Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/37 Esas 2018/83 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2018/37
Karar No: 2018/83

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/37 Esas 2018/83 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2018 / 37

            KARAR NO  : 2018 / 83

            KARAR TR     : 26.2.2018

ÖZET : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURU-NUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : N.Ö.

            Vekilleri           : Av.Z.S., Av.Ş.S.

            Davalılar         : Adli Yargıda

                                      C.M.

               İdari Yargıda

   Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu

Vekilleri          : Av.S.N., Av.E.D.     

 

O L A Y      : 1-a Davacı vekili dilekçesinde;  tanınmış, çevresinde sevilip sayılan, başarısı takdir edilen, işyerinde uyumlu, iş arkadaşlarına karşı saygılı, seviyeli, çok kibar, hassas bir yapıya sahip, duygulu, mesleğinin ehli bir hemşire olan müvekkilinin; Kahta Devlet Hastanesindeki iş ortamında, sanık doktor tarafından hastaların ve diğer çalışanların huzurunda devamlı aşağılandığını, fiili ve sözlü saldırıya uğradığını, tehdit edildiğini; Kahta Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/552 E.sayılı dosyası ile sanık-davalı doktorun, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve tehditten” yargılandığını, dosyanın halen derdest olduğunu; bu hakaretler ve tehditler sebebiyle müvekkilinin uzunca bir süre korku ve endişe yaşadığını, ruh sağlığının, uyku düzeninin bozulduğunu, yaşamsal faaliyetlere ve işine konsantre olmada zorlandığını, panik ataklar yaşadığını, çevreye karşı mahcup olduğunu, zamansız ağlama krizlerine girdiğini, iş ve özel hayatının alt üst olduğunu, tarifi imkansız acı ve elem yaşadığını; müvekkile yaşatılan mükerrer mobbing, hakaret ve tehditten dolayı dava yoluna başvurduklarını ifade ederek; 5.000,00 TL.manevi tazminatın son olay tarihi olan 02.06.2010’dan itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesi istemiyle C.M.’na karşı 18.10.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

1-b) Adıyaman 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 7.6.2012 gün ve E:2011/695, K:2012/365 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kabulüne karar vermiş; davalı bu kararı temyiz etmiştir.

1-c) Yargıtay 4.Hukuk Dairesi; 3.10.2013 gün ve E:2012/16483, K:2013/15737 sayı ile yasal düzenlemeler gözetilerek, kamu görevlisi olan davalı hakkında, taraf sıfatı bulunmadığından, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek karar verilmesinin usul ve yasaya uygun düşmediği gerekçesiyle kararı bozmuş; kararın düzeltilmesi istemi de aynı Dairece;  29.1.2014 gün ve E:2013/19284, K:2014/1221 sayı ile  davaya konu tutarı dikkate alarak dilekçenin reddine karar vermiştir.

1-d) ADIYAMAN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 18.3.2014 gün ve E:2014/209, K:2014/123 sayı ile  “(…) Dava kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemidir. Davanın hukuki dayanağı 818 Sayılı BK"nu madde 49 da; "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dâva edebilir. Hâkim, manevi tazminatın miktarını tâyin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır." ve 4721 Sayılı TMK"nu madde 24 “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır."şeklinde düzenlenmekle;

Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Kahta Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/552 E-2011/521 K Sayılı ilamı ve bu dosyada bulunan bilgi belgeler, dinlenen tanık beyanları …, mahkememizde dinlenen tanık beyanları ile davalının davacıya hakaret ederek kişilik haklarını zedeleyecek şekilde eylemde bulunduğu ve davalının hakaret ve tehdit suçundan mahkum olduğu 818 Sayılı BK"nu madde 53 uyarınca, davalı için verilen mahkumiyet kararı da gözetilerek, davacının, davalı tarafından şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde ihlal edildiği açıkça anlaşılmakla, tarafların sıfatları, davacının ebe, davalının doktor olması, davalının sosyal ekonomik durumu, maddi durumu, davalının kusuru, kusurun ağırlığı, hakaretin yapıldığı ortam, davacının manevi tazminat istem miktarı ve hakkaniyet kriterleri de gözetilerek, Davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkememizce verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2012/16483-2013/15737 E-K sayılı ilamı ile ; "Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13.HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da; bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır. Davaya konu edilen olayda; davacı, doktor olan davalı ile aynı hastanede hemşire olarak görev yaptığı sırada davalının hastaların yanında kendisine hakaret ettiğini ve tehditlerde bulunduğunu, kendisini manevi zarara uğrattığını ileri sürmektedir. Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. Maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; davalıya husumet tevcih edilmesi doğru değildir. Mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, kamu görevlisi olan davalı hakkında, taraf sıfatı bulunmadığından, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile işin esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA" karar verilmiştir.

Mahkememizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş, davacı yan duruşmaya katılmamış, davalı yan davayı takip ettiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkememizce toplanan deliller, incelenen belgeler, usul ve yasaya uygun Yargıtay ilamı doğrultusunda, davacının, doktor olan davalı ile aynı hastanede hemşire olarak görev yaptığı sırada davalının hastaların yanında kendisine hakaret ettiğini ve tehditlerde bulunduğunu, kendisini manevi zarara uğrattığını ileri sürerek manevi tazminat talebinde bulunmuş, Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. Maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceği anlaşılmakla pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıda şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,

1-Davanın husumet yönünden REDDİNE…” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine,  Yargıtay 4.Hukuk Dairesince; 16.6.2014 gün ve E:2014/7855, K:2014/10001 sayı ile onanan, kararın düzeltilmesi istemi de aynı Dairece; 12.11.2014 gün ve E:2014/13366, K:2014/15049 sayı ile reddedilen karar kesinleşmiştir.

2-a) Davacı vekili bu kez, Kahta Devlet Hastanesinde hemşire olarak çalışan müvekkiline doktor Cafer Miçoğulları tarafından görev sırasında hakaret edilmesi nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesi amacıyla Sağlık Bakanlığına 05.01.2015 tarihinde yaptıkları başvurularının zımnen reddedildiğinden bahisle, müvekkilinin ağır hizmet kusuru nedeniyle uğradığı hakaret ve tehditin tazmini amacıyla 5 .000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle  birlikte tahsili istemiyle Sağlık Bakanlığına karşı, 13.3.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmış;  İdare Mahkemesince davanın Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu husumetiyle incelenmesi gerektiğine karar vermiştir.

2-b) Şanlıurfa 2.İdare Mahkemesi; 18.11.2015 gün ve E:2015/384, K:2015/1217 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş, bu karara davacı itiraz etmiştir.

2-c) Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi; 17/05/2016 gün ve E:2016/1703 K:2016/2221 sayı ile ağır kişisel kusura dayalı eylem sonucu idarenin hizmet kusuru ile dava konusu olay arasındaki illiyet bağının kesildiği, bu nedenle davanın haksız fiillere özgü özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle, mahkeme kararını bozarak, davanın görev yönünden reddine karar vermiş;  davacı kararın düzeltilmesini istemiştir.

2-d) Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdare Dava Dairesi; 17.11.2016 gün ve E:2016/735, K:2016/232 sayı ile “(…)Dava konusu olayda; İdare Mahkemesince uyuşmazlığın esası hakkında verilen karara yönelik itirazı inceleyen Gaziantep Bölge İdare Mahkemesince, davaya görevsiz hakim tarafından bakılmış olduğu sonucuna ulaşılması nedeniyle kararın bozularak dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesi gerekirken, davanın görev yönünden reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

(…)

Ayrıca, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un "Yargı mercilerinin uyuşmazlık mahkemesine başvurmaları" başlıklı 19. Maddesi   (…)hükmü yer almakta olup, Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin verdiği "husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi" kararı üzerine İdare Mahkemesinde açılan bu davada da, Mahkemece, Dairemizin bozma kararına uyulmasından sonra görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerekip gerekmediğinin değerlendirileceği de tabidir.

Açıklanan nedenlerle, (…) kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi"nce verilen 17/05/2016 gün ve E:2016/1703, K:2016/2221 sayılı kararın "davanın görev yönünden reddine" ilişkin kısmının kaldırılmasına, 2577 sayılı Yasanın 45/4. maddesi uyarınca dosyanın ait olduğu mahkemeye iadesine…” karar vermiştir.

2-e) Şanlıurfa 2.İdare Mahkemesi; 27.2.2017 gün ve E:2017/195, K:2017/287 sayı ile karar düzeltme incelemesinde Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü Dava Dairesince verilen  17/11/2016 gün ve 2016/735 Esas, 2016/232 sayılı kararı bozma kararına uyulduğu belirtildikten sonra; “(…)bu itibarla ağır kişisel kusura dayalı eylem sonucu idarenin hizmet kusuru ile dava konusu olay arasındaki illiyet bağının kesildiği ve bu nedenle bu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde haksız fiillere özgü özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerlerinin görevli olduğu anlaşılmakla, davanın görev yönünden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 14/6 ve 15/1-a. maddeleri hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; davacı bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.

2-f) Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdari Dava Dairesi; 08/06/2017 gün ve E:2017/871 K:2017/873 sayı ile Adıyaman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin davanın idare aleyhine açılabileceği gerekçesiyle verdiği davanın husumet yönünden reddi kararı üzerine Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi"nde açılan bu davada, Mahkemece, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdari Dava Dairesi"nin bozma kararına uyulması üzerine, mevzuat hükümleri gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, davanın yeniden görev yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle başvuruyu kabul ederek, Mahkeme kararını kaldırmıştır.

2-g) Şanlıurfa 2.İdare Mahkemesi; 25.9.2017 gün ve E: 2017/1092, K:2017/991 sayı ile uyuşmazlığın çözümünde davacının ikametgahının bulunduğu yerdeki Adıyaman İdare Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle; 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin l/a bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Adıyaman İdare Mahkemesi"ne gönderilmesine karar vermiştir.

 2-h) ADIYAMAN İDARE MAHKEMESİ; 23.11.2017 gün ve E:2017/1291 sayı ile “(…) Anayasa"nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş; 129. maddesinin beşinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceğine işaret edilmiş; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13. maddesinde de, kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları ve kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.  Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmü bulunmaktadır.

(…)

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri uyarınca, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu davrandıklarından bahisle haklı ya da haksız olarak yargı mercileri önüne çıkarılmasını önlemek ve kamu hizmetinin sekteye uğratılmadan yürütülmesini sağlamak suretiyle kamu düzenini korumak amaçlanmış; aynı zamanda, zarara uğrayan kişi bakımından, memurlar veya diğer kamu görevlilerine oranla ödeme gücü daha yüksek olan bir sorumlu (idare) muhatap kılınmıştır.

Buna göre, kural olarak, kamu görevlisinin görev ve yetkilerini kullandığı sırada doğan zararın giderilmesi istemiyle, görev kusurunu kapsayan hizmet kusuru esasına dayanılarak, idari yargıda ve ancak idare aleyhine dava açılabilecek; yargı yerince tazminle yükümlü tutulması halinde idare, ilgili yasa kurallarının gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, sorumlu personeline rücu edebilecektir.

Ancak, kamu görevlilerince görevleri sırasında gerçekleştirilen işlem ya da eylemler sırasında, ağır kişisel kusur ile hareket edilmiş olması ve bu kusurun hizmet kusurundan ayrılabilir nitelikte bulunması durumlarında, hizmet kusuru ve zarara konu olay arasındaki illiyet bağı kesileceğinden, kamu görevlisinin yukarıda belirtilen Anayasal ve yasal korumadan yararlanması ve kamu görevlisine karşı şahsi kusuruna dayanılarak açılan davanın, 2577 sayılı Kanun çerçevesinde idari yargı yerinde görülmesi mümkün olmayacaktır.

Belirtilen durum karşısında, suç teşkil eden eylemler kamu görevi sırasında gerçekleşmiş olsa bile kamu hizmetinin bir gereği olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu itibarla ağır kişisel kusura dayalı eylem sonucu idarenin hizmet kusuru ile dava konusu olay arasındaki illiyet bağının kesildiği ve bu nedenle bakılan davanın haksız fiillere özgü özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde görülmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır

Açıklanan nedenlerle; görevli merciin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine, davanın incelenmesinin Yüksek Mahkeme kararı gelinceye kadar ertelenmesine…” karar vererek, 21.12.2017 tarih ve 2017/1291 esas sayılı üst yazısı ile görev uyuşmazlığı yönünden Mahkememize başvurmuş, 2.1.2018 tarihinde kayda girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 26.2.2018 günlü toplantısında:

Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasa’nın 158. Maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 1. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir...”, 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekir./ Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir”, 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. /(Değişik fıkra: 21/01/1982 - 2592/6 md.;Değişik fıkra: 23/07/2008-5791 S.K./9.mad) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” denilmiştir.  Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

Olayda, adli ve idari yargı yerlerinde, Devlet hastanesinde ebe olarak görev yapan davacının, aynı yerde doktor olarak görev yapan davalının mobbing, hakaret ve tehditleri sonucu kişilik haklarının zarar gördüğü iddiasıyla, uğramış olduğu manevi zararın tazmini amacıyla eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Dosyalar üzerinde yapılan inceleme neticesinde; görev uyuşmazlığına konu Adıyaman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince, 18.3.2014 gün ve E:2014/209, K:2014/123 sayı ile “davanın husumet yönünden reddine” karar verildiği ve verilen bu kararın kesinleştiği; bu kararın ardından açılan dava sonucu Adıyaman İdare Mahkemesinin, 23.11.2017 gün ve E:2017/1291 sayılı kararında ise; “bakılan davanın haksız fiillere özgü özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde görülmesi gerektiği”  kanaatine varılarak, “görevli merciin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine” karar verildiği anlaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere, Adıyaman 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, davanın idareye karşı açılması gerektiğine ilişkin bulunduğu, “yargı yolunu değiştiren ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından”, adli ve idari yargı yerleri arasında. 2247 sayılı yasanın aradığı biçimde görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan Adıyaman İdare Mahkemesinin, 23.11.2017 gün ve E:2017/1291 sayılı başvurusunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  Adıyaman İdare Mahkemesinin, 23.11.2017 gün ve E:2017/1291 sayılı BAŞVURUSUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 26.2.2018 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

Hemen Ara