Esas No: 2011/388
Karar No: 2012/189
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/388 Esas 2012/189 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sanık ...’in karşılıksız çek keşide etmek suçundan 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca 1.682 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve aynı Yasanın 16/3. maddesi uyarınca bir yıl süre ile bankalarda çek hesabı açmasının yasaklanmasına ilişkin, Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.05.2007 gün ve 48–306 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Ceza Dairesince 27.09.2011 gün ve 2127–2284 sayı ile;
“20.12.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı Kanun ile 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan, 5237 sayılı TCK’nun 2 ve 7. maddeleri gözetilerek sanığın hukuksal durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması” gerektiğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.10.2011 gün ve 233074 sayı ile;
“Uyuşmazlık, takibi şikâyete bağlı suçlarda, şikâyetin yasal süreden sonra yapılması halinde soruşturma ve/veya kovuşturmanın yapılıp yapılamayacağı; bu bağlamda yargılama sonunda verilmesi gereken hükmün ne olması gerektiği ve özellikle de düşme kararı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Sanık ...’in 04.11.2005 günü keşide ettiği çek, on günlük yasal süresi içinde 07.11.2005 tarihinde muhatap bankaya ibraz edilmiş ve karşılıksız şerhi düşülmüştür. Bu durumda on günlük ibraz süresi 14.11.2005, on günlük düzeltme hakkı süresi ise 24.11.2005 tarihinde sona ermekte ve dolayısıyla altı aylık şikâyet hakkının 24.05.2006 günü mesai saati bitimine kadar kullanılması zorunlu hale gelmektedir. Oysa müşteki bu sürenin geçmesinden dört ay sonra 27.09.2006 tarihinde sanıktan şikâyetçi olmuştur ki, bu durumda usulüne uygun şikâyetin varlığından söz edilmeyecektir. Mahkemece şikâyetin süresinde olmaması nedeniyle kamu davasının düşürülmesi gerekirken mahkûmiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Aynı şekilde Yargıtay 15. Ceza Dairesince, işlendiği tarihte yürürlükte olan 3167 sayılı Kanunun 16/b ve 765 sayılı TCK’nın 108/1. maddesine göre kovuşturulması olanaklı olmayan fiilin, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla, bir çerçevede unsurları, yaptırımları ve sair yönleriyle karşılaştırılması zorunluluğundan bahisle bozulması isabetli değildir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılması, yerel mahkeme hükmünün bozulması ve kamu davasının düşmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 04.11.2005 keşide tarihli olup, 07.11.2005 günü bankaya ibraz edildiğinde karşılığının bulunmadığı saptanan 3191850 seri numaralı çeke ilişkin şikâyet hakkının yasal süresi içerisinde kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Harput Makine Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine ait olan ve T.C. İş Bankası Muğla Şubesinin 3191850 numaralı çek hesabından, Muğla 3. Noterliğinin 18.08.2005 gün ve 14466 yevmiye numaralı vekâletnamesi uyarınca 21.07.2007 tarihinden itibaren beş yıl süreyle şirketin münferiden imza yetkisine sahip müdürü olan sanık tarafından 04.11.2005 tarihinde Muğla’da keşide edilerek şikâyetçiye verilen çekin, şikâyetçi tarafından 07.11.2005 günü Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Şemikler Şubesine ibraz edildiği, ancak söz konusu çekin bankada bir karşılığının bulunmadığı, şikâyetçi vekilinin 27.09.2006 tarihli dilekçesi üzerine sanık hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan kamu davası açıldığı, yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın suça konu çek bedeli kadar adli para cezası ile cezalandırılmasına, bir yıl süreyle bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına hükmolunduğu,
Sanık müdafiinin temyizi üzerine Özel Dairece, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5941 sayılı Yasa uyarınca sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suçlarda şikâyet hakkı, suçun oluştuğu tarihte başlamaktadır. Karşılıksız çek keşide etme suçu da çekin bankaya ibrazı ve karşılıksız çıktığının anlaşılması ile oluşmakta ise de, şikâyet hakkının ne zaman kullanılacağı hususunda diğer suçlarla arasında farklılıklar bulunmaktadır.
Suç ve şikâyet tarihinde yürürlükte olan 3167 sayılı Yasanın 4814 sayılı Yasa ile değişik 16/b maddesi uyarınca karşılıksız çek keşide etme suçundan soruşturma yapılabilmesi çek hamilinin şikâyetine bağlı olup, şikâyet süresi, çekin üzerine yazılı keşide tarihine göre hesaplanacak ibraz süresinin bitiminde başlayacak olan on günlük düzeltme hakkı süresinin sonunda başlayacaktır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 708. maddesi uyarınca; “Bir çek, keşide edildiği yerde ödenecekse on gün; keşide edildiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. …
Yukarda yazılı müddetler, çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren işler.”
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 108. maddesinde de “Takibi ancak şahsi dava ikamesine bağlı olan fiil hakkında salâhiyettar kimse altı ay zarfında dava etmediği takdirde takibat yapılamaz. Müruru zaman haddini geçmemek şartıyla bu müddet davaya hakkı olan kimsenin fiilden ve failin kim olduğundan haberdar bulunduğu günden başlar. Davaya hakkı olan bir kaç kimseden birisi altı aylık müddeti geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hukuku sakıt olmaz” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 108 ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi Ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Yasanın 16/b maddeleri ile 6762 sayılı Türk Ticaret Yasasının 708. maddesi uyarınca 04.11.2005 tarihinde keşide edilip, 07.11.2005 günü aynı yerde bankaya ibraz edildiğinde karşılığının bulunmadığı anlaşılan keşide ve ödeme yeri itibarıyla on günlük ibraz süresine tabi olan çeke ilişkin altı aylık şikâyet süresi, on günlük ibraz ve on günlük düzeltme hakkı süreleri de göz önüne alındığında 25.11.2005 tarihinde başlamakta ve 25.05.2006 günü sona ermekte olup, şikâyetçi vekili bu süre geçtikten sonra 27.09.2006 tarihinde şikâyet hakkını kullanmıştır. Buna göre anılan tarihte yapılan şikâyet yasal süresinde değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün şikâyet hakkının yasal süresi içerisinde kullanılmaması karşısında düşme kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasasının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm kurulması olanaklı bulunduğundan, sanık hakkında açılan kamu davasının şikayet hakkının yasal süresinde kullanılmaması nedeniyle 3167 sayılı Yasanın 16, 765 sayılı TCY’nın 108 ve 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 27.09.2011 gün ve 2127–2284 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.05.2007 gün ve 48–306 sayılı kararının şikâyet hakkının süresinde kullanılmaması karşısında düşme kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasasının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı olduğundan, sanık hakkında açılan kamu davasının şikâyet hakkının yasal süresinde kullanılmaması nedeniyle 3167 sayılı Yasanın 16, 765 sayılı TCY’nın 108 ve 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.05.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.