Esas No: 2011/4-322
Karar No: 2012/148
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4-322 Esas 2012/148 Karar Sayılı İlamı
- AİLE FERTLERİNE KÖTÜ MUAMELE SUÇU
- ŞİKAYETTEN VAZGEÇME
- MAĞDUR İLE ŞİKÂYETÇİNİN HAKLARI
- KAMU DAVASINA KATILMA
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 234
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 238
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 243
"İçtihat Metni"
Aile fertlerine kötü muamele suçundan sanık Hülya ’un yapılan yargılama sonucunda beraatine ilişkin, Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesince verilen 10.10.2006 gün ve 425-580 sayılı hükmün mağdur vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 28.06.2011 gün ve 7939-9056 sayı ile;
“Olay tarihinde 6 yaşında olan mağdure Belinda "ya sanık olan annesinin kötü muamelede bulunduğunun iddia edilmesi karşısında; velayet yönünden yasal temsilcisi olan babası Levent’e şikâyetçi olup olmadıkları, şikâyetçi oldukları takdirde davaya katılıp katılmayacakları sorulmadan hüküm kurulması suretiyle CYY’nun 238/2. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 13.09.2011 gün ve 54409 sayı ile;
“Yaşı küçük mağdurenin velâyet yönünden yasal temsilcisi olduğu belirtilen Levent soruşturma aşamasında müşteki sıfatıyla alınan 08.05.2006 tarihli beyanında ve dosyaya sunduğu aynı tarihli dilekçesinde sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiğini bildirmiş, daha sonra yargılama aşamasında mahkemece alınan ifadesinde de ‘…sanığın çocuğumu dövdüğünü görmedim. Çocuğum bana beni özlediği için annesinin kendisini dövdüğünü söylediğini söyledi. Yoksa sanık eşim çocuğumuzu dövmemiştir’ şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mağdur ve şikâyetçinin haklarını düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 234. maddesinin 1/1-b alt bendinde mağdur ile şikâyetçinin, kovuşturma evresinde,
-Duruşmadan haberdar edilme,
-Kamu davasına katılma,
-Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme,
-Tanıkların davetini isteme,
-Vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme,
-Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı yasa yollarına başvurma,
-Haklarının bulunduğu belirtilip;
(2). fıkrasında; ‘Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir’ hükmüne yer verilmiş,
Katılma usulünü düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 238. maddesinin 2. fıkrasında ise ‘Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur’ şeklindeki hükme yer verilmiştir.
Şikayetçiye ‘kamu davasına katılma’ hakkını da içeren 5271 sayılı Yasanın 234/1-b.bendindeki yasal hakları hatırlatılıp tutanağa geçirilmiş, ancak kamu davasına katılma talebi olmadığı gibi şikayetini bildirmemiş, sanık lehine beyanda bulunarak ve kararı temyiz etmeyerek şikâyetçi olmadığı ve dolayısıyla kamu davasına katılmak istemediği yönündeki iradesini devam ettirmiştir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve temyiz isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, 6 yaşındaki çocuğu mağdur Belinda’ya kötü muamelede bulunduğu iddiasıyla açılan kamu davasında, soruşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçen, duruşmada da sanığın mağduru dövmediğini beyan eden ve mağdurun velayet yönünden yasal temsilcisi olan babası Levent’e şikâyetçi olup olmadığının ve şikâyetçi olduğu takdirde davaya katılıp katılmayacağının sorulmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık Hülya ile Levent’in ilk olarak 29.05.2000 tarihinde evlendikleri, 04.04.2003 tarihinde boşandıkları, mağdurun 01.04.2000 tarihinde doğduğu, mağdurun boşanmadan sonra sanığın yanında kalmaya başladığı,
Uzun yol gemilerinde denizci olarak çalışan Levent’in 24.04.2006 tarihinde kolluğa başvurarak eski eşi olan sanığın kendisini ölümle tehdit ettiği ve kızını dövdüğünden söz ederek şikâyetçi olduğu, kolluk tarafından alınan ifadesinde de şikâyetçi olduğunu beyan ettiği, buna karşın 08.05.2006 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde ve C. Savcılığına verdiği aynı tarihli dilekçesinde ise şikâyetinden açıkça vazgeçtiği,
Levent’in bu ifadesinden çok kısa bir süre sonra 17.05.2006 tarihinde sanık ile yeniden resmen evlendiği,
20.07.2006 tarihinde yapılan duruşmada, Levent’e CYY’nın 234/1-b maddesindeki haklarının hatırlatıldığı hususunun tutanağa geçirildiği ve “müdafii istemiyorum haklarımı kendim kullanacağım” dediği, beyanında sanığın mağduru dövmediğini ifade ettiği, şikâyetçi olup olmadığına ilişkin herhangi bir beyanının tutanakta yer almadığı,
Aynı oturumda dinlenen mağdur ile CYY’nın 234/2. maddesi uyarınca mağdura mahkemenin istemi üzerine baro tarafından atanan mağdur vekilinin de şikâyete ilişkin beyanının olmadığı,
Bu duruşmadan bir gün sonra Çanakkale 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin aynı tarihte kesinleşen 21.07.2006 tarihli kararıyla Levent ve sanığın boşandıkları, mağdurun velayetinin babasına verildiği,
Hükmün, mağdura mahkemenin istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen mağdur vekilince temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CYUY’nın 372. maddesi ve buna paralel olan 5271 sayılı CYY’nın 243. maddesindeki, “Katılan, vazgeçerse katılma hükümsüz kalır” biçimindeki düzenleme ile istikrarlı olarak sürdürülegelen Ceza Genel Kurulu ve Ceza Daireleri uygulamalarına göre; soruşturma aşamasındaki şikâyetten vazgeçme sonradan kovuşturma aşamasında kamu davasına katılmaya engel değil ise de, kovuşturma aşamasında şikâyetten vazgeçilmesi halinde davaya katılma olanağı kalmayacak, katılma kararı verilmiş ise bu hükümsüz kalacaktır.
5271 sayılı CYY’nın “Mağdur ile şikâyetçinin hakları” başlıklı 234/1-b maddesinde mağdur ile şikâyetçinin, kovuşturma evresinde, duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek alma, tanıkların davetini isteme, vekili yoksa baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme, davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı yasa yollarına başvurma haklarının bulunduğu belirtilmekte olup, aynı Yasanın 237. maddesi uyarınca mağdur, kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduğunu bildirerek kamu davasına katılabilir. CYY’nın “Katılma usulü” başlıklı 238/2. maddesinde ise; “Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur” hükmü getirilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Soruşturma aşamasında şikâyetçi olmadığına ilişkin dilekçe veren, Cumhuriyet savcısınca alınan ifadesinde de bunu tekrar eden, bundan çok kısa bir süre sonra sanık ile tekrar evlenen mağdurun babası Levent’e 20.07.2006 tarihli oturumda ifadesi alınmadan önce yerel mahkemece CYY’nın 234/1-b maddesindeki hakları hatırlatılması üzerine Levent’in; “müdafii istemiyorum haklarımı kendim kullanacağım” demesi, sanık lehine olarak verdiği beyanında sanığın mağduru dövmediğini ifade etmesi, şikâyetçi olduğuna ilişkin bir beyanının olmaması ve CYY’nın 238/2. maddesinin açık anlatımı karşısında, Levent’e artık şikâyetçi olup olmadığı hususunun sorulmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu itibarla itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yargılama aşamasında sanıktan şikâyetçi olmayan ve kamu davasına katılmayan mağdur vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesine göre reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 28.06.2011 gün ve 7939-9056 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Mağdur vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesine göre REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.