Esas No: 2006/280
Karar No: 2006/244
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2006/280 Esas 2006/244 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 2006/280 E., 2006/244 K.
"İçtihat Metni"
O L A Y: Davacı, PTT Perpa Şubesinden 1.6.2004 günü 5. Asliye Ticaret Hakimliğine ve İstanbul Tüketici Mahkemesi Hakimliğine iadeli taahhütlü iki adet mektup gönderdiğini, ayrıca 28.6.2004 günü yine Perpa Şubesinden, alıcı Mehmet Nuri Kopuz"a iadeli taahhütlü mektup gönderdiğini, bu iadeli taahhütlü mektuplardan 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilene cevap alındığını, diğer iki adet iadeli taahhütlü mektupların alındığına dair iade belgelerinin tarafına iade edilmediğinden, 67,50 YTL. maddi; bu hadiselerle ilgili PTT bürolarında uğradığı kötü muamelelerden duyduğu üzüntüden bahisle de 1.000,00 YTL manevi tazminat ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada idare mahkemesinin görevli olmadığı ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.
İSTANBUL 6. İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 27.10.2005 gün ve E:2005/2037 sayı ile dava konusu maddi ve manevi tazminat isteminin, davalı idarenin eyleminden kaynaklandığı, bu nedenle davanın eylemden kaynaklı maddi ve manevi tazminat talepli tam yargı davası olduğu anlaşıldığından,uyuşmazlığın görüm ve çözümünün İdare Mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle Mahkemelerinin görevliliğine karar vermiştir.
Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 17.2.2006 günlü dilekçesi üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına gönderilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari Dava türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik (1/c) bendinde, "Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar"ın idari davalar arasında sayıldığı, davanın; davacının, alıcısı Mehmet Nuri Kopuz"a gönderilmek üzere 28.6.2004 tarihinde davalı idareye teslim edilen taahhütlü mektup ile İstanbul Tüketici Mahkemesi Hakimliği"ne gönderdiği iadeli taahhütlü mektubun yerlerine teslim edilmemesi sonucu uğradığını ileri sürdüğü 67.50.- YTL maddi ve 1.000.00.- YTL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazmini isteminden ibaret olduğu, davanın çözümü için, sözleşmenin idari sözleşme mi yoksa özel nitelikte bir sözleşme mi olduğunun tespiti gerektiği, idari sözleşmelerin, konusu bir kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin bulunan ve hüküm ve koşulları itibariyle idareye üstün hak ve yetkiler tanıyan; dolayısıyla idarenin kamu gücüne dayalı, re"sen ve tek yanlı hareket edebilme yetkilerini içeren sözleşmeler olduğu, bu nitelikte olmayan diğer sözleşmelerin ise, genelde özel hukuk alanda özel hukuk kurallarına göre düzenlendiği; 6145 sayılı Kanun ile "Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi"nin kurulduğu; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu"nun 4000 sayılı Kanunla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetlerin Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce, telekomünikasyon hizmetlerinin ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırıldığı; 4502 sayılı Kanun ile de "Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü" adını aldığı, 22.2.2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statü"nün 3. maddesinin 1 numaralı bendinde, bu Ana Statü ile Genel Müdürlüğün tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğunun belirtildiği ve ayni maddenin 2 numaralı bendinde de, 233 sayılı KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edildiği, buna göre, Posta ve Telgraf Teşkilatı, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kuruluşu ise de, 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılındığının açık olduğu, bu durumda, posta hizmetini yürüten Kuruluş ile bu hizmetten ücreti karşılığında yararlananlar arasındaki hukuki ilişkinin, Kuruluşun günlük iktisadi faaliyetinden doğan bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığında kuşkuya yer bulunmadığı, 5584 sayılı Posta Kanunu"nun 46-55. maddelerinde posta faaliyetleri sırasında doğan zararların nasıl ödeneceği hakkında düzenlemeler getirildiği, PTT idaresinin gördüğü kamu hizmetinde, kurum ile kişi arasında bir akdi ilişki bulunduğu, kişinin ücret karşılığında idareden bir hizmetin yapılmasını istemekte olduğu, davalı idarenin de bu akit içinde yer aldığı, PTT"nin kamu kurumu ve görülen hizmetin kamu hizmeti olmasının, bu hukuki ilişkinin akdi olma niteliğini değiştirmediği, olayda, hizmeti gören kurumun idarenin fiilinden doğan bir zararın varlığı karşısında, özel hukuk alanını ilgilendiren bu davanın, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinden istemiştir.
Başkanlıkça 2247 sayılı Yasanın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Danıştay Başsavcısı"nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü (P.İ.) Ana Statüsü"nün 3.maddesinin 1 ve 2. bentlerinde, Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü"nün Tüzel Kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu, Kuruluşun KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi olduğu kuralına yer verildiği, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi bir kamu iktisadi kuruluşu olan PTT idaresince yerine getirilen posta hizmeti nedeniyle kurum ile vatandaş arasında bir akdi ilişki meydana geldiği, başka bir anlatımla kişinin bedeli karşılığında PTT idaresinden bir hizmetin yapılmasını istediği, muhatabın da sözleşme içinde yer almakta olduğu, PTT"nin kamu kurumu ve görülen hizmetin kamu hizmeti olmasının, bu hukuksal ilişkinin akdi olma niteliğini değiştirmediği, bu itibarla, söz konusu akdin gereklerinin yerine getirilmesi sırasında doğan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, özel hukuk alanını ilgilendirdiğinde kuşkuya yer olmadığından, adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği ve sonuçta, 2247 sayılı Kanunun 13 ncü maddesi uyarınca, yapılan başvurunun kabulünün uygun olacağı yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü"nün, Ahmet AKYALÇIN"ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİOĞLU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR"ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü toplantısında;
l-İLK İNCELEME : Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı PTT Genel Müdürlüğünün, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
ll-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK"in davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Danıştay Başsavcısının davada adli yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU"nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacının PTT Şubesinden gönderdiği iadeli taahhütlü mektupların kaybolmasından dolayı; uğradığını iddia ettiği zarara karşılık, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
1953 tarih ve 6145 sayılı Kanun ile "Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi" kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu"nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Kanunla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce (P.İ), telekomünikasyon hizmetleri ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmış; 27.1.2000 tarih 4502 sayılı Kanun ile de "Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü" adını almış olup, 22.2.2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statü"nün "Hukuki Bünye" başlıklı 3. maddesinin 1 numaralı bendinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünün, tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu belirtilmiş ve aynı maddenin 2 numaralı bendinde de, 233 sayılı KHK. ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmiştir.
Buna göre, Posta ve Telgraf Teşkilatı, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kuruluşu ise de, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılındığı açıktır.
Bu durumda, posta hizmetini yürüten Kuruluş ile bu hizmetten ücreti karşılığında yararlananlar arasındaki hukuki ilişkinin, Kuruluşun günlük iktisadi faaliyetlerinden doğan bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığında kuşkuya yer yoktur.
Nitekim, posta faaliyeti sırasında doğan zararlardan dolayı Kuruluşun sorumluluğu ve sınırları ile ödenecek tazminatın miktarları, 1950 tarih ve 5584 sayılı Posta Kanunu"nun IV. Bölümünde yer alan 46-55. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Belirtilen durum karşısında, olayda bir idari işlem ya da eylemden doğmuş bir zarar söz konusu olmayıp, posta göndericisinin uğradığı zarardan dolayı Kuruluşun tazmin yükümlülüğünün saptanmasına ilişkin bulunan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan başvurunun kabulü ile İdare Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul 6. İdare Mahkemesi Tek Hakimi"nce verilen 27.10.2005 gün ve E:2005/2037 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.