Esas No: 2015/7160
Karar No: 2015/8178
Karar Tarihi: 01.12.2015
Hırsızlık - Yargıtay 22. Ceza Dairesi 2015/7160 Esas 2015/8178 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet, beraat
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, kararların nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1-Sanık ... hakkında katılan ...."ye karşı hırsızlık suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde,
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre katılan .... vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
2-Sanıklar ... ve ... hakkında katılan ... ve ...."ye karşı hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelemesine gelince,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 09.12.2014 tarih 2013/466 Esas 2014/542 Karar sayılı kararında "" ....... ceza yargılamasında, somut olaya münhasır kanıtlardan birisi de "beyan" delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki birisine ait olabilir. Sanığın isnat bakımından önemli görülen olayları beyanıyla kabul etmesi şeklinde tanımlanabilecek olan ikrar; eylem hakkında en çok bilgisi bulunanın beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması, özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun olduğunun belirlenmesi halinde hakimin vicdani kanaatinin oluşumunda olumlu katkısının bulunması itibarıyla önemli bir sübut vasıtasıdır.
Buna göre, vicdani delil sisteminin geçerli olduğu ceza muhakemesi hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da, dosyada varlığını koruyan diğer tüm deliller gibi hakim tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekmektedir...
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir."
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanıkların kolluk ve savcılık aşamasında ... yakınlarında kablo hırsızlığı suçunu birlikte gerçekleştirdiklerini hatta ... bölgesinde tüm kablo hırsızlıklarını kendilerinin işlediklerini belirtmeleri, ancak suç işleme şekli ve tarihini somut bir şekilde söylememeleri, ikrarlarının genel bir kabule dayalı olup, ikrarın sağlıklı olup olmadığının denetlenebilmesi bakımından somut olaya ve suçun işleniş şekline ilişkin ayrıntılar içermemesi, kovuşturma aşamasında ise suçu inkar etmeleri, iddianamede belirtilen ... Sitesinde bulunan baz istasyonlarında gerçekleştirilen hırsızlık olayları ile ilgili herhangi bir ikrarın da söz konusu olmaması karşısında, sanıkların atılı suçları işlediklerini belirten kesin, somut, inandırıcı delilerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıklanıp gösterilmeden, yetersiz gerekçeyle mahkumiyet hükümleri kurulması,
b-Kabule göre de, Anayasa Mahkemesinin karar tarihinden sonra 24.11.2015 günü, Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının yeniden değerlendirilmesinin gerekmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 01/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.