Esas No: 2011/360
Karar No: 2012/95
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/360 Esas 2012/95 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme kararı, sanığın '6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu' ndan mahkûm edildiği ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından verilen onama kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından itiraz edilerek, sanığın hükümden önce öldüğünün ortaya çıkması üzerine hükümde düzeltme gerektiği anlatılıyor. Düzeltilecek hususlar, sanığın mahkûmiyet hükmünün ortadan kalkması, zoralıma tabi suça konu eşyaların müsadere edilmesi ve yerel mahkeme hükmünün bozulması olarak belirtilmiştir. Kararda yer alan kanun maddeleri ise; 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 64 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddeleridir.
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık ...’ın anılan Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 450 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, suça konu tabanca, şarjör ve mermilerin 5237 sayılı TCY’nın 54. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin, Selçuk Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.02.2007 gün ve 160–30 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 12.09.2011 gün ve 12714–9223 sayı ile; hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.10.2011 gün ve 272874 sayı ile;
“Uyap ortamında alınan nüfus kaydına göre sanığın hükümden sonra, ancak Özel Daire incelemesinden önce 25.03.2010 tarihinde öldüğü, suça konu tabancanın ise üretimi, taşınması, bulundurulması, kullanılması, alım ve satımı suç oluşturan eşya olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, ölmüş olan sanık hakkında TCK’nın 64 CMK’nın 223/8. maddeleri uyanca düşme ve suça konu tabancanın müsaderesine karar verilmesi gerekirken, mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi yasaya aykırı bulunduğundan hükmün bozulması ile tabancanın müsaderesi gerekmektedir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın hükmün temyiz incelemesinden önce ölümü halinde yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Özel Dairece verilen onama kararı sonucunda dosyanın gönderildiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca Uyap ortamı kullanılarak çıkartılan ve onaylanıp dosyaya konulan 06.10.2011 tarihli nüfus kayıt örneğine göre, Muammer ve Ümmü oğlu, 09.06.1967 doğumlu, İzmir, Ödemiş, Gereli Köyü nüfusuna kayıtlı, Cilt No: 24, Hane No: 31, Sıra No: 28, Türkiye Cumhuriyeti Kimlik No: 54880120716 olan sanık ...’ın, 25.03.2010 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 64. maddesinde;
“1) Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm infaz olunur” şeklinde, sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla zoralıma tabi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, zoralıma ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Uyap sistemi kullanılarak alınan nüfus kayıt örneğine göre sanığın, Özel Dairece onama kararının verildiği 12.09.2011 tarihinden önce, 25.03.2010 günü öldüğü, 5237 sayılı TCY’nın 64. maddesi ile hükümlünün ve sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiş olması nedeniyle hükmün kesinleşmesinin önlenmesi ve mahallinde gerekli araştırmanın yapılması gerekmektedir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 21.02.2012 gün ve 365-49, 14.02.2012 gün ve 564–35 ile 06.05.2008 gün ve 97–101 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kısmen kabulüne, temyiz inceleme tarihinden önce öldüğü belirtilen sanık hakkındaki kararın kesinleşmesinin önlenmesi ve gerekli araştırmanın yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulabilmesi için Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 64 ile 5271 sayılı Yasanın 223. maddeleri uyarınca zoralımına karar verilen eşyaları da kapsayacak şekilde gereken kararın mahkemesince verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi A. Kınacı; “Sanık ... hakkında ‘ruhsatsız silah taşıma’ suçundan 22.02.2007 tarihinde verilen mahkûmiyet hükmü sanık müdafiinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 12.09.2011 günü onanmıştır. Dosyanın gönderildiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, UYAP sistemi aracılığı ile MERNİS’ten alınan nüfus kaydına göre sanığın hükümden sonra ve onama kararından önce 25.03.2010 tarihinde öldüğü ileri sürülerek, Özel Daire kararına itiraz edilmiş, ‘onama kararı kaldırılarak hükmün bozulmasına ve ölümü nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine, suç konusu silahın müsaderesine’ karar verilmesi istenmiştir.
Tartışmanın konusunu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının somut durumda itiraz yetkisinin bulunup bulunmadığı oluşturmaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK’nın) ‘Olağanüstü Kanun Yolları’ başlıklı üçüncü kısmında yer alan 308. maddesine göre Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanık lehine itirazda süre aranmaz.
Bu maddenin gerekçesinde, itirazın ancak daire kararındaki hukuka aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabileceği belirtilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan itiraz yetkisi, bir ‘olağanüstü kanun yolu’ olduğu için genişletilemez.
Yargıtay, dosyadaki delillere göre karar verir. Yetkili ve görevli mahkeme dışındaki mercilerin, bu bağlamda Yargıtay’ın ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının delil toplama yetkisi bulunmamaktadır. Dairenin karar verdiği tarihte, sanığın öldüğüne ilişkin bir iddia ve dosyaya girmiş bir delil olmadığından, kararda hukuka aykırılık bulunduğu ileri sürülemez.
CMK’nın 311–323. maddelerinde, yine bir olağanüstü kanun yolu olarak ‘yargılamanın yenilenmesi’ düzenlenmiş; 313. maddesinde hükümlünün ölümünün yargılamanın yenilenmesi istemine engel olmayacağı ve bu durumda ölenin madde metninde sayılan yakınlarının yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunabilecekleri belirtilmiştir.
CMK’nın 209. maddesinde, sanığın kişisel durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgelerin (nüfus kaydı gibi) duruşmada okunmasının zorunlu olduğu; 215. maddesinde, bir belgenin okunmasından sonra, bir diyeceği olup olmadığının katılan veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulması gerektiği; 217. maddesinde ise hâkimin, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabileceği öngörülmüştür.
Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra, sanığın temyiz aşamasında öldüğüne ilişkin nüfus kaydının elde edilmesi durumunda, ‘yargılamanın yenilenmesi’ yoluna gidilebilir. Yargılamanın yenilenmesi isteği üzerine mahkeme, elde edilen ölüm kaydının doğru olup olmadığını varsa taraflardan da sorup kesin olarak saptadıktan sonra, gerekli kararı vermelidir.
Sonuç olarak; somut olayda itiraz yetkisi olmadığı için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmesi gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum” şeklindeki görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kısmen KABULÜNE,
2-Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 12.09.2011 gün ve 12714–9223 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3-Selçuk Asliye Ceza Mahkemesinin 22.02.2007 gün ve 160–30 sayılı hükmünün BOZULMASINA,
4-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.