Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-413 Esas 2012/121 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/2-413
Karar No: 2012/121

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-413 Esas 2012/121 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/2-413 E.  ,  2012/121 K.
  • HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
  • UZLAŞMA
  • HAKARET SUÇU
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 59
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 72
  • TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 482
  • CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) (647) Madde 4
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 7
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 52
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 125
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231

"İçtihat Metni"

Hakaret suçundan sanık Adem ’in 765 sayılı TCY"nın 482/3, 59/2, 72 ve 647 sayılı Yasa’nın 4. maddesi uyarınca mağdur sayısınca olmak üzere beş kez 642 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Göynük Asliye Mahkemesince verilen 22.12.2005 gün ve 98-101 sayılı hükmün sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 07.04.2008 gün ve 4053-5755 sayı ile;

                “Hükümlerden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY’nın 7/2 madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY’nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY’nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 05.02.2009 gün ve 40-21 sayı ile, sanığın bu kez 5237 sayılı TCY’nın 125/1-4, 43/2, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2180 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesince 18.10.2011 gün ve 6664-36773 sayı ile;

                “…Sanığın adli sicil kaydına esas ilamın silinme şartlarının gerçekleştiği, adli sicil kaydında yer almayan ancak bir sureti dosya içerisinde bulunan sanık hakkındaki Göynük Asliye Ceza Mahkemesinin 30.10.1997 gün 1996/33 esas sayılı ilamın ise silinme şartları araştırılarak engel oluşturmadığının tespiti halinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde nazara alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, şikayetçilerin ‘…işimizden olduk, zararımız giderilmedi…’ biçimindeki soyut ifadelerinin, belirgin bir zarar istemini de içermediği gibi hakaret suçu nedeniyle dosyaya yansıyan bir zararı da belirlenemediği halde, ‘şikayetçiler ile sanığın uzlaşmadıklarından’ biçimindeki, 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının a, b ve c bentlerinde belirtilen gerekçeleri içermediği için yasal ve dosya içeriğine de uygun olmayan gerekçe ile sanık hakkında aynı Kanunun 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.11.2011 gün ve 130602 sayı ile;

                “5271 sayılı CMK"nun 5560 sayılı Yasayla değişik 231/5. maddesince sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder, CMK"nun 231/6. maddesince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez hükmünü içermektedir.

Ancak söz konusu bu yasal düzenlemelerin uzlaşmaya tabi suçlar hakkında ayrı şekilde uygulanacağı öngörülmüş ve bu durumla ilgili olarak 5560 sayılı Kanunun 23. maddesine ilişkin  gerekçelerinde açıkça belirtilmiştir.

Buna göre, CMK"nun 231/5. maddesi gereğince, yargılama konusu eylemin CMK"nun 255. maddesine göre uzlaşmaya tabi ise, öncelikle uzlaşma yoluyla uyuşmazlığın sona erdirilmesi denenecektir. Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme uzlaşma sonucunda sanığın edimini defaten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, taksite bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, sanık hakkında şartları aranmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Uzlaşma gerçekleşmediği takdirde ise, mahkeme; mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmemesi halinde, şartları aranmaksızın, uzlaşmayı kabul eden sanık hakkında kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilir. Mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen sanığın kabul etmemesi halinde CMK"nın 231/6. maddesinde yazılı şartlar gerçekleşmiş olsa bile sanık hakkında kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeyeceği açıkça belirtilmektedir.

Bu açıklamalar çerçevesinde, CMK"nın 231/5. maddesinde yer alan ‘uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır’ ibaresinin konuluş amacının, uzlaşma kapsamında bulunan suçlarda, sanığın uzlaşma koşullarını kabul etmemesi durumunda katılan ya da suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul edip etmemesine bakılmaksızın, sanık hakkında 231/6. maddesinde yazılı objektif ve subjektif koşulların bulunup bulunmadığı aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeyeceği kabul edilmelidir.

                Somut olayda sanık Adem’in tek fiille birden fazla kişiye hakaret suçunu işlediği kabul edilerek verilen hükümlülük kararında, katılanların 11.09.2008 tarihli duruşmada sanık hakkında uzlaşmak istemediklerini belirttikleri ve daha sonra 05.02.2009 tarihli duruşmada sanığın katılanlarla uzlaşmak istemediğini beyan etmesi karşısında, sanık hakkında CMK"nın 231/5. maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemesi gerekmektedir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur. 

Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanıklar Remzi, Abdullah, Ömer, Yunis ve Mehmet hakkında yaralama suçundan kurulan beraat hükümleri, sanık Adem hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan beraat hükmü ve yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü uyuşmazlık dışı olup, inceleme sanık Adem hakkında hakaret suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır. 

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uzlaştırmanın sonuçsuz kaldığı durumlarda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasının olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. 

İncelenen dosya içeriğine göre;

Köy muhtarı olan sanık hakkında 29.07.2004 tarihinde işlendiği iddia olunan hakaret suçundan kamu davasının açıldığı, yerel mahkemece sanığın hakaret suçundan mağdur sayısınca olmak üzere 765 sayılı TCY hükümleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği,

Sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesince yasa değişiklikleri uyarınca sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının tartışılmasının zorunlu olduğundan bahisle hükmün bozulduğu,

Bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında, 11.09.2008 günlü oturumda şikâyetçiler Ömer, Yunis ve Mehmet"in şikâyetçi olduklarını ve uzlaşmak istemediklerini bildirdikleri,

05.02.2009 tarihli oturumda da sanık Adem"in uzlaşmak istemediğini belirttiği, şikâyetçi Remzi"nin usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen gelmemesi nedeniyle uzlaşmaya ilişkin iradesinin tespit edilemediği, şikâyetçi Abdullah"ın ise yargılama sırasında öldüğü,

Sanık Adem’in adli sicil kaydında, 17.11.1992 tarihinde işlenen taksirle ölüme neden olma suçundan Göynük Asliye Ceza Mahkemesince 25.11.1993 gün ve 58-45 sayı ile verilmiş mahkûmiyet ilamının olduğu, hükmün 27.12.1993 tarihinde kesinleştiği ve cezanın 04.03.1994 tarihinde infaz edildiği, taksirle işlenen suç nedeniyle verilmiş bu ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmediği,

 Sanığın, Göynük Asliye Ceza Mahkemesince 30.10.1997 gün ve 33-69 sayı ile, 02.08.1996 tarihinde işlenen tehdit suçundan 765 sayılı TCY"nın 191/1 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca verilmiş 70.000 TL ağır para cezasına ilişkin bir mahkûmiyet ilamının daha olduğu, dosya içinde örneği olan ancak adli sicil kaydında gözükmeyen bu ilamın silinme koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenemediği, 

Uyuşmazlık konusu hakaret suçu nedeniyle dosyaya yansıyan bir zararın bulunmadığı,

Bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda yerel mahkemece, sanık hakkında 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca uygulama yapılarak mahkûmiyet hükmü kurulduğu ve hükmün gerekçesinde tarafların uzlaşamamaları nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanamayacağının belirtildiği,

Anlaşılmaktadır. 

Hukukumuza ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesiyle giren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasayla 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile büyükler için de kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.

Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

                               Buna göre, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin 5. fıkrası; “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder” şeklini almıştır.

                5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile yapılan değişiklikler sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için:

1) Suça ilişkin;

a- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,

b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp yasalarında yer alan, 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713 sayılı Yasa ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması,

2) Sanığa ilişkin;

a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,

c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,

d- Sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi,

Koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.

Tüm bu koşulların bulunması halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.

                               Öte yandan, uzlaştırmanın koşulları ve yöntemi 5271 sayılı CYY"nın 253. maddesinde ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiş, kovuşturma evresinde mahkemece uzlaşmanın ne şekilde yapılacağı ise aynı Yasa’nın 254. maddesinde yer alan; “(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.

                 (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def"aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır” biçimindeki düzenleme ile hüküm altına alınmıştır.

Bu düzenlemelere göre, uzlaştırma işleminin kural olarak soruşturma aşamasında yapılması gerekirken, bazı hallerde kamu davası açıldıktan sonra da yapılması olanaklıdır. Kovuşturma evresinde;

1) Yüklenen suçun yargılama sırasında nitelik değiştirerek uzlaşma kapsamında kalması,

2) Soruşturma evresinde taraflara uzlaşma teklifi yapılmamış olması,

3) Suçun uzlaşmaya bağlı olduğunun ilk defa kovuşturma evresinde anlaşılması,

4) Yasa değişikliği ile suçun uzlaşma kapsamına alınması,

Durumlarında mahkemece uzlaştırma işlemi yapılması zorunluluğu ortaya çıkabilecektir.

                Kovuşturma aşamasında, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumları arasında uygulama önceliği bakımından çıkabilecek sorunları ortadan kaldırmak için yasa koyucu düzenleme yapma ihtiyacı duymuş, bu amaçla, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin 5. fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasında uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı tutulmuştur. Anılan fıkrada yer alan “uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır” ibaresi ile, sanığın yargılandığı suç uzlaşmaya bağlı ise mahkemece öncelikle CYY"nın 253 ve 254. maddelerine göre uzlaştırma işleminin yapılması amaçlanmıştır. Uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir. Uzlaştırma sonuçsuz kalırsa da, yargılama sonunda koşulları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. Ancak mahkeme, uzlaşmaya tabi bir suç bakımından uzlaştırma işlemi yapmadan, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidemeyecektir.

Uzlaşma, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına göre sanığın daha lehine bir kurum olduğundan, kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma işlemlerinin yürütülmesi yönündeki bu düzenleme yerindedir. Her iki kurum da bireyselleştirme ve onarıcı adalet kurumları olmakla birlikte uygulanma koşulları ve doğurduğu sonuçlar farklıdır. Uzlaşma, tarafların rızalarına dayalı olarak soruşturmayı ve kovuşturmayı sona erdiren bir kurum olmasına karşın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, belli koşullarda kamu davasını düşüren, sanık ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdiren bir kurumdur. Uzlaşma muhakemenin bütün evrelerinde uygulanmasına karşın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kovuşturma evresinin sonunda uygulanabilmektedir. Kovuşturma aşamasında uzlaşma halinde sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verilmesine karşın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması durumunda 5 yıllık denetim süresine tabi tutulan sanığın bu süreyi iyi halle geçirmesi halinde düşme kararı verilebilmektedir. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi durumunda da sanık hakkındaki hüküm açıklanmaktadır.

                 Diğer taraftan, uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için 5271 sayılı CYY’nın 231 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik süreçlerinin de gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır.

                 5271 sayılı CYY"nın 231. maddesi 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile değiştirilmiş ve yetişkinler için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenlemeler eklenmiştir. Bunun yanında, 5560 sayılı Yasanın 25. maddesi ile de 5271 sayılı CYY"nın mahkemece yapılan uzlaşmayı düzenleyen 254. maddesinin 2. fıkrasının değiştirilmesi düşünülmüş, ancak sunulan ilk teklif metni Adalet Komisyonunca değiştirilerek 254. maddenin 2. fıkrası mevcut haliyle yasalaşmıştır.

                CYY"nın 231. maddesini değiştiren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesinin buna ilişkin gerekçe bölümü ise, 254. maddenin değişikliği için Komisyona sunulan ve sonradan kabul görmeyen metne göre yazılmıştır. Diğer bir anlatımla, anılan Yasanın 231. maddesinin 5. fıkrasındaki  “Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır” düzenlemesinin gerekçesi, aynı Yasanın 254. maddesinin yasalaşmayan metnine göre açıklanmıştır. 

CYY"nın 254. maddesinin 2. fıkrasının, değişiklik için Komisyona sunulan ancak yasalaşmayan 2. fıkrasının tasarıdaki ilk hali;

 “Uzlaşma gerçekleşmediği taktirde, mahkeme, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmemesi halinde, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, uzlaşmayı kabul eden sanık hakkında kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilir. Mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen sanığın kabul etmemesi halinde, 231 inci maddedeki şartlar gerçekleşmiş olsa bile, sanık hakkında kavuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez” şeklinde iken, yasalaşan ve yürürlükte olan kısım;

                “Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def"aten (bir defada) yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır”  biçiminde düzenlenmiştir.

                 CYY"nın 254. maddesinin 2. fıkrasının 5560 sayılı Yasayla değişik 2. fıkrasının Komisyon gerekçesi;

“İkinci fıkrada, uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, edimin yerine getiriliş şekline göre verilebilecek kararlar öngörülmektedir. Sanığın edimini defaaten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verilecektir. Buna karşılık edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında 231. maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesi halinde, mahkeme tarafından, 231. maddenin onuncu fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır” şeklinde iken, aynı Yasanın 231. maddesinin 5. fıkrasının gerekçesi ise;

                “Beşinci fıkrada, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı tutulmaktadır. Böylece, yargılama konusu fiil 255. madde uyarınca uzlaşmaya tabi ise, öncelikle uzlaşma yoluyla uyuşmazlığın sona erdirilmesi denenecektir. Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini defaten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, şartları aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Uzlaşma gerçekleşmediği takdirde ise, mahkeme; mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmemesi halinde, şartları aranmaksızın, uzlaşmayı kabul eden sanık hakkında kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilir. Mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen sanığın kabul etmemesi halinde, 231. maddedeki şartlar gerçekleşmiş olsa bile, sanık hakkında kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez” biçiminde açıklanmıştır.

                Görüldüğü üzere, CYY"nın 231. maddesinin 5. fıkrasının gerekçesi aynı Yasanın 254. maddesinin 2. fıkrasının yasalaşmayan metnine paralel olacak şekilde oluşturulmuş olduğundan,  254. maddenin yürürlükteki metni ile 231. maddenin 5. fıkrasının gerekçesi arasında çelişki doğmuş olup, belirtilen gerekçe yasa maddelerinin yorumlanmasında gözönüne alınmamalıdır. Nitekim öğretide de bu gerekçenin dikkate alınmaması ve 231. madde metninde yer alan “uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır” ibaresinden de, mahkemece suç uzlaşmaya tabi bir suç ise öncelikle uzlaştırma işlemi yapılması gerektiği baskın görüş olarak ileri sürülmektedir. 

O halde, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması ayrı kurumlar olup, birbirinden farklı uygulama koşulları olduğundan, öncelikle sanık lehine düzenleme olduğunda kuşku bulunmayan uzlaştırma işlemi yapılmalı, uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma olanağı olup olmadığı ayrıca değerlendirilmelidir.  Diğer bir anlatımla, sanığın uzlaşmayı kabul etmemesi ve bu nedenle uzlaştırmanın sağlanamaması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasının olanaklı olmadığı sonucuna varılmamalı, yargılama sonucunda koşullarının varlığı halinde CYY’nın 231/5. maddesinin uygulanmasının olanaklı olduğu kabul edilmelidir.

                Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Yerel mahkemece “5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 5. fıkrasında belirtilen uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır şeklindeki ifadenin, uzlaşamama halinde hükmün açıklanmasını öngördüğü, uzlaşmaya tabi suçlar açısından öncelikle tarafların kendi aralarında anlaşmaları, aksi takdirde diğer tüm şartlar mevcut olsa bile, hükmün açıklanmasının gerektiği” şeklindeki gerekçe ile sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Tarafların uzlaşamamaları halinde dahi yargılama sonucunda koşulları varsa sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması olanaklı olduğundan, sanığın adli sicil kaydında gözükmeyen ancak bir sureti dosya içinde bulunan Göynük Asliye Ceza Mahkemesinin 30.10.1997 gün ve 33-69 sayılı ilamın silinme şartları araştırılarak, engel oluşturmadığının belirlenmesi halinde suçla oluşan bir zarar da bulunmadığından sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanıp uygulanmayacağının CYY’nın 231. maddesinde yazılı koşullara göre yasal ve yeterli bir gerekçe ile değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, yerel mahkemece “şikâyetçiler ile sanığın uzlaşamadıklarından” bahisle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğuna işaret eden Özel Daire bozma kararı isabetlidir.

 Bu itibarla itirazın reddine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,  27.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara