Esas No: 2011/7-348
Karar No: 2012/140
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/7-348 Esas 2012/140 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazname : 2009/87160
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : GÜRPINAR Asliye Ceza
Günü : 20.05.2008
Sayısı : 34-159
Sanık Ş. S..’in 5015 sayılı Yasanın ek 5/1, 5237 sayılı TCY"nın 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 80 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, hak ve yoksunluğuna suça konu motorinin zoralımına ilişkin, Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.05.2008 gün ve 34-159 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 06.07.2011 gün ve 12862-11796 sayı ile;
“Sanığın sabıkasının silinme koşulları oluştuğu dikkate alınarak hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve duruşma tutanağının devamı mahiyetindeki gerekçeli kararın hüküm kısmında bir karar verilmediği halde, gerekçe kısmında; sanığın adli sicil kaydı içeriğine göre şartları oluşmadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına müessesesi tatbik edilmemiş ve buna ilişkin hüküm kurulmuş denilmek suretiyle hükmün karıştırılması” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 18.20.2011 gün ve 87160 sayı ile;
“…Yerel mahkemenin gerekçeli kararda yer verdiği, sanığın daha önceden Van 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.10.2002 gün ve 2002/466 E. - 2002/768 sayılı ilamı ile kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti bulunması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin müessesenin tatbik edilmediğine ilişkin gerekçeye rağmen hükmün esasını oluşturan kısa kararda ve duruşma tutanağının devamı mahiyetindeki gerekçeli kararın hüküm fıkrasında bu hususta bir karar vermediği anlaşılmaktadır. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 06.07.2011 gün ve 2010/12862 E. – 2011/11796 K. sayılı ilamı ile bu hususun hükmün karıştırılması olarak kabul edildiği görülmektedir. Yerel mahkeme hükmün gerekçesinde daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamak koşulunun gerçekleşmemiş olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin tatbik edilmediğini açıklayarak, aslında yasanın açık hükmü nedeniyle CYY’nın 231/5. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin takdir kullanabileceği bir halin bulunmadığına işaret etmekle yetinmiştir. Re’sen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda olumlu veya olumsuz bir karar vermek zorunluluğu, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti olduğu belgelendirilen sanık hakkında söz konusu değildir. Zira daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetin bulunması, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel teşkil etmektedir. Bu nedenle de yerel mahkemenin uygulanma koşullarından biri gerçekleşmeyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu yalnızca gerekçede değerlendirmesi yeterli olup, ayrıca hüküm fıkrasında bu hususta (uygulanmayacağına ilişkin) bir karar vermesine gerek yoktur.
Sanığın, kasıtlı bir suça ilişkin önceki hükümlülüğünün adli sicil kayıtlarından silme koşulları oluşmadan ikinci bir suçun işlendiği anlaşılmakla CYY’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde aranan koşulun gerçekleşmediği, bu nedenle de CYY’nın 231/6. maddesindeki (b) ve (c) bentlerindeki diğer koşulların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği gibi, takdir hakkının kullanılmasına yer bırakmayacak biçimde bir koşulu gerçekleşmeyen hüküm açıklanmasının geri bırakılması kurumunun yalnızca hükmün gerekçesinde tartışılıp bu konuda ayrıca kısa karar da yer verilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığın adli sicil kaydında yer alan mahkumiyetinin silinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ile buna bağlı olarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulama olanağının bulunup bulunmadığı,
2- Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmayacağının kısa kararda gösterilmeyip, gerekçeli kararın gerekçe kısmında belirtilmesinin hükmün karıştırılması niteliğinde olup olmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanığın 16.05.2002 tarihinde işlemiş olduğu kaçakçılık suçundan dolayı Van 1. Asliye Ceza Mahkemesince 16.10.2002 gün ve 466-768 sayı ile 1918 sayılı Yasanın 25/2 ve 33/son maddeleri uyarınca 7.098.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, suçta kullanılan ....plakalı aracın zoralımına karar verildiği, kararın 18.11.2003 tarihinde kesinleştiği, ilamın 06.04.2006 tarihinde infaz edildiği , inceleme konusu ikinci suçun ise 14.09.2007 tarihinde işlendiği,
Tefhim edilen kısa kararda sanık hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanıp uygulanmaması konusunda herhangi bir ifadeye yer verilmediği, gerekçeli kararda ise adli sicil kaydına göre kasıtlı suçtan dolayı mahkumiyeti bulunan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmadığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
1- Sanığın adli sicil kaydında yer alan mahkûmiyetinin silinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ile buna bağlı olarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulama olanağının bulunup bulunmadığı;
Hukukumuza ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesiyle giren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasayla 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile büyükler için de kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile yapılan değişiklikler sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için;
1) Suça ilişkin;
a- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan, 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713 sayılı Yasa ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi,
Koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde öngörülen daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama koşulu açısından herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 250-13 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCY’nda tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir. Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, subjektif koşulun ele alınmasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın sabıka kaydında yer alan ve kasıtlı suçtan verilmiş olan mahkumiyet hükmünün, 18.11.2003 tarihinde kesinleştiği, 06.04.2006 tarihinde infaz edildiği ve inceleme konusu suçun işlendiği 14.09.2007 tarihi itibariyle adli sicilden silinme koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından, inceleme konusu suçun işlediği tarih itibarıyla silinme koşulları oluşmayan mahkumiyeti bulunan sanık hakkında CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması için gerekli objektif koşullardan “sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmaması” koşulu gerçekleşmediğinden, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
2- Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmayacağının kısa kararda gösterilmeyip, gerekçeli kararın gerekçe kısmında belirtilmesinin hükmün karıştırılması niteliğinde olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusuna gelince;
1412 sayılı CYUY"nın 268. maddesine benzer bir düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CYY"nın 232. maddesinin 6. fıkrasında “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir”, “Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde ise, “Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar gösterilir” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CYY"nın 232/6. maddesinin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı gibi, hüküm fıkrasında 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddeleri ile verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin gösterilmesi, buna karşın cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine yönelik dayanakların ise anılan Yasanın 230/1. maddesi uyarınca hükmün gerekçesinde gösterilmesi yasal ve yeterli olacaktır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerini kısa kararda uygulamayan yerel mahkemenin, kasıtlı suçtan mahkum olduğundan bahisle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmadığını gerekçeli kararın gerekçe kısmında belirtilmesi, 5271 sayılı CYY"nın da yer alan açık düzenlemeler karşısında usul ve yasaya aykırılık oluşturmamaktadır.
Esasen, hükmün esasını oluşturan kısa kararda yer alan bir uygulamanın aksinin, gerekçede yer alması halinde hükmün karıştırıldığından bahsedilebileceğinden, somut olayda hükmün karıştırıldığından da söz edilemez.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun, 27.09.2011 gün ve 168-186 ile 04.10.2011 gün ve 171-196 sayılı kararlarında da; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmayacağının gerekçe de gösterilmesinin yeterli olacağı, ayrıca kısa kararda gösterilmesinin hükmün karıştırılması niteliğinde olmayacağı” sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Dairece sair yönler incelenmeksizin verilen bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın esasının incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 06.07.2011 gün ve 12862-11796 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın esastan incelenmesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.04.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle, karar verildi.