Esas No: 2011/2-298
Karar No: 2012/143
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-298 Esas 2012/143 Karar Sayılı İlamı
- HIRSIZLIK SUÇU
- MÜŞTEKİ VEKİLİNE DURUŞMA GÜNÜNÜ BİLDİRİR DAVETİYE GÖNDERİLMESİ
- TEBLİGAT PARÇASININ DOSYADA BULUNMAMASI
- DAVAYA KATILMA
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 233
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 234
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 237
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 238
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 260
"İçtihat Metni"
Sanık Hasan"ın hırsızlık suçundan beraatına ilişkin, Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.02.2009 gün ve 674-88 sayılı hükmün şikayetçi kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 11.07.2011 gün ve 16090-23174 sayı ile;
“21.05.2007 tarihli tensip ve 04.06.2008 tarihli duruşma tutanaklarında, şikayetçi kurum vekiline duruşma gününü bildiren davetiye çıkarılmasına karar verildiği halde, davetiyelerin tebliğ edildiğine dair belgenin dosyada bulunmadığı anlaşılmakla;
5271 sayılı CYY"nın 260/1. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören şikayetçi kuruma duruşma gününü bildiren tebligat yapılmadığı ve davaya katılma olanağı tanınmadığından sanık hakkında kurulan hükmü temyize hakkı olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Şikayetçi kuruma duruşma gününü bildiren usulüne uygun tebligat yapılarak davaya katılma olanağı tanınmadan eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.09.2011 gün ve 200483 sayı ile;
“Sanığın elektrik hırsızlığı suçuna ilişkin olarak yargılandığı, mahkemece suçun sübutuna ilişkin delillerin yasaya uygun biçimde toplandığı, sanığın ilgili suçları işlemediği kanısına ulaşıldığı ve sanığın beraatına hükmedildiği,
21.05.2007 tarihli tensiple ve 04.06.2008 tarihli duruşmada yakınan vekiline tebligat çıkartılmasına karar verildiği, ancak bu tebligatın yapıldığına ilişkin belgenin dosyanın içerisinde bulunmadığı görülmektedir.
Hükmün temyizinden sonra bu tebligat parçalarının varlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ya da Daire tarafından araştırılmamıştır. Bu yönüyle tartışılması gereken konu, dosyada bu tebligat parçasının bulunmamasının, belgenin ‘olmadığı’, başka bir deyişle tebligatın ‘hiç çıkarılmadığı’ biçiminde bir yargıya ulaştırıp ulaştırmayacağı noktasındadır.
Bilinmektedir ki, yoğun tebligat trafiği içerisinde, bir kısım tebligat parçaları dosyaya konulmadan temyiz incelemesine gelmektedir. Hatta bazı tebligat parçalarına, aynı mahkeme’deki başka dosyaların içerisinde tesadüf edildiği durumlar çokça yaşanmaktadır. Ancak bir dosya ile ilgili tebligatın yapılıp yapılmadığının belirlenmesi basit bir işlemle mümkün olmaktadır. PTT ile yapılacak bir yazışma ile muhataba tebligatın yapılıp yapılmadığı ya da hangi tarihte yapıldığı hususları açıklığa kavuşturulabilmektedir. Burada yerel mahkeme tarafından bu araştırmaya girişilmemiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ya da daire tarafından da bu husustaki eksikliğin giderilmesi yoluna gidilmemiştir. Burada; gerekli olan araştırmaya tevessül edilmemesi, tebligatın yapılmadığı anlamına gelmeyecektir. Eğer tebligat yapıldı ve buna karşın davaya katılma isteminde bulunulmadan hüküm temyiz incelemesine getirildi ise, buna ilişkin temyiz isteminin reddi gerekecektir.
O halde, tebligatın varolup olmadığı araştırılmadan hükmün bozulmasına karar verilmesi yasaya aykırıdır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu"nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; müşteki kurum vekiline duruşma gününü bildirir davetiyenin tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğinden;
21.05.2007 tarihli tensip tutanağında, “şikayetçi vekili adına çağrı kağıdı çıkarılmasına” 23.11.2007 günlü ilk oturumda, “müştekiye çıkarılan davetiyenin dönüşünün beklenmesine, iade gelir ise yeniden tebligat çıkarılmasına” 04.06.2008 günlü ikinci oturumda ise “müşteki vekiline duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmasına” karar verildiği, çağrı kağıdı ve davetiyelerin müşteki vekiline tebliğ edilip edilmediğine ilişkin bir bilgi ve belgenin dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CYY"nın “Suçun mağduru ile şikâyetçinin çağırılması” başlıklı 233. maddesinin birinci fıkrası; “Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir” şeklinde düzenlenmiş olup, fıkranın açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere şikayetçinin, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından belirtilen usulle çağrılıp dinlenilmesi gerekir.
Yasanın, mağdur ile şikayetçinin hakları başlıklı 234. maddesinin altıncı bendinde ise, mağdur veya şikayetçinin davaya katılması koşuluyla kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu belirtilmiştir.
Anılan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak duruşmaya davet edildiği halde gelmeyen şikayetçinin, CYY’nın 238/1. maddesi uyarınca mahkemeye dilekçe vermek suretiyle de katılma isteminde bulunmaması halinde kamu davasına katılması olanaklı olamayacağından, kanun yollarına başvurma hakkı da bulunmamaktadır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Müşteki vekiline duruşma gününü bildirir davetiye gönderildiğinin belirtilmesine rağmen, davetiyenin tebliğ edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge dosya içerisinde yer almamaktadır.
Eğer uyuşmazlığa konu olayda, davetiye tebliğ olunmasına rağmen müşteki vekili duruşmalara gelmemiş ve CYY’nın 238/1. maddesinde belirtildiği şekilde mahkemeye dilekçe vermek suretiyle de davaya katılma isteminde bulunmamış ise; hükmü temyiz etme hakkı olmadığından, temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
Ancak, davetiye tebliğ olunamamış ise bu kez, 5271 sayılı CYY"nın “Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır...” şeklinde düzenlenmiş olan 260/1. maddesi gereğince, katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören müşteki vekilinin kanun yollarına başvuru hakkı olduğunun ve temyiz isteminin geçerli bulunduğunun kabulü gerekecektir.
Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, müşteki kurum vekiline duruşma gününü bildirir davetiyenin tebliğ edilip edilmediği araştırılarak, sonucuna göre müşteki vekilinin temyiz istemi konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi N. M.; “Sanığın elektrik hırsızlığı suçuna ilişkin olarak yargılandığı, Mahkeme’ce suçun sübutuna ilişkin delillerin yasaya uygun biçimde toplandığı, sanığın ilgili suçları işlemediği kanısına ulaşıldığı ve sanığın beraatına hükmedildiği, 21.05.2007 tarihli tensiple ve 04.06.2008 tarihli duruşmada yakınan vekiline tebligat çıkartılmasına karar verildiği, ancak bu tebligatın yapıldığına ilişkin belgenin dosyanın içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
CMK"nın 233. maddesine göre mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir. Aynı Kanunun 235/2-3. maddesine göre ise ‘...çıkartılan çağrıya rağmen gelmeyen kimseye yeniden tebligatta bulunulmaz. Belirtilen adresin yanlışlığı, eksikliği veya adres değişikliğinin bildirilmemesi nedeniyle tebligat yapılamaması hâllerinde adresin araştırılması gerekmez’
CMK"nın 237/1. maddesinde ise ‘Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler’ hükmüne yer verilmiştir.
Hükmün temyizinden sonra ceza yargılamasının yürütülmesini etkileyecek, hak sahibi kişi ya da kişilere kamu davasında dinlenme ve katılma hakkı verecek temel çağrıya ilişkin tebligat parçasının dosyada bulunmaması, mağdur ya da suçtan zarar görene tebligatın yapılamamış olduğu noktasında bir karine oluşturacaktır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, itirazında, bir dosya ile ilgili tebligatın yapılıp yapılmadığının belirlenmesinin basit bir işlemle mümkün olacağını, PTT"yle yapılacak bir yazışma ile muhataba tebligatın yapılıp yapılmadığı ya da hangi tarihte yapıldığı hususlarının açıklığa kavuşturulabileceğini ileri sürmekte, bunun doğru olduğunda da kuşku bulunmamaktadır. Ancak, Yargıtay C. Başsavcılığının ya da Dairenin, yargılama sürecine ilişkin dosyanın içeriğine ilişkin bir konudaki eksikliği giderilmesi yönünde yetki ve görevi bulunmadığı gibi, bunun yapılmasının (bazı hallerde, CMK"nın 260. maddesi uyarınca kanunyoluna başvuru hakkı bulunanlara tebligatın, temyiz denetiminden yapılmasının sağlanması gibi) mümkün olacağı varsayılsa dahi, PTT"den yapılacak araştırma, sadece tebliğin yapılıp yapılmadığı noktasında bir aydınlatmayı sağlayacak, tebligat parçasının bir nüshasının PTT"de kalması söz konusu olmadığından, tebliğin yasal ve hukuka uygun olup olmadığının tespiti ve denetimi mümkün olamayacaktır. Bu durumda kendisine (usulüne uygun olmasa bile) tebligat yapılmış olduğu resmi kayıtlardan anlaşılan kişi, çağrıya rağmen duruşmaya gelmediğinden, dinlenmediğinden ve dolayısıyla CMK"nın 237/1. maddesine göre ‘şikâyetçi olduğunu bildirmediğinden’ davaya katılma hakkını da kaybedecek, bu durum ise hak kayıplarına yol açabilecektir.
Duruşmaya çağrı tebligatının yapılmamış olduğunun saptanması halinde Yargıtay Dairesi, bu tebligatın yapılmasının sağlanması ve şikayetçiye CMK"nın 234. maddesindeki haklarının hatırlatılması, katılma isteminin olup olmadığının sorulması ve istem varsa 237/2. madde uyarınca katılma kararı verilebilmesi için hükmü bozacaktır.
Tebligat usulüne uygun yapıldı ve davaya katılma isteminde bulunulmadan hüküm temyiz incelemesine getirildi ise, buna ilişkin temyiz isteminin ise reddi gerekecektir.
Çağrı tebligatının yasal olarak usulüne uygun yapılıp yapılamadığının denetlenebilmesi ve bu denetimin PTT belgelerinden anlaşılamayacağı gerekçesiyle Dairenin, şikayetçi kuruma duruşma gününü bildiren usulüne uygun tebligat yapılarak davaya katılma olanağı tanınmadan hüküm kurulmasını bozma nedeni yapan görüşü hukuken yerinde olduğundan sayın çoğunluğun, itirazın kabulü gerektiği yönündeki düşüncesine katılmıyorum” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi ise; itirazın reddi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 11.07.2011 gün ve 16090–23174 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Müşteki kurum vekiline duruşma gününü bildirir davetiyenin tebliğ edilip edilmediği araştırılarak, sonucuna göre müşteki vekilinin temyiz istemi konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.04.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.