Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4660 Esas 2022/4412 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4660
Karar No: 2022/4412
Karar Tarihi: 28.09.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4660 Esas 2022/4412 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Taraflar arasındaki alacak davasında davacı taşeron, sözleşmede belirtilen borcunu ödemiş ancak hesap hatası nedeniyle fazla ödeme yaptığını iddia etmiştir. Mahkeme, hesap hatasının olmadığına ve davanın reddine karar vermiştir. Temyiz üzerine yapılan incelemeler sonucu, mahkemenin yargılama giderlerinin davacılar arasında doğru şekilde paylaşılmaması hatası yapıldığı tespit edilmiş, karar bu hatanın düzeltilmesiyle onanmıştır.
Kanun Maddeleri:
- 6100 Sayılı HMK'nın 125/2 maddesi
- 1086 Sayılı HUMK'nın 438/7. maddesi.
6. Hukuk Dairesi         2021/4660 E.  ,  2022/4412 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm davacılar vekilince duruşmalı, davalı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı ... (kısmen temlik alan) vekili Avukat... ile davalı vekili Avukat ...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    K A R A R
    Davacı taşeron vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında Milas Bodrum Havaalanının bir kısım işlerinin yapımına dair farklı tarihli sözleşmeler imzalandığını ve 15/09/2011 tarihli fesih ve ibra protokolü ile de taraflar arasında borç ve alacak ilişkisinin düzenlendiğini, ibra sözleşmesiyle önceki tüm sözleşmelerin feshedildiğini, ibra sözleşmesinin 3.1.1-g maddesinde belirtilen ve ek-A da sıralanan davacının dava dışı 3. kişilere olan borcu ile yine sözleşmenin 3.1.1-f maddesinde belirtilen davacının davalıdan olan alacağı arasındaki farkın 529.054,53-Avro olduğu ve bu tutarın 31/03/2012 tarihinde davacı tarafından davalıya ödeneceğinin belirtildiğini, ancak bu madde de belirtilen bedelin hatalı olarak yazıldığını, maddedeki hesaba göre davacının davalıya ödeyeceği bedelin 18.933,00-Avro olduğunu, yine sözleşmenin 3.1.1-e maddesi uyarınca 448.351,00-Avro miktarındaki teminat mektubunun davacı tarafından davalıya verileceğinin hüküm altına alındığını, bu hüküm uyarınca Bank Asya’dan alınan 500.000,00-Avro’luk teminat mektubunun davalıya verildiğini, söz konusu bu teminat mektubunun 18/09/2012 tarihinde davalı tarafından haksız olarak nakde çevrildiğini, teminat mektubu bedelinden 18.933,00-Avro borcun mahsubu sonucu fazla tahsil edilen 481.167,00-Avro’nun 27/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı yüklenici vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği ibra sözleşmesinin davalı tarafından imzalanmadığını, taraflar arasında sözlü ibra sözleşmesi yapıldığını, davacıya verilen bir kısım avansların ödenmediğini, bu avanslarının toplamının KDV dahil (448.351,00Avrox%18KDV=) 529.054,53-Avro olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda; 15/09/2011 tarihli fesih ve ibra protokolünde davalının imzası yok ise de, davalının Asya Katılım Bankası A.Ş’ye 18/09/2012 tarihinde yazmış olduğu 19/10/2011 tarihli 500.000,00-Avro bedelli teminat mektubunun paraya çevrilmesine ilişkin yazıda; davacı yüklenicinin 15/09/2011 tarihli fesih ve ibra protokolündeki taahhütlerini yerine getirmediği belirtilerek teminat mektubunun tazmininin talep etmiş olması karşısında, fesih ve ibra protokolünün davalının kabulünde olduğu, söz konusu fesih ve ibra protokolünün 3.1.1 maddesinin “g ve h” fıkrasın da borç miktarı olan 529.054,53-Avro’nun davacı tarafından davalıya ödeneceği ve bu miktarın ödenmesini garanti etmek için 448.351,00-Avro tutarındaki teminat mektubunun verileceğinin belirtildiği, bu teminat mektubunun davalıya verildiği, fesih ve ibra protokolünün 3.1.2 maddesinin c maddesinde protokolün 3.1.1 maddesinde belirtilen 529.054,53-Euro’nun davacı tarafından 31.03.2012 tarihinde ödeneceğinin kabul edildiği, borç miktarını açıkça belirleyen fesih ve ibra protokolünün davacı tarafça hazırlandığı, davacının tacir vasfına sahip bulunduğu, TTK 20. maddesi uyarınca basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği, davacı tarafın hesap hatası sonucu davalı alacağının 18.933,00-Euro yerine sehven 529.054,53-Euro olarak hesaplandığına ilişkin iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacıların tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2- 6100 Sayılı HMK’nın 125/2 maddesi uyarınca; davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. (Ek cümle:22/7/2020-7251/11 md.) Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
    Somut uyuşmazlıkta, yargılama sırasında davacı taşeron tarafından dava konusu alacağın 480.000,00-Avro’luk kısmının dava dışı ...’a 12.04.2014 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik edildiği, bu kişinin de davaya katılarak yargılamaya devam olunduğu ve mahkemece davanın reddi ile, reddedilen miktar üzerinden hesaplanan vekalet ücreti ve davalı tarafından yapılan yargılama giderinden dava konusunu devralan ve devreden davacılar devredilen miktara göre ayrı ayrı sorumlu tutulmuş iseler de; az yukarıda zikredilen HMK’nın 125/2 maddesi uyarınca dava konusunu devralan ve devreden yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olduklarından mahkemece yargılama giderlerinin davacılar arasında devredilen miktara göre paylaştırılması doğru olmamıştır.
    Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiş ise de, yapılan bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacıların tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalının temyiz itirazının kabulü ile hüküm fıkrasının 4 nolu bendinde yer alan “59,90 TL'sinin temlik alan davacıdan, kalan 10 kuruşun davacıdan alınarak davalıya verilmesine” kelimelerinin çıkartılmasına, yerine “davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine” kelimelerinin yazılmasına, yine hüküm fıkrasının 5 nolu bendinde yer alan “75.317,60 TL'sinin temlik alan davacıdan, kalan 123,43 TL'sinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,” kelimelerinin çıkartılmasına, yerine “davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine” kelimelerin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalıya verilmesine, davalıdan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, davacıların fazla yatırdığı harcın istek halinde iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 28.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara