Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-170 Esas 2012/241 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/6-170
Karar No: 2012/241

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-170 Esas 2012/241 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/6-170 E.  ,  2012/241 K.
  • YAĞMA SUÇU
  • TEKERRÜR
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 51
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 71
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 456
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 457
  • CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 322
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 141
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 58
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 149
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 326
  • CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (5275) Madde 98
  • CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (5275) Madde 108
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Madde 8

"İçtihat Metni"

Yağma suçundan sanık Fıratın beraatına ilişkin, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.02.2008 gün ve 423-56 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.11.2009 gün ve 23058-14782 sayı ile;

“Yakınanın soruşturma evresinde olaydan hemen sonra oluşa uygun anlatımı, oluş ve dosya içeriğine göre, sanık Fırat’ın sanık Ramazan ile birlikte yakınanı tekme-tokat döverek kolunda bulunan künyeyi aldığının anlaşılması karşısında, adı geçen sanığın yüklenen suçtan mahkumiyeti yerine, yazılı şekilde beraatına karar verilmesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 31.08.2010 gün ve 10-351 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCY’nın 149/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezanın anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiş,

                Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 23.11.2011 gün ve 4595-46030  sayı ile;

“Tekerrür uygulamasına dayanak yapılan Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2002/2137 – 2003/3009 sayılı ilamında yer alan 3 yıl 3 ay hapis cezasının iki ayrı yaralama suçundan verilen hapis cezalarının toplamından oluştuğu gözetilip; içtima çözülerek en ağır cezayı içeren hükümlülüğün yerine toplam cezanın tekerrür uygulamasına esas alınması” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

                Yargıtay C.Başsavcılığı ise 30.01.2012 gün ve 68305 sayı ile;

                “Mahkemece, sanığın cezası için mükerrirlere özgü infaz rejimine işaret edilmiş, ancak işaret edilen ilamda, iki ayrı cezalandırma hükmü bulunduğu görülmüştür.

                Öncelikle, TCK’nun 58/7. maddesinde, mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmesi zorunluluğuna işaret edilmiş, tekerrüre esas ilamın hangisi olduğunun belirtilmesi konusunda bir zorunluluk getirilmemiştir. Her ne kadar infaz aşamasında tekerrüre esas alınacak ilam, hükümlünün infaz kurumunda kalacağı süre yönünden önem taşısa da, infaz kurumunda kalınacak süre ile ilgili belirtildiği üzere, 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddesinde zaten hüküm bulunmaktadır. Buna göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacaktır.

                Öte yandan, TCK’nun 58. madde ile getirilen tekerrür uygulaması, bir güvenlik tedbiridir. YCGK"nun 12.12.2006 tarih ve 301-296 sayılı kararı ile, ‘ ... Görüldüğü gibi ‘Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma’ başlığı altında yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş bulunan ve mahkûmiyetin yasal sonucu olan bu hak mahrumiyetleri, mahkûmiyetin doğal sonucu olduğundan, kararda gösterilmemiş olsa bile hükümlü açısından kazanılmış hakka konu olamazlar, bir başka anlatımla aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemezler. Yine YCGK"nun 11.05.2010 tarih 87-112 sayılı kararında, ‘... Müsadere de bir güvenlik tedbiridir. Müsaderesine karar verilecek eşyanın zoralımına karar verilmemesi veya iadeye karar verilmesi hallerinde; CMUK"nun 326. maddesinde aleyhe bozma yasağının ceza ile sınırlı olması, bu kuralın güvenlik tedbirlerine uygulanamayacağı...’ şeklindeki tespit ve sonuçlar da, güvenlik tedbirlerine hükmedilmemesinin CMUK’nun 326/son maddesi kapsamında bir kazanılmış hakkı sanığa vermeyeceğine işaret etmektedir.

                Sonuç itibariyle, Mahkemece verilen hüküm incelendiğinde, sanığın cezası için mükerrirlere özgü infaz rejimine işaret edilmiştir. Ancak işaret edilen ilamda, iki ayrı cezalandırma hükmü bulunmaktadır. 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddesi uyarınca, sanık hakkında tekerrüre esas alınan ilamdaki en ağır cezanın tekerrüre esas alınması gerektiği belirtildiğine göre ve 765 sayılı TCK’nun 456/2. maddesinden verilen ceza, daha ağır olmakla, 765 sayılı TCK’nun 456/2. maddesinden verilen cezanın tekerrüre esas alınması gerekmektedir. O halde, bozma kararı yerine, 765 sayılı TCK’nun 456/2. maddesinden verilen cezanın tekerrüre esas alınması şeklinde düzelterek onama kararı verilmelidir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

                Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

                                             TÜRK MİLLETİ ADINA

                                    CEZA GENEL KURULU KARARI  

                İnceleme, sanık Fırat Işık hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

                Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinin uygulanması sırasında yapılan içtimalı ilamın tekerrüre esas alınmasına ilişkin hukuka aykırılığın Özel Dairece düzeltilmesinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İncelenen dosya içeriğinden;

                Yerel mahkeme tarafından 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesi uygulamasına esas alınan ilamın; sanığın 24.09.2002 tarihinde müştekiler Bilal Işıtır ve Metin Dülger’e karşı işlediği kasten yaralama suçu nedeniyle, Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesince 12.11.2003 gün ve 2137-3009 sayı ile verilen, 765 sayılı TCY’nın 456/2, 457/1, 51; 456/4, 457/1, 51 ve 71. maddeleri uyarınca 3 yıl 3 ay hapis cezasına ilişkin 25.02.2004 tarihinde kesinleşen mahkûmiyet hükmü olduğu anlaşılmaktadır.

Tekerrür, 765 sayılı TCY’nda cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi kurumu olarak düzenlenmiştir.

Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak yasa koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.

5237 sayılı Yasanın 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin ise mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle yasa maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.

5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan “tekerrür müessesinin” infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurum olduğu görülmektedir. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı TCY’nın 98 vd. maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı, hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrür nedeniyle hükümlünün cezaevinde kalacağı süreye eklenecek sürenin belirlenmesi için mahkûmiyet hükmünde açıkça hangi hüküm nedeniyle kişinin mükerrir sayıldığının, yani hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığının belirtilmesi zorunludur.

Mükerrirlere özgü infaz rejimi ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasada düzenlenmiş olup; “Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri” başlıklı 108. maddesinin 2. fıkrasında “Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz” hükmüne yer verilmiş ve 1. fıkrasının (c) bendine göre ise mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler hakkında infaz koşulları ağırlaştırılarak koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında cezanın dörtte üçü olarak belirlenmiştir.

Açıklanan düzenleme nedeniyle birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması ve tekerrüre esas alınanın hükümde açıkça gösterilmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlığın çözümü için 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 322. maddesi üzerinde de durulmalıdır.

Temyiz makamı olan Yargıtayın hukuksal denetimini yaptığı davanın esasına karar vermesi ve davayı bu aşamada bitirmesi 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesinde dokuz bent halinde sayılan hallerle sınırlı ve istisnai bir durumdur. Yargıtayın bu yetkisini kullanması, işi yeniden mahkemeye göndermeye gerek olmadığını gösteren iki temel koşulun bulunmasına bağlıdır.

Buna göre;

a- Maddi sorunun daha fazla aydınlatılması için bir araştırma gerekmemelidir.

b- Maddi sorun bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi sözkonusu olmamalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.04.2012 gün ve 424-176, 31.01.2012 gün ve 290-12 ile 15.06.2004 gün ve 115-138 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; bu düzenleme ile temyiz aşamasında saptanan hukuka aykırılıkların doğrudan Yargıtayca giderilmesi, yeni bir karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç duyulmadığı durumlarda, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olma ve işin temyiz denetimi aşamasında bitirilmesi amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, Anayasamızın 141/4. maddesinde, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu belirtilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündeki iradesini açıkça ortaya koyan ve tekerrür hükümlerini uygulayan yerel mahkemece, tekerrüre esas alınabilecek birden fazla hükümlülüğün bulunması halinde, bunlardan en ağırının esas alınması gerektiği gözetilmeyerek, sanığın 24.09.2002 tarihinde müştekiler Bilal ve Metin’e karşı işlediği kasten yaralama suçu nedeniyle Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 3 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin içtimalı ilamın  tekerrüre esas alınması usul ve yasaya aykırıdır.

Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, Özel Daire tarafından yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması yerine bozulmasına karar verilmesi isabetsizdir.

Bu itibarla, haklı nedene dayanan itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanık Fırat Işık yönünden içtimalı ilamın tekerrüre esas alınması isabetsizliğinden bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, hüküm fıkrasının tekerrür uygulamasına ilişkin bölümünden “silahla yaralama suçundan Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.11.2003 tarih  2002/2137 esas ve 2003/3009  karar sayılı üç yıl üç ay hapis cezası 25.02.2004 tarihinde kesinleşmiş olmakla” cümlesi çıkartılarak, yerine  “silahla yaralama suçundan Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesince  22.01.2003 tarih  2002/2137 esas ve 2003/3009  karar sayılı ile 765 sayılı TCY’nın 456/2, 457/1 ve 51. maddeleri uyarınca verilen üç yıl hapis cezası 25.02.2004 tarihinde kesinleşmiş olmakla” cümlesi eklenmek suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6.Ceza Dairesinin 23.11.2011 gün ve 4595-46030 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.08.2010 gün ve 10-351 sayılı hükmünün sanık Fırat Işık yönünden içtimalı ilamın tekerrüre esas alınması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta 1412 sayılı CYUY"nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi gereğince karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, hüküm fıkrasının tekerrür uygulamasına ilişkin bölümünden “silahla yaralama suçundan Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.11.2003 tarih 2002/2137 esas ve 2003/3009 karar sayılı üç yıl üç ay hapis cezası 25.02.2004 tarihinde kesinleşmiş olmakla” cümlesi çıkartılarak, yerine “silahla yaralama suçundan Antalya 7. Asliye Ceza Mahkemesince 22.01.2003 tarih 2002/2137 esas ve 2003/3009 karar sayılı ile 765 sayılı TCY’nın 456/2, 457/1 ve 51. maddeleri uyarınca verilen üç yıl hapis cezası 25.02.2004 tarihinde kesinleşmiş olmakla” cümlesi eklenmek suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara