak dava açıldığından, mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması sebebiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir" gerekçesi ile bozularak yargılamaya devam edilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda açılan davada hizmet kusuruna davayı olarak açıldığından dolayı idari yargı yolu görevli olduğundan dolayı yargı yolu nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Açılan davada idari yargı yolu görevli olduğundan dolayı dava dilekçesinin görev yönünden REDDİNE(…)” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince; 31.1.2018 gün ve E:2016/18097, K:2018/478 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
BATMAN İDARE MAHKEMESİ;15.5.2018 gün ve E:2018/292 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun"un 19/01/2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun"un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne, geçici 21. maddesinde de; “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi"nde açılmış bulunan davalara uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan, 2918 sayılı Kanun"un 110. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularını inceleyen Anayasa Mahkemesi, 26/12/2013 tarih ve E:2013/68, K:2013/165 sayılı kararı ile; (…)anılan kuralı Anayasa"ya aykırı görmemiş ve iptal istemini oybirliğiyle reddetmiştir.
Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında; “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun"un 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun"dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca tüm yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar durumundadır.
Bu durumda, 2918 sayılı Kanun"un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; olayda, 35 AK 9228 plakalı aracın Batman istikametinden Siirt istikametine doğru seyir halinde iken yolun sol şeridindeki refüj taşlarına ön kısımlarının çarpması sonucu meydana geldiği belirtilen trafik kazasının, davalı idarenin kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek 2.964,00-TL tutarındaki zararın ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim, adli ve idari yargı kolları arasındaki görev uyuşmazlıklarını çözmekle görevli Anayasal kurum olan Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 2918 sayılı Kanun"un 110. maddesinin yürürlüğe girdiği 19/01/2011 tarihinden itibaren benzer uyuşmazlıklarda istikrarlı olarak verdiği kararlarda adli yargının görevli olduğuna işaret edilmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi"nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesi"ne başvurulmasına ve bakılmakta olan davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi"nin konu hakkında karar vermesine kadar ertelenmesine, dava dosyası ile Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2015/216 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine…” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 22.10.2018 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)
j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.
(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirketçe sigorta edilen 35 … 9228 plakalı aracın 03.04.2012 tarihinde sürücüsünün sevk ve idaresinde, Batman istikametinden Siirt istikametine doğru seyir halindeyken Volkswagen servisi önüne geldiği sırada yolun sol şeridindeki refüj taşlarına aracın ön kısımlarının çarpması sonucu hasarlandığı, hasar bedelinin ilgilisine ödendiği, kazanın ve hasarın meydana gelmesinde davalı idarenin kusurlu olduğu iddia edilerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sigortalıya ödenen 2.964,00 TL.nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Batman İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin; 27.1.2016 gün ve E:2015/216, K:2016/45 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Batman İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin; 27.1.2016 gün ve E:2015/216, K:2016/45 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.10.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPUZ