Esas No: 2021/3494
Karar No: 2022/4138
Karar Tarihi: 15.09.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/3494 Esas 2022/4138 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/3494 E. , 2022/4138 K.Özet:
Davacı, davalı kooperatifin üyesi olan birinin hissesini satın alarak kooperatif üyeliğine geçtiğini ancak yönetim kurulu kararıyla üyeliğinin iptal edildiğini ve bu kararın hukuka aykırı olduğunu iddia ederek kararın geçersiz sayılmasını ve üyeliğinin tespitini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davacının talebini kabul etmiş ancak davalı kooperatifin temyiz başvurusu sonrasında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından karar bozulmuştur. Mahkeme, davacının kooperatif üyeliğinden ihraç edilmesine dair kararın hak düşürücü süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle iptal edilmesi gerektiği ancak ihraç kararının davacıya usulüne uygun tebliğ edildiğinin davalı kooperatif tarafından ispat edilmediğini belirtmiştir. Bu nedenle, davacının ihraç kararının hak düşürücü süre içinde iptal davası açtığı kabul edilerek, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun Maddeleri:
- 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 16. maddesi: Çıkarma kararının, ortağa tebliğinden itibaren üç ay içinde iptali için dava açılmaması halinde bu kararın kesinleşeceği hükme bağlanmıştır.işlemi iptal etmek için üç aylık bir süre vardır ancak kararın tebliği zorunludur. Süre, kararın tebliği ile başlar ve kanunun hükümleri kendiliğinden geçerlidir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı kooperatifin üyesi olan ...'ın 2013 yılında kooperatifteki hissesini satmak istediğini, davacı ile üyelik devri hususunda anlaşmaya varıldığını, kooperatif genel kurulunda alınan karar gereğince davacının, kooperatif hesabına 1.000 TL devir harcı yatırdığını, geçen süre içinde kooperatif aidatını da yatırarak üye olarak tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı kooperatifin yönetim kurulunun daha sonra farklı ve çelişkili bir kısım sebepler öne sürerek tarafların devir işleminin geçersiz olması nedeniyle davacının üyeliğinin iptaline dair karar aldığını, hisse devrinin üzerinden 2,5 yıl geçtikten sonra satıcı üye ...'ın yeniden üye olarak kaydedildiğini ve 20/03/2016 tarihinde yapılan kooperatifin genel kuruluna katılımının sağlandığını, davacının, davalı kooperatifin genel kurul hazirun listesinde gösterilmemek suretiyle genel kurula katılımı engellendiğini, kooperatif üyelik devrinin resmi bir şekle tabi tutulmadığını, kooperatif yönetim kurulunun devri kabul edip etmeme konusunda bir takdir hakkına sahip olmadığını, geçerli bir şekilde kooperatif üyesi olan davacının kooperatif üyeliğinin iptaline dair davalı kooperatifin yönetim kurulu kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, davacının üyeliğinin iptaline ilişkin yönetim kurulu kararı geçersiz sayılarak davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kooperatif temsilcileri, devir sözleşmesinin olmadığını, dava dışı ...'ın kooperatifin defterlerinde kooperatifin kuruluşundan bu yana üye olarak görüldüğünü, dönemin kooperatif başkanı olan davacının babasının, 08/08/2013 tarihinde oğlu ...'ı kooperatif karar defterine devir senedi olmadan üye olarak aldığını, görevini kötüye kullandığını, olağan genel kurul toplantısına iştirak etmesini sağlamak için sahte imzalı vekaletname tanzim ederek oğlunun yerine imza attığını savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacının, davalı kooperatif üyesi olan ....,'dan kooperatif üyeliğini devraldığı, bu hususta yönetim kurulunca karar alındığını, akabinde davacının kooperatife aidat ödediği, kooperatif genel kurulunda kendisini vekaleten temsil ettirdiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespitine dair verilen karar, davalı kooperatif temsilcilerinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince, davacının üyeliğinin sonlandırılmasına ilişkin 02/11/2015 tarihli yönetim kurulu kararının davacıya 08/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise bu süre dolduktan sonra 05/05/2016 tarihinde açıldığı, hak düşürücü yasal süresi içinde açılmayan davanın reddi gerekirken, esasa ilişkin inceleme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali ile üyeliğin tespiti istemine ilişkindir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 16. maddesinde çıkarma kararının, ortağa tebliğinden itibaren üç ay içinde iptali için dava açılmaması halinde bu kararın kesinleşeceği hükme bağlanmıştır. Dava açmaya ilişkin bu süre, hak düşürücü niteliktedir. Mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Ancak, sürenin başlayabilmesi için kararın tebliği zorunludur. Bu tebliğin noter kanalıyla da yapılması şart değildir. Ortağın haricen öğrenmesi, hatta kararın yüzüne karşı verilmesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Süre her halükarda tebliğden başlamaktadır. Bu hususta çekişme olduğu takdirde tebliğin yapıldığını ihraç kararı veren kooperatif ispat etmek durumundadır. Tebliğ yapılmaması veya usulsüz tebliğ halinde hak düşürücü sürenin başladığından bahsetmek mümkün değildir.
Somut olayda, 08.11.2015 tarihli tebligat incelendiğinde, davacının davalı kooperatif üyeliğinden çıkarıldığına dair bir kararın tebliğini içermediği gibi tebligatın davacıya yapıldığına dair bir kayıt da içermediği anlaşılmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince iptal davasının hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle red kararı verilmiş ise de; kararın ortağa usulüne uygun tebliğ edildiği davalı kooperatifçe ispat edilmemiştir.
Bu durumda, ihraç kararı tebliği usulsüz olduğundan, davacının ihraç kararı iptal davasını hak düşürücü sürede açmış olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 10.03.2021 tarihli ve 2018/255 Esas, 2021/384 Karar sayılı kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gereğince dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 15.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.