Esas No: 2012/YYB-722
Karar No: 2012/234
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/YYB-722 Esas 2012/234 Karar Sayılı İlamı
- GÖREVSİZLİK KARARI
- ZİNCİRLEME ŞEKİLDE GERÇEĞE AYKIRI BİLDİRİMDE BULUNMA SUÇU
- ASKERİ SAVCI OLAN SANIK
- DOĞAL HAKİM İLKESİ
- 3628 SAYILI YASAYA AYKIRILIK
- TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN (5982) Madde 15
- ASKERLİK KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (6318) Madde 35
- ASKERİ MAHKEMELER KURULUŞU VE YARGILAMA USULÜ KANUNU (353) Madde 1
- ASKERİ HAKİMLER KANUNU (357) Madde 25
- ASKERİ HAKİMLER KANUNU (357) Madde 28
- HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU (2802) Madde 1
- HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU (2802) Madde 2
- HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU (2802) Madde 3
- MAL BİLDİRİMİNDE BULUNULMASI, RÜŞVET VE YOLSUZLUKLARLA MÜCADELE KANUNU (3628) Madde 12
- 1982 ANAYASASI (2709) Madde 145
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 4
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 17
"İçtihat Metni"
Sanık Mehmet hakkında, Genelkurmay Askeri Savcılığının 03.05.2010 gün ve 30-127 sayılı iddianamesi ile gerçeğe aykırı bildirimde bulunma suçundan 3628 sayılı Yasanın 12 ve 5237 sayılı TCY’nın 43. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, Genelkurmay Askeri Mahkemesince 15.03.2011 gün 20-26 sayı ile; “yargılama sırasında Anayasa"nın 145. maddesinde 12 Eylül 2010 tarihinde 5982 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle asker kişilerin askeri mahkemelerde yargılanmasını sağlayan ‘askeri mahallerde’ unsurunun Anayasa"nın 145. maddesinden çıkarılması, sanığa isnat edilen suçun askeri bir suç olmaması ve askeri bir suça bağlı bulunmaması nedenleriyle Ankara Ağır Ceza Mahkemelerinin görevli olduğu” gerekçesiyle Anayasa’nın 145. ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasasının 176. maddeleri uyarınca verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.12.2011 gün ve 148-472 sayı ile, “357 sayılı Askeri Hakimler Yasasının 25/2. maddesi Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edildiğinden birinci sınıf hakim olan sanık hakkında atılı suçtan yargılama yapma yetkisinin Yargıtay"a ait olduğu” belirtilmek suretiyle 5271 sayılı CYY"nun 3-6, 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 1, 13/2, 14 ve 353 sayılı Yasanın 25. maddeleri uyarınca görevsizlik kararı verilerek dosya Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 7. Ceza Dairesince de 05.03.2012 gün ve 1-1 sayı ile; “atılı zincirleme şekilde gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma eylemin Askeri Ceza Yasasında tanımlanan bir suçu oluşturmaması, Anayasa Mahkemesi"nin bahsi geçen iptal kararının kovuşturmaya ilişkin olmayıp soruşturmaya ilişkin olması, 353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulu Yasasının 12, 357 sayılı Askeri Hakimler Yasasının 28. maddesi gereğince yargılama yerinin Ankara Ağır Ceza Mahkemesi olması” nedeniyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 4 ve 17. maddeleri uyarınca oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık, suç tarihinde askeri savcı olarak görev yapan sanık hakkında gerçeğe aykırı bildirimde bulunma suçundan açılan kamu davasında, yargılama görev ve yetkisinin Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesine mi yoksa Yargıtay 7. Ceza Dairesine mi ait olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı CYY’nın 4 ve 17. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümü, üst görevli mahkeme olarak Ceza Genel Kuruluna ait olup, bu konuda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 11.12.2001 gün ve 291-295, 15.04.2003 gün ve 108-120, 28.12.2004 gün ve 218-232 ile 11.12.2007 gün ve 222-273 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Suç tarihinde yüzbaşı rütbesi ile askeri savcı olarak görev yapan sanığın da aralarında bulunduğu bir kısım asker kişiler hakkında Milli Savunma Bakanlığı, Askeri Yargıtay Başkanlığı ve Yargıtay Başsavcılığına 22.12.2008 tarihli ihbar mektubu gönderilmesi üzerine ön inceleme için Askeri Adalet Müfettişlerinin görevlendirildiği, inceleme sonucunda düzenlenen raporda isnat edilen bazı eylemlerin genel yargıya tabi kişisel suçları oluşturabileceği ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca da soruşturmanın açıldığı belirtilerek bu eylemler yönünden bir değerlendirme yapılmadığı,
Milli Savunma Bakanlığının 19.06.2009 tarihli “olur” yazısı ile sanık hakkında 3628 sayılı Yasanın 10, 11, 12 ve 13. maddelerine aykırılık suçundan soruşturma yapılmasına izin verilerek soruşturmanın Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığınca yürütülmesine karar verildiği,
Genelkurmay Askeri Savcılığınca sanık ve yakınlarıyla ilgili olarak şüpheli bildirim dahil herhangi bir kayıt olup olmadığı, banka hesap hareket bilgileri, üzerlerine kayıtlı aktif-pasif taşınmazlar ve adlarına kayıtlı ya da fiilen kullandıkları araçların araştırıldığı, alım ve satımlarda ilgilisi olan kişilerin tanık olarak dinlendiği, aktif gayrimenkullerin durumu ve elde edebilecekleri gelir konusunda bilirkişi raporları aldırıldığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının da görüşünün alındığı ve soruşturma sonucunda sanık hakkında 3628 sayılı Yasanın 13. maddesinde düzenlenen haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken; 03.05.2010 gün ve 30-127 sayılı iddianame ile, 16.11.2005, 10.07.2008, 01.09.2008 tarihli mal bildirimlerinde bir kısım otomobil, arsa, altın, döviz ve TL değerleri belirtilmeyerek zincirleme olarak gerçeğe aykırı bildirimde bulunma suçunu işlediği iddiası ile kamu davasının açıldığı,
Atılı eylemin başka bir askeri suçla irtibatlı olduğuna yönelik iddianamede bir anlatıma yer verilmediği ve sanığın dosya kapsamına yansıyan başka bir suçunun da belirlenemediği,
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesi"ne gönderildiği,
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince de, 357 sayılı Yasanın 25. maddesinin 2. fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden bahisle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Özel Daireye gönderilmesi ve Özel Dairece de görevsizlik kararı verilmesi üzerine görev uyuşmazlığının doğduğu,
Anlaşılmaktadır.
Suç tarihinde askeri savcı olarak görev yapan sanık hakkında 3628 sayılı Yasaya aykırılık suçundan açılan kamu davasında yargılama görev ve yetkisinin Yargıtay 7. Ceza Dairesine mi yoksa Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesine mi ait olduğunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlığın çözümüne geçmeden önce askeri yargının görevli olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
26.10.1963 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 353 sayılı Yasanın “Genel Görev” başlıklı 9. maddesinde; “Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler” hükmü yer almaktadır.
Bu maddeye göre askeri mahkemelerin;
1-Asker kişilerin askeri suçları,
2-Asker kişilerin asker kişiler aleyhine işledikleri suçlar,
3-Asker kişilerin askeri mahallerde işledikleri suçlar,
4-Asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara bakmakla görevli olduğu düzenlenmiştir.
Askeri suç, öğreti ve uygulamada; unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Yasasında yazılı olan suçlar, unsurları kısmen Askeri Ceza Yasasında kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar ve TCY"na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar olarak gösterilmektedir.
T.C. Anayasası"nın “Askeri Yargı” başlıklı 145. maddesinin 1. ve 2. fıkrası; “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin; askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.
Askerî mahkemeler, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askerî suçları ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askerî mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler” şeklinde iken 07.05.2010 gün ve 5982 sayılı Yasanın 15. maddesiyle; “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz” biçiminde değiştirilmiş ve bu suretle de askeri yargının görev alanı oldukça daraltılmıştır.
Bu değişikliğin nedeni madde gerekçesinde; “Mevcut hükümde askerî yargının görev alanı oldukça geniş düzenlenmiş olup bu durum, değişik uluslararası belgelerde (Katılım Ortaklığı Belgesi, İlerleme Raporları, İstişari Ziyaret Raporları vb.) vurgulanmıştır. Yine, Yargı Reformu Stratejisinde ve Avrupa Birliği müktesebatının Türkiye Cumhuriyeti tarafından üstlenilmesine yönelik olarak hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe giren 2008 Yılı Ulusal Programında, askerî mahkemelerin görev alanının demokratik hukuk devletinin gerektirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlanması öngörülmüştür.
Mukayeseli hukuk da göstermektedir ki, pek çok ülkede ayrı bir askerî yargı sistemi bulunmamakta ve asker kişiler de adliye mahkemelerinde yargılanmaktadır. Bazı ülkelerde ise, askerî mahkemeler sadece disiplin mahkemesi olarak, oldukça sınırlı bir alanda görev yapmaktadır. Buna karşın askerî yargı ülkemizde, demokrasi ve hukuk devleti standartlarının dışında, geniş bir görev alanına sahiptir. Askerî yargının görev alanının geniş belirlenmiş olması, bazen yargı mercileri arasında görev uyuşmazlıklarına da neden olabilmektedir.
Getirilen düzenlemeyle askerî mahkemelerin görev alanı, askerî suçların yargılanmasıyla sınırlandırılmaktadır. Askerî suç ise yüksek mahkemelerce tanımlanmış bir kavramdır. Anayasa Mahkemesinin 25.10.1994 tarihli ve E. 1994/2, K. 1994/76 sayılı kararında, askerî suçun unsurları, askerî bir yararı ihlâl etmek ve askerî nitelikte olmak biçiminde açıklanmıştır. Bir suçun Askerî Ceza Kanununda açıkça yer almış olmasının, onun askerî suç sayılmasına yetmeyeceği belirtilmiştir. Yine 01.07.1998 tarihli ve E. 1996/74, K. 1998/45 sayılı kararında askerî mahkemelerin görev alanının, ‘askerî hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık üstlük ilişkileri dikkate alınarak’ belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu veriler göz önüne alınarak, askerî mahkemelerin görev alanı, çağdaş ülkelerde olduğu gibi daraltılmakta ve asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalarla sınırlı tutulmaktadır” şeklinde açıklanmıştır.
T.C. Anayasası’nın 145. maddesinde yapılan değişikliğin gerekçesinde atıf yapılan Anayasa Mahkemesinin 25.10.1994 gün ve 2-76 sayılı kararında; “Asker veya asker olmayan herhangi bir kişi tarafından işlenen suçun, askerî bir yararı ihlâl etmediği, dolayısıyla askerî nitelikten yoksun bulunduğu belirgin ise, suçun Askerî Ceza Yasası"nda açıkça yer almış olması onun askerî suç sayılmasına yetmeyecektir”,
01.07.1998 gün ve 74-45 sayılı kararında ise, askeri yargının görev alanını belirleyen Anayasanın 145. maddesinin 5982 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki metnine ilişkin olarak; “Anayasa’nın ‘Askerî yargı’ başlıklı 145. maddesinde... denilerek askerî hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık üstlük ilişkileri dikkate alınarak bu mahkemelerin görev alanı ve asker olmayan kişilerin hangi hallerde askerî mahkemelerde yargılanabilecekleri belirtilmiştir” değerlendirmesi yapılmıştır.
Sanığın askeri savcı olarak görev yaptığı olayda uyuşmazlığın çözümünde yalnızca 26.10.1963 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 353 sayılı Yasanın 9. maddesi hükmünün değil başta Anayasa olmak üzere tüm mevzuatın ve Uyuşmazlık Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararlarının da göz önüne alınması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda ayrıntısı verilen 25.10.1994 ve 01.07.1998 tarihli kararlarında vurgulandığı üzere, askerî mahkemelerin görev alanı; “askerî hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık üstlük ilişkileri dikkate alınarak” belirlenmelidir. Ülkemizde adliye mahkemelerinin yanında görev yapmakta olan askeri mahkemelerin görev alanı, son yıllarda Anayasa’da ve yasalarda yapılan değişikliklerle önemli ölçüde daraltılmış, bu bağlamda, Anayasamızın 145. maddesinde ve CYY"nın 3. maddesinde yapılan değişikliklerle askeri yargının görev alanının sınırları daraltılarak tekrar belirlenmiştir. Nitekim yasa koyucunun bu iradesi Anayasamızın 145. maddesinin değişiklik gerekçesinde; “askerî mahkemelerin görev alanı, çağdaş ülkelerde olduğu gibi daraltılmakta ve asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalarla sınırlı tutulmaktadır” şeklinde açıkça ifade edilmiş ve Ceza Genel Kurulunun 05.07.2011 gün ve 116-157 sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir.
Diğer taraftan, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının “Gerçeğe aykırı bildirimde bulunma” başlıklı 12. maddesinde;
“Kanunen daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde gerçeğe aykırı bildirimde bulunana altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 12.10.2006 gün ve 168-168, 24.04.2003 gün 47-45, Askeri Yargıtay 4. Dairesi’nin 30.03.2004 gün ve 439-436, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 29.09.2009 gün ve 1265-10364, 23.06.2008 gün ve 1975-15741 sayılı kararlarında da askeri mahkemelerin görev alanının yorumla genişletilmesinin uygun olmadığına işaret edilerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan asker kişiler tarafından işlenen gerçeğe aykırı bildirimde bulunma suçunun unsurları ve cezasının 3628 sayılı Yasada düzenlenmesi ve Askeri Ceza Yasasında yer alan ya da Askeri Ceza Yasasının atıfta bulunduğu suçlardan olmaması nedeniyle belirtilen suçun askeri suç olmadığı hususunda kuşku bulunmadığı, ancak asker kişinin mal bildiriminde bulunacağı mercii 3628 sayılı Yasanın 8/b maddesine göre askeri makamlar olduğundan söz konusu suçun askeri mahalde işlendiği ve yargılama görevinin askeri makamlar olduğunu kabul etmek gerektiği belirtilmiş, suçun başkaca askeri suçlarla bağlantılı bulunması durumunda da soruşturma ve kovuşturma görevinin askeri yargı organlarına ait olduğunun kabulü gerektiği vurgulanmıştır.
Görüldüğü gibi 3628 sayılı Yasada düzenlenen gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak suçunun askeri suç olmadığı, Yargıtay, Askeri Yargıtay ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ile sabit olup, T.C. Anayasasının 145. maddesinde değişiklik yapılmadan önce suçun “askeri mahalde işlenmesine” göre askeri yargı organlarının görevli olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, Anayasa’nın 145. maddesinde yer alan “askeri mahallerde” ibaresi metinden çıkarıldığından, gerçeğe aykırı bildirimde bulunmak suçu, kovuşturma görevi askeri yargı organlarına ait olan başka bir suçla irtibatlı olmadığı sürece askeri yargı organlarının görevi kapsamında olmayacaktır. Bu anlamda sanık hakkında gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma suçundan açılan kamu davasında Genelkurmay Askeri Mahkemesince 15.03.2011 gün 20-26 sayı ile verilen görevsizlik kararı isabetlidir.
357 sayılı Askeri Hakimler Yasasının “Genel Yargıya Tabi Suçlar” başlığı altında düzenlenen 28. maddesi, “Askeri Hakimler ve Askeri Savcılar ile Yardımcılarının, Adli Müşavirlerin, Askeri Adalet İşleri Başkanlığı ve Askeri Adalet Teftiş Kurulu Başkanlığı kadrolarında ve Askeri Yargı ile ilgili idari görevlerde bulunan askeri hakimlerin genel yargıya tabi şahsi suçları hakkında genel hükümler uygulanır.
Ancak soruşturma ve kovuşturma o yer ağır ceza mahkemesi savcılığı ve sorgu hakimliğince, son soruşturma ise ağır ceza mahkemesince yapılır” şeklinde iken;
03.06.2012 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6318 sayılı Yasanın 35. maddesi ile “Genel yargıya tabi şahsi suçlar ve hukuki sorumluluk” başlığı altında yeniden düzenlenmiş ve “Askeri hakimlerin genel yargıya tabi şahsi suçları hakkında genel hükümler uygulanır. Ancak soruşturma o yer ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısınca ve kovuşturma o yer ağır ceza mahkemesince yapılır.
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hallerinde soruşturma genel hükümlere göre yapılır. Soruşturma yetkili Cumhuriyet Başsavcısı veya Başsavcı vekilleri tarafından bizzat yürütülür.
Bu hallerde durum hemen Millî Savunma Bakanlığına bildirilir…” biçiminde değiştirilmiştir.
Maddedeki düzenleme ile askeri hakimlerin genel yargıya tabi kişisel suçları ile ilgili soruşturma ve kovuşturma usulleri hüküm altına alınarak, genel yargıya tabi şahsi suçlar hakkında genel hükümlerin uygulanacağına işaret edilmiştir.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasasının bazı hükümlerinin de gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır.
2802 sayılı Yasanın “Amaç” başlıklı 1. maddesinde,
“Bu Kanunun amacı;
a) Adli ve idari yargı hakim ve savcılarının niteliklerini, atanmalarını, hak ve ödevlerini, aylık ve ödeneklerini, meslekte ilerlemelerini, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesini, haklarında disiplin kovuşturması açılmasını ve disiplin cezası verilmesini, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri veya kişisel suçlarından dolayı soruşturma yapılmasını ve yargılamalarına karar verilmesini, meslekten çıkarılmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik hallerini, meslek içi eğitimlerini ve diğer özlük işlerini,
b) Yargıtay ve Danıştay Başkan ve üyelerinin aylık ve ödenekleri ile diğer mali, sosyal hak ve yardımlarını,
Düzenlemektir”,
“Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, “Bu kanun, adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları ile idari yargı hakim ve savcıları hakkında uygulanır”,
“Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde;
“Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Hakim:
1. Adli yargıda : Mahkeme başkan ve üyelerini, hakimleri, Yargıtay tetkik hakimleri ile Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında idari görevlerde çalışan hakimleri,
2. İdari yargıda : Mahkeme başkan ve üyelerini, hakimleri, Danıştay tetkik hakimleri ile Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında idari görevlerde çalışan hakimleri,
b) Savcı:
1. Adli yargıda: İl ve ilçe Cumhuriyet başsavcılarını, Cumhuriyet başsavcı vekillerini, Cumhuriyet savcılarını, Yargıtay Cumhuriyet savcıları ile Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında idari görevlerde çalışan savcıları,
2. İdari yargıda : Danıştay savcıları ile Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında idari görevlerde çalışan savcıları,
ifade eder”,
Şeklinde düzenlemeler yer almaktadır.
Anılan Yasanın “soruşturma ve kovuşturma” başlıklı yedinci kısmında yer alan adli ve idari yargı hakim ve Cumhuriyet savcılarının görevlerinden doğan ya da görevleri sırasında işledikleri suçlar ile kişisel suçlarında soruşturma ve kovuşturma usullerini düzenleyen 82 ila 98. maddelerindeki hükümlerin askeri yargı hakim ve savcılar yönünden de uygulanacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Yasanın yalnızca Ek Geçici 2. maddesinde, kendi yasalarında gerekli değişiklik yapılıncaya kadar aylık, ek gösterge, ödenek, mali, sosyal ve diğer özlük hakları bakımından; askeri hakimler hakkında da uygulanacağı hüküm altına alınmış ve bu hükme paralel olacak şekilde 357 sayılı Askeri Hakimler Yasasının 18. maddesi ve Geçici 9. maddesinde de askeri hakimlerin bir kısım özlük hakları bakımından 2802 sayılı Yasaya atıfta bulunulmuştur.
357 sayılı Askeri Hakimler Yasası, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasası, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Yasaların incelenmesinde askeri hakim ve savcıların soruşturma ve kovuşturmaları ile ilgili olarak 2802 sayılı Yasaya herhangi bir atıf yapılmadığı görülmektedir.
Bu açıklamalara göre, amacı ve kapsamına yukarıda yer verilen ve özel bir yasa niteliğinde olan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasasının (özlük haklarına ilişkin belirtilen maddeleri dışında) soruşturma ve kovuşturma usulleri bakımından askeri hakim ve savcılar hakkında uygulanma olanağı bulunmadığı, askeri hakim ve savcılar ile ilgili soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin esasların 357 sayılı Askeri Hakimler Yasasında düzenlemiş olduğu ve anılan Yasanın 28. maddesi uyarınca genel yargıya tabi şahsi suçlarla ilgili yargılama görev ve yetkisinin adli yargı ilk derece mahkemelerine ait olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının 12. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı bildirimde bulunma suçundan yargılama yapma görevinin askeri yargıya ait olmadığının da belirlenmesi karşısında, 357 sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca bu suçla ilgili yargılama yapma görevi genel yargıya, diğer bir anlatımla o yer ağır ceza mahkemesine ait olacaktır.
Öte yandan, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının gerekçesinde, 357 sayılı Askeri Hakimler Yasası’nın 25. maddesinin 2. fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden söz edilmiştir. Anayasa Mahkemesince 16.06.2011 gün ve 32-105 sayı ile verilen “1-26.10.1963 günlü 357 sayılı Askeri Hakimler Kanunu"nun 25. maddesinin 2. fıkrasının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve iptaline ve iptal hükmünün, kararın resmi gazetede yayımlanmasından başlayarak 1 yıl sonra yürürlüğe girmesine” ilişkin karar, 27.10.2011 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmış olup, 27.10.2012 günü yürürlüğe girecek olduğundan, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince görevsizlik kararı verildiği tarihte iptal kararı henüz yürürlüğe girmemiştir.
Kaldı ki; 357 sayılı Yasanın “Soruşturma” başlıklı 25. maddesi, “Millî Savunma Bakanı, soruşturma yapmaya memur edilen askeri adalet müfettişince düzenlenen ve düşüncesini de kapsayan evrakı inceler, elde edilen sonuca göre hazırlık soruşturması yapılması için izin verilmesi veya disiplin cezası tayinine yahut kovuşturma yapılmasına lüzum görmezse evrakın işlemden kaldırılmasına karar verir.
Millî Savunma Bakanınca hazırlık soruşturması açılmasına izin verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrak gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderilir.
Bir suçtan dolayı yapılacak ceza soruşturması disiplin cezası uygulanmasına engel olmaz” şeklinde iken, maddenin 2. fıkrası yukarıda açıklandığı üzere Anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmiş,
Maddede 03.06.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6318 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmış ve madde “Soruşturma ve kovuşturma mercileri” başlığı altında yeniden düzenlenerek,
“Millî Savunma Bakanı, inceleme yapmakla görevlendirilen askeri adalet müfettişince düzenlenen ve düşüncesini de kapsayan evrakı inceler, elde edilen sonuca göre soruşturma yapılması için izin verilmesine veya disiplin cezası tayinine ya da soruşturma yapılmasına lüzum görmezse evrakın işlemden kaldırılmasına karar verir.
Millî Savunma Bakanınca soruşturma açılmasına izin verildiği takdirde düzenlenmiş olan evrak, gereği yapılmak üzere ilgilinin görevli bulunduğu yere en yakın askeri mahkemenin savcısına gönderilir. Ancak Askeri Yargıtay kadrolarında savcılık ve tetkik hakimliği ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kadrolarında savcılık ve raportörlük görevi yapan askeri hakimler ile Millî Savunma Bakanlığı kadrolarında görevli askeri hakimler hakkında düzenlenen evrak Genelkurmay Başkanlığının bulunduğu yerde kurulan askeri mahkemenin savcısına gönderilir.
…Haklarında iddianamenin kabulüne karar verilen askeri hakimlerin kovuşturması iddianameyi değerlendiren Askeri Yargıtay dairesinde yapılır. İddianamenin kabulünden itibaren Askeri Yargıtay dairesinde yapılacak kovuşturmada savcılık görevini Askeri Yargıtay Başsavcılığı yürütür...” şeklini almıştır.
Aynı Yasanın 23. maddesinde yer alan “askeri hakimlerin görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında işledikleri suçlar veya sıfat ve görevlerinin gereklerine uymayan hal veya eylemleri yahut askeri yargıya tabi şahsi suçları” ibaresinden daha önce “soruşturma” başlığı ile düzenlenmiş iken, “soruşturma ve kovuşturma merciileri” başlığı altında yeniden düzenlenen 25. madde hükmünün, askeri hakim ve savcıların askeri yargı mercilerinin görev alanına giren suçları ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda, 357 sayılı Yasanın 25. maddesinin, askeri suç olmayan ve askeri yargının görev alanında bulunmayan 3628 sayılı Yasaya aykırılık suçundan yapılan yargılamada hangi mahkemenin görevli olduğuna yönelik uyuşmazlığın çözümüne esas alınamayacağı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Suç tarihinde askeri savcı olan Mehmet"in üzerine atılı zincirleme şekilde gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma eyleminin Askeri Ceza Yasası’nda tanımlanan ya da askeri yargı mercilerinin görev alanına giren bir suç olmaması ve askeri hakimlerin genel yargıya tabi olan suçlarında kovuşturmanın o yer ağır ceza mahkemesince yapılması gerektiği gözetilerek; 353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasası’nın 12, 357 sayılı Askeri Hakimler Yasası’nın 28. maddesi uyarınca yargılamanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde yapılması gerekmektedir. Bu durum Anayasa’nın 37. maddesinde anlamını bulan “hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz” şeklindeki doğal hakim ilkesinin de bir gereğidir.
Bu itibarla, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin kararı isabetli bulunduğundan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.12.2011 gün ve 148-472 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Sanığın yargılamasının yapılması için dosyanın görevli ve yetkili Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 19.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.