Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-829 Esas 2012/255 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/9-829
Karar No: 2012/255

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-829 Esas 2012/255 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/9-829 E.  ,  2012/255 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname : 2011/15472
    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : HAKKARİ Ağır Ceza
    Günü : 06.09.2010
    Sayısı : 120-274

    Davacının haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zararlar nedeniyle vekalet ücreti ile birlikte 20.000 Lira maddi ve 15.000 Lira manevi tazminatın davalı hazineden tahsiline yönelik isteminin kısmen kabulü ile 1.505,74 Lira maddi ve 15.000 Lira manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine ilişkin, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.05.2007 gün ve 87-165 sayılı hükmün davalı hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.01.2010 gün ve 9967-572 sayı ile;
    “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.03.2000 gün ve 2000/8-44-48 sayılı kararı da gözetilerek; tazminat istemine ilişkin davanın, beraat kararının verildiği tarihten 7 yıl sonra açıldığı, davacı asilin bu uzun süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz edilmesinin yaşamın olağan akışına uygun bulunmadığı, bu durumda davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı gözetilmeden davanın süre yönünden reddi yerine, kabulüne karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 06.09.2010 gün ve 120-274 sayı ile;
    “...Yargıtay 9. CD"nin bozma ilamında da belirtildiği üzere; beraat kararının kesinleşmesinden dava açma süresine kadar 6 yılı aşan bir sürenin geçtiği, Yargıtay CGK"nun 23.03.2010 tarih ve 2009/256 esas, 2010/57 sayılı kararında açıklandığı üzere, 466 sayılı Kanunun 2/1. maddesinde kesinleşen kararın ilgilisine tebliğinden itibaren 3 aylık süre içerisinde tazminat davasının açılması gerektiğinin öngörüldüğü, başkaca bir sürenin düzenlenmediği, bu itibarla dava açma süresinin kesinleşen beraat kararın bizzat ilgilisine tebliği tarihinden başlayacağı, davacıya ilgili kararın tebliğ edildiğine dair dosyada bir bilgi ve belge bulunmadığı” gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
    Bu hükmün de davalı hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.05.2012 gün ve 15472 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tazminat istemine ilişkin davanın yasal süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırma suçundan 02.06.1998 tarihinde gözaltına alınan davacının, 09.06.1998 tarihinde tutuklandığı, 19.06.1998 tarihinde hakkında kamu davası açıldığı, Van DGM’since 27.04.2000 tarihinde yüklenen suçtan beraatına ve tahliyesine karar verildiği, davacı ve müdafiinin yüzüne karşı verilen hükmün o yer Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince beraat hükmünün 23.10.2000 tarihinde onanarak kesinleştiği, kesinleşen beraat kararının davacı vekiline 23.03.2007 tarihinde tebliğ olunduğu, Kesinleşen beraat kararının davacı ve vekili tarafından tebliğ tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin belge ve bilginin de dosya içerisinde bulunmadığı, incelemeye konu davanın ise 02.04.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CYY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Yasa yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Yasanın Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Yasanın 6. maddesindeki; “(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
    (2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 7.5.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmü uyarınca, 466 sayılı Yasa hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmelerine olanak sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Yasa hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Yasanın 2. maddesinin birinci fıkrasında, “1. maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
    Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 2. maddenin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, sanığın gerek yokluğunda gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olduğundan, 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen üç aylık dava açma süresi beraat eden kişinin kesinleşmeyi öğrendiği tarihten itibaren başlamaktadır.
    Somut olayda, sanığın ve müdafiinin yüzüne karşı verilen ve temyiz incelemesi sonucu 23.10.2000 tarihinde kesinleşen beraat kararı davacı vekiline 23.03.2007 tarihinde tebliğ edilmiş ve davacı vekili tarafından 02.04.2007 tarihinde dava açılmış, kesinleşen beraat kararının davacı ve vekili tarafından tebliğ tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin bir bilgi ve belge dosya içerisinde bulunmamakta olup, tazminat istemine ilişkin davanın 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde belirtilen 3 aylık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla, davanın süresinde açıldığını kabul eden yerel mahkeme direnme kararı isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan ve 02.06.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.07.2011 tarihinde yürürlüğe giren 12.05.2011 gün ve 2011/1 sayılı kararına göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 06.09.2010 gün ve 120-274 sayılı direnme kararının İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.06.2012 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara