Esas No: 2011/10-36
Karar No: 2012/213
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/10-36 Esas 2012/213 Karar Sayılı İlamı
- ÖRGÜT FAALİYETİ ÇERÇEVESİNDE UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ VE SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA KURULMUŞ ÖRGÜTE ÜYE OLMA SUÇLARI
- ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ
- MASUMİYET KARİNESİ
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 58
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 188
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 220
"İçtihat Metni"
Örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçlarından sanıklar Sedat, Ziya ve Oktay ile örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık Abbas ’ın yapılan yargılamaları sonucunda;
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan sanıklar Ziya, Sedat ve Okyay’ ın TCY’nın 220/2, 62, 53 ve 58/9. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis,
Örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti suçundan, TCY’nın 188/3-4-5, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca sanık Ziya"nın 15 yıl hapis ve 30.000 Lira adli para, sanıklar Sedat ve Okyay’ ın ise 9 yıl 4 ay 15 gün hapis ve 160 Lira adli para,
Sanık Abbas "ın TCY’nın 188/3-4, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis ve 100 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.09.2008 gün ve 270-245 sayılı hükmün sanıklar Okyay, Ziya ve Abbas ile sanıklar Sedat ve Okyay müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 08.10.2009 gün ve 8277-15030 sayı ile;
“…D- Sanıklar Ziya, Okyay, Sedat hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
…Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurulduğu, sanıkların kurulan örgüte üye oldukları ve örgütsel faaliyet içinde uyuşturucu madde ticareti yapmak suçunu işledikleri kabul edilmiş ise de; sanıklar Ziya, Okyay ve Sedat da herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilemediği gibi diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgilerinin kanıtlanamadığı, haklarında içeriği tam olarak belirlenemeyen telefon görüşmelerinden başka atılı suçu işlediklerine ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkûmiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı somut kanıt bulunmadığı gözetilmeden, sanıklar Ziya, Okyay ve Sedat"ın anılan suçlardan beraatleri yerine yeterli olmayan gerekçelerle yazılı şekilde mahkûmiyetlerine kararı verilmesi…
…E-Sanık Abbas hakkında uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
…Sanık Abbas" da herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilemediği gibi diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgisinin kanıtlanamadığı, hakkında içeriği tam olarak belirlenemeyen telefon görüşmelerinden başka atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkûmiyetine yeterli kesin ve inandırıcı somut kanıt bulunmadığı gözetilmeden, Abbas"ın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine kararı verilmesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise 31.03.2010 gün ve 304-113 sayı ile;
“…1-Sanıklar Ziya, Okyay ve Sedat ile ilgili Yargıtay bozma kararı sonrası gerekçe;
…Mahkememiz tarafından bozma öncesi verilen ilk kararda sanık Hayrullah’ın uyuşturucu ticareti yapmak amacıyla örgüt kurduğu, diğer sanıklar Mehmet Ali , Zülfü, Ziya, Okyay ve Sedat "ın ise sanık Hayrullah"ın kurduğu bu örgüte üye oldukları kabul edilirken, TCK’nun 220. maddesindeki örgüt suçunun unsurlarından olan suç işlemek amacıyla bir birlikteliğin olması, fiili bir birleşmenin olması ve niteliği itibariyle bu birleşmenin devamlılık göstermesi hususunun yukarıda isimleri yazılı sanıkların gerek kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmelerinin içerikleri gerekse sanıkların dosyada sanık olmayan diğer kişilerle yaptıkları telefon görüşmelerinin içeriklerine göre gerçekleştiğinin kabul edildiği,
Sanık Hayrullah’ın kullandığı … plakalı araçta yapılan aramada daralı ağırlığı 15 kg. gelen eroin maddesinin ele geçirildiği, daha sonra sanık Mehmet Ali "nin evinde yapılan aramada daralı ağırlığı 2.5 kg. olan eroin maddesinin ele geçirildiği, ancak bu uyuşturucu maddelerin ayrı partiler olmayıp, tek bir parti olduğu ve sanık Mehmet Ali"nin kendi evinde yakalanan 2.5 kg. gelen eroini sanık Hayrullah"tan aldığının belirlendiği, dolayısıyla dosyada toplam daralı ağırlığı 17.5 kg. olan tek bir parti uyuşturucu maddenin söz konusu olduğu,
Kısacası sanıklarda yakalanan ve niteliği tespit edilen tek parti uyuşturucu madde olmasına rağmen mahkememizin ilk kararındaki gerekçede örgüt suçunun devamlılık unsurunun gerçekleşmesinin sanıklarda yakalanan son parti uyuşturucu maddeden önce sanıkların yaptıkları telefon görüşmelerinin içeriğinden sanıkların yakalanamayan ve niteliği tespit edilemeyen uyuşturucu maddelerin ticaretini sürekli yaptıkları şeklinde kabul edildiği,
Mahkememiz tarafından ilk kararda örgüt kurucusu ve üyesi olmak suçundan dolayı TCK’nun 220/1-2. maddeleri gereğince ve örgütlü uyuşturucu ticareti yapma suçundan dolayı TCK’nun 188/3-4-5. maddeleri gereğince cezalandırılmalarına karar verilen ve Yargıtay tarafından kararın onanmak suretiyle haklarındaki karar kesinleşen sanıkların telefon görüşmelerine bakıldığında;
a) Sanık Hayrullah"ın mahkememizin bozma kararından önceki gerekçesinde belirtildiği şekilde, diğer sanıklar Sedat, Okyay , Ziya , Mehmet Ali ve Zülfü ile telefon görüşmelerinin olduğu, ayrıca bu dosya kapsamında sanık olmayan ve soy isimleri tespit edilemeyen Bulgaristan vatandaşı Vesko, Sabri, Kahraman, Doğan, Refik, Hasan ve Ruşen ile telefon görüşmelerinin olduğunun görüldüğü,
b) Sanık Mehmet Ali"nin mahkememizin bozma kararından önceki gerekçesinde belirtildiği şekilde, diğer sanıklar Hayrullah ve Abbas ile telefon görüşmelerinin olduğu, ayrıca bu dosya kapsamında sanık olmayan ve soy isimleri tespit edilemeyen Apo, Zeki, Kubbettin ve Mehmet ile telefon görüşmelerinin olduğunun görüldüğü,
c) Sanık Zülfü’nün mahkememizin bozma kararından önceki gerekçesinde belirtildiği şekilde, diğer sanıklar Hayrullah, İsmail ve Okyay ile telefon görüşmelerinin olduğunun görüldüğü,
Mahkememiz tarafından ilk kararda örgüt üyesi olmak suçundan dolayı TCK’nun 220/2. maddesi gereğince ve örgütlü uyuşturucu ticareti yapma suçundan dolayı TCK’nun 188/3-4-5. maddeleri gereğince cezalandırılmalarına karar verilen ve Yargıtay Bozma kararında örgütün unsurlarının oluşmaması sebebiyle örgüt suçundan dolayı beraat kararı verilmesi gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilen sanıkların telefon görüşmelerine bakıldığında;
a) Sanık Ziya"nın mahkememizin bozma kararından önceki gerekçesinde belirtildiği şekilde, hakkında örgüt kurma suçundan dolayı mahkûmiyet kararı verilen ve kesinleşen sanık Hayrullah ve diğer sanık Okyay ile telefon görüşmelerinin olduğu, ayrıca bu dosya kapsamında sanık olmayan ve soy isimleri tespit edilemeyen Bulgaristan vatandaşı Vesko, Aziz ve Musa ile telefon görüşmelerinin olduğunun görüldüğü,
b) Sanık Okyay "ın mahkememizin bozma kararından önceki gerekçesinde belirtildiği şekilde, hakkında örgüt kurma suçundan dolayı mahkûmiyet kararı verilen ve kesinleşen sanık Hayrullah, yine hakkında örgüte üye olma suçundan dolayı mahkûmiyet kararı verilen ve kesinleşen sanık Zülfü ve diğer sanık Ziya ile telefon görüşmelerinin olduğu, ayrıca bu dosya kapsamında sanık olmayan ve soy isimleri tespit edilemeyen Bulgaristan vatandaşı Vesko, Doğan ve ismi ve soy ismi belirlenemeyen X şahıs ile telefon görüşmelerinin olduğunun görüldüğü,
c) Sanık Sedat "ın mahkememizin bozma kararından önceki gerekçesinde belirtildiği şekilde, hakkında örgüt kurma suçundan dolayı mahkûmiyet kararı verilen ve kesinleşen sanık Hayrullah ile telefon görüşmelerinin olduğu, ayrıca bu dosya kapsamında sanık olmayan Haluk ve Kahraman ile telefon görüşmelerinin olduğunun görüldüğü, anlaşılmıştır.
Mahkememiz tarafından bozma öncesi ilk kararda belirtilen bu telefon görüşmelerinin içeriklerine dayanılarak sanık Hayrullah’ın uyuşturucu ticareti yapmak amacıyla örgüt kurduğu, diğer sanıklar Zülfü, Mehmet Ali, Sedat, Ziya ve Okyay’ın ise kurulan bu örgüte üye olduklarının kabul edilerek; sanıkların TCK.nun 220/1-2. maddeleri gereğince cezalandırılmalarına karar verildiği, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin ilamında sanıklar Hayrullah, Zülfü ve Mehmet Ali hakkındaki örgüt suçundan dolayı verilen hükümlerin onanmasına karar verilmesine rağmen, bu sanıklarla aynı konuyu teyit eden telefon görüşmeleri olan ve bozma öncesi gerekçede ayrıntılı olarak açıklandığı şekilde bu telefon görüşmelerinin içeriklerinden sürekli olarak uyuşturucu ticareti suçunu işledikleri anlaşılan sanıklar Sedat, Ziya ve Okyay açısından; yaptıkları telefon görüşmeleri içeriklerinin tam olarak belirlenememesi gerekçesiyle bu sanıklar açısından örgüte üye olma ve uyuşturucu ticareti yapma suçlarından dolayı beraat yerine mahkumiyet kararı verilmesi sebebiyle hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır…
Dolayısıyla sanıklar Hayrullah, Zülfü ve Mehmet Ali "nin yaptıkları telefon görüşmeleri dikkate alınarak örgüt suçunun unsurlarının oluştuğunun kabul edilmesine rağmen dosya kapsamında bu sanıklarla aynı mahiyette telefon görüşmeleri yapan sanıklar Sedat, Ziya ve Okyay açısından telefon görüşmelerinin içeriğinin örgüt ve uyuşturucu ticareti suçlarıyla ilgili olarak mahkumiyet konusunda yeterli kabul edilmemesinin kendi içinde çelişki oluşturduğu, haklarındaki mahkumiyet kararı onanan sanıklarla ilgili örgüt suçunun devamlılık unsuru konusunda yeterli delil olarak görülen aynı mahiyetteki telefon görüşmelerinin haklarındaki mahkumiyet kararı bozulan sanıklar açısından da yeterli delil olarak kabul edilmesinin gerektiği anlaşılmıştır…
…2-Sanık Abbas ile ilgili Yargıtay bozma kararı sonrası gerekçe;
…Mahkememiz tarafından bozma öncesi ilk kararda belirtilen telefon görüşmelerinin içeriklerine dayanılarak sanık Mehmet Ali’nin uyuşturucu ticareti yapmak amacıyla kurulan örgüte üye olduğu kabul edilerek TCK’nun 220/2. maddesi ve uyuşturucu ticareti yaptığı kabul edilerek TCK’nun 188/3-4-5. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verildiği, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin ilamında sanık Mehmet Ali hakkında örgüt ve uyuşturucu ticareti suçundan dolayı verilen hükümlerin onanmasına karar verilmesine rağmen, bu sanıkla aynı konuyu teyit eden telefon görüşmelerinin içeriğine göre uyuşturucu ticareti suçunu işlediği anlaşılan sanık Abbas"ın yaptığı telefon görüşmeleri içeriklerinin tam olarak belirlenememesi, kendisinde uyuşturucu yakalanmaması ve diğer sanıklarda yakalanan uyuşturucu madde ile ilgisinin kanıtlanamaması gerekçesiyle sanık Abbas açısından uyuşturucu ticareti yapma suçundan dolayı beraat yerine mahkûmiyet kararı verilmesi sebebiyle hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla sanık Abbas hakkında örgüte üye olmak ve örgütlü olarak uyuşturucu ticareti yapmak suçlarından dolayı hakkında mahkûmiyet kararı verilen ve kesinleşen sanık Mehmet Ali ile aynı mahiyette telefon görüşmelerinin bulunduğu, sanık Mehmet Ali"de uyuşturucu madde yakalanma tarihinin 11.05.2007 olduğu, sanık Abbas ile sanık Mehmet Ali"nin bu tarihten bir gün öncesi olan 10.05.2007 tarihinde ve bir kaç gün öncesi olan 04.05.2007 tarihinde telefon görüşmelerinin bulunduğu, ayrıca sanık Mehmet Ali"nin evinde daralı ağırlığı 2,5 kg. gelen eroin maddesinin de yakalandığı, sanık Abbas"ın sanık Mehmet Ali ile yaptığı telefon görüşmelerinin sanık Mehmet Ali"nin evinde yakalanan 2,5 kg. eroinle ilgili olduğunun anlaşıldığı anlaşılmıştır.
Sanık Mehmet Ali"nin yaptığı telefon görüşmeleri sebebiyle örgüt suçunun unsurlarının oluştuğunun kabul edilmesine rağmen dosya kapsamında bu sanıklarla aynı mahiyette telefon görüşmeleri yapan sanık Abbas Alkan açısından telefon görüşmelerinin içeriğinin uyuşturucu ticareti suçu ile ilgili olarak mahkûmiyet konusunda yeterli kabul edilmemesinin kendi içinde çelişki oluşturduğu, mahkûmiyet kararı onanan sanık Mehmet Ali ile ilgili örgüt suçunun devamlılık unsuru konusunda yeterli delil olarak görülen aynı mahiyetteki telefon görüşmelerinin hakkındaki mahkûmiyet kararı bozulan sanık Abbas açısından da yeterli delil olarak kabul edilmesinin gerektiği anlaşılmıştır…” gerekçesiyle direnilerek ilk hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanıklar Sedat, Ziya, Abbas ile Oktay ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istemli 03.02.2011 gün ve 33852 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 318. maddesinde, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanıklar Okyay, Sedat ve Ziya’nın temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına dair istemlerinin CYUY’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek inceleme dosya üzerinden yapılmıştır.
Sanıklar Hayrullah hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti, Zülfü ve Mehmet Ali hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti, sanıklar İsmail ve Nihat hakkında ise uyuşturucu madde ticareti suçlarından kurulun mahkûmiyet hükümleri ile sanık Abbas hakkında örgüte üye olma suçundan verilen beraat kararı kesinleştiğinden, inceleme sanıklar Ziya, Sedat ve Okyay hakkında örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma, sanık Abbas hakkında ise uyuşturucu madde ticareti suçlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar Sedat, Okyay ve Ziya hakkında örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ile sanık Abbas hakkında uyuşturucu madde ticareti suçlarının sübutuna ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Mersin Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda hakkındaki hüküm kesinleşen sanıklardan Hayrullah’ın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği yönünde kuvvetli şüphe oluşturan bilgiler elde edilmesi üzerine mahkeme kararıyla iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına başlandığı, soruşturmanın devamında daha sonra sanıklar Ziya, Sedat, Hacı lakaplı Okyay ve Abbas hakkında da iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına karar verildiği,
Aynı dönem içinde yine İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen bir başka soruşturma sırasında da sanık Hayrullah ile haklarındaki hükümlerin kesinleşmesi nedeniyle incelemeye konu olmayan diğer sanıklar Zülfü, Mehmet Ali, Nihat ve İsmail ’in temin ettikleri uyuşturucu maddeleri yurtiçinde satmak ve yurtdışına götürmek amacıyla birlikte hareket ettiklerine ilişkin kuvvetli şüphe oluşturan bilgiler elde edilmesi üzerine mahkeme kararı ile iletişiminin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına başlandığı,
Yürütülen soruşturma sırasında bu sanıkların önemli miktarda uyuşturucu madde elde ettiklerinin belirlenmesiyle 11.05.2007 günü operasyon kararı alınarak, sanık Hayrullah’ın saat 18.30 sıralarında üzerinde kendi fotoğrafı yapıştırılmış Vasko ismine düzenlenmiş sahte bir Bulgaristan pasaportu ve aynı kişiye ait sahte kimlik belgesiyle yakalandığı, kullandığı araçta yapılan aramada 24 paket halinde daralı ağırlığı toplam 15 kg. olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği,
Yine aynı gün yakalanan Mehmet Ali’nin evinde yapılan aramada üç paket halinde daralı ağırlığı toplam 2,5 kg olan uyuşturucu madde ve bir adet ruhsatsız tabancanın ele geçirildiği,
Sanık Nihat "ın üst aramasında 1 gram, evinde de 40 gram olmak üzere toplam 41 gram uyuşturucu maddenin, sanık İsmail’in üst aramasında ise uyuşturucu madde ticaretinden elde edildiği düşünülen 5.650 Lira paranın yakalandığı,
Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunun 20.08.2007 tarihli raporuna göre; sanık Nihat’ta yakalanan uyuşturucu maddenin net 18,62 gr. eroin ve 442 mg. 6-MAM (mono asetil morfin), sanık Mehmet Ali "de yakalanan maddenin net 1.969,13 gr. eroin ve 41,548 gr. 6-MAM, sanık Hayrullah’da yakalanan maddenin net 9.376,294 gr. eroin, 261,844 gr. 6-MAM olduğunun tespit edildiği,
Bu sanıklar hakkında 31.05.2007 tarihinde İstanbul C.Başsavcılığınca kamu davası açıldığı, bunun üzerine Adana C.Başsavcılığınca incelemeye konu sanıklar hakkındaki soruşturma evrakının yetkisizlik kararıyla İstanbul C.Başsavcılığına gönderildiği, sanıkların yakalanması amacıyla İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince 21.06.2007 tarihinde yakalama kararı verildiği,
Sanıklardan Sedat’ın 02.08.2007 tarihinde Edirne’de, Ziya’nın 12.09.2007 tarihinde Bursa’da, Abbas’ın 13.11.2007 tarihinde Aksaray’da, Okyay’ın de 18.12.2007 tarihinde İzmir’de yakalandıkları ve haklarında açılan kamu davalarının incelemeye konu olmayan diğer sanıklar hakkında açılan dava ile birleştirilmesine karar verildiği,
Sanık Sedat’ın hakkındaki mahkûmiyet hükümleri kesinleşen ve uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıka kaydı bulunan Hayrullah ’ın oğlu olduğu, sanık Sedat’ın diğer sanıklar Ziya, Okyay ve açık kimliği tespit edilemeyen ve yakalanamayan Vesko isimli Bulgar vatandaşı ile telefon görüşmelerinin bulunduğu,
11.06.2002 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti suçu nedeniyle İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.12.2004 tarihinde kesinleşen 12.02.2004 gün ve 213-15 sayılı kararıyla 765 sayılı TCY’nın 403/5-7 ve 59. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasına mahkûm edilen, ancak daha sonra uyarlama yargılaması sonucunda cezası 5237 sayılı TCY’nın 188/3 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezasına indirilen sanık Ziya’nın; sanıklardan Hayrullah, Okyay ve Sedat ile açık kimliği tespit edilemeyen Vesko başta olmak üzere başka kişilerle de irtibatının olduğu,
Sanık Okyay’ın ise sanık Hayrullah’ın şoförlüğünü yaptığı, zaman zaman onun cep telefonuna baktığı, sanıklar Sedat ve Ziya ile hakkındaki hükümler kesinleşen Zülfü, Mehmet Ali ve Vesko isimli kişiyle telefon görüşmelerinin bulunduğu,
Sanık Abbas’ın hakkındaki hüküm kesinleşen sanıklardan Mehmet Ali ile çok sayıda telefon görüşmesinin olduğu, bunun dışında diğer sanıklarla bir irtibatının saptanamadığı,
Anlaşılmaktadır.
Sanıkların gerek kendi aralarında, gerek hakkında hüküm kesinleşen diğer sanıklarla, gerekse açık kimlikleri tespit edilemeyen kişilerle yaptıkları ve mahkeme kararıyla dinlenilen birçok telefon görüşmeleri mevcut olup telefon görüşmelerinin tamamının karara alınması olanaklı değil ise de örnek olması açısından bir kısmına yer verilmesinde yarar bulunmaktadır.
12.01.2007 günü saat 11.09’da Hacı lakabını kullanan sanık Okyay ile sanık Hayrullah arasında;
Okyay : İşimiz bitince seni arayalım mı?
Hayrullah : Yok buluşunca bir arayın… Ondan sonra onu götür yanında nereye gidecekse, nereye gidiyor, nasıl gidiyor, kime gidiyor ne yapıyor.
Okyay : Tamam
12.01.2007 günü saat 14.34’ te sanık Sedat ile Hayrullah arasında;
Hayrullah : 200-200 olursa kaç günde biter, bir kişi gidip başında bekleyecekmiş 200-200 veririz diyorlar, ama aylarca beklenmez, 3 gün.
Sedat : Şimdi orada finansman meselesi 200’ü alacaklar karşıya geçirecek alacak gelecek, yani bir haftada biter. 4 parça zaten.
Hayrullah : Sen yine konuş teyit al.
Sedat : Tamam oldu, şey de tamam öbür gitmeden önce Salı günü burada hepsiyle buluşturuyorum, burada her şeyiyle anlaşırlar giderler mala okey derler devam ederler.
16.01.2007 günü saat 18.15’te sanık Sedat ve Hayrullah arasında:
Hayrullah : Şimdi soruyorlar, kim kaçta gitti, saat kaçta nerede buluşacak, filan falan orda bekliyorlar Brüksel’de, saat kaçta uçtular.
Sedat : Saat 4’te uçtular. Akşam otellerine yerleştikten sonra ararlar. Vesko’nun vermedim, Enver’inkini verdim
Hayrullah : O zaman Vesko’nunkini ben sana vereyim… İki kişi buradan gitti, bir de İngitere’den geliyor galiba
Sedat : Okey, bunlar her şeyi ayarlayabilecekler… Ben onlara şey dedim normal sana verilen fiyatları aynen söyledim…orada gizli kapaklı oynamanın bir anlamı yok, çünkü işin başında değiliz.
Yine aynı gün saat 20.22’de sanık Sedat ve Hayrullah arasında:
Hayrullah : Bizim bu Bulgar kardeşlerimiz diyor ki onların ismi neydi onları nasıl bulacağız, isimleri var mı onların, yoksa orada buluşacakları telefondan mı?
Sedat : Ragıp biri de Dikram. Biri Müslüman biri şey.
Hayrullah : Sen Enver’e telefon edip ne yapacağımızı söyleyebilir misin, ortada kalmasınlar birbirleriyle Enver buluştursun getirsin götürsün.
18.01.2007 günü saat 14.54’ te sanık Ziya ve Hayrullah arasında:
Hayrullah : Vesko’dan haberin var mı? Dönüyorlarmış galiba
Ziya : Bana bugün şöyle bir şey söyledi acaba İstanbul’da bir hazırlık var mı dedi.
Hayrullah : Ne gibi bir hazırlık. Bir konuşma yapılabilir gelecek gidecek varsa bize derlerse ki şu günü şu geliyor iş biter… İstanbul’da bekliyoruz esas arkadaşlarımız burada giden gelenler sözcüydü aracıydı.
Ziya : Hayır anlatamadım abi, buradan sizin göndereceğiniz kumaşlar yok mu?
Hayrullah : O başka, o mühim değil, o daha sonra bu Brüksel’deki konteynırlar için gelecek.
Ziya : Tamam tamam onlar pazartesi buradalar abi.
22.01.2007 tarihinde saat 14.37’ de sanık Ziya ile Vesko arasında:
Ziya : Neredesiniz, oteli bulabilir misiniz, Çınar Oteli, Yeşilköyde?
Vesko : Bulamam abi… Gişelerin yanında buluşalım… Hiç arabayla gelmedim Ziya Abi.
22.01.2007 tarihinde saat 14.47’ de sanık Okyay ile Hayrullah arasında;
Okyay : Biz şimdi Mahmutbey gişelerinden arkadaşları almaya gidiyoruz, oradan da Çınar Otele doğru gidelim diyoruz.
Hayrullah : Daha iyi olur ben de o tarafa gidiyorum zaten.
Aynı gün saat 15.40’ ta sanık Okyay ile Hayrullah arasında;
Okyay : Şimdi çıktık gişelerden Çınar’a doğru geliyoruz
Hayrullah : Sen veyahut yanındaki Toni’yi bulun da beni bir arasın acele… Ben üst taraftayım otelin ikinci katındayım.
24.01.2007 günü saat 10.23’ te Ziya ve Hayrullah arasında:
Hayrullah : Siz bugün esas olarak ne konuşacaksınız neyi?
Ziya : Şimdi nasıl alacaklar bu hafta sonu biz orada olacağız Vesko ile orada olacağız. 150-150 mi, 200-200 mü?
Hayrullah : Yok şimdi 150 alacaklar. 150’yi harcadıktan sonra yerine gittikten sonra çünkü bir yere gidecek ya. Öyle tahmin ediyorum. 150 alacaklar, 150’yi oradan götürecekler sonra yine gelip alacaklar.
Ziya : Evet
Aynı gün saat 12.02’ de Okyay ile Hayrullah arasında;
Okyay : Alo babacığım, şimdi Ziya abi, Sedat, ben oturuyoruz. Şimdi bunlar malları, cuma cumartesi inecekmiş… Ziya abi 150-150 vereceğiz diyor… Ondan sonra ha cuma- cumartesi inmeden en kötü pazartesi iner hani bir terslik olur ama cumartesi orda inecekler diyor. Vizesini almış yarın akşam ben uçacağım diyor önce Sofya’ya gidecekmiş, oradan oraya gidecekmiş. Cuma cumartesi inecekmiş en kötü hani pazartesi inecekmiş, 150-150 vereceğiz diyor.
Hayrullah : Tamam mesele yok ben de bir alo diyeyim öbür tarafa.
Aynı gün saat 12.32 ‘de sanık Okyay ile Hayrullah arasında;
Okyay : Efendim babacığım.
Hayrullah : Ben Sofya’yı buldum, Sofya beni aradı daha doğrusu Vesko… Hiçbir şeyden haberimiz yok, biraz lüzumsuz konuşmalar olmasın diyorum, şimdi Vesko Ziya’yı arayacak, konuyu ona izah edecek, ben de söyledim iki de bir tantana yapıp milleti toplamasın dedim…sen söyle kendisi konuşsun ondan sonra bana haber verecekler.
Okyay : Tamam okey bekliyorum.
Yine aynı gün saat 12.40 ‘ta sanık Okyay ile Hayrullah arasında;
Okyay : Şimdi ben yanından ayrıldım, Vesko’yla konuştu biraz evvel… Hiç bir şey yok, sadece şey sordu, dedi mal ne zaman oraya gidecek dedi… Hafta sonu dedi, ben şimdi Niki’nin yanına gidiyorum demiş… Yarım saat içinde haber vereceğim demiş… Bir şey belli etmeden haber var değil mi toplandığımızdan dedim, yok gerek yok zaten dedi, zaten öyle konuşuldu dedi, hafta sonu mal inecek dedi, konuşulmuştu da dedi, yarım saate kadar haber verecek, hani sen ne yapıyorsun ne ediyorsun milleti topladın bilmem ne gibi hiçbir konuşma olmadı haberin olsun.
Hayrullah : O zaman ikili konuşuyor bu ib…
Okyay : Bana da öyle geliyor işte hangisi neyi konuşuyor anlamadım.
Hayrullah : Vesko şimdi hepsini konuşacak bana haber verecek, isterseniz siz ayrılın onun yanından ondan sonra.
Okyay : Yok yok Sedat Hollanda Konsolosluğunun önüne kadar gitti, çünkü haber bekliyoruz, Vesko buna seni arayacağım dedi.
26.01.2007 tarihinde saat 12.43’ te sanık Ziya ve Vesko arasında:
Vesko : Şimdi verdik numuneyi görüştük adamlarla, şimdi saat birde alacağım sizi… Hocamla görüşürsün yani… Burada boşluk var… Limon için… Tamam mı?
Ziya : Tamam.
31.01.2007 günü saat 14.10’ da sanık Okyay ve Hayrullah arasında;
Okyay : Geldi, geldi, gelmemişti de herif geldi.
Hayrullah : Oldu, hadi sen konuştun mu pazarcıyla son kez.
Okyay : Yanımda öbür tarafta oturuyor.
Hayrullah : Al parayı ona ver.
Okyay : Okey.
Aynı gün saat 14.29’da sanık Okyay ile Hayrullah arasında;
Hayrullah : Anlat.
Okyay : Tamamdır, teslim ettim, onu da evine bıraktım.
Hayrullah : O da tamam dedi mi?
Okyay : Tamam dedi, şimdi bir telefon numarası söyleyecek bize yoldayım geliyorum zaten. Bir de aldım ondan haberin olsun.
05.02.2007 tarihinde saat 16.05’ te sanık Ziya ve Hayrullah arasında:
Ziya : Vesko ne zaman geliyor haberin var mı?
Hayrullah : Vesko bana bağlı bizim kamyonlar daha gelmedi, akşam sabah bekliyoruz yani… Bizim kamyonlar gelince ona da gel diyeceğiz… Ben ona da sana da haber veririm kamyonlar bir gelsin de… Biz şimdi kamyonlara bağlıyız biliyorsun.
Ziya : Tamam abi.
08.02.2007 tarihinde saat 13.14’te Ziya ve Vesko arasında:
Vesko : Ziya abi şimdi Hacı ile görüştüm, bana diyor bir iki gün müsaade ver…yani mal şeyi hazırlanıyor dedi, hazır ama adrese ulaşmadı dedi… Şimdi Niki ile burada oturuyoruz ne yapacağız bugün yola çıkacaktık.
Ziya : Dinle bunlar bu malı üretiyorlar, bunlar bu malı s… satacaklar anladın mı ağabeyciğim… Bizim çocuklar Bursa’dalar. Birkaç günden beri Belçika’dakiler.
Vesko : Niçin öbür iş için mi?
Ziya : Evet bir günde bir konteynır götürürüz diyorlar… Bunlar şoför be kardeşim.
Vesko : Tamam da şimdi kaparo vermeden ben bir yere gitmem diyor Niki…
Ziya : Ondört tane bunlar tamam mı biz günde bir konteynır taşırız diyorlar… Adam diyor ki ben orada malımı alacağım paramı vereceğim diyor.
09.02.2007 günü saat 10.17’de sanık Sedat ile Hayrullah arasında;
Sedat : Bizim yolladığımız o tişörtlerin dikişlerinde hata var, nasıl yollar bunu o bilmiyor mu nasıl bana hatalı dikiş yollar diyor Hoca bana.
Hayrullah : Yok canım yanlış var, bir iki tanesi olabilir hani o iki modeldi o dikilen ama 9-10 tanesi çok sağlam.
Sedat : Bu o gelen arkadaşlar… buranın bilinen insanları onlar buraya hep böyle hatalı tekstil getirmişler zamanında dikenleri tanıyorlar. Dolayısıyla burada diyor ben bir b.. yeme olmuş olabilir gibime geliyor. Çünkü bu tekstiller pazarda gezdirmiş 4-5 yerde gezdirmiş, öbür Türk arkadaşlar da şahit buna, hani ben de tanımıyorum, çok sıkıntı yaşadık yani diyor, bu tişörtler pazarda satılmıyor, 2 gün sonra millet almıyor diyor geri geldi filan falan… Üç defa böyle olmuş.
Hayrullah : Neyse ambalajı açılmamışsa versinler bizim eşyamızı biz de onların parasını öderiz. Yarısını alalım yarısını da parasını verince alalım.
Sedat : Okey anladım, bunu duymak istedim çünkü bu iş başka türlü çözülecek gibi değil.
Aynı gün saat 16.20’ de sanık Okyay ile Hayrullah arasında;
Okyay : Üç kişi toplanmışlar bugün… Güzel gelişmeler dedi, akşama bir şeyler için bir daha haber vereceklermiş… Gece bizi arayacak müsait olduğu zaman, ondan sonra, bu adam şey istiyormuş 25 artı 35 istiyormuş, bir noktaya geldik diyor ama durum yarın netleşecek…
Hayrullah : Bakarız bir şey düşünürüz.
Okyay : Bir de 3-4 bin versinler, devamını vereyim gibi konuşmuş ama daha her şey akşam net olacakmış.
Hayrullah : Okey konuşuruz.
Yine aynı gün saat 17.11 de sanık Ziya ve Hayrullah arasında:
Hayrullah : Kamyon geldi sahibi gelmiyor çık işin içinden… Şimdi bir yere koysak ayıp olur sahibi geldim geliyorum hesabında… Sen bir anlat onlara kamyon gelmiş sahibi gelmemiş anahtar bulamıyorlar de…
Ziya : Onlar hazır olsunlar haber gelince gelsinler.
Hayrullah : Kamyonda gelen, eee sebzeler geliyor, gelen sebzelerin hepsi bizim değilmiş, hangisi bizim, limon mu verecek portakal mı verecek, bir modellerine bakacağız, şekillerine bakacağız.
Ziya : Biz yurtdışına araba göndermiştik biliyorsun tiplerini beğenmemişler, nakit para da elimize geçmeyince bağlantı yarım kaldı.
10.02.2007 tarihinde saat 17.16’da sanık Ziya ve Vesko arasında:
Ziya : Bu defa rezervlerde ne varsa mevcut, demirdi, bakırdı, fasulyeydi ne varsa keresteydi tamamına talip olunacak Vesko tamamına.
Vesko : Tamam
11.02.2007 günü saat 14.39’da sanık Okyay ile Hayrullah arasında;
Okyay : Babacığım bu 4 tane arabayı beğenmiş, 4 tane arabayı alıyormuş, anlaşmış…4 tane arabayı alıyorum dedi haberiniz olsun dedi.
Hayrullah : Oldu güzel, o biliyor ne yapacağını.
13.02.2007 tarihinde saat 01.55’ te sanık Okyay tarafından … nolu telefona çekilen kısa mesajda;
“Bugün akşamüstü Bulgardan ne mal istendiğinin haberini vereceklermiş. Saat 4’te toptan alımcılarla konuşmaya gidiyorlarmış aradılar şimdi”,
Aynı gün saat 10.17’ de Okyay ile Ziya Boztaş arasında;
Ziya : Akşam havalar çok güzelmiş hiç yağmur falan yokmuş, çok güzel gitmişler, her şey tiril tiril diyorlar yav… Şaşırdım kaldım… İstanbul’da yağıyordu… Hele Kapıkule’de falan sanki yaz ceketlerimizi çıkardık diyorlar.
Okyay : Ulaşmışlar mı?
Ziya : He ulaşmışlar.
16.02.2007 tarihinde saat 18.33’ te sanık Okyay ile Vesko arasında:
Vesko : Havalar nasıl?
Okyay :Havalar fena değil baba biraz rahatsız.
Vesko : Burada ben şimdi haldeyim… Şeyler soğan mı, limon, mandalina geliyor, şoförle konuştum yani nasıl diyorum kuyruk var mı sınırda, yok yani pek kuyruk, muyruk yok diyor, yani frigo olduğu için diyor çok tez geçiyoruz.
Okyay : Anladım.
Vesko : Havalar güzel yani burada, yağmur mağmur yok yani.
Okyay : Anladım, baba biraz rahatsız grip olmuş yatıyor iki gündür bir ayağa kalksın bugün yarın haber verir size bizim hani buradan bakarız biz… Havalar güzel yani.
17.02.2007 tarihinde saat 14.02 ‘de sanık Okyay ile Vesko arasında:
Okyay : Sana güvenim sonsuz.
Vesko : Güzel iş olur bak ee bilmiş ol yani ben öyle iş olacağını bilmezdim. Ama baktım iki defa gittim orada inan yani toptan güzel satılıyor ki, meyve ve sebzeden vazgeçmek zorundayım anlıyor musun?
Okyay : Bak meyveden sebzeden vazgeçme, meyve sebze de dursun Vesko, yok bu iş çok önemli.
Vesko : Bu iş olmuyor, bak ben sana söyleyeyim Avrupa Topluluğuna girdiğimiz için, Yunanistan’da gümrükçü gidiyor, nakliye ucuz, Türkiye pahalı biliyor musun?
Okyay : Şimdi biz onu toptan nasıl olsa göndermeyeceğiz etmeyeceğiz, bir şekilde onu otobüsle göndereceğiz, kargo ile göndereceğiz yani ona da ucuz yolunu bulacağız yani üstündeki masrafı düşüp kendimiz de kârı bırakacak şekilde bir şeyler ayarlayacağız…Sen bu pazarı ayarla güzelce gerisini hal edeceğiz zaten.
Vesko : Tamam ben seni arayacağım.
18.02.2007 tarihinde saat 11.54’ te Hayrullah’a ait telefonu kullanan sanık Okyay ile Vesko arasında;
Okyay : Sen bugün yola çıkacaksın ya bugün çıkma yola bir iki gün bekle, Hoca yok şu anda. Bir iki gün sonra Hoca geldiğinde telefon açacak öyle çıkıp gelsin dedi. Biz haber verelim öyle gelsin dedi… İstanbul’da değil bir iki günde dönecekmiş.
Vesko : Tamam.
21.02.2007 saat 13.28 de sanık Ziya ile Hayrullah arasında;
Ziya : Vesko burada… Senin evrağı Vesko bıraksın mı buraya?
Hayrullah : Bitirmiş mi?
Ziya : Bir dakika damgası oldu mu? Ha bak Vesko ne diyor, gideceği zaman Kıbrıs’tan ben onunla beraber…
Hayrullah : Oldu ben onu ayrıca şey yapacağım, şu işler bir hallolsun zaten çağıracağım ben onu, ben ona onun istediği yani soğan da sarımsak ta hazır da… Hava bozuk.
Ziya : Anladım abi.
02.03.2007 günü saat 17.19 da Sedat ile Kahraman isimli kişi arasında;
Kahraman : Şu Bulgar kardaşların numarasını soracaktım, Enver kaybetmiş, o da bize başka bir nedenle lazımdı.
Sedat : Anladım onu babaya sormam lazım da bakayım onda vardır.
Kahraman : He bir de arabalar istiyorlardı, biliyor musun o arabalar bulundu.
Sedat : He.
20.03.2007 günü saat 17.01’ de Hayrullah ile sanık Sedat arasında:
Hayrullah : Şeyle görüştüm Pomi halledecek diyor, Pomi’yi nerede buluruz, telefonu cevap vermiyor…ona bir mesaj çekebilir misin… sen de telefonu var mı?
Sedat : Bulurum konuşurum onu, yeni telefonunu vermiyor bir türlü, öbür hıyardan ulaşıyorum her seferinde.
Hayrullah : Bul şunu gözünü seveyim iyice sıkıştık burada bir yerde.
28.03.2007 günü saat 18.16’ da sanık Sedat ile Kahraman isimli kişi arasında;
Sedat : Babayla konuştum da.
Kahraman : Nedir durum ne yapmak lazım… Bir şey yok, sadece görünüp gelecekler yani başka bir şey yok başka böyle yaramaz bir şeyler yapılmayacak yani, birader kâğıtlarını gösterecek arkadaş durum bu bizi rahatsız etmeyin… Var mı böyle iki tane adamımız.
Sedat : Valla bakmak lazım şimdi bizimkini telefondan şey yapma fazla o biraz sıkıntılı… Baba biraz sıkıntıda şu an ben bir bakayım o işe.
Kahraman : Şey olsun yani Diyarbakırlı olsun.
24.04.2007 günü saat 20.06’ da Hayrullah ile sanık Sedat arasında:
Hayrullah : Yav bu domatesçi telefon etti yarın buraya geliyor. Haluk’u bulabiliriz değil mi? Onları bir buluşturalım da konuşsunlar bakalım.
Sedat : Tamam o işin başında olacağım.
Yine aynı gün 20.07’ de Sedat ile Haluk isimli kişi arasında;
Sedat : Yarın bu Bulgar öğleden sonra bu tarafta… Sabahtan Sofya’dan yola çıkıyor… Ona göre kayıp olma yani… Telefonun açık olsun.
Haluk : Tamam.
28.04.2007 günü saat 21.12’de Hayrullah’a ait telefona bakan Okyay ve Zülfü arasında:
Zülfü : Ben numarayı aldım ismi aldım. Eğer bu akşam telefon edecekse ben vereyim yoksa yarın gelecekse ona vereyim.
Okyay : Yarın gelecekmiş telefonda almayayım diyor.
30.04.2007 günü saat 11.14 te Hayrullah ile Sedat arasında:
Hayrullah : Bizim o Bulgar domatesçi saat 2 sıralarında o otelde olacakmış yolda şu anda. Hani onlarla gidip konuşmuştuk ya han da falan değil, Aksaray da mı Laleli de mi bir otel vardı ya.
Sedat : Aksaray da kaldığı oteli hatırlıyor musun?
Hayrullah : Kime soruyorsun?
Sedat : Okyay’a da, neydi otelin adı. Neyse tamam biz iki de o taraf doğru gidiyoruz…
Aynı gün saat 14.49 da Hayrullah ile Vesko arasında:
Hayrullah : Ben arkadaşlara söyledim sen otele gelir gelmez gelecekler , yalnız otelin adını bilemedim otele gidince bana adını söyle… Hacı da gelecek çünkü oğlumun yanında.
Vesko : Tamam
09.05.2007 günü saat 20.02 de Hayrullah ile Vesko arasında:
Vesko : Araba şey öbür araba getiriyor. Adam çok para istiyor. Hiç onu koymayacağız, biz de iki tane araba var.
Hayrullah : Nasıl istersen, her şeyini yaptırıp geleceksin, her şeyi hazır tamir mamir yapamayız… Dikkat çeker burada.
Vesko : Dikkat çeker değil mi, tamam ben sana döneceğim biraz sonra.
10.05.2007 günü saat 14.43’ te Hayrullah ile Sedat arasında:
Hayrullah : Sen Vesko’yu aradın mı? Telefonunu verdin mi? Bir alo deyiver, senle konuşmak istiyormuş.
Sedat : Okey hemen arıyorum.
Aynı gün saat 15.10’ da Hayrullah ile Sedat arasında:
Hayrullah : Biz dönüyoruz Adapazarı’na geldik, sen konuştun mu şeyle… Sen kendi işini konuş… Bir de bana bak… O senin lazım olan şeyleri gelenlerle yollasınlar... Numuneleri hatırlat yani.
Sedat : Tamam okey.
Yine aynı gün saat 15.57’de Hayrullah ile Sedat arasında:
Hayrullah : Aradın mı Vesko’yu... Haydi şimdi ara da mum mum diyip duruyor, ben de telefonunu vermedim ona.
Şeklinde telefon görüşmeleri yapıldığı belirlenmiştir.
Haklarındaki hükümler kesinleşen sanık Hayrullah dışındaki diğer sanıkların beyanlarında incelemeye konu sanıklarla doğrudan ilgili anlatım bulunmamaktadır. Kollukta susma hakkını kullanan sanık Hayrullah, 15.05.2007 tarihinde müdafii huzurunda alınan savcılık ifadesinde; “Ekonomik sıkıntı içerisindeydim, çaresizdim. Eşimin ameliyatı için para temin etmek zorundaydım. Bakırköy İlçesinde Bakırköy Marinası karşısında benzinliğin arkasında zamanla gidip geldiğim arkadaş çevremin bulunduğu adını hatırlamadığım kahvehanede konuşurken Hacı lakaplı Okyay isminde şu anda açık kimlik ve adresini bilmediğim daha sonra kimlik ve adreslerini size getireceğim bir şahıs bana yardımcı olacağını söyledi. Kendisinde eroin maddesi olduğunu, ucuz fiyattan bana verebileceğini söyledi. Bu konuşma yakalanmamızdan 15 gün önce oldu. Ben bu konuyu Mehmet Ali "ye açtım, ‘uyuşturucu getirsem alabilir misin’ dedim, o da ‘alırım’ dedi. Okyay isimli şahıs uyuşturucuyu bana Bahçelievler"de Şalvarlı Etin bulunduğu sokakta teslim etti. Uyuşturucunun bana 12 kilo olduğunu önceden söylemişti. Ancak teslim sırasında ‘12 kilodan fazlası var’ dedi, emniyette 16,5 kilo olduğunu öğrendim. Uyuşturucu maddeyi … plakalı Renault Twingo marka eşime ait araca koydum. Daha önce cezaevinde uyuşturucu suçundan birlikte yattığım Zülfü "yi buldum, uyuşturucu maddeyi saklamasını istedim. Kabul etmedi. Aynı gün Mehmet Ali Bağır"ın yanına gittim. 10 bin dolar karşılığında ona 2,5 kilosunu sattım, parasını aldım. 10 kilosunu da Dayı isimli Mardinli arkadaşıma telefon konuşmasıyla satmak istedim. 11.05.2007 günü yani aynı gün Dayı isimli şahsa uyuşturucuyu vermek için giderken polisler beni yakaladı”, sorguda hakim huzurunda da; “Ekonomik sıkıntı içerisinde olduğundan dolayı bu konuyu zaman zaman gidip geldiğim arkadaş çevremin bulunduğu adını hatırlayamadığım kahvehanede konuşurken Hacı lakaplı Okyay isimli şahıs bana yardımcı olabileceğini kendisinde eroin maddesi olduğunu ve ucuz fiyattan satabileceğini söyledi. Bu konuşma yakalanmamızdan 15 gün önce oldu bunun üzerine ben konuyu eskiden cezaevinden tanıdığım arkadaşım Mehmet Ali Bağır"a anlattım ve ‘uyuşturucuyu getirirsem alır mısın’ dedim o da alabileceğini söyledi. Bunun üzerine Okyay isimli şahıs uyuşturucuyu yakalandığım gün sabahında Bahçelievler Şalvarlı Et Marketin bulunduğu sokakta teslim etti, Okyay’ın buluşma yerine neyle geldiğini bilmiyorum, kendisi benim yanıma elinde çantayla geldi ve çantayı bana teslim etti, daha önceki konuşmalarımızda uyuşturucunun 12 kg olduğunu söylemişti ancak teslim aldığımda uyuşturucunun 12 kg den fazla olduğunu söyleyerek fazlası da senin olsun dedi. Uyuşturucunun 16,5 kg olduğunu emniyette öğrendim. Ben uyuşturucuyu toplam 35 bin dolara almıştım. 20 bin dolarını nakit olarak verdim, 15 bin dolar karşılığında da kendisine araba verecektim. Teslim sırasında 20 bin doları Hacı lakaplı Okyay’a verdim, 10 bin dolar bende vardı, 10 bin doları da Okyay bana malı teslim edince birkaç dakika içerisinde gidip Mehmet Ali ’den alıp getirip teslim ettim, böylece 20 bin doları vermiş oldum, Mehmet Ali Bağır’ın evi malı teslim aldığım yere çok yakındır bir veya iki sokak altındadır, Mehmet Ali’den aldığım 10 bin dolara karşılık kendisine 2,5 kg eroini teslim ettim…”, şeklinde beyanda bulunmuş, 19.10.2007 tarihinde mahkemede ise bu ifadelerinden dönerek; “Ben ekonomik sıkıntı içinde olduğum için daha önceden arkadaşım olan Zülfü ile birlikte uyuşturucu ticareti yapmaya karar verdik, bundan Mehmet Ali" ye da bahsetmiştim, sonra Zülfü beni aradı, bir miktar uyuşturucu bulduğunu söyledi, gidip baktım ve ondan aldım, para vermedim, sattıktan sonra parasını verecektim, para miktarı konuşmadık, aldığım uyuşturucunun bir miktarını Şirinevler "de Mehmet Ali ile buluşup ona verdim ve 2.5 kilo eroin karşılığı 10 bin Dolar aldım, bu parayı evime giderken borcum olan bir şahsa verdim, kalan uyuşturucuyla evime gittiğimde arabayı park ettiğim esnada polisler beni yakaladı” demiştir.
Sanık Ziya önceki beyanlarını kabul ettiği mahkeme huzurunda; “Ben buradaki sanıklardan Hayrullah’ı cezaevinde tanımıştım, daha sonra ikimiz de tahliye olduk, benimle görüşmek istediğini belirtti ve görüşmelerimiz oldu. Bulgaristan"dan Türkiye"ye mal ithali yaparım, ayrıca Almanya"da da mağazalarım vardı, oraya da gerekli olduğunda Türkiye’den kumaş ve benzeri maddeler götürüyordum. Hayrullah ile görüşmelerimizde bana değişik iş alternatifleri sunuyordu, bunlarla ilgili görüşüyorduk, hatta bir tanesinde Hollanda"dan ikinci el araçların Türkiye"ye ithalini konuştuk, ancak kararname çıkacaktı, çıkmayınca ‘Bulgaristan"da satabilir miyiz’ dedi, ben de Bulgaristan"ı bilirim, satabileceğimizi söyledim, yine Bulgaristan" da Vesko diye 89 yılından beri arkadaşım olan kişi vardır. Onunla da Hayrullah" ı tanıştırdım, Hayrullah ile Vesko"nun domates, portakal ve benzeri ürünlerin gönderilmesi halinde satılıp satılmayacağı konusunda görüşmeleri oldu ancak bunların hiçbiri gerçekleşmedi hepsi konuşma düzeyinde kaldı, böyle biliyordum, ama savcılık aşamasında sorulan sorular ve daha sonra incelediğim belgelere göre benim bilgim dışında Vesko ile Sedat arasında değişik meyve ve sebze ihracatlarının yapıldığını öğrendim, bana bunları Vesko veya başka biri daha önce anlatmamıştı. Sanıklardan Okyay"ı da tanırım, kendisine Hacı olarak hitap ettiğim olmuştur, ben kendisini Hayrullah"ın şoförü olarak biliyordum, çünkü kendisini Hayrullah"ın yanında görüyordum, görmemin toplamı da 5-6 kezdir. Yine Hayrullah"ın Sedat diye bir oğlu olduğunu biliyordum, kendisiyle bir kez bir saat kadar görüştüm, bir kez de Fransa"ya gitmek için pasaportumu konsolosluğa vermiştim onun alınması gerekiyordu makbuzu kim götürürse o alabiliyordu, işim olduğu için Okyay"a vermiştim, o alacaktı, ancak o da İzmir"e gitmiş ve makbuzu Sedat"a vermiş, pasaportumu Sedat almış, ben de ikinci kez kendisini pasaportumu alırken 5-6 dakika kadar gördüm, bunun dışında bir görüşmem olmadı, uyuşturucu maddeyle ilgim yoktur, atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Ben cezaevinde uyuşturucu suçundan yattığım sırada Hayrullah ile tanıştım”,
Sanık Okyay kolluk ve savcılık beyanını kabul ettiği duruşmada; “Ben buradaki sanıklardan Sedat "ı tanırım, kendisiyle beraber iş yapmıştık ve arkadaşımdır, bu vesileyle babası Hayrullah" ı tanırım, yaşlı olması sebebiyle bazen arabasını kullanarak ona yardımcı olmuştum. Yine Hayrullah"ın yanında bir kaç kez Mehmet Ali " yi görmüştüm, o nedenle kendisini tanırım.Hayrullah vasıtasıyla Ziya"yı tanımıştım, kendisi Bulgaristan" a kereste ve tekstil ihracatı yapıyordu, benim o dönemde bir kız arkadaşım vardı, babasının iç çamaşır fabrikası vardı, yurtdışına tekstil eşyası ihraç etmeyi istiyordu, ben bu nedenle Ziya ile görüşmeler yaptım ve onun Bulgaristan"daki adamlarıyla da görüşmeler yaptım, Vesko denilen şahsı Ziya"nın işlerini takip ettiği için tanırım ve görüşmelerim olmuştur, diğer sanıkları ise tanımıyorum. Ben 25 yaşında hacca gitmiştim, bu nedenle Sedat, Hayrullah ve Ziya bana Hacı diye hitap ederler ve arkadaşlarım da bana Hacı derler, benim telefon konuşmalarımda herhangi bir suç unsuru yoktur, ben 2007 yılı Mart ayında ağır bir kalp ameliyatı oldum ve bu olayların olduğu tarihte İzmir"de ailemin yanındaydım, atılı suçları kabul etmiyorum. 2004 yılından beri tek bir telefon kullanmaktayım ve bu telefonum kendi adıma kayıtlıdır ve değişmemiştir”,
Sanık Sedat mahkemede önceki beyanlarıyla uyumlu olarak; “Sanıklardan Hayrullah’ı babam olması nedeniyle, Ziya"yı da babam vasıtasıyla tanırım. Sanık "ın ağabeyi Amerika"da Genç Türk İşadamları Derneği Temsilcisi olması sebebiyle ve ayrıca Evyap ürünlerinin işlerini takip etmesi nedeniyle Türkiye"de tanıdım ve arkadaş oldum. Daha sonra babamla Okyay tanıştılar ve onlar da arkadaş oldular. Okyay bazen ev işlerimize yardım ederdi. Ziya vasıtasıyla Bulgaristan"da bulunan Vesko ile tanıştım, Vesko yurtdışına sebze ve meyve gönderme işiyle uğraşıyordu, bize bu konuda teklifte bulundu, bizde bu konuyu görüşmek için kendisiyle bir toplantı ayarladık, ben bu konuyu babama anlatmıştım ancak bu buluşma gerçekleşmedi, daha sonra babam hakkında operasyon oldu, ben babamın durumunu öğrenmek için emniyete gittim, daha sonra yurtdışına bir kaç kez gidip geldim, bilahare benim de arandığımı duydum, ben böyle bir şey olsaydı emniyete gitmezdim ve yurtdışına gitmişken geri dönmezdim. Yurtdışına sebze ve meyve ihraç olayı ile ilgili görüşmeler olmuş ve her ne kadar o dönemde gerçekleşmemiş ise de ben bu durumu ayrıca sebze işleri yapan bir arkadaşıma anlatmıştım, o mayıs ayından sonra soğan ve karpuz ihracatını Vesko ile gerçekleştirdi, uyuşturucu ticaretiyle herhangi bir ilgim yoktur, diğer sanıkları tanımıyorum” şeklinde savunmada bulunmuşlardır.
Sanıkların telefon konuşmalarında geçen ve yerel mahkemece uyuşturucu madde yerine şifre olarak kullanıldığı kabul edilen araba, kumaş, sebze, soğan, sarımsak, limon, portakal, domates, mandalina, fasulye vb… ticareti ve ihracatı yaptıklarına dair herhangi bir bilgi, belge, gümrük beyannamesi, vergi levhası veya fatura elde edilemediği gibi sanıklar tarafından da gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında bu tür bir belge sunulmamıştır.
5237 sayılı TCY’nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin konumuza ilişkin olan 3, 4 ve 5. fıkraları;
“(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin 5. fıkrasında, diğer fıkralarda gösterilen suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali, ağırlatıcı bir neden olarak öngörülmüş, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçları ise anılan Yasanın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde,
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
Bu madde anlamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere suç işlemek için örgüt kurmak suçundan bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi, işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması bazen mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ve tüm dosya içeriği karşısında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıklar Sedat, Ziya ve Okyay’ın haklarındaki mahkûmiyet hükümleri kesinleşen ve uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası bulunan sanık Hayrullah tarafından uyuşturucu madde ticareti yapmak amacıyla kurulan ve yönetilen TCY’nın 220. maddesi kapsamında gerekli ve yeterli unsurları taşıyan suç örgütüne diğer sanıklar Zülfü ve Mehmet Ali ile birlikte üye oldukları, adı geçen sanıklarla birlikle kendilerine örgüt tarafından verilen görevler çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti suçunu işledikleri ve olay tarihinde sanık Hayrullah liderliğindeki bu örgütün uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği sırada yukarıda ayrıntısı verilen miktarda eroinin ele geçirildiği anlaşıldığından, dosya içeriğindeki tüm bu kanıtlara göre sanıklar Sedat, Okyay ve Ziya’nın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olarak bu örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediklerinin kabulü gerekmektedir.
Sanıkların telefon konuşmalarında uyuşturucu maddeden sözedilmeyip onun yerine araba, kumaş, sebze, soğan, sarımsak, limon, portakal, domates, mandalina, fasulye, demir, bakır gibi şeylerin ticaretinden bahsedilmekte ise de, uyuşturucu madde ticareti suçunun işlendiği sabit kabul edilen ve kesinleşen başka dosyalardaki telefon konuşmalarında da benzer şifreli kelimelerin kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Kaldı ki uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası bulunan ve bu suçtan cezaevinde uzun süre kalan sanık Hayrullah tarafından kurulan ve yönetilen bir suç örgütünün, uyuşturucu madde ticareti suçunu işlerken yaptığı telefon görüşmelerinde açıkça uyuşturucu madde isimlerinden sözetmesini beklemek yaşamın olağan akışına da uygun düşmemektedir. Bununla birlikte, yasal zeminde ticaret yapan kişilerin, alım satımını yaptıkları şeylerin ismini, miktarını, fiyatını açıkça konuşmaları normal ve beklenen bir davranış iken, sanıkların yaptıklarını iddia ettikleri ticari faaliyeti oldukça karmaşık ve şifreli kelimelerle icra etmeye çalışmaları, miktar ve birim fiyata ilişkin kavramları kullanmamaları da anlaşılır olmaktan uzaktır. Ayrıca telefon konuşmalarına göre yoğun bir biçimde uyuşturucu madde ticareti yaptıkları ve yurtdışına ihraç etme gayreti içinde bulundukları anlaşılan sanıkların iddia ettikleri gibi, bu konuşmaların normal alım satım işlemine ilişkin olması halinde bunlara ait fatura, gümrük beyannamesi, vergi levhası vb. belgeleri sunmaları gerekirken sunamamaları da savunmalarını çürütmektedir. Diğer taraftan sanık Hayrullah’ın müdafii huzurunda savcılıkta ve sulh ceza mahkemesindeki sorgu ifadelerinde, olay günü ele geçen uyuşturucu maddeyi sanık Okyay’ın temin ederek kendisine teslim ettiği şeklindeki beyanı da göz ardı edilmemelidir.
Uyuşmazlığa konu diğer sanık Abbas’a gelince;
Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir.
Uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası olan sanık Abbas’ın hakkındaki hüküm kesinleşen sanıklardan Mehmet Ali ile yaptığı çok sayıda telefon konuşması nedeniyle uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği yolunda kuşku bulunmakta ise de, bu sanığın sanık Mehmet Ali ile yaptığı sayıca çok ancak diğer sanıklardan farklı olarak içeriğinde sadece buluşmaya ilişkin konuşmalar dışında başka kanıtın olmaması ve diğer sanıklarla irtibatının saptanamaması karşısında, atılı suçun kuşku boyutunda kaldığı ve sübuta ermediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla;
Sanıklar Sedat, Okyay ve Ziya hakkındaki örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçlarından kurulan yerel mahkeme direnme hükmü isabetli olduğundan onanmasına,
Sanık Abbas Alkan hakkındaki direnme hükmünün ise, uyuşturucu madde ticareti suçu sübuta ermediğinden beraatine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına,
Karar verilmelidir.
Sanıklar Sedat, Okyay ve Ziya hakkındaki çoğunluk görüşüne katılmayan on Genel Kurul Üyesi; yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması gerektiği düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.03.2010 gün ve 304-113 sayılı direnme hükmünün;
a-) Sanıklar Sedat, Okyay ve Ziya hakkındaki örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçları yönünden usul ve yasaya uygun bulunduğundan ONANMASINA,
b-) Sanık Abbas yönünden ise sanığın beraatına karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.06.2012 günü yapılan müzakerede, tebliğnamedeki düşünceye kısmen uygun olarak, sanıklar Sedat, Okyay ve Ziya hakkında oyçokluğu, sanık Abbas hakkında ise oybirliğiyle karar verildi.