Esas No: 2012/1-816
Karar No: 2012/254
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-816 Esas 2012/254 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık S.H.'nin bir trafik kazasında olası kastla yaralama değil, bilinçli taksirle yaralama suçu işlediği kabul edilerek 8100 YTL adli para cezası verilmiştir. Davanın temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından bozulan karar sonrasında da yerel mahkeme önceki hükmünde ısrar etmiştir. Bu nedenle dosya tekrar incelenmek üzere Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmiştir.
Kanun Maddeleri: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 89/4, 22/3, 62 ve 50. maddeleri.
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2012/66759
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KONYA 3. Ağır Ceza
Günü : 26.12.2011
Sayısı : 346-463
Sanık S.H. hakkında olası kastla öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, eylemin bilinçli taksirle yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanığın 5237 sayılı TCY’nın 89/4, 22/3, 62 ve 50. maddeleri uyarınca 8100 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.05.2006 gün ve 40-195 sayılı hükmün katılan E. Y. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 28.12.2007 gün ve 559-9867 sayı ile;
“1-) Oluşa ve dosya içeriğine göre; Olay günü saat 06.30 sıraları sanığın kullandığı LPG tankeri ile seyrederken, kendisine kırmızı ışık yandığı halde durmayarak kavşağa girdiği ve kendilerine yeşil ışık yandığı için kavşağa giren mağdurların da içinde bulunduğu otomobile çarpması sonucu kazaya ve mağdurların yaralanmasına sebep olduğu olayda;
Sanığın kaza olabileceğini ve meydana gelen yaralanma neticesinin gerçekleşebileceğini öngör¬mesine rağmen bunları kabullendiği, meydana gelen neticeden sorumlu olduğu ve eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu anlaşıldığı halde, yazılı şekilde bilinçli taksirle yaralamaya neden olma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi,
2-) Gerekçeli kararda yargılama gideri miktarı gösterildiği halde, hükmün esasını oluşturan kısa kararda yargılama gideri miktarı ve dökümünün gösterilmemesi suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında karışıklığa neden olunması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
İkinci bozma nedenine uyan Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 24.03.2008 gün ve 61-78 sayı ile; birinci bozma nedenine direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de, katılan vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 02.03.2010 gün ve 22-42 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık; sanığın yaralama suçunu olası kastla mı, yoksa bilinçli taksirle mi işlediğine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkemece aleyhine bozulan hükme karşı sanıktan bozmaya karşı diyeceklerinin sorulmamasının usule aykırılık oluşturup oluşturmayacağı belirlenmelidir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanığa duruşmada hazır olması için gönderilen davetiyenin adreste bulunamadığı için tebliğ olunamadığı, sanık müdafiine ise davetiye tebliğ olunduğu halde duruşmaya gelmediği ve bu suretle önceki hüküm aleyhine bozulmuş olmasına rağmen duruşmaya gelmeyen sanığa bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan, yokluğunda hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır.
İlkeleri Ceza Genel Kurulunun 19.03.2002/85-212; 08.10.2002/199-347; 06.02.2007/146-21; 07.07.2009/106-190; gün ve sayılı kararlarında belirtildiği üzere; hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 326. maddesi uyarınca sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunludur.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren ancak 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca henüz uygulanma olanağı kazanmamış bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 307/2. maddesinde de aynı kurala yer verilmiştir. Anılan bu yasa hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki kanıtlarını sunma olanağı tanınmalıdır. Bu yasa hükümleri savunma hakkının sınırlanama¬yacağı ilkesine dayanmakta olup, uyulmasında zorunluluk bulunan buyurucu kurallardandır.
Somut olayda, sanık S.’in aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri saptanmadan hüküm verilmesi yasaya aykırıdır” gerekçesiyle diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmü bozulmuştur.
Yerel mahkemece, Ceza Genel Kurulu"nun bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra 26.12.2011 gün ve 346-463 sayı ile;
“ … sanığın eylemi değerlendirildiğinde meydana gelen trafik kazasında sanığın başlangıçta hiçbir şekilde yaralama kastı bulunmamaktadır. Buna yönelik icra-i hareketi de yoktur, tamamen dikkatsizlik ve trafik kuralının ihlali sonucu kaza meydana gelmiştir. Sanık kırmızı ışıkta durması gerekirken durmamış, tam kusurlu yani taksirli davranmıştır. Bu kusuru nedeniyle sanığın kazada olası kasıtla hareket ettiğini söylemek mümkün değildir. Zira sanığın kırmızı ışıkta geçerken bir araca veya birine çarpabileceği, ama çarptığı takdirde de umursamadığını söyleyemeyiz. Sanık yolun boş olduğunu düşünmüş ve kavşağa giren araçları görmemiş ve yola devam etmesi neticesinde kazaya sebebiyet vermiştir. Hiçbir sürücü kendisinin de yaralanabileceği ya da ölebileceği en azından maddi zarara uğrayacağı trafik kazasını yapmak istemez, neticeyi de öngöremez. Olayımızda sanığın okul servis minibüsüne çarpmış olsa ve minibüste birkaç kişi ölmüş bunlardan birinin de tesadüfen kendi çocuğu olduğu ortaya çıksa idi sanığı kendi çocuğunu kasten öldürmekten cezalandırmak mümkün olmayacaktı; bu nedenle trafik kazasında kasıt unsurundan bahsetmek ceza hukukunda evrensel olarak kabul edilen kast ve taksir temel kavramlarının birbirinden karıştırılmasına neden olacaktır” gerekçesiyle Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 28.12.2007 tarihli bozma ilamına uyulmayarak, ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli, 02.05.2012 gün ve 66759 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın yaralama suçunu olası kastla mı, yoksa bilinçli taksirle mi işlediğinin belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle Ceza Genel Kurulu kararına uyma kararı verildikten sonra önceki Özel Daire kararına karşı direnilmesinin olanaklı olup olmadığı belirlenmelidir.
Ceza Genel Kurulu’nun 27.03.2012 gün ve 80-126, 05.10.2010 gün ve 172-185, 11.07.2006 gün ve 152-185 ile 29.06.2004 gün ve 132-153 sayılı kararları başta olmak üzere uyum ve kararlılık gösteren içtihatları uyarınca; Ceza Genel Kurulunun bozma kararı ile direnme hükmü tümüyle ortadan kalkmış olup yerel mahkeme artık yeni ve değişik bir karar vermekte serbesttir. Bozmaya uyularak verilen kararlar da yeni bir karar olup, hukuken direnme niteliğinde olmadığından, öncelikle Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir. Özel Dairece incelenmeyen bir hükmün, doğrudan doğruya ve ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklı değildir.
Özel Daire görüşünün belli olduğundan, tekrar dairece inceleme yapılmasının davayı gereksiz yere uzatacağı gibi bir görüş de ileri sürülemez. Davaların uzamasını önlemek amacıyla da olsa, emredici usul kurallarının uygulanmasından vazgeçilemeyeceği gibi, Özel Daire görü¬şünde değişiklik olabilmesi de her zaman olanaklıdır.
Öte yandan Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararına uyulduktan sonra verilen kararın yeniden ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi, Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnilemeyeceğine ilişkin 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesine aykırıdır. Doğrudan doğruya Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılması, yerel mahkeme kararına direnme niteliği kazandıracak ve Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı yerel mahkemelerin direnme yetkisi olmadığına dair temel ilke zedelenecektir. Bu nedenlerle hukuken yeni olan bu kararın Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.