Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/11-784 Esas 2012/196 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/11-784
Karar No: 2012/196

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/11-784 Esas 2012/196 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/11-784 E.  ,  2012/196 K.
  • RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK
  • DOLANDIRICILIK
  • DAVA ZAMANAŞIMI
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 223
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 67
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 66
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 204
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 104
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 102

"İçtihat Metni"

Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık Özden’ın beraatına ilişkin, Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.04.2002 gün ve 180-145 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.10.2005 gün ve 13308-8893 sayı ile;

“Sanık; hasta İpek’in eczanesinde unuttuğu sağlık karnesine 22.09.1999 ve 30.09.1999 tarihli reçetelerle yüksek fiyatlı ilaçlar yazdırıp, ilaçları vermediği halde fatura ederek katılan kurumdan bedellerini aldığı, 01.12.1999 günü sanığın işyerinde yapılan aramada suça konu reçetelerdeki ilaçların da içinde yer aldığı 2 koli kupürü kesilmiş ilaç elde edildiği iddia, savunma, bilirkişi raporları ve dosya içeriği ile kanıtlandığı gözetilmeyerek, zincirleme resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından hükümlülüğü yerine, yerinde olmayan gerekçeyle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesince 07.06.2006 gün ve 46-428 sayı ile; sanığın resmi belgede sahtecilik suçundan lehe kabul edilen 765 sayılı TCY’nın 342/1, 80 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis, dolandırıcılık suçundan yine lehe kabul edilen aynı yasanın 504/7, 80, 522 ve 59. maddeleri uyarınca 7 ay 23 gün hapis ve 82 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Hükmün sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 30.12.2008 gün ve 13706-14931 sayı ile;

“1- Dolandırıcılık suçu ile ilgili hükmün temyizinde;

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; sanığa yüklenen ‘dolandırıcılık’ suçunun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suçun işlendiğinin belirlendiği 20.10.1999 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca ortadan kaldırılmasına,

2- Resmi evrakta sahtecilik suçu ile ilgili hükmün temyizine gelince;

5237 sayılı TCK’nun 7/2. maddesi gözetilerek; 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının takdir ve değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma üzerine yargılama yapan Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesince 15.04.2009 gün ve 98-136 sayı ile; sanığın resmi belgede sahtecilik suçundan lehe kabul edilen 765 sayılı TCY’nın 342/1, 80 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Bu hükmün de sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 26.10.2011 gün ve 10659-21102 sayı ile;

“Bozma üzerine toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığa yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve dereceleri taktir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri uyarınca mahkemece 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların denetime imkan verecek şekilde gösterilip birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasa belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmuş, CMK.nun 231. maddesinin uygulanmama nedenleri gösterilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan katılan vekilinin alt sınırdan ceza tayininin ve takdiri indirimin yerinde olmadığına, sanık müdafiinin ise sübutun bulunmadığına, suçun unsurları itibariyle oluşmadığına, CMK.nun 231. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle mahkumiyet hükmünün onanmasına” karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.04.2012 gün ve 92438 sayı ile;

“Sanığa yüklenen suç, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve sanık lehine olan 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş, yaptırımı ise 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir. Öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırına göre bu suça ilişkin kesintili dava zamanaşımı süresi de, aynı Yasanın 66/1-e, 67/4. maddeleri gereğince 12 yıldır. Sanığın en aleyhine olacak biçimde suç tarihi olarak belirlenen sahte reçete bedelinin tahsil olunduğu 20.10.1999 günü ile Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin onama kararı tarihi arasında 12 yıldan fazla sürenin geçtiği ve dava zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmakta ve sanık hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nun 66/1-e, 67/4 maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir” görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.      

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, Özel Dairece incelemenin yapıldığı 26.10.2011 tarihi itibarıyla dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Ankara Sağlık Müdürlüğü görevlilerince 01.12.1999 tarihinde sanığa ait eczanede yapılan denetimde toplam 61 kalem kesilmiş ilaç kupürünün ele geçirildiği,

Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan soruşturma sonucunda hasta İpek’e ait sağlık karnesinin sanığa ait eczanede unutulması üzerine sanık tarafından bu sağlık karnesine 22.09.1999 ve 30.09.1999 tarihli reçetelerin sahte olarak yazdırıldığı, iki reçete bedeli olan 149.391.000 TL’nin Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne fatura edildiği iddiasıyla sanık hakkında suç duyurusunda bulunduğu,

Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı raporuna göre 22.09.1999 tarihli reçetenin aynı tarihle Sincan 2 Nolu Sağlık Ocağı Poliklinik Defterine kayıtlı olduğu, reçete bedelinin 11.10.1999 gün ve 412283 nolu ödeme emri ile, 30.09.1999 tarihli reçetenin aynı tarihle Sincan Belediyesi Sağlık Merkezi protokol defterine kayıtlı olduğu ve reçete bedelinin 20.10.1999 gün ve 443391 nolu ödeme emri ile sanığa ödendiği,

Sanığın, hasta İpek’in eczanede unuttuğu sağlık karnesine 22.09.1999 ve 30.09.1999 tarihli reçeteleri yazdırarak gerçek ilaç satışı yapmadığı halde, yapmış gibi katılan kuruma fatura edip, ilaç bedellerini tahsil etmek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği,

Anlaşılmaktadır.

Sanığa yüklenen suçun cezası suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCY’nın 342. maddesinin 1. fıkrasında 2 yıldan 8 yıla kadar ağır hapis olarak öngörülmüştür. Anılan Yasanın 102/3. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 10 yıl, 104/2. maddesine göre de kesintili dava zamanaşımı 15 yıl olup, 30.09.1999 olan suç tarihi ile Özel Daire inceleme tarihi olan 26.10.2011 tarihi arasında bu süre henüz dolmamıştır.  

Ancak sanığa yüklenen suç, suç tarihinden sonra 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 204. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş, yaptırımı ise 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir. Öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırına göre bu suça ilişkin aslî dava zamanaşımı süresi de, aynı Yasanın 66. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendine göre 8 yıl olup Yasanın 67. maddesinin 2. fıkrasındaki dava zamanaşımını kesen nedenlerin varlığı halinde bu süre en fazla yarı oranında uzamak suretiyle 12 yıl olacaktır.

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığa yüklenen suç bakımından, sonradan yürürlüğe giren ve dava zamanaşımı yönüyle lehe hükümler içeren 5237 sayılı TCY’da öngörülen 12 yıllık kesintili dava zamanaşımının 30.09.1999 olan suç tarihi ile Özel Daire inceleme tarihi olan 26.10.2011 tarihi arasında dolduğu anlaşılmaktadır.

765 sayılı Yasanın ceza süresi yönüyle lehe olduğu kabul edilerek uygulama yapılması nedeniyle, zamanaşımı süresinin de 765 sayılı Yasaya göre belirlenmesi gerektiği ileri sürülebilir ise de, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.04.2008 gün ve 79-90 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, cezalandırma olanağının bulunduğu bir ahvalde, 765 sayılı Yasa hükümleri sanık lehine ise de, zamanaşımı süresinin 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca gerçekleşmesi nedeniyle anılan Yasa hükümleri uygulandığında sanığa ceza verilebilme olanağı büsbütün ortadan kalkacağından 5237 sayılı Yasa sanık lehine sonuç doğurabilme niteliğine kavuşmuştur.

Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının  kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükten bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden kamu davasının düşmesine karar verilmelidir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 26.10.2011 gün ve 10659-21102 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.04.2009 gün ve 98-136 sayılı hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,

Ancak, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan  322. maddesinin, verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkındaki kamu davasının, 5237 sayılı TCY’nın 66/1-e, 67/3-4 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,   15.05.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara