Esas No: 2012/4-156
Karar No: 2012/228
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/4-156 Esas 2012/228 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, sanığa yönelik hakaret suçu nedeniyle verilen cezanın, 5728 sayılı yasanın hükümleri doğrultusunda geri bırakılıp bırakılmayacağı tartışmasının gerektiğini belirtir. Ancak, yargılama sırasında gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar vermelidir. Sanık hakkındaki kamu davası, 765 sayılı TCK'nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddeleri uyarınca düşürülmüştür.
Kanun Maddeleri:
- 765 sayılı TCY'nın 266/2 ve 272. maddeleri
- 5728 sayılı Yasa'nın 562. maddesi (1. ve 2. fıkraları)
- CYY'nın 231/5. ve 231/14. maddeleri
- 1412 sayılı CYUY
- 5320 sayılı Yasa'nın 8. maddesi
- 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi
- TCK'nın 272. ve 102/4. maddeleri
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2009/299867
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BEYOĞLU 8. Asliye Ceza
Günü : 24.02.2009
Sayısı : 547-72
Hakaret suçundan sanık N. S .E hakkında 765 sayılı TCY’nın 266/2 ve 272. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin, Beyoğlu 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2005 gün ve 7-991 sayılı hükmün, katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.05.2008 gün ve 8996-9580 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY’nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY’nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY’nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Beyoğlu 8. Asliye Ceza Mahkemesince 24.02.2009 gün ve 547-72 sayı ile;
“...İlk bakışta 5728 sayılı Yasa ile değişik CMK’nın 231/5-14. maddelerinin uygulanma koşulları ve sonuçları değerlendirildiğinde CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle sonuç itibarı verilmiş bir hapis cezası olması gerekmektedir.
Mahkememizce verilen 22.12.2005 tarihli hükümde TCK’nın 272. maddesi uyarınca ceza büsbütün ortadan kaldırılmıştır. Ceza büsbütün ortadan kaldırıldıktan sonra CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanması veya uygulanmasının tartışılması söz konusu olamaz. Mahkememizce TCK’nın 272. maddesi uyarınca ceza büsbütün ortadan kaldırılmayıp 1/4 oranından başlamak üzere cezada indirim uygulanmış olsa idi CMK’nın 231/5. maddesinin tartışılması söz konusu olabilirdi.
765 sayılı TCK’nın 272. maddesine göre ceza büsbütün ortadan kaldırıldıktan sonra sonuçları nazara alındığında 5728 sayılı Kanun ile değişik CMK’nın 231/5. maddesine göre daha lehe olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
CMK 23l/5. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra 5 yıllık denetim süresi içerisinde sanığın kasıtlı başka bir suç işlemesi halinde veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere uygun davranmaması halinde mahkeme hükmünü açıklayacaktır. Mahkememizce TCK 272. maddesi uyarınca cezanın büsbütün ortadan kaldırıldıktan sonra CMK 23l/5. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Aksi halde bu şekilde uygulama yapıldıktan sonra 5728 sayılı Kanunla ile değişik CMK 231/11. maddesi koşulları oluştuğunda mahkemenin açıklayacağı hüküm 765 S.TCK’nın 272. maddesine göre cezanın büsbütün ortadan kaldırılmasına ilişkin olacaktır ki, zaten CMK’nın 231/5. maddesinin uygulaması öncesinde ceza büsbütün ortadan kaldırılmıştır.
Bu nedenle mahkememizce verilen 22.12.2005 tarihli hüküm niteliği itibarı ile açıkça sanık lehine olup bu durumun CMK 23l/5. maddesinin uygulamasına yönelik olarak lehe olup olmadığının tartışılmasına dahi gerek yoktur. Bu nedenle Yargıtay 4. Ceza Dairesince CMK 231/5. maddesi açısından değerlendirme yapılmaksızın verilen kararın temyizi üzerine esastan incelenmesi gerektiği ” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsav¬cılığının zamanaşımı nedeniyle “bozma ve düşme” istemli 05.01.2012 gün ve 299867 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında hakaret suçundan 765 sayılı TCY’nın 266/3 ve 272. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen somut olayda, yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun değerlendirilmesi için bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
765 sayılı TCY’nın 102. maddesinde, yasalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin dördüncü fıkrasında, beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır.
Kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve zamanaşımı süresi, ilgili suça ilişkin olarak yasada belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 23.01.2007 gün ve 254–5 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa yüklenen ve 765 sayılı TCY’nın 266/3. maddesinde düzenlenen hakaret suçuna altı aydan otuz aya kadar hapis ve para cezası öngörülmüştür. Anılan Yasanın 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili zamanaşımı 7 yıl 6 aydır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma olasılığı bulunmayan ve 13.03.2003 tarihinde gerçekleşen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCY"nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 24.02.2009 tarihinden sonra, ancak dosyanın henüz Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce Yargıtay C. Başsavcılığında bulunduğu aşamada dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Beyoğlu 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.02.2009 gün ve 547-72 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.