Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/309 Esas 2012/94 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/309
Karar No: 2012/94

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/309 Esas 2012/94 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/309 E.  ,  2012/94 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza

    Gümrük kaçakçılığı suçundan sanıklar ... ve ...’ın 4926 sayılı Yasanın 4/1–3. maddesi uyarınca 297.359 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve suça konu eşyaların 5237 sayılı TCY’nın 54/4. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin, Adana 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.10.2007 gün ve 68–994 sayılı hükmün, sanık ... müdafii ve sanık ... ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 14.06.2011 gün ve 12994–8016 sayı ile;
    “5271 sayılı CMK’nın 5560, 5728 ve 6008 sayılı Yasalarla değişik 231. maddesinin 5, 6 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması olanaklı hale geldiğinden, 5237 sayılı TCK’nın 7. maddesi gözetilerek, yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu” nedeniyle hükmün oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
    Daire Üyesi O. Koçak;
    “5271 sayılı Yasanın 5560 sayılı Yasa ile değişik 231. maddesinin 5. fıkrasında değişiklik yapan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile iki yıldan aşağı cezalar için de hükmün açıklanmasının geri bırakılması imkânı sağlanmış ise de, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ancak 231. maddenin 6. fıkrasındaki hüküm çerçevesinde yapılabilir. 6. fıkranın a bendindeki husus olayda gerçekleşmemiştir. Zira sanığın bu haktan yararlanması için daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması gerekir. Sanığın adli sicilden silinme koşulları oluşmayan sabıkası bulunduğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hakkından yararlanamaz” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.09.2011 gün ve 52842 sayı ile;
    “…Sanık ... hakkında dosyada bulunan sabıka kaydına göre Kırıkhan Asliye Ceza Mahkemesince 17.12.2002 tarihinde TCK’nun 492/2, 522, 523, 59, 647/4–5–6. maddelerinden verilip 19.03.2003 tarihinde kesinleşen 479.820.000 TL ağır para cezası bulunmaktadır.
    Suç tarihinde yürürlükte bulunan 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının sabıkadan silinme koşullarını düzenleyen 8. maddesinde, cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veya düştüğü tarihten itibaren belirli süreler geçirilmesi halinde hükümlerin sabıkadan silineceği belirtilmiş olup, ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde ise, belirtilen sürelerin esas alınacağı belirtilmiştir.
    Sanığın sabıkasına konu ilam hırsızlık fiilidir. Sanık hakkında verilen hüküm adli para cezasına çevrilerek ertelenmiştir. 3682 sayılı Yasanın 8/1–b bendinde ise hırsızlık gibi yüz kızartıcı fiiller ile beş yıldan fazla hapis cezasına mahkûmiyetler halinde sabıkadan silinme için on yıllık bir geçiş süresi ön görülmüştür.
    Sanığın 03.03.2003 günü verilen, 19.03.2003 tarihinde ise ertelenerek kesinleşen mahkûmiyet hükmünün sabıkadan silinme koşulları (esasen vaki sayılmama) oluşmadan 05.12.2006 tarihinde incelemeye konu kaçakçılık fiilini işlediği anlaşılmaktadır.
    Bu değerlendirmeler dikkate alındığında sanığın 5271 sayılı CMK’nın 5728 sayılı Yasa ile değişik 6. fıkrasının (a) bendinde yer alan kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması objektif şartını yerine getirmediği ve hakkında bu yönde uygulama yapılmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sanık hakkında Özel Dairece, hükmün esasına geçirilerek inceleme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılmaktadır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
    Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanığın kaçakçılık suçundan cezalandırılmasına ve zoralıma karar verilen somut olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sabıkalı olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Yerel mahkemece getirtilen adli sicil kaydına göre sanık ...’un, Kırıkhan Asliye Ceza Mahkemesinin 03.03.2003 gün ve 50–99 sayılı ilamı ile hırsızlık suçundan 765 sayılı TCY’nın 492/2, 522, 523, 59; 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca verilip 19.03.2003 tarihinde kesinleşen, 05.12.2006 olan suç tarihi itibariyle silinme koşulları oluşmayan 479.820.000 Lira erteli ağır para cezasına ilişkin mahkûmiyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Hukukumuza ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesiyle giren hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasayla 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5–14. fıkralar ile büyükler için de kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
    Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden ve yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu kurum, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
    5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile yapılan değişiklikler sonucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanabilmesi için;
    1) Suça ilişkin;
    a- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
    b- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan, 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlarda ise, suçun ayrıca 3713 sayılı Yasa ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması,
    2) Sanığa ilişkin;
    a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
    b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
    c- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
    d- Sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi,
    Koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Bu koşulların bulunması halinde mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
    5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde öngörülen daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama koşulu açısından herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 250–13 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı haller veya 3682 sayılı Adli Sicil Yasasının 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan önceki mahkûmiyetler, adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden ise, 5237 sayılı TCY’nda tekerrür hükümlerinin uygulanması için anılan Yasanın 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde engel bir neden olarak kabul edilemeyecektir. Ancak, yasal engel oluşturmayan bu mahkûmiyetlerin yargılama mercilerince, sübjektif koşulun ele alınmasında sanığın suç işleme eğilimi açısından değerlendirmeye esas alınmasına da bir engel bulunmamaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Adli sicil kaydında kasıtlı bir suç nedeniyle verilen ve silinme koşulları gerçekleşmeyen mahkûmiyet hükmü bulunan sanık hakkında, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunma koşulu gerçekleşmediğinden, 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, yerel mahkeme kararının, Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmesi isabetli olmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının sanık ... yönünden kaldırılmasına ve dosyanın esastan inceleme yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 14.06.2011 gün ve 12994–8016 sayılı bozma kararının sanık ... yönünden KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, sanık ... hakkındaki hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara