Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/3-6 Esas 2012/215 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/3-6
Karar No: 2012/215

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/3-6 Esas 2012/215 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/3-6 E.  ,  2012/215 K.
  • KÖTÜ MUAMELE SUÇU
  • KANUN YARARINA BOZMA
  • SEÇENEK YAPTIRIM
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 50
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 232
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 309

"İçtihat Metni"

Hükümlü Ali’nin  kötü muamele suçundan 5237 sayılı TCY’nın 232/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın TCY’nın 51/1. maddesine göre ertelenmesine ve aynı Yasanın 51/3. madde uyarınca takdiren 1 yıl denetim süresi belirlenmesine ilişkin, Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2009 gün ve 36-7 sayılı hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 02.11.2011 gün ve 12834-15811 sayı ile;

                “Dosya kapsamına göre; suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 50/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrasındaki tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK"nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.   

                Gereği görüşülüp düşünüldü;

                Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünceler yerinde görüldüğünden, Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.01.2009 tarih ve 2008/36-2009/7 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nun 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine” karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 03.01.2012 gün ve 203607 sayı ile;

“Hükümlü Ali"nin daha önceden hapis cezası cinsinden mahkumiyeti bulunmaması nedeni ile hakkında tayin olunan kısa süreli 25 gün hapis cezasının 5237 sayılı TCY"nın 50. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmemesi yerinde değildir. Bu nedenle, Özel Dairenin kanun yararına bozma istemini kabul ederek hükmü bozması yasaya uygun ise de, bozma nedeni, CYY"nın 309. maddesinin 4. fıkrası (d) bendi kapsamında kalıp, buna göre de yeniden yargılama yasağı bulunduğundan, 25 beş gün hapis cezasının fıkrada yazılı bulunan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi yerine müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

                Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hapis cezasına ilişkin bir mahkûmiyet hükmünün, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 50/1. maddesinde öngörülen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğundan bahisle yasa yararına bozulduğunda, seçenek yaptırıma Yargıtay Özel Dairesinin mi, yoksa yerel mahkemenin mi hükmedeceği noktasında toplan¬mak¬tadır.

 İncelenen dosya içeriğine göre;

Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olan hükümlü hakkında kötü muamele suçundan kamu davası açıldığı, yerel mahkemece hükümlünün anılan suçtan 5237 sayılı TCY’nın 232/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın aynı Yasanın 51/1. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği,  

Temyiz edilmeksizin kesinleşen hükümle ilgili olarak, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma yazısına dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi ile hükmolunan hapis cezasının aynı Yasanın 50/3. maddesi uyarınca 1. fıkrada sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulduğu,

                Özel Dairece yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 23.03.2005 gün ve 5320 sayılı Ceza Muha¬ke¬meleri Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa’nın 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY’nda ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolu, 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.

                5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.

                Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak bu husus maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Buna göre bozma nedenleri; 

5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.

Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.

Aynı Yasa maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.

Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün yasa yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, yasa yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.

Diğer taraftan, 5237 sayılı TCY’nın 50/3. maddesi ile daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezasının, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmış, herhangi bir takdire bağlanmamıştır. Bu nedenle maddede yazılı koşulların oluşması halinde başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan özgürlüğü bağlayıcı ceza seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülecektir.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 23.11.2010 gün ve 180-233 ile 181-234 sayılı kararla¬rında da, Özel Dairece, 5237 sayılı TCY’nın 50/3. maddesine göre hükmolunan hapis cezasının seçenek yaptırımlardan paraya dönüştürülmesine karar verilmiş olmasının CYY"nın 309/4-d maddesi uyarınca yerinde bir uygulama olduğu kabul edilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Hükümlünün 5237 sayılı TCY’nın 232/2 ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın aynı Yasanın 51/1. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin yerel mahkeme hükmünde, kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCY"nın 50/3. maddesine göre 1. fıkrada sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Ancak bu aykırılık 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi kapsamında kalmakta olup, yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, yasa yararına bozma isteminin kabulüne karar verilerek hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan Özel Dairece verilmesi zorunludur. 

Bu nedenle, Özel Dairece “hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı TCY"nın 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi” gerekçesiyle hükmün yasa yararına bozulması isabetli ise de; 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca, hükmolunan hapis cezalarının seçenek yaptırımlara dönüştürülmesine de karar verilmesi gerekirken, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verilmesi yerinde değildir.

                 Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir. 

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

                1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

                2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 02.11.2011 gün ve 12834-15811 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

                3- 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca karar verilmesi için dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara