Esas No: 2017/379
Karar No: 2017/521
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2017/379 Esas 2017/521 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2017 / 379 KARAR NO : 2017 / 521 KARAR TR : 25.09.2017 |
ÖZET : Davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana geldiği öne sürülen zararın rücuen tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk
|
K A R A R
Davacı : Ankara Sigorta A.Ş.
Vekili :Av. A. U.
Davalı : Sancaktepe Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. H.H.
OLAY : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirkette sigortalı 34 … 8789 plaka sayılı aracın 26/04/2010 tarihinde Abdurrahmangazi Mahallesi Ravza Caddesi üzerinde seyir halinde iken elektrik direğine çarparak 3.618 TL tutarında hasar gördüğü, davacı şirketin bu meblağı 06/08/2010 tarihinde sigortalısına ödediği, ancak kazanın oluşunda davalının kusuru bulunduğu belirtilerek, 3.618 TL"nin ödeme tarihi olan 06/08/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL ANADOLU 19. SULH HUKUK MAHKEMESİ: 25.11.2014 gün ve E:2014/358, K:2014/789 sayılı kararı ile “Davacı vekili tarafından mahkememize verilen dava dilekçesi ile, 26/04/2010 tarihinde davacı şirkette sigortalı 34 … 8789 plaka sayılı aracın Abdurrahmangazi Mah. Ravza Cad. üzerinde seyir halinde iken davalı şirketin sorumluluğunda bulunan elektrik direğine çarparak 3.61-8 TL tutarında hasar gördüğü, davacı şirketin bu meblağı 06/08/2010 tarihinde sigortalısına ödediği, ancak kaza tespit tutanağı incelendiğinde elektrik direğinin yanlış konumlandırılması ve bu hususta uyarıcı işaretler konulmamış olması sebebiyle direğin bakımından ve idaresinden sorumlu kuruluşun kazanın oluşunda % 100 kusurlu olduğu belirtilerek, 3.618 TL"nin ödeme tarihi olan 06/08/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı AYEDAŞ"dan alınarak davacıya verilmesi talep edilmiş, kaza tespit tutanağı, ekspertiz raporu, fotoğraflar, faturalar, bilirkişi incelemesi ve diğer delillere dayanılmış bir kısım deliller dosyaya ibraz edilmiştir.
Davacı tarafça aynı husus hakkında Sancaktepe Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davada Kartal 1.Asliye Hukuk mahkemesinin 2012/77 esasına kaydedilmiş ve bu mahkemece 26/04/2012 tarihinde 2012/223 karar no’su ile birleştirme kararı verilerek dosya mahkememize intikal etmiş, davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış, davalı vekili cevap dilekçesi ile ilçe sınırlan içerisinde yapılan tretuvar, asfalt ve alt yapı çalışmalarından dolayı yol güzergahında kalan direklerin deplase edilmesi için AYEDAŞ"a bilgi verildiğini belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.
Dosya üzerinde yetkin bilirkişi marifeti ile inceleme yaptırılmış, düzenlenen raporda; AYEDAŞ"ın elektrik direğini periyodik kontrollerini yapmadığı ve süresinde deplase etmediği için %50 oranında, dava dışı ancak davaya ihbarı talep edilen Sancaktepe Belediye Başkanlığı"nm ise cadde ortasında kalan direk için trafik yönünden gerekli önlemlerini almadığı ve deplase edilmesi için AYEDAŞ"ı uyarmadığından %50 oranında kusurlarının bulunduğu, 3.618 TL hasar bedelinin 1.809 TL kısmından davalı AYEDAŞ"ın, 1.809 TL kısmından dava dışı Belediyenin sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Mahkememizce dosya ve ekleri incelenmiş, mahkememiz 28.02.2013 tarih, 2013/97 esas, 2013/42 sayılı karan ile davalı AYEDAŞ ile ilgili davanın kısmen kabulüne, birleştirilen dosya davalısı Sancaktepe Belediyesi ile ilgili davanın kabulüne karar verilmiş, dava davalı Sancaktepe Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24.09.2013 tarih ve 2013/10309 esas 2013/12800 karar sayılı ilamı ile somut uyuşmazlıkta davacı bir kamu kurumu olan Belediye"den hizmet kusuruna dayanarak tazminat istediğine göre mahkemece adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle davalı Belediye Başkanlığı aleyhine açılan dava yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde uyuşmazlığın esası incelenerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmuş, 30/01/2014 tarihli duruşmada Sancaktepe Belediye Başkanlığı aleyhine olan davanın tefrikine karar verilmiş ve mahkememiz 2014/358 esasına kayıt edilmiş. Yargıtay ilamı doğrultusunda davanın yargı yolu yönünden reddine karar verilmiştir...” görüşüyle davanın görev nedeniyle usulden reddine karar vermiş, aleyhine temyiz yoluna başvurulmayan kararın 15.01.2015 tarihi itibarıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili, bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 9. İDARE MAHKEMESİ: 27.07.2016 gün ve E:2016/1249, K:2016/1200 sayılı kararı ile “2577 sayılı yasanın 14.cü maddesi yönünden incelenerek işin gereği düşünüldü:
2576 sayılı yasanın 6.cı maddesinde "Vergi Mahkemeleri;
a) Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait, vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları,
b) (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun uygulamasına ilişkin davaları,
c) Diğer kanunla verilen işleri, çözümler" hükmü yer almaktadır.
Aynı yasanın 5.nci maddesinin 1 nci fıkrasında da İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalar ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceği hükme bağlanmıştır.
Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, dava konusu işlemin Vergi Mahkemesinin görevine giren vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin bulunmadığı gibi idare mahkemesinin görevine giren iptal veya tam yargı davasına konu bir işlem ile ilk derecede Danıştay’ca çözümlenecek bir işlemde olmadığı, özel hukuk ilişkisinden doğan ve adli yargının konusuna giren bir işlem olduğu anlaşılmaktadır.
Kaldı ki; sigorta şirketleri tarafından sigortalılarına ödedikleri hasar giderinin tazmini amacıyla ilgili idarelere karşı açılan davalarda, Uyuşmazlık Mahkemesi"nin yerleşik içtihatlarında dava konusu tazminatların adli yargının görev alanına girdiğine ilişkin kararları mevcuttur. Uyuşmazlık Mahkemesinin 24.12.2012 tarihli, E:2012/628, K:2012/498 sayılı benzer kararında da görevli yargı kolunun adli yargı olduğuna karar vermiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a. maddesi hükmü görev yönünden reddine” karar vermiş, karar taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 25.09.2017 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın davalı Belediyeden rücuan tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, seyir halindeyken yolda bulunan elektrik direğine çarparak kaza yapan araçta meydana gelen zararın davacı şirket tarafından sigortalıya ödendiği, ödeme miktarının kusurlu idareden rücuan tazmini talebiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “... Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun"dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 1 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 25.11.2014 gün ve E:2014/358, K:2014/789 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 25.11.2014 gün ve E:2014/358, K:2014/789 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.09.2017 gününde, Üyelerden Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Ahmet Tevfik ERGİNBAY
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Suna TÜRE
Üye Turgay Tuncay VARLI
|
KARŞI OY
03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 25.09.2017
Üye Üye
Süleyman Hilmi AYDIN Turgay Tuncay VARLI