Esas No: 2011/3-422
Karar No: 2012/132
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/3-422 Esas 2012/132 Karar Sayılı İlamı
- SANIĞIN TEMYİZ AŞAMASINDA ÖLMESİ
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 321
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 322
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 29
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 51
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 64
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 87
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 209
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 214
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 215
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 217
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 223
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 308
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 311
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 313
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 323
"İçtihat Metni"
Kasten yaralama suçundan sanık Erdinç’in 5237 sayılı TCY’nın 87/3, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Sivas 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.09.2006 gün ve 181-544 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 12.09.2011 gün ve 17593-11142 sayı ile;
“…5237 sayılı TCK"nda tecilli adli para cezalarının aynen infazı düzenlenmediğinden, TCK"nun 51/7. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama gerektirmediğinden CMUK"nun 322. maddesi gereğince ‘Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/248-436 sayılı ilamının TCK"nun 51/7 maddesi uyarınca aynen infazına’ dair hüküm fıkrasının karar metninden çıkarılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.11.2011 gün ve 314915 sayı ile
“Uyap ortamından alınan 25.10.2011 tarihli nüfus kayıt örneğine göre sanık Erdinç 16.12.2006 tarihinde, yani temyiz yargılaması aşamasında öldüğü tespit edilmiştir,
TCK"nun 64 maddesi ‘1-Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
2-Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur’ yönünde düzenleme getirmiştir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire düzelterek onanma kararının kaldırılmasına ve kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın temyiz aşamasında ölmesi halinde yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Özel Dairece yerel mahkeme hükmünün 12.09.2011 gününde onanmasına karar verilmesi sonucunda dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, bu aşamada Yargıtay C.Başsavcılığınca 25.10.2011 tarihinde UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan ve dosyaya konulan nüfus kaydına göre, … TC kimlik nolu sanığın 16.12.2006 tarihinde öldüğü, itiraznamenin tebliği için çıkartılan tebligatın da sanığın öldüğünden söz edilerek 27.12.2012 tarihinde iade edildiği anlaşılmaktadır.
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 64. maddesindeki; “(1) Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur” şeklindeki düzenleme ile sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibariyle müsadereye tabi eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise, cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle, sanık ve hükümlünün ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın Uyap sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydında Özel Dairece düzelterek onama kararının verildiği 12.09.2011 tarihinden önce 16.12.2006 günü öldüğünün belirtilmesi ve bu hususun itiraznamenin tebliği için çıkarılan tebligatın sanığın öldüğünden bahisle iade edilmesiyle de doğrulanması karşısında, Özel Dairece verilen düzelterek onama kararında isabet bulunmamakta olup, 5237 sayılı Yasanın 64. maddesi ile sanık ve hükümlünün ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiş bulunması nedeniyle hükmün kesinleşmesinin önlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün sanığın temyiz aşamasında ölmüş olması nedeniyle bozulmasına, zoralımına karar verilmesi gereken bir eşya ya da maddi menfaatin bulunmadığı da göz önüne alındığında, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan sanık hakkındaki kamu davasının TCY’nın 64 ile 5271 sayılı Yasanın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi O. K. ; “Somut olayda yerel mahkeme kararı Yargıtay 3.Ceza Dairesince düzeltilerek onanmış, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da UYAP ortamından nüfus kayıt tablosunu indirerek daire kararına itiraz edip, sanığın ölümü nedeniyle davanın düşürülmesini istemiştir.
Daireler değerlendirmesini dosya içindeki mevcut belgelerle yapar. Bu husus Yargıtay’da yerleşmiş bir kuraldır. Yargıtay’da yerleşmiş uygulamalarla oynamak istikrarı bozar. Bu görüşün kabulü halinde artık hüküm belge eksikliğinden dolayı bozulamaz. Aksi halde dosyada otopsi raporunun, adli tıp raporunun, keşif zaptının, kısa kararın ve benzeri belgelerin bulunmaması halinde UYAP’tan Yargıtay’ca temin edilerek karar verilmesi sonucunu doğuracaktır. Mahkeme kararlarının denetimini yapmakla görevli Yargıtay dosyadaki eksikliklerin giderilmesi görevini de üstlenmiş olacaktır ki bu da Yargıtay’ın görevi ile bağdaşmaz. Kaldı ki CMK’nun 214/1.maddeye göre bir açıklamayı ve görüşü içeren resmi belge ve diğer yazılar, fenni muayene ve doktor raporları duruşmada okunur. 215.maddeye göre de herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet Savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur. Bu kurallara riayet etmemek usul kurallarını yok saymaktır ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz.
İtiraz olağanüstü bir kanun yoludur. Ölen bir kişi hakkında verilen hüküm zaten infaz edilemez, dolayısıyla kesinleşmeden sonra ölen sanık için ne yapılacaksa kesinleşmeden önce ölen ancak ölümü fark edilmeyen sanık için de aynı işlem yapılacaktır. Dolayısıyle bozma yapmanın hukuki bir yararı yoktur.
İzah edilen nedenlerle itirazın reddi gerektiği görüşüyle çoğunluğun kararına katılmıyorum” ,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi A.K.; “Sanık Erdinç hakkında "kasten yaralama" suçundan 19.09.2006 tarihinde verilen mahkûmiyet hükmü sanık müdafiinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi"nce 12.09.2011 tarihinde düzeltilerek onanmıştır. Dosyanın gönderildiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nca, UYAP sistemi aracılığı ile MERNİS"ten alınan nüfus kaydına göre sanığın hükümden sonra ve onama kararından önce 16.12.2006 tarihinde öldüğü ileri sürülerek, Özel Daire kararına itiraz edilmiş, "onama kararının kaldırılmasına hükmün bozulmasına ve ölümü nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine" karar verilmesi istenmiştir.
Tartışmanın konusunu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"nın somut durumda itiraz yetkisinin bulunup bulunmadığı oluşturmaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun (CMK"nın) "Olağanüstü Kanun Yolları" başlıklı üçüncü kısmında yer alan 308. maddesine göre, Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu"na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
Bu maddenin gerekçesinde, itirazın ancak daire kararındaki hukuka aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabileceği belirtilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı"na tanınan itiraz yetkisi, bir "olağanüstü kanun yolu" olduğu için genişletilemez.
Yargıtay, dosyadaki delillere göre karar verir. Yetkili ve görevli mahkeme dışındaki mercilerin, bu bağlamda Yargıtay"ın ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın delil toplama yetkisi bulunmamaktadır. Dairenin karar verdiği tarihte, sanığın öldüğüne ilişkin bir iddia ve dosyaya girmiş bir delil olmadığından, kararda hukuka aykırılık bulunduğu ileri sürülemez.
CMK"nın 311-323. maddelerinde, yine bir olağanüstü kanun yolu olarak "yargılamanın yenilenmesi" düzenlenmiş; 313. maddesinde hükümlünün ölümünün yargılamanın yenilenmesi istemine engel olmayacağı ve bu durumda ölenin madde metninde sayılan yakınlarının yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunabilecekleri belirtilmiştir.
CMK"nın 209. maddesinde, sanığın kişisel durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgelerin (nüfus kaydı gibi) duruşmada okunmasının zorunlu olduğu; 215. maddesinde, bir belgenin okunmasından sonra, bir diyeceği olup olmadığının katılan veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulması gerektiği; 217. maddesinde ise, hâkimin, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabileceği öngörülmüştür.
Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra, sanığın temyiz aşamasında öldüğüne ilişkin nüfus kaydının elde edilmesi durumunda, "yargılamanın yenilenmesi" yoluna gidilebilir. Yargılamanın yenilenmesi isteği üzerine mahkeme, elde edilen ölüm kaydının doğru olup olmadığını varsa taraflardan da sorup kesin olarak saptadıktan sonra, gerekli kararı vermelidir.
Sonuç olarak; somut olayda itiraz yetkisi olmadığı için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazının reddine karar verilmesi gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum”,
Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer üç Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle itirazın reddi gerektiği,
Düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 12.09.2011 gün ve 17593-11142 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Sivas 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.09.2006 gün ve 181-544 sayılı hükmünün sanığın ölmüş olması nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, zoralımına karar verilmesi gereken bir eşya ya da maddi menfaatin bulunmadığı da göz önüne alındığında, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan sanık hakkındaki kamu davasının TCY’nın 64 ile 5271 sayılı Yasanın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.04.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.