Esas No: 2011/7?443
Karar No: 2012/164
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/7?443 Esas 2012/164 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazname : 2007/264096
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : SİLOPİ 1. Asliye Ceza
Günü : 05.06.2007
Sayısı : 492-579
Kaçakçılık suçundan sanık C.A..’ın 4926 sayılı Yasanın 4/a-2, 3, 4 maddesi uyarınca 204.396 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Silopi 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2007 gün ve 492-579 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılan temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 27.09.2011 gün ve 8985-16411 sayı ile;
“5271 sayılı CMK’nun 5560, 5728 ve 6008 sayılı Yasalar ile değişik 231. maddesinin 5, 6 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikler uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması olanaklı hale geldiğinden, 5237 sayılı TCK’nun 7. maddesi gözetilerek, yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu” nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi O. K.., “…Sanığın adli sicilden silinme koşulları oluşmayan sabıkası bulunduğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanamaz” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.11.2011 gün ve 264096 sayı ile;
“İtirazlarımız Özel Dairenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartlarının bulunup bulunmadığının saptanması yönündeki bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün sair yönlerden incelenmesine yöneliktir…
…Sanık hakkında, dosyada bulunan sabıka kaydına göre iki sabıkasından biri olan Silopi 2. Asliye Ceza Mahkemesince 23.05.2004 tarihinde, 4926 sayılı Kanunun 3/a-2/4 ve 4/a-2, 4/3, 4/4, 8, 20. maddelerinden verilip 12.09.2005 tarihinde kesinleşen ve 26.07.2006 tarihinde infaz edilen 1.386.000 TL ağır para cezası bulunmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının sabıkadan silinme koşullarını düzenleyen 8. maddesinde, cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veya düştüğü tarihten itibaren belirli süreler geçirilmesi halinde hükümlerin sabıkadan silineceği, ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde ise, belirtilen sürelerin esas alınacağı belirtilmiştir.
Sanığın sabıkasına konu ilam ise kaçakçılık fiilidir. Sanık hakkında verilen hüküm olan adli para cezası 3682 sayılı Yasanın 8/1-c bendinde ise kaçakçılık fiilinin tabi olduğu beş yıl veya daha az hapis veya adli para cezasına mahkumiyetler halinde diğer bir cürümden dolayı beş yıllık deneme süresi öngörülmüştür.
Sanığın ise 23.05.2004 tarihinde verilen 12.09.2005 tarihinde kesinleşen mahkumiyet hükmünün sabıkadan silinme koşulları oluşmadan 16.09.2005 tarihinde incelemeye konu kaçakçılık fiilini işlediği anlaşılmaktadır.
Tüm bu değerlendirmeler dikkate alındığında sanığın 5271 sayılı CMK"nun 5728 sayılı Yasa ile değişik 6. fıkrasının (a) bendinde yer alan kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması objektif şartını yerine getiremediği ve hakkında bu yönde uygulama yapılmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sanık hakkında Özel Dairece, hükmün esasına geçilerek inceleme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılmaktadır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın kaçakçılık suçundan mahkûmiyetine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanığın adli sicil kaydında iki adet mahkûmiyet ilamının bulunduğu,
Bunlardan ilkinin, 23.05.2004 tarihinde işlenen kaçakçılık suçu nedeniyle Silopi 2. Asliye Ceza Mahkemesince 23.06.2005 gün ve 489-224 sayı ile verilen 4926 sayılı Yasanın 3/a-3, 4/a-2, 4/4-3, 8 maddeleri uyarınca 1.386 Lira adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmü olup, 12.09.2005 tarihinde kesinleştiği ve 26.07.2006 tarihinde yerine getirildiği, sözkonusu ilamın kesinleşmesinden dört gün sonra da uyuşmazlık konusu suçun işlendiği,
İkincisinin ise 06.08.2000 tarihinde işlenen hırsızlık suçundan Akçakale Sulh Ceza Mahkemesince 26.06.2001 gün ve 98-88 sayı ile verilen mahkûmiyet ilamı olduğu, buna göre 765 sayılı TCY"nın 491/ilk, 522, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca hükmolunan 152.100.000 Lira ağır para cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesine göre ertelendiği, 20.11.2003 günü onanarak kesinleşen ilamın 26.06.2001 günlü karar tarihinden itibaren işlemeye başlayan deneme süresi içinde uyuşmazlık konusu suçun işlendiği,
Anlaşılmaktadır.
Hukukumuza ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesiyle giren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasayla 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5–14. fıkralar ile büyükler için de kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden ve yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile yapılan değişiklikler sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için;
1) Suça ilişkin;
a- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan, 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713 sayılı Yasa ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi,
Koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde öngörülen daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama koşulu açısından herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 250–13 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında tekerrür hükümlerinin uygulanması için anılan Yasanın 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir. Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, sübjektif koşulun ele alınmasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Adli sicil kaydında kasıtlı suçlar nedeniyle verilmiş ve silinme koşulları oluşmayan mahkûmiyet hükümleri bulunan sanık hakkında, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunma koşulu gerçekleşmediğinden, CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın esastan inceleme yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 27.09.2011 gün ve 8985-16411 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi amacıyla Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.04.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.