Esas No: 2012/2-978
Karar No: 2012/250
Karar Tarihi: 26.06.2012
Hırsızlık Suçu - Dava Zamanaşımı - Düşme - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/2-978 Esas 2012/250 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2012/2-978 E. , 2012/250 K.
- HIRSIZLIK SUÇU
- DAVA ZAMANAŞIMI
- DÜŞME
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 80
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 274
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 491
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 492
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 522
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231
"İçtihat Metni"
Hırsızlık suçundan sanık Hava’nın 765 sayılı TCY’nın 492/2, 80, 522 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 2.520 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Samsun 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2005 gün ve 717-852 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 26.03.2007 gün ve 1394-4316 sayı ile;
“...Sanığın kaçak elektrik kullanılan binada ikamet etmediğini savunması ve Cumhuriyet Mahallesi Atlantik Sokak … adreste bulunan meskene ait elektrik abonesinin de Semiha olduğunun anlaşılması karşısında, öncelikle Semiha tanık sıfatıyla dinlenmek suretiyle tutanak tarihleri itibariyle sanığın anılan adreste oturup oturmadığı sorulmak ve bu husus zabıta marifetiyle de araştırılarak açıklığa kavuşturulmak suretiyle sanığın hukuki durumunun buna göre belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi,
Kabule göre;
1- Semiha hakkında düzenlenen 29.07.2002 tarihli tutanakta ‘137162 nolu abonenin borcunu ödemediğinden bahisle elektriği kapatılarak 28 nolu pens ile mühürlendiğinin’ ve imza kısmı boş olan 02.12.2002 tarihli tutanakta ise ‘borçtan kesilen sayacın çıkış ucunun yerine takılarak 887 kw.elektrik kullanıldığının ve sayacın söküldüğünün’ bildirilmesi karşısında, borcundan dolayı kesilen elektriği sayaçtan geçirmek suretiyle almak eyleminin 765 sayılı TCK’nun 274/1. maddesinde düzenlenen mühür fekki suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Sanığın ‘imzadan imtina’ ettiği yazılı olan 13.02.2003 tarihli tutanak ile ‘elektrik panosuna bırakıldığı’ bildirilen 26.06.2003 tarihli ve ‘dairenin kapalı’ olduğu yazılı olan 30.07.2003 tarihli tutanaklarda sanığın ‘borcundan sökülen sayacın şebeke uçlarını bağlamak suretiyle’ kaçak elektrik kullandığının belirtilmesi karşısında, sanığın 02.12.2002 tarihinde söküldüğü anlaşılan elektrik sayacına veya mühürlendiğine dair bir delil bulunmayan şebeke uçlarına yönelik bir eyleminin bulunmadığı ve eyleminin 765 sayılı TCK’nun 491/ilk, 80. maddelerinde düzenlenen açıktan hırsızlık suçunu oluşturabileceğinin gözetilmemesi,
3- Sayacın suç tarihinde mühürlü olup olmadığının katılan kurumdan sorulup duraksamaya yer bırakmayacak şekilde dayanakları ile birlikte araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, sayacın mühürlü olduğuna ilişkin kanıtların neler olduğu da karar yerinde gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
4- Tespit tarihinden geriye doğru bir yıllık tüketim miktarını gösteren tüketim belgeleri katılan kurumdan getirtilip uzman bilirkişi marifetiyle sanığın evinde keşif yapılarak kurulu güce göre saptanacak tüketim miktarı ile karşılaştırılarak tüketilen miktarda düşme olup olmadığı belirlenmeden yazılı biçimde karar verilmesi,
5- Müdahil kurum vekili duruşmalara katılmadığı halde müdahil kurum lehine dilekçe yazma ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına, karar verilmiştir.
Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 04.03.2008 gün ve 379-121 sayı ile, sanığın 765 sayılı TCY’nın 491/ilk, 80, 522 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 630 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 17.02.2010 gün ve 2375-4413 sayı ile;
“...Hükümden önce 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa"nın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesi uyarınca; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklamasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizli¬ğin¬den bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 03.06.2010 gün ve 333-518 sayı ile;
“... Her ne kadar Yargıtay 2. Ceza Dairesince mahkememiz hükmünün bozulmasına karar verilmiş ise de; aynı hükümde CMK’nun 231. maddesi değerlendirilerek sanığın bir daha suç işlemeyeceğine dair mahkememize kanaat gelmediğinden sanık hakkında 231. maddenin tatbikine yer olmadığına karar verilmesi nedeni ile önceki hükümde direnmek gerekmiştir...” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının zamanaşımı nedeniyle “bozma ve düşme” istekli 05.03.2012 gün ve 298898 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme hükmünün 5728 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CYY"nın 231/5-14. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinin zorunlu olduğundan bahisle bozulmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğine göre, 02.12.2002, 13.02.2003, 26.06.2003 ve 30.07.2003 tarihlerinde elektrik hırsızlığı suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasının yargılaması sonucunda sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiği, zamanaşımını kesen en son işlemin 03.06.2010 tarihli mahkûmiyet hükmü olduğu, zamanaşımını durduran bir neden de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
765 sayılı TCY’nın 102. maddesinde, yasalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise aynı Yasa’nın 104/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Sanık hakkında yakalama, tutuklama ve ihzar müzekkereleri düzenlenmesi,
b) Sanığın adli makamlar huzurunda sorguya çekilmesi,
c) İddianame düzenlenmesi,
d) Mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hallerinde dava zamanaşımı kesilecektir.
Zamanaşımını kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Yasada belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa yüklenen ve 765 sayılı TCY’nın 492. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna iki seneden beş seneye kadar hapis cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCY’nın 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma olasılığı bulunmayan ve en son 30.07.2003 tarihinde gerçekleştirilen eylemlerle ilgili olarak 765 sayılı TCY"nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 03.06.2010 tarihinden sonra, ancak dosyanın henüz Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce 30.01.2011 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2. ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Samsun 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.06.2010 gün ve 333-518 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.