Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3354 Esas 2020/5749 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/3354
Karar No: 2020/5749
Karar Tarihi: 08.12.2020

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3354 Esas 2020/5749 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/3354 E.  ,  2020/5749 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 27.02.2018 tarih ve 2015/254-2018/124 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Asıl davada, davacı vekili, davacı banka tarafından davalı ... işletmesine kredi kartı ve Pos cihazı tahsis edildiğini, davalı ...’ın işletmesinden davalı ... kredi kartına ortada hiç sebep yokken birçok defa iadeler yapıldığını ve davalı ... tarafından davalı şirkete fiktif satış işlemleri yapılarak davacı bankanın zarara uğratıldığını ileri sürerek davalılar hesaplarına geçen toplamda 496.694 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Asıl davada davalı ..., açılmış olan davayı kabul ettiğini, davacının iddia ettiği işlemlerin davadışı ... tarafından rızası ve bilgisi dışında yapıldığını, bu kişinin çalışanı olduğunu ve halen bu tür suçlardan cezaevinde bulunduğunu belirtmiştir.
    Asıl davada davalı Düzenli İnş İth İh Ltd Şti vekili, davacının iddia ettiği işlemlerin bankanın verdiği yetki dahilinde yapıldığını, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
    Birleşen davada davacı vekili, davacı banka tarafından dava dışı ... işletmesine kredi kartı ve Pos cihazı tahsis edildiğini, dava dışı ...’ın kendi kredi kartına ortada hiç sebep yokken iade yaptığını ve dava dışı ... tarafından davalı ...’a fiktif satış işlemi yapılarak davacı bankanın zarara uğratıldığını ileri sürerek davalı hesabına geçen toplamda 9.500 TL’den dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Birleşen davada davalı vekili, davalının kuyumcu dükkanı işlettiğini ve dava dışı ...’ın davalıdan altın aldığını, bu işlemin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporuna göre, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiş olup, hükmün birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 27.11.2014 tarih ve 2014/10940 esas ve 2014/17089 karar sayılı ilamıyla; “Mahkemenin gerekçesinde dayandığını belirttiği 08.01.2014 havale tarihli ikinci rapor ve eki olan 07.08.2014 tarihli raporda gerekçede açıklandığının aksine olarak ..."ın yaptığı 9.500 TL"lik işlemin gerçek olup olmadığı konusunda kesin bir kanaat belirtilmemiştir. Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar gözetilerek birleşen davanın davalısı ... vekilinin itirazlarını karşılayacak şekilde önceki raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek mahiyette hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak uygun sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi tacirler arasındaki ilişkilerde yazılı usul kuralları geçerli olup hayatın olağan akışı dikkate alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, asıl davanın kabulüne denilmesine rağmen, birleşen dava ile ilgili kabul ya da ret hükmü kurulmamış, sadece gerekçede birleşen davanın reddedildiğinden bahsedilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın hükmün kapsamı başlıklı 297/2 maddesi; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü haizdir. Bu durumda mahkemece birleşen Adana 2 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/704 esas ve 2010/317 karar sayılı dosyasında adı geçen madde uyarınca davanın esası ile ilgili olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmadan doğrudan yargılama gideri, harç ve vekalet ücretine ilişkin yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara