Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/10-438 Esas 2012/141 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/10-438
Karar No: 2012/141

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/10-438 Esas 2012/141 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/10-438 E.  ,  2012/141 K.
  • DURUŞMA TUTANAĞININ ZABIT KÂTİBİ TARAFINDAN İMZALANMAMASI
  • KANUN YARARINA BOZMA
  • KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE SATIN ALMAK, KABUL ETMEK VEYA BULUNDURMAK
  • DENETİMLİ SERBESTLİK
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 191
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 219
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 309
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 310

"İçtihat Metni"

Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanıklar Ferhat, Hacı Hüseyin, Serhat ve Aydemir’in 5237 sayılı TCY’nın 191/1, 62, 191/2 ve 191/6. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hükümden sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve infazlarının ertelenmesine ilişkin Kayseri 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 03.06.2010 gün ve 508-499 sayılı hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Bu hükme karşı Adalet Bakanlığınca 30.10.2010 gün ve 66745 sayı ile;

“19.12.2006 tarihli ve 26381 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un 7. maddesi ile 5237 sayılı TCK.nun 191. maddesi değiştirilmiş ve bu madde uyarınca, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı yapılacak yargılama sonucunda mahkemelere 2 seçenek sunulmuş olup, anılan maddenin 2. fıkrası gereğince hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği, aynı maddenin 5. fıkrasına göre de tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranın kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilmesi gerektiği, aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilmesi gerekeceği, diğer bir durumda ise, mahkemece 6. fıkra uyarınca uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alarak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ila dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulabileceği ve bu durumda hükmolunan cezanın infazının erteleneceği, 7. fıkra gereğince kişinin mahkum olduğu cezanın tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde infaz edilmiş sayılacağı, aksi takdirde derhal infaz edilmesi gerekeceği cihetle mahkemenin bu hususları tartışarak sanıkların hukuki durumunu tayin ve takdir etmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir” nedenine dayalı olarak yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 14.02.2011 gün ve 51925-1882 sayı ile;

                “5271 sayılı CMK"nın 219. maddesi gereğince duruşma tutanağının zabıt kâtibi tarafından imzalanması zorunludur.

                Dosya kapsamına göre; sanıkların savunmalarının bulunduğu ve hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı 03.06.2010 tarihli oturuma ilişkin duruşma tutanağının ilk altı sayfasının zabıt kâtibi tarafından imzalanmadığı anlaşılmaktadır.

Belirtilen bu konuda kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdirinin sağlanması için, dosyanın Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine” karar verilmiştir.

Bu karar üzerine Adalet Bakanlığınca bu kez 18.04.2011 gün ve 20327 sayı ile;

“1- 19.12.2006 tarihli ve 26381 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun"un 7. maddesi île 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 191. maddesi değiştirilmiş ve bu madde uyarınca, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı yapılacak yargılama sonucunda mahkemelere iki seçenek sunulmuş olup, anılan maddenin 2. fıkrası gereğince hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği, aynı maddenin 5. fıkrasına göre de, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilmesi gerektiği, aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilmesi gerekeceği, diğer bir durumda ise, mahkemece 6. fıkra uyarınca uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabileceği ve bu durumda hükmolunan cezanın infazının erteleneceği, 7. fıkra gereğince kişinin mahkûm olduğu cezanın, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde infaz edilmiş sayılacağı, aksi takdirde derhal infaz edilmesi gerekeceği cihetle mahkemenin bu hususları tartışarak sanıkların hukukî durumunu tayin ve takdir etmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,

                2- Sanıkların savunmalarının alındığı ve hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı 03.06.2010 tarihli oturuma ilişkin duruşma tutanağının ilk altı sayfasının zabıt kâtibi tarafından imzalanmaması suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 219/1. maddesine aykırı davranılmasında, isabet görülmemiştir” nedenlerine dayalı olarak yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 26.09.2011 gün ve 12992-55232 sayı ile;

“(2) numaralı bozma düşüncesi benimsenerek, aşağıdaki şekilde karar verilmesi nedeniyle, kabule göre ileri sürülen (1) numaralı bozma düşüncesi inceleme konusu yapılmamıştır.

5271 sayılı CMK"nın 219. maddesi gereğince duruşma tutanağının zabıt kâtibi tarafından imzalanması zorunludur.

Dosya kapsamına göre; sanıkların savunmalarının bulunduğu ve hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı 03.06.2010 tarihli oturuma ilişkin duruşma tutanağının ilk altı sayfasının zabıt kâtibi tarafından imzalanmaması yasaya aykırı, kanun yararına bozma talebine dayanan ihbar yazısında ileri sürülen (2) numaralı bozma düşüncesi yerinde görüldüğünden; Kayseri 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 03.06.2010 tarihli 2010/508 esas ve 2010/499 karar sayılı hükmünün 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince bozulmasına; aynı maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyanın adı geçen mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine” karar verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise 04.11.2011 gün ve 184187 sayı ile;

                “…Temyiz yasa yolunda duruşma tutanağının zabıt kâtibi tarafından imzalanmamış bulunması bozma nedeni sayılmakta ise de, kesinleşmiş hükümlerde bu tür eksiklikler olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Yasa yararına bozma kurumu, ülke sathında uygulama birliğini sağlamak ve farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarının önlenmesi açısından kabul edilmiş olup bu yolla hükümdeki aykırılığın kural olarak Yargıtay tarafından hiçbir yargılama yapılmaksızın istisnai olarak ise ilk derece mahkemesince yeniden yargılama yapılarak giderilmesi amaçlanmıştır. Duruşma tutanağındaki imza eksikliği nedeniyle kanun yararına bozma istemi üzerine yapılacak bozma ise, bu amaçlardan hiçbirine hizmet etmeyecektir.

                Ayrıca, karardaki imza noksanlığı nedeniyle sahtelik iddiası ileri sürülmüş olsa dahi bu husus 5271 sayılı CMK"nın 309 ve 310. maddeleri kapsamında değil aynı Yasanın 311 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan yargılamanın iadesi konusunu oluşturacaktır.

                Yukarıdaki açıklamalara göre, sanıkların savunmalarının alındığı ve hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı oturuma ilişkin duruşma tutanağının ilk altı sayfasının zabıt kâtibi tarafından imzalanmaması nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 219/1. maddesine aykırı davranılması gerekçesini içeren (2) numaralı kanun yararına bozma isteminin reddi yerine kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; kısa kararın yer aldığı duruşma tutanağının ilk 6 sayfasında zabıt kâtibi imzasının bulunmamasının yasa yararına bozma konusu yapılıp yapılmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Kesinleşmiş bulunan kararın tefhim edildiği 03.06.2010 tarihli oturuma ait 7 sayfadan oluşan duruşma tutanağının ilk 6 sayfasının zabıt kâtibi tarafından imzalanmadığı anlaşılmaktadır.

Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan yasa yararına bozma olağanüstü yasayolunun koşulları ve sonuçları “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.

5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.

Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

Yasa yararına bozma yasa yoluna istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle, bu yasayolu dar kapsamlı olup, her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. 26.10.1932 gün ve 29/32 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da yasaya aykırılık halleri açıklanıp, bunların uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hataları olduğu belirtilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Özel Daire kararlarında da usule ilişkin aykırılık hallerinin, hükme etkili olması halinde ancak yasa yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilerek, bu yöndeki uygulama süreklilik kazanmıştır.

Uyuşmazlığa konu olan duruşma tutanağında zabıt kâtibi imzasının bulunmamasıyla ilgili olarak 5271 sayılı CYY’nın “Duruşma tutanağı” başlıklı 219.  maddesi;

“(1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ” şeklinde hüküm içermektedir.

Olağan yasayolu olan temyiz incelemesinde, hükmün ve duruşma tutanağının hâkim veya zabıt kâtibi tarafından imzalanmamış olması, gerekçeli karar başlığında isim eksikliğinin bulunması veya tutanaklarda buna benzer eksikliklerin yer alması belirli koşulların da varlığı halinde, bozma konusu yapılabilir ise de, tüm yasal işlemler yerine getirilerek kesinleştirilmiş olan hükümlerde bu tür eksiklikler, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma konusu yapılmayacaktır.

Yasa yararına bozma kurumu, ülke sathında uygulama birliğini sağlamak ve farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarının önlenmesi açısından kabul edilmiş olup, bu yolla hükümdeki aykırılığın kural olarak Yargıtay tarafından hiçbir yargılama yapılmaksızın, istisnai olarak ise ilk derece mahkemesince yeniden yargılama yapılarak giderilmesi amaçlanmıştır. Duruşma tutanağındaki imza eksikliği nedeniyle yasa yararına bozma istemi üzerine yapılacak bozma, bu amaçlardan hiçbirine hizmet etmeyecektir.

Diğer taraftan, hükümdeki bu tür noksanlıklar nedeniyle sahtelik iddiası ileri sürülmüş olsa dahi, bu husus 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddeleri kapsamında değil, 311 vd. maddelerinde düzenlenmiş bulunan yargılamanın iadesi konusunu oluşturacaktır.

Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin yasa yararına bozma kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının (2) nolu yasa yararına bozma isteminin reddine, (1) nolu yasa yararına bozma istemi hakkında karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi A. Kınacı; “CMK"nın 219. maddesinin 1. fıkrasında, ‘duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır’ hükmüne yer verilmiş; 309. maddesinin 1. fıkrasında, temyiz edilmeksizin kesinleşen hüküm veya kararlarda ‘hukuka aykırılık’ bulunması halinde kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği belirtilmiş; 288. maddesinin 2. fıkrasında ise ‘bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır’ denmiştir.

Görüldüğü gibi kanun yararına bozma yoluna sadece ‘mutlak hukuka aykırılık’ hallerinde gidilebileceğine ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır.

Kanun yararına bozma nedenlerini sadece ‘hukuka kesin aykırılık halleri’ ile sınırlamak mümkün değildir. Aksi halde, cezanın yanlış tayin edilmesi, ertelenmesi mümkün olmayan bir cezanın ertelenmesi, zorunlu olan durumlarda hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmemesi, hükme esas alınan bir raporun düzenleyen tarafından imzalanmaması, duruşma için tutanak düzenlenmemesi ya da düzenlenen tutanağın mahkeme başkanı ya da hâkim tarafından imzalanmaması gibi sebeplerden dolayı hükmün bozulması mümkün olmaz.

Duruşma tutanağının hâkim tarafından imzalanmaması ile kâtip tarafından imzalanmaması arasında hiçbir fark yoktur. Kanun duruşma tutanağını hem hâkimin hem de kâtibin imzalamasını zorunlu kılmıştır.

Sahteliği konusunda bir iddia veya itiraz olmadıkça imza eksiğinin kanun yararına bozma konusu yapılamayacağına, bu eksikliğin her zaman tamamlanmasının mümkün olduğuna ilişkin görüşe katılmak mümkün değildir. Hüküm tarihinden beş yıl sonra kanun yararına bozma talebinde bulunulması ve imzası eksik olan görevlinin ölmüş olması ya da belgenin kendisi tarafından düzenlenmediğini belirterek imzadan kaçınması durumunda bu eksiklik nasıl giderilecektir?

Hâkim ve/veya kâtip tarafından imzalanmamış olan duruşma tutanağı geçerli bir belge olarak kabul edilemez ve bu durumda geçerli bir hükümden de söz edilemez. Temel ilkeler ve kurallar görmezlikten gelindiğinde, bu temel üzerine sağlıklı bir hüküm kurulamaz.

Somut olayda, 03.06.2010 tarihli son oturuma ilişkin duruşma tutanağı 7 sayfadan oluşmaktadır. 1, 2 ve 3. sayfalarda sanıkların kimliklerinin tespiti ve sorguları; 3, 4, 5, 6 ve 7. sayfalarında ise hüküm fıkrası yer almaktadır. 7 sayfalık tutanağın ilk 6 sayfasında zabıt kâtibi olarak görev yaptığı belirtilen Faik "ın imzası yoktur; sadece son sayfada imzası bulunmaktadır. Hüküm sanıkların yüzüne karşı verilmiştir. Sanıkların sorguları ile hüküm fıkrasının yer aldığı son oturuma ilişkin duruşma tutanağının ilk altı sayfasının kâtip tarafından imzalanması ‘hukuka aykırılık’ oluşturduğundan, hükmün kanun yararına bozulması doğrudur.

Sonuç olarak; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın yerinde olmayan itirazının reddine karar verilmesi gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katımlıyorum” görüşüyle,

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi ise; “Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği”  düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ     :

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 26.09.2011 gün ve 12992-55232 sayılı yasa yararına bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Adalet Bakanlığının (2) nolu yasa yararına bozma isteminin REDDİNE;

4- Dosyanın, Adalet Bakanlığının (1) nolu yasa yararına bozma istemi yönünden karar verilmesi için Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.04.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Hemen Ara