Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/424 Esas 2012/176 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/424
Karar No: 2012/176

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/424 Esas 2012/176 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/424 E.  ,  2012/176 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza

    6831 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık ...’ın, anılan Yasanın 93/1–3 ve 5237 sayılı TCY’nın 54. maddeleri uyarınca bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve zoralıma ilişkin, Karaman 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 09.04.2008 gün ve 713–322 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 22.09.2011 gün ve 1107–12675 sayı ile;
    “08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunla, özel nitelikteki 6831 sayılı Orman Kanununda getirilen köklü değişikliklerin ve ceza sisteminin lehe hükümlerinin bütün halinde değerlendirilme sonucu 5237 sayılı TCK’nun 7. maddesi dikkate alınarak sanık lehine uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi ile sanığa fazla ceza tayini” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.11.2011 gün ve 225846 sayı ile;
    “1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi, ‘hükme esas olarak tespit edilen vakıalara tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı o hüküm bozulmuş ise Yargıtay aşağıda yazılı olan hallerde kendisi davasının esasına hükmeder.
    1- Vakıanın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraat veya davanın düşmesi yahut aşağı yukarı haddi olmayan sabit bir cezaya hükmolunması icap ederse’ yönünde düzenleme getirmiştir.
    Bu sebeple, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 22.09.2011 tarih ve 1107–12675 sayılı ilamı ile verilen kararın kaldırılması, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK’nun 322. maddesi gereğince hükmün ikinci fıkrasındaki ‘1 yıl’ ibaresinin ‘12 ay’ şeklinde düzeltilerek onanması” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
    Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde kalan devlet ormanını işgal ve faydalanma suçundan cezalandırılmasına ve zoralıma karar verilen ve suçun sübutu ile eylemin nitelendirilmesinde bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün, hüküm tarihinde yürürlükte olan ve yerel mahkemece göz önünde bulundurulan yasal değişiklik nedeniyle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Sanık hakkında devlet ormanını işgal ve faydalanma suçundan kamu davası açıldığı, yerel mahkemece 5728 sayılı Yasa uyarınca sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle 09.04.2008 günlü oturumda, sanığın 6831 sayılı Yasanın 5728 sayılı Yasanın 200. maddesi ile değişik 93/1–2. maddesi uyarınca bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve zoralıma karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 6831 sayılı Yasanın 93. maddesi;
    “1) Bu Kanunun 17’inci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    2) İşgal ve faydalanma yeniden tarla açmak suretiyle vaki olduğu veya yanmış orman sahalarına ilişkin bulunduğu veya kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlendiği takdirde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde iken, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 200. maddesi ile;
    “1) Bu Kanunun 17’nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91’inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.
    2) İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak suretiyle veya yanmış orman sahalarında ya da kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.
    Anılan değişiklik ile kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde bulunan devlet ormanını işgal ve faydalanma suçunun “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası” olan yaptırımı, aynı Yasa maddesinin birinci fıkrasında belirtilen “altı aydan iki yıla kadar hapis” cezasının “bir katı” olarak yeniden düzenlenmiştir.
    Yerel mahkemece de, hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5728 sayılı Yasanın 200. maddesi ile değişik 6831 sayılı Yasanın 93/1. maddesi uyarınca hükmolunan altı ay hapis cezasında, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca bir kat artırım yapılmak suretiyle sanığın bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
    Ayrıntılarına Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.12.2007 gün ve 255–266 sayılı kararında yer verildiği üzere; lehe yasa, maddi olaya, suç tarihinde yürürlükte olan yasalar ile sonradan yürürlüğe giren yasaların hiçbir hükmü karıştırılmadan bütün halinde uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmelidir.
    Diğer taraftan, 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasasının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan ve “Yargıtay’ca davanın esasına hükmedilecek haller ve karar düzeltilmesi” başlığını taşıyan 322. maddesinin 1. fıkrasında; “hükme esas olarak tespit edilen vakıalara tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı o hüküm bozulmuş ise Yargıtay aşağıda yazılı olan hallerde kendisi davanın esasına hükmeder” düzenlemesine yer verilmiş, devamında dokuz bent halinde bu haller sınırlı olarak sayılmış olup, bu hallerden birinin varlığı durumunda Yargıtay’ca önce saptanan bu yasaya aykırılık nedeniyle hüküm bozulacak, daha sonra da davanın esası hakkında bir karar verilecektir. Bu hükme göre Yargıtay tarafından, temyiz incelemesi sırasında saptanan ve hükmün bozulması sonucunu doğuran hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediği takdirde, yerel mahkemenin yerine geçmek suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmektedir.
    Nitekim öğretide genel kabul gören görüşe göre de; “Yargıtay’ın asıl davanın esasına karar vermesi ve davayı bitirmesi, diğer bir söyleyişle yerel mahkemenin verdiği kararı kaldırıp yerine yenisini koyması, başka bir anlatımla ıslah etmesi istisna olup, yeniden mahkemeye göndermeye ihtiyaç olmadığını gösteren iki temel şarta bağlıdır:
    1- Maddi meselenin daha ziyade aydınlanması için soruşturma, kısacası bir öğrenme muhakemesi gerekmemelidir.
    2- Maddi mesele bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır” (Prof. Dr. Nurullah Kunter, Prof. Dr. Feridun Yenisey, Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Bası, s. 1765–1766; Prof. Dr. Öztekin Tosun, Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri Muhakemenin Yürüyüşü, İstanbul 1973, s. 212; Prof. Dr. Yener Ünver–Prof. Dr. Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Bası, s. 881)
    Uygulamada da öğretideki bu görüşler benimsenerek, ıslah kararı verilmesinde anılan koşulların varlığı aranmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında değerlendirme yapıldığında;
    Sanık hakkında, devlet ormanını işgal ve faydalanma suçundan, 6831 sayılı Yasanın 5728 sayılı Yasanın 200. maddesi ile değişik 93. maddesinin birinci fıkrası ile hükmolunan altı ay hapis cezasının, aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca bir kat artırımı sonucunda, hapis cezası “on iki ay” olması gerekirken yerel mahkemece yanılgılı bir uygulama ile sanığın aleyhine sonuç doğuracak şekilde “bir yıl” hapis cezasına hükmolunması ve usulüne uygun bir lehe yasa karşılaştırması yapılmaması yasaya aykırı ise de, 6831 sayılı Yasasının 5728 sayılı Yasanın 200. maddesi ile değişik 93. maddesinin ikinci fıkrasındaki ceza miktarının ilk bakışta sanık lehine olduğu anlaşıldığından, Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen ve uygulanması zorunlu bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkı” ve Anayasanın 141. maddesinin 4. fıkrasının “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” şeklindeki hükmü de göz önünde bulundurularak; yargılamayı gereksiz yere uzatmamak ve yeni yargılama giderlerine neden olmamak amacıyla bu husus bozma nedeni yapılmamalıdır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sanığa fazla ceza tayini isabetsizliğinden bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, yerel mahkeme hükmünün birinci fıkrasının ikinci bendindeki “bir yıl” ibaresinin çıkarılması ve yerine “on iki ay” ibaresinin eklenmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 22.09.2011 gün ve 1107–12675 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Karaman 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 09.04.2008 gün ve 713–322 sayılı hükmünün sanığa fazla ceza tayini isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasasının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı olduğundan, yerel mahkeme hükmünün birinci fıkrasının ikinci bendindeki “bir yıl” ibaresinin çıkarılması ve yerine “on iki ay” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.04.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara